Muharriri: A. R. 'Hilâl -ve- Zambak Büyük Tariht Roman No.: 37 Son Takdis!.. Kıraliçe Papasın Önünde Diz Çöl;miiıtî'ı, Papas Sağ Elini Kaldırdı, Üç Parmağını Açtı .. ——— — Nasıl çekmem, muhterem peder?... Biraz evvel tevkif ettir- diğim emniyetiumumiye müdürü, bana bu kahraman Şövalyenin ldam edildiğini haber verdiği zaman, adeta tecennün edecek- tim. Bereket versin ki, siz, tam zamanında geldiniz. Bana Hazreti Mesih namına af ve mağfiret getiriniz. — Hazretl Mesihin bu mucize- Bi yalnız zatıhaşmetinize değil, o zavallı Şövalyeyede - halâs ve ne- cat getirmiştir. Kıraliçe yerinden sıçradı. — Ne söylüyorsunuz, muhte- rem peder?.. Diye bağırdı. — Evet.. Müsterih - olunuz... Şövalye, idam edilmemiştir. — Muhterem pederim.. Şimdi bana emniyeti umumiye müdürü, Şövalyenin arkadaşile beraber bu sabah idam edildiğini söyledi. Hatta, ben de onun tevkifini #emrettim. — Kont dö Monkların söyle- diği doğrudur. Bu sabah Bastil zındanlarından iki kişi çıkarılarak idam edilmiştir. Fakat bunlar, Şövalye ile arkadaşı değildir. Sadece iki seraeridir. — Lâkin bu nasıl olur. muh- terem peder?. — Şövalyenin tehditlerini ar- zetmiştim. Tabitdirki kilisemizin dindar kızı ve Fransamızın bu- günkü nâibel hükümeti hakkında — bir idam mahkümunun böyle halk karşısında.. Bâhusus tarihe inti- kal edecek sözler söylemesini İstemedim. Onun için Bastil ku- mandanına gittim.Mahkemei âliye — mamına bu ikl mahkümun asıl- masını bir müddet tehir etmesini söyledim. Kumandan, Paris hâ- kimi fevkalâdesinin emrini gös- — terdi. Bu emre mühalefet ettiği takdirde kendisinin ayni cezaya çarpılacağını söyledi. O zaman, Şövalye ile arkadaşı namına iki serserinin çıkarılarak karanlıkta lmesini ve hükmün infaz edildiğine dair de emniyeti umu- miye müdirile hâkimi fevkalâdeye bir rapor verilmesini emrettim. Kıraliçe, büyük bir meserretle haykırdı: — Mucize,. Mucize.. Eğer şu anda papazın göğsü- ne kadar inen kuükulete kaldırı- miş olsaydı, .hiç şüphesiz ki ka- ula katıla güldüğü görülecekti. Fakat, papazın ağır ve halâvetli cesi iştildi: — Hiç şüphesiz haşmetmeap Şövalyenin — hayatımı — kurtaran © ilâhi mucize, zati haşmetinizi de insanların tel'ininden ve tari- hin tenkidinden — kurtarmıştır... Artık, vazifem bitam buldu, haş- metmeap... Geliniz, sizi bir daha takdis edeyim. Kıraliçe, papasın önüne git- aiş, diz çökmüştü. Papaz, sağ üni kaldırdı, elinin Üç parmağını açarak, uührevi — bir sesle mırık dandı: — Biz.. Hazreti Mesihin yer yüzünde naçiz bir mücahit ve vekili.. Kilisemizin mü'min ve dindar kızı.. Fransamızın haşmet- lâ nâibei hükümeti bazretlerini., Eb.. İbin.. Ruhulkudüs namına takdis ederiz... Bütün günahlarını affeyleriz... Bundan sonra da ha- tadan, esirgeriz. günahtan, » Salonun duvarının öbür tara- fındaki deliğe adeta yapışmış gibi duran; Diyan dö Puvatye, titreye titreye ayağa kalktı. Deliği, ipek örtüsile kapadı. Rengi, sapsarı kesilmişti. Yü- rümeye mecali kalmadığı için, oradaki siyah abanoz bir koltu- ğun Üstüne yığılıverdi. Kupkuru kesilmiş olan dudakları, güçlükle harekete geldi: — Eyvah... Partiyi kaybettim. Diyebildi. * İstanbul Yollarında Aradan yirmi beş gün geç- mişti. Madritteki imparator sara- yında, İspanya Kıralı ve Almanya imparatoru Şariken ile, hıristiyan âleminin manen hâkimi olan ra- bip İğnas Dö Layulâ baş başa vermişler, şu mektubu okuyor- lardı: Sevgili pederim; Muhbirlerim vasıtasile şövalye Cem denilen adamı keşfettikten sonra ilk işim bu adamın hüviye- tini lâyıkile anlayabilmek için bu muhbirlerden Papeni size gön- dermek - olmuştu. Gönderdiğiniz cevaptan anlıyorum ki; bu şö- valye, bizim bütün siyast emelle- rimizl altüst ececek derecede mühim işlere girişmiş olan bir cüretkârd m. Gerek şövalye Ceme ve gerek Fransa naibei hükümetine karşı tertip ettiğim plân, aleyhimizde çevrilen — manevraları tamamen akim bırakacak vaziyettedir. Ve- Hahtın metresi, Diyan dö Puvatye tarafından Romaya gönderilen mektup ta, kanlı bir macera ge- çirdikten sonra elime geçmiştir. Şu halde bütün Avrupa hiristi- yanlık âlemini Birinci Fransuva ile valdesinin aleyhine çevirmek.. ve bu dinsizleri, hiristiyan bir milletin başından defetmek vazi- fesi, Romaya değil, bizzat - size nasip olacaktır. Kendisini zindandan kartardı- ğım ve kıraliçe ile aradaki suite- fehhümü ortadan kaldırdığım için hem şövalye ve hem de kraliçe bana minnettardır. Ben de bu hu- susta bana bütün muvaffakiyetle- ri. temin eden, ( Mahkemelâliye erkânına mahsus ) vesikaya min- nettarım, Tertip ettiğim plân o kadar kuvvetli ki: Gerek şövalye ve ge- rek kıraliçe, en küçük bir şüp- he bile hâsıl etmeden kurduğum tuzağa düştüler... Şu mektubum size vasıl olduğu zaman, Fransa kıraliçesinin, Osmanlı padişahına gönderdiği safaret heyeti, yola çıkmış — bulunuyor. Macaristan arazisinden serbetçe geçebilmeleri için ellerinde pek mükemmel mü- ruür tezkereleri de vardır. Ancak.. Bu heyetgnereye kadar gidebile- cektir?.. Bundan şimdilik herkes bihaberdir... Yalnız benim - bildi- ğim birşey varsa, hiristiyanlık âlemine ihanet eden birinci Fran- suva ile validesini tecrim edecek vesaik, nihayet bir hafta sonra eli- me düşecektir. Bunlar, lâyık olduğu mücazatı görürlerken; fuzuli yere bu işe burnunu sokan Şövalye Cem denilen o Türk te ayrıca cezasını çekecektir. (Arkamı var ) haksızlıktan Bir Çin karikatürü - Seni bütün Nu Kocacığım! ömrümce böyle takibe hazırım. Haziranda Dünya- Ticaret Vaziyeti Milletler cemiyeti aylık istatis- tiklerinden — seki- V:L";::” zinci numarası, döelait mütat — istatistik levletler | çablolarından baş- ka, dünya ticaret vaziyeti hak- kında dikkate değer malümat ve grafikler neşretmektedir. Bu gra- fiklerin büyük kısmı yiyecek ham maddelerle iptidat — maddelerin 1933 « 1935 devresine ait istih- salâtlarını ve sınal faaliyetini gös- termektedir. Bu rakamlara göre yiyecek ham madde dünya İstihsalâtı 1928 senesindenberi aynl seviye- dedir. Bu maddelerin zirai menşel olanlarda 1932 senesinde hafif bir gerileme görülmektedir. Maa- mafih bu da 1933 senesinde ye- niden eski seviyesini bulmuştur. Menşoel zirai olmıyan iptidai mad- deler istihsalâtında 1929 ile 1932 senesi arasında görülmekte olan mütemadi azalış ta1933 senesinde telâfi edilmiş bulunuyor. 1930 senesindenberi Japonya- nın sınal faaliyeti mütemadiyen iyileşmektedir. Aynl düzen 1931 denberi Şilide; 1932 denberi Al- manya, İngiltere, Amerika, Ho- landa, - İsveç, İtalya ve Macaris- tanda da ayni seyri takip eder görülüyor. Kanada, Avusturya, Polonya ve Çekoslovakyada 1932 senesi sonuna kadar sanayide bir geri- leme kaydedilmiştir. Bu memle- ketler de — 1933 — senesindenberi işlerine daha müsalt — bir gidiş verebilmişlerdir. Belçika'nın vaziyeti daha hu- sus! bir manzara gösteriyor. Bu memlekette sanayi sahasında bir faaliyet artışı yoktur. Sâdece bir eyileşme vardır. Yani 1932 senesi- ne kadar azalmış olan bu faali- yet o taribtenberi aynı seviyeyi muhafaza etmekle geriye doğru gitmemektedir. Fransanın vaziyeti ise tama- mile yukarıdaki hallerin aksidir. 1933 Temmuzuna kadar artmağa başlamış — olan bu memleketin ticari ve sınaj hareketi o tarihten berl mütemadiyen gerilemektedir. 1934 Haziranı neticeleri 1933 Haziranından çok geridir. -— TAKVİM —— Gün PAZAR Hızış 31 16 Eylül 934 24 Arabt Rumt 5 Cem.ahar 1833 | 3 2Eylâl 1380 Vahit | Esant|Vazati) — Vakie | İaaasan | eenae Güzeş —I 21 5 41| Akşam Öğle |8 49 ( 12 08| Vati Ükladi 921 | 18 40 lit 18 19 58 ..» 2 039 Tmanik BİR Meşhur dramatik eserler mu- ) “griri fena halde kızmıştı. Çünkü zmetçi: “Bey evdedir,, cümlesini y oulan ağzından kaçırmıştı. Bu n.<tadan — ziyareti — reddetmek mümkün olamazdı. Bu suretle evinin kapısını muhtelif zamanlar- da birkaç defa daha çalan genç ziyaretçi de nihayet maksadına ermek üzere idi. Hiddetle: — Girsin bakalım, dedi. Ziyaretçi girdi, mahçup bir tavurla: — Muhterem üstadım, dedi. Bir eser yazdım. Bir komedi. — Demek bir komedi yazdımız? — Çok rica ederim, kırılan kuvvelmaneviyemi siz de büsbütün kırmayınız. Eserimin — temsil edik- mesini fazlasile arzu ediyorum. — Tiyatro müdürlerine müra- caat ediniz. Ben ne yapabilirim? — Müracaat ettim efendim. Müdür beyler; yalnız temsil et- mek istememekle kalmadılar. Eseri okumak Ilütfunda bile bulunma- dılar. Ben henüz tanınmamışımdır. Müdür Beylerin — söylediklerini aynen tekrar etmek lâzımgelirse: kıiymetli vakitlerini böyle tanın- mamış Mmeşhurların eserini oku- makla geçiremiyeceklerini söyle- diler, Bütün tiyatro müdürleri muharrirlerin şöhretlerini bizzat kendi kuvvetlerile kazanmaların da ısrar ediyorlar. — Bu sözlerinde biraz haklı olduklarını zannediyorum. — Peki haklı olsunlar, kabul ediyorum. Fakat hiç kimse bana bu şöhreti ne şekilde kazanabile- ceğimi izah etmek istemiyor. Nasıl başlamalıyım? Ne yapacağı- mı bilmiyordum. Birdenbire aklı- ma siz geldiniz ve size müracaat etmeyi muvafık buldum. Siz ki büyük bir muharrirsiniz. Bugün Alman tiyatrosunun yegâne gu- rurusunuz.. — Devam ediniz.. ediniz.. — ** Zamanımızın en meş- hur dramatik muharririsiniz. Sizin bana muhakkak surette yardım edeceğinizi düşünerek... Bir defa okuyunuz, size yalvarıyorum, ho- şunuza — gittiği takdirde bana yardım ediniz. Sizin bir sözünüz bana bütün kapıları açık bulün- duracaktır. — Genç dostum, — işlerimin çokluğu arzunuzu derhal yerine getirmekten beni menediyor. Fa- kat... rehin istemezseniz yazı- nızi bana - birakınız, ve on beş gün sonra da bir defa geçiniz. * On beş gün sonra yabancı delikanlı meşhur muharririn kapı- sını tekrar çaldı. Muharrir Bey delikanlıyı salonda tam Üç saat ve yirmi iki dakika beklettikten sonra yanına çıktı: — Dostum siz pek iyl genç- siniz. — Muhterem Üstadım, ben pek sabırsız ve müvesvisimdir. — Oturunuz. Komedinizi oku- dum... — Çok teşekktr ederim muh- terem Üstadım. — Ve sizde kabiliyetin tamamile eksik olmadığına kanaat getirdim. Aynizamanda ufak bir gayretle büyük eserler vücuda getirebile- ceğinize İnandım. — Çok teşekkür ederim. — Fakat yazınızın — tashihe Devam RÂYE Sütunda Hergün İtalyancadan nakleden: H. Rauf KOMEDİ ihtiyacı var. Hem de çok ehem- miyetli bir tashihe. — Ahh. — Nevmit —olmayınız. Ben genç kimselerin dostuyum. On- lara maalmemnuniye yardımda bulunurum. Sizinle beraberce ça- lışmıya amadeyim. — Çaok teşekkür ederim. — Neş'enizi takdir ediyorum. Teşekküre hacet yok, sevinciniz bana kâfidir. Bu eserinizin mü- kemmel bir elden geçmesine faz- lasile ihtiyacı var. Hiç korkma- | yınız artık bu işleri beraberce yaparız. — Fakat müsande ederseniz muhterem Üstat... — Zihnimi — karıştırmayınız. Bakınız evvelâ serlevhasından baş- hyalım. Komedinin şekli biraz müstehzidir. Siz ona “ Kaderin gölgeleri ,, İsmini vermişsiniz, bu serlevha eserinize gitmez. Eserl- nize "Namus gömleği,, İsmini ve- receğiz... — Nasıl söylediniz? — Sözümü kesmeyiniz. Bu serlevhanın biraz romantik oldu- ğunu biliyorum. Bu sebebe binaen daha cazip gözükür, Bundan baş- ka, bu serlevha umumi lisana bile karışabilir. Meselâ eserinizi okumuş olan harhangi bir kimse namustan bahsetmek isterken “Na mus gömleği ,, diyebilir. Sonra mühimce bir değişme daha isterl eserinizdeki kahramanınızın ismi Biankidir. Bu, olamaz. İmkân haricindedir. Bana İmanınız. © karakterdeki bir kadına ancak Negri ismi verilir. Nihayet: Ikinci sahnenin sonunda, perde inerken, oradaki " Evet,, pek manasızdir. “Evet,,kat'iyet ifade eden bir sözdür Bu gibi sözler daima son sahneye saklanmalıdır. Oradaki “evet,,İn yerine biz “Belki,, koyacağız. Gördüğünüz gibi ancak bu değişik liklerle eseriniz tamamile başka bir şekil alıyor. Ancak bu şerait tahtında altına imzamı koyabi- lirim. — Siz mi? sizin isminizle mit — Evet, Evet. Yalnız şunu bilmelisiniz ki ben imzamı gayet- le açık ve anlayışlı ve ayni za- manda şahsi şöhretime halel ge- tirmiyecek eserlerin altına koya- rım, — Demek benim komedimi imzalıyacaksınız? — “Sizin, komedinizi değil, beraberce tashih ettiğimiz"'bizim,, kamediyi Imza ediyorum. İşinize gelmiyor mu? iİsterseniz, kimsenin istemediği, eserinizi alınız. — Fakat benim iİsmim neşro- lunmıyacak mı? — Bana itimat ediniz. Biraz evvel söylediğim gibi! Ben genç kimselerin dostuyum ve öyle zan- nediyorum ki bu komedinin ter- tibinde sizin de ufak bir hakkınız var. Bu hakkınıza mükâfat ola- rak. İsminizin tiyatro afişlerinde hemen benimkinden sonra basıl- ması için bütün kuvvetimi sarfe- deceğim. Bana adresinizi veriniz. Size neticeyi bildiririm. Delikanlı adresini söyledi. Muhte- rem Üstat cebinden çıkardığı not defterinin bir köşesin ekaydetti. Yabancı delikanlı biraz sonra Üstadının evini terkederek — yarı memnun, yarı mahzun, birkaç gün sonra neticeyi bildirecek ( Devamı 11 inci sayfada )