TOMBÜL MIRASYEDI Yazan: Sermet Muhtar Kadı, Haremine Can Yoldaşı Bulmuştu Ömrün mevsimi hazanile şitası mrzasında, viran ruhu aydınlatan ve asıtan, damarlardaki: uyuşuk kanı oynatan, cana can katan bu sandet güneşi her kula nasip ve müyesser mi ? Kadı efendinin hanıma gelince halini söylemeye hacet bile yak. Yime azap ve ıstirapta; me'yus ve bedbaht. En genç, en güzel, en tara- vetli zamanları, büyük baba yerim | de bir pinponla geçirmek elbette || kolay iş değil Yalnız kaldı mı, biraz da engin- lere daldı mı, içini çeke çeke, kendi kendine — söylenmede: — Bu ne dolmaz çileymişl.. Bu ne bitmez tükenmez talisiz- likmişl. Ne zaman ol diyeceğim, hayaltan nasibiml alacağım? Kadı efendi karısını ba kadar " Meviyer, başında taşıyor ya, huy ganın altındadır. yine dünyalık | — hususunda eski hamam, eski tas. Yöne eli sıkı mm sıkı; tarbası düğümlü mü düğümlü; onluğu bile | B » çıkarırken parmakları - titremede, rengi uçmada. Ona sorarsan kesenin ağzım - açtığı, sakmımadığı kanaatinde. Hanımına senede, yazlık kış- — hk iki kat elbise yapıyoar, çama- — gırlık sekiz on arşın patiska al- — yor, çorap mendil gibi ufak tefek İçin iki Üç mecidiye ayırıyar, cep — barçlığı olaralc ta bir miktar çil kuruş veriyor ya, daha ne ister? ( Fazlasına gitmek israflır, İsraf ise şer'an haramdır; binaen- — aleyh muharremattan tevakki ge- — gektir! ) diyerek arlık metelik sektirmemede. Orta işini görmeye ve yemeği pişirmeye yaşlı bir — muştu. Asıl maksadı, kendi yak- “ken evin içinde tazeye bir baskı bulundurmak, Bulduğu kadın yabancı değil, emmiyetli; emri altındaki mahkeme kâtibi efendinin kaynanası, Şöyle düşündüğü için fazla — boğaza ve Birkaç mecidiyenin — fedasına katlanmış. K — Ne olur ne olmaz, hanede müsinne vae emine bir kadının Tüzümu vacip. Zira bu düaya Bakufücur — dünyasıdır.. Kadın — dediğin mahlükların ise saçları üzün akılları kısadır. Tazelerine |diıcı hiç güven olmaz. En — Cummadıklarının öyle bir halt edecekleri tutar ki yedi derya — femizlemez. * Kadı Efendi, yiyecek içecek — kususunda güya cömert. A — Bak, eklüşürbe sözlüm yok. — İlştenildiği kadar yenilsin, içilsin, — Afiyetler olsunl!. diyor. B Halbuki günde iki kuşaneo — yemekleri pişiyor, bazan Üçe ,şkıcak oldumu yahut bir gün O evvelden kalan ilâve — derhal atıliyor: — Mevsiml sayfin bu sıcak B bilkainda, batmi fazla daklurmak — maazallah — zkinefesi — bâdidir. ' Rüındullıh olan camıazizi vak- — medar eder.. Akşam taamlarında tıka basa mide şişirmek, imtilâyı — eelbedei için hem muzırdır, — hem de mezmumdur. K Bu sörleri müteakıp hemen sal- © dırıyor, ortadaki saham yarılarr madan kaldırtıp ertest güne sak- — latıyor, perhiz Üzerine labana O turşusu kabilinden, derakap ta sesleniyor: — Yahul! Bir miktar daha karıcığından para pul | kadin tut- | edildimi || ekmekle iki baş sogan getirin!. Yoltsa bir tutam tuz olsun. Ma- lümya, soğan pek şifalı bir nebat- | fırş kanın suyünü temizler... Tu» zun da hassaısı var; midenin zehi- rini mesettiği gibi iştihayı da açar. Melek hanım sini başında he- men: daima yarı aç yarı tok kalk- masına rağmen geliştikçe gelişiyor. On sekizine girdikten sonra / boy almış, toplayıp şişmanlaşmış. Efendi ilo hanım, maküsen mütenasip şekilda gidiyorlar. Karısı, kendini verdikçe, güç- Tenip kuvvetlendikçe kocası aksine olarak gündengüne eriyor, ufak dıkça ufahyor, mütemadiyen gö- Çüyor. Hanım, bir kalçası inip bine- rek yürürken, döşeme tahtalarını esnetiyor, camları zıngırdatıyordu. Efendi, geç yürümüş sıska çocuk- lar gibi tin tin giderken küçük | bir tıkırtr bile duyulmuyor. Melek Hanım hâlâ tahammül ediyor amma bir de kendine s0- runuz. Bu - gidişten — bezgin mi bezgin. Ona kalsa bir dakika taham- mül etmiyecek, ( Tanrı kulundan geçmez | ) diyerek herşeyi göze alacak, başının çaresine bakacak, Fakat — sabrediyor. — Zavallı, aklına geleni hemem yapacakları dan, bu gibi bir hareketi kolay- cacık göze aldıracaklardan değil. Derken efendim, Kadı efendi- do yeni bir kaygu peyda olmuş. Züreyetini görmek, bir evlât sahibi olmak. Altınışına merdiven — dayamış, kaç kere evlenmiş, bu kadar da kulak doldurmuş adam.. Bu hw susla no yapmak VAzım geldiğini, neye fevessül etmek icap edece- gini artık bilmiyecek mi? Her şeye — baş vurüyor; her tedbiri yapıyar; faydasız.. bir ulkde de yak değil: Şimdiye kadar hiçbir hanımının hamile kaldığı vaki değil.. Acaba? PERŞEMRE GÜNÜ malinelerden İtibaren iPE Fakat bunu, lebine olarak tevil ediyor: İlki hastalıklı, — dertli bir ka- dindı; — nitekim — senesi içinde ölüp — gitti. Böylesinin elbette gocuğu olmaz. İkincisi ise elliyi aşkın, hayızdan nifastan kesilmi- şin biri, kocakarının doğurdu- ğunu kim işitmiş? doğursa bile alâimi kıyamettendir; öyle çocuk- tan elhazer.... Ötekilerin de her kulp buluyordu. Kimi oturmamış, selâmünaley- küm der demez gitmiş... Kimini ince haslalık şüphesine binaen dehlemiş... Bir evlâda malikiyet kaygusu arttıkça artmış; — nihayet Kadı efendi, Halime Hanımı bir kena- ra çekerek para adıyor, kulağını büküyor, akıl danışıyor. Hep birlikte gayrete geliniyor. Evliyalara adakların envar... Devletli'erden topraklar almalar... (Arkası var) birine bir -— TAKVİM —— Ca PAZARTESİ S_B_ 17 Eylül 934 Arabl Rumi 4 «Eylâl - 1380 Hiziz 135 zz 132 sa|lı d Güseş Öğle lzladi 1L 235 az| Akşam &a| u nsı Yatsı 922 | 15 30| lmaalı IRTİMAL Hariciye memurlarından Merhum Celâl Beyin haremi ve avukat Bahri Celâl, Sırmı Celâl ve Doktor Fahri Celâl ve Fenerbahçe spor klübü ikin- el reisi Hayri Celâl ve Kadri Celâl beylerin valdeleri dün vefat etmiştir. Conazesi bugün sast 11 de Kadıköy, Moda S bıyık sokağında kâin 3 Noli hanelerinden kaldırılacaktır. derununda ecza» ee gelerde Satılır. e— SEFİLLER Büyük roman filmi Bu Perşembe gününden itibaren Şehzadebaşı HİLÂL ainemasında gösterümeğe âıâızıîîmm. Sineması yeni sinema mevsimine başlıyor. İlk program : SAYGUN GÜZELİ Oyayanlar : CLARK GABLE - JEANNE HARLOV Aleşin memlekeatlerde geçen ateşla bir aşk ve hayat Fransızca sözlüdür. —MAKSİM KAHVE ve LOKANTASI Mösyü POURİTZ idaresinde 20 Eylül'de açılacaktır. ORKESTRA - CAZ - SİBERYA KAZAKLARI Mıhaılof Burada Kalıyor Dün Valinin Nezdinde Bir H Hayli Kaldı ( Baştaralı 1 inci sayfada ) sonra tedarik edilen bir otomobil ile ve silâhh arkadaşlarının mu- hafazası altında Fakih köyü cıva- rından hududu geçerek muhafız- larımıza — teslim olmuştur. Onlar hududu aşmıya çalışırken arka- daşları da Bulgar hudut muha- fızlarını lâfa totmuş, oyalıyorlar- dı. Onların bu manevrası anlaşı- lmca içlerinden —on tanesi tevkif edilmiştir. Mihallof Vilâyette Emniyet Müdürlüğü siyasi kısmı memurları evelisi gün Ivan Mihailofla refikasını trenden aldıktan sonra doğruca Emniyet — Müdürlüğü binasına getirmişler ve — lâzıme gelen — izahatı aldıktan sonra kendilerine gösterilen bir odada geceyi — geçirmelerini temin etmişlerdir. Dün sabah saat on bir buçuğa doğru Birinci Şube Müdürü Sadullah Beyla iki sivil memur İvan Mihailofla refikasını Maliya dairesinin iç tarafından vilâyet konağına getirmişlerdir. Vali Muhiddin B. mülteci karı ve kocayı makamma çağırtarak saat on ikiye kadar kendilerinden. Tâzımgelen izahatı almıştır. Bu sırada Muhiddin Beyin yanında muavini “Ali Rıza Beyle Emniyet Müdürü Fehmi Bey de bulunu- yordu. Mülteciler, siyasi icaplar dolayısile Bulgaristandan kaçtık- larım ve Türk tarihinde siyasi | mücrimlere karşı gösterilen mi- safirperverlikten — emin — olarak Türkiyeye sığındıklarımı ve gör- dükleri iyi karşılamadan dolayı da çok memnun olduklarmi söy- temişlerdir. Rosim çıkartmak istemiyorlar İwvan Mihailofun ve refikasının yüzlerinde epeyce süren heyecanlı günlerin astırap çizgileri pek bariz bir. surette — okunuyordu, Ütüleri bozulmuş, buruşmuş elbiselerinden de — hududumuza kadar çok rahatsız bir yolculuk yaptıkları anlaşılıyordu. Vali Mu- hiddin Beyin odasından çıkdıktan sonra salonda gazete fotoğrafçı- harile karşılaştılar. Madam Mi hailof Bulgarca konuşarak : — Gazetecilerden bizim fotoğ- raflarımızı almamalarını rica ede- riz. Eğer fotoğrafımızı çıkartar caklarsa buradan dışarıya çıkmır yacağız demiştir. Filhakika karı koca fotoğraf- çılardan abjektif simalarını büyük bir dikkatle saklıyarak koridor- dan dışarı çıkmışlar doğrca Em- niyet müdürlüğünde geceledikleri odaya gitmişlerdir. Bu sırada vali Muhiddin Bey, hükümet namına kendilerine siyasi mülteci sıfatile serbestçe İstan- Bulda kalabileceklerini tebliğ et- miş bulunuyordu. İvan Mihailofla zevcesi bu — tebliği müteakip bavullarınmı almışlar ve kapının önüne getirttikleri bir otomabile binerek Emniyet müdürlüğünden ayrılmışlardır. Beşiktaştaki Dost İvan Mihailof karısile beraber doğru Beşiktaşta oturan bir dos- tunimn evine gitmiştir. Bir müddet orada kalmış, dostu ile görüşmüş, sonra tekrar yine kendi arzularile Emniyet Müdürlüğüne dönmüşler. dir. Krı koca geceyi orada ge- çirmişlerdir. İsterlerse bugün Beşiktaştaki dostlarının evine yerleşecekler, ister- lerse herhangi bir yerde mekân tuta- bileceklerdir. Çünkü siyas! mülteci- liği kabul edilmiştir. Ayni za- manda muhafaza altında buluna- caktır. Bir Makedonya'lının Söyledikleri Makedonya komitesinin hakiki J heviyeti, Makedonyaya muhtariyet temin etmekten ibarettir. Bu komitenin son vaziyeti, — dahili kavgalar ve bu ilticaya takaddüm eden hâdiseler bakkında Make- donyalı bir tanıdık bize şunları aolattı: “— Makedonya komitesinin bayrağında “Ya hürriyet, ya ölüm!, cümlesi yazılıdır. Todori Aleksan- drofun reislizi zamanında komi» tenin Bulgaristanda epey mevki vardı. Her Bulgar, bu teşekküle hürmet ederdi. Fakat Makedon- yanın muhtariyetini kabal etmeyip Bulgaristana iltihakını isteyen sol cenahın reisi ceneral Protogerof, günün birinde komitenin reisi Aleksandrofu öldürttü. Bu ölüm- den sonra reisliğe Ivan Mihailof geçti Bu adam ele avuca sığ- mıyan bir delikanlı idi. Aleksan- drof'un ağırbaşlılığından mahrum- du. Delikanlı İwan günün birinde intikam almak için Jeneral Pro- togerofu öldürttü ve bu suretle “de Makedonyayı bir mezara çe- virdi. Ölümler, suikastler biribiri» ni kovalamıya başladı. Tramvay içlerinde, kahvelerde, sokak — kö- şelerinde, tiyatro binalarında ve kiliselerde bombalar — patlıyor, hergün bir ölüm haberi işitiliyor du. İşte bu kanlı ve korkunç hâdiseler tesirile komite Bulgar milletinin teveccühünü kaybetti. Bugün Bulgaristan — Sırbistanin doat geçinmek siyasetini takip et- mektedir. Fakat Makedonya ko- mitesi Bulgar - Yagoslav hududa Üzerinde bir kanser gibi fena tesir yapıyordu. Aynı zamanda İvan Mihailof son zamanlarda yabancı bir devlet tarafından, Yugoslar yaya — karşı dürmak — şartile yardım görüyordu. — İşte Buk gar —Hükümeti, — kendi — esaa siyasetine fena halde engel olan bu teşekkülü ortadan kaldırmaya karar verdi ve bu kararınmı da kemitayı feshetmek suretile tatbik etti. Başvekil M. Yorgiyef kararı tam zamanında tatbik etmişti. Çünkü kemita Bulgarların tevec- elihünü kaybettiği için haricen zayıflamıştı. M. Yorgiyef bu vazi» yetten istifade etmiş oldu. Benim kanaatime göre, İvan Mihailof buradan İtalyaya gitmek istiyecektir. İvan Mihallofun Hüvliyeti Mülteci komitacı reisi bu gün 38 yaşındadır. Karısı kendisinden altı yaş kadar gençtir. Mihailof, Makedonya komita» sının asıl müessis va başı sayılan Aleksandrof'un ölümünden sanra reisliğe geçmiştir. Bulgar — hiü- kümeti Mihailof ile komite erkâ- nından on kişinin bu ayın on yedisine, yani bugüne kadar teslim olmasını emretmiş ve ko- mitecilerin resimleri do gazeter lerde basılmıştır. Fakat hâdise ile yakından alâkadar olanların ve bazı Bulgar gazetelerinin ka- aaatlerine göre, Bulgar hükümeti Mihailofu bir haydut gibi yaka- layıp idam etmek İstemedi ve onun kaçması için müsamahakâr davrandı. Bugün — hudutlarımız içinde bir mülteci vaziyetinde olan İvan Mihailof hakkında Bulgar mahkemelerinde açilmış yüzlerce dava vardır.