b Tn L en l İ aait aa a ARL Ş E I SD F Büyük Milit Ronan TOMBUL MİRASYEDİ No: 18 Sıra Araba Satın Almı Vehbi Bey acül, sabırsız, ke- sip atıverdi: — Hayvanları —aldık — gitti; ahıra çektirelim, — Aman gülüm, şekerim el- aceletümineşşeytan... oluyoruz, peşimizden atlı mı kova- hyor?... On, on Sözümü dinleyin, bir lâhza eve girelim, üst tarafını abdi ahkara bırakın. Büyük sözü dinlediler. Nabi Efendi önde, kafile arkada, seti çıktılar; eve geldiler : Kapıdan adımını atar atmaz kambur Nabi, avuçlarını vurarak seslendi ; — Yahül. Yamenhü!. Kızım İkbal, Gülsüm Hanım, hasırlıdaki buzlu sudan bizlere birer ilmonata. Hararetten içimiz, bağrımız yanı- yor; deşti Kerbeladaki teşnelep- lerden farksız hale geldik. Mutfakta lokma döküldüğü belli olmasın diye çabucak aralık kapıyı kapadı. Yağ kokusu orta- lığa sinmiş olduğu için bir ma- nevra kavırdı : — Vehbi Beyimizin küçük hemşiresi yavrumuzu bu sabah mektebe başlattık. Adet veçhile hocafendiye, kalfaefendiye ma- halleliye Tokma tevzli tabit değil mi ya, işte duyduğunuz rayıhanın sebebi.. Bir daha ellerini vurdu: — Kızım ikbal, bir tabağa miktarı münasip lokma koydurun çabuk getir. Zira burnumuza mis gibi koktu, Tombul, kâtip, Sulu: (Olur kambur değili) diye biribirlerine kaş göz oynatıyorlarken, Nabi Efendi, merdivende &. öne düş- müş, çene veriştiriyordu: — Selâmlık misafir odamız lodosa nazır olduğundan — buna- hriz. Poyraz cihetindeki küçük odaya girelim. Ahmet beyimiz yabancı değli; — teklif tekellüften de hoşlanmaz. Odaya girdiler. Duba cambarz, açık pencerenin önündeki kol- tuğa, yardağı da yanınki İskem- leye oturtuldu. Ötekiler, kanape- ye, sandalyelere sıralandılar. Ma- iyettekilerden üçü arabada kal- mıştı, Cigaralar dağıtıldı. Kahveler Söylendi. Soğuk — limonatanın çabuk — getirilmesi emredilirken, cambaz efendinin; (Yanıyorum, içim kavruluyor. — Şimdilik bir maşrapa su getirin de isterse Taşdelen olmasın, mide delen olsun!) — demesi üzerine hem içerideki, hem de hanımların odasındaki hasırlılar yetiştirildi. Cambaz Ahmet — hasırlının birini kaptı; ağzına yapıştırdı. Dudaklarından, bıyıklarından şırıl şıril akıta akıta, likir likir yarısını içti. Vehbi Bey yerinde duramıyor, boyuna Nabi Efendinin kolunu çekiyordu: — Lâfi aç be Beyamca;. İşi bir an evvel bitirelim. Daha fayton almağa — Tophaneye de gideceğiz. Bu akşam arabaya kurulup Beyoğluna — vurmyacak miyiz? Nabi efendi, kolu her çekilişte, dudaklarını oynatmıya başlıyor, Hacık ( el'aceletü mineşşeytan, Adamakıllı bir muayene etmeden, mücerrep bir baytara baytarlatmadan ne beş — dakika sabır gerek değil mi yavrucuğum? Yazanı Sermet Muhtar Vehbi Bey, Acül, sabırsız kesip attı: 28 - B -984 ya ç Gelmişti.. — Hayvanları aldık gitti. Ahıra çektirelim vettenni minerrahman) 1 fısıldıyor, yine havaiyattan ayrılamıyordu: — Merhum ve mağfur, Konya valil esbakı Abdülrauf Pıını!ı Vaniköyündeki — sahilhanesinde, böyle bir Ağustos günü, buzlu suları, dış kamaştırıcı limonataları içtiğimiz hengâmda... Kısseyl — bitirir. bitirmez diğeri: — Babı fetva Meclisi mesalih talebe azayı binamından kazesker rahmetli Eşref mollanın Büyük Çamlıcadaki köşkünde, bahçede cemaatle yatsıyı badeleda, kuyuya sarkıtılan Tomrukağarı — sularını bardak bardak şürbettikten sonra. Mirasyedi Beyde de, kâtipte de sabra mecal kalmamıştı. Kâtip Raif, Vehbi beyin kolağına eğildi: — Ya kamburun çenesini kıs, ya da ben kısayım. Vehbi cesaretlendi: — Beyamca, eski defterlere artık yekün tut da işimize gelelim. Nabi «fendi, yine aldırış etmi- yecek, derin kuyularda su çeker gibi, geçmiş menkıbelere devam edecekti amma gözleri etrafa kaydı; kapı aralığında ktmıldanan bir gölge sozdi. elek hanım * taze dulun ismi - Elini oynatıyor. Galiba işa- ret ediyor; birşey söylemek istiyor. Nabi efendi o anda yerinden fırladı; sofuya çıktı; hanım came- kân kapısının arkasına kaçtı. Şuvları konuştular: — Nabi efendiciğim, oğlan duyınmadan sorayım dedim. Haki- katen beygirler güzel ni, muva- fik mı, yoksa şöyle böyle şeyler mi? — Hiç tizülme sultanım bana bırak, rahatına, keyfine bak. — Yani demem o demek değil; kim bilir kaç lira sayacağız, avuç dolusu para vereceğiz de aceleye gelmesin, heder olmasın diyorum.. Zira Vehbiciğim cahil çocuk; hu- bir Tunbut Şetetiyesi — TeraDen Balediye . ahçesinde ŞehirTiyatrosu —3 3 çu Perşembe "ım m akşamı — 21,30 da YALOVA TÜRKÜSÜ Yazan : L Galip Besteliyeoı H. Fortt İstanbul, Bebek, Şişli yo'cuları İçin tramvay t Yağmur'u havalarda temsi DiKiŞ$Ş YURDU Biçki, dikiş, nakış ve ;sgkıçıhk, & korsacılık ve- boya ile m yapmasını mükemmelen öğre- Matriften müsaddak - diploma verir. Muallim makastar ve san'at- kâr yatiştirir. Gayri Müslim talebe de alınır. Kayıt açıldı. Talimatname gönderilir. Akaretler 64 Numero yunu da benden İyi bilirsin; enini, boyunu düşünmeden geçtim almi- ya kalkar da... ( Arkası var ) Maks Şimelingin Kazandığı Boks Maçı Hamburg, 27 (A.A.) — Bok- sör Şimeling sekizinci ravuntta nakavt ile boksör Nösel'i yenmiş- tir. - Bu galibiyet Şimelinge, ağır siklet dünıı şampiyonluğu — içla ı:g'dııı okuma kakkını vermek- ti e Nösel, sekizinci ravuntta bas- mi tarafından o kadar şiddetli yumruklar yemiştir ki, dokuzuncu ravunt için yerinden kalkmak imkânını bulamamıştı. Toenls Filadelfiya, 27 (A.A.)— Tenis şampiyonluk müsabakalarında Lot ile Stöfen, Alizon lle Varinrini mağ- lüp etmişlerdir. Tenis turnuvası fi- nalinde Avustralyalı Kravfort yine Avustralyalı Makgreni — mağlüp etmiştir. Lot ve len çifti de Ali- zon - Vanrni çi mağlup etü miştir. Otomobll Yarışı Berlin, 27 (A. A.) — Dün İsviçre otomobil büyük mükâfat yarışı icra olunmuştur. Hareket eden ön altı otomobilden ancak onu yarışı bitirebilmişlerdir. Ko- şuyu Alman Stuk kazanmıştır, Diğerleri sıra ile şunlardır; Alman Momberger, Fransız Dreyfus, İtalyan Varzi, Fransız Şiron. Yarışın sonlarına doğru, 65 inci devir esnasında Londralı Hamilton'un — otomobili - kaymış, bir ağaca çarpmış ve Hamilton anide ölmüştür. Fırlıyan ıtıç parçalarından bir. seyircinin ka- fası yarılmıştır. Atletizm Oslo, 27 (A. A.) — İsveç ve | Norveç atletleri arasında yapılan atletizm müsabakalarında, İsveçli Harold Anderson 52 metre 42 santimetre ile yeni bir disk atma dünya rekoru tesis etmiştir. * Varşova, 27 (A. A.) — Leh atletlerinde Matmazel Valş-Stella dünya kadın 100 metre rekorunu kırarak 11 saniye 7/10 ile yeni bir rekor tesis etmiştir. At Koşusu Dovil, 27 (A. A.) — Büyük mükâfat at koşusunu üÜç yaşın daki Morvillas saf kan atı ka- zanmıştır. STT O n — . ."'-;= .!= M . Bugünün Meselelerinde l : he Z L CA T .. a . İ Türk Dili İçin... ( Baş tarafı 1 inci sayfada rla, — a Bütün ııılıdıığıını| hl;';:kZAdı ! g:]y::ı:;l:' qub".hbiı !î......mg:ı toplanıyor: Benliği bulmak çaresi, yuluyordu!.. Türk milleti değilli., — öz Türkçeyi yazmak ve konuş- ivan edebiyatı)nda yine az — maktadır. Kurtuluş yolu, — öz I çok birşeyler var: Orada, ğ&u Türkçededir. nin meşhur (mersiye)sini, (Füzuli| nin saltanata hücumunu okuyas biliyoruz. — (Nedim)in İstanbulla öğünen milli tablolarını lezzetle temaşaya koyulabiliyoruz. Hele ek eski divanlarda türkçeyi, 'Ürk sezişlerini görüyoruz. Meselâ: (Yunus Emre: Ben yürürüm yı Ask Börulı. Basi b Ne âkilim ne divana Gel gör bın*İ aşk neyledi? g:rbıı elinde yürürüm *tu düşümda görürül Uyııırd:ı'ıml :hını a (Arnt) dil bir milletin yarısıdır ; diyordu. Ben bunu eksik bulmıya başladım. Dil bir milletin hepsi ve her şeyidi. * Şu mülâhazalardan sonra bü- tün bir maziyi düşünüyorum. Geç- miş mücadeleleri, musaraaları dü- şŞönüyorum. Bunların - bazılarına acıyorum. Bazılarına kızıyorum. Yi- ne bazılarım candan alkışlıyorum: (Divan edebiyatı), Türk dilini az kaldı. öldürecekti. Fakat burada yanlış bir anlayışın önüne geçmek isterim. O da şudur: Bu büyük karadır, B (Baki) Osmanlıcayı a ha Türi azmadı. .D'İıkg'n;hı mâll bir günahtır. Ne lerine mal edilemez. Ok dır. Bunu silmek için ; Millt bir hamle lâzımdır. Türklüğün Şarkı da, Garbi da, Cenubu da, Her ikl dava; bir alle, ocak İşidir. da yeni bir çığır açtı. Ona yeni bir. zihniyet — vermiye Edebiyatımızı -Şarktan arba götürmek İstedi. Elimizde canlı vesikalar vardır. Bunlar: nartine) den, (Lafontaine) den, (Gilbert) den, (Fenelon) dan man« zum tercümeleridir. bu k.;—_"ıhıı ılm:h aldı. me nin yalnız cihetini candan müdafaa etti.. Fakat öz Türk diline (Divan edebiyatı) nın vurduğu dağı sara- madı, (Şinasi mektebi) kadar olsun temizliğine — hizmet edemedi. Dağ sızlamakta devam etti.. Vâkıa zihniyet, telâkki hayli dan haylıya değişti. Fakat ne ıkar? Dil yine o dil olarak kaldı. ki) den bir adım değil bir karış ileri glde:;:lll. ga Dogi.ıu' iyete — gelince, bu da Türk — değildi. Türkü duymadı. Türkü — Anlatmadı. frenk'i söyledi. Hattâ _Ş_Bı]d) üslü- bundan daha az bir Türkçe ile! (Divan edebiyatı ) — Arapça, Acemce — kelimelerle, — Arapça Acemce sarf ve nahiv kaldelerile fera hislerini naklediyordu. (Edebiyatı cedide), (Baki) den daha mütesssıp bir tarzda Arap Acem kaidelerile frenk'i teganni etti. (Şinasi mektebi) olmazsa nesirde büyük —sadelik kabul etmişti. ( Edebiyatı cedide) bu kazançları d.bıbı yâ.ıu. Aşkı memnu ), este).. Dil bıeıııııdıı (âobiyıh cedide ) nin (Divan edebiyatı ) n dan farkı yoktur. His farkı var- dır. Divan, ( şarkı ) söylüyordu. O, divan dilile, divan kaidelerile frenkçe duyuyordu. (Şinasi) nesirde haylı sadelik- ler göstermiş olmakla beraber divanında, şiirlerinde dil ve kaide bakımından Türkleşmedi. Onun divanını anlamak, bana (Baki) yi kavramaktan daha zor gelir, Demek ki bu üç mektep içinde iki bakımdan da sakatlık içinde idik: Dil; kelimelerile, sarfile, nah- vile, edebiyatile türkçe değildi.. Edebiyat; duygularile, levhalarile renklerile pek az yerli idi. Sanki başka bir dille, başka garpçılık dil öldürme günahını yalnız Garp Türklerine =ıhnk doğru olmaz. Bütün edebiyatı bu kara günahla yarattı. kat (Ali ü:ıvıyl) ondan da- k de Garp Türk- ne de :z'.'r". Ka SA Şlnıııl: doTbuııdı bıkı mlede birleşecektir. Tıj tığlıhlnlı ana hatları) ımmu İK * (Şinasi mektebi), edebiyatımız. alıştı. (Şinasi) nla (Racine) den, (La- Edebiyatı cedide) tezin yalnız ni l (Sinasi makale çıkacaktır. Gel gör beni aşk neyledi? » Benzim sartı Bözlerim yae Halm bilen asıkl :ı.a“' Gel gör bı;l aşk Ben Yunasü b anıvmâ_ el gör Dedi ği sayledi, Güh eneri; ibi g= caerim yoller gil 8':# Gel gör beni aşk nı'yııdl. Hacıbayram'da: Yandı bu gönlüm yandı bu el ee Din ae Sonra ( Süleyman Çelebi ) nin Türk duygularile, Türk görüşlerile ve hemen hemen Türk dilile, Türk kaidelerile yazdığı ( mevlüt ) unu hâlâ ağlıya ağlıya okuyoruz. Fakat Büyük (Namık Kemal) ! bir tarafa korank (Şinasi) de bizt düşündürebilecek —ne buluruz ? Hattâ (Şinasi Divanı) öz dil bakı- mından, milli duygular -bakımine dan ne kıymet ifade edebllir ?t Bence. L Okadar ( Baki ) yi de (Nef'i) yi de ( Şinasi ) den daha türkçe bulurum. ( Racine ) nin Estber'ini, (Şinasi) nin tercttmesin: den daha kolay anlıyorum, Düşü- nünüz ki ben Türklüm.. (Şinasi) nin kullandığı dil, bana fransızçadan 'or| M e Yanmada derman b Çünkü © divanında türkçe söylemedi!. Arapça mı? Hayır! Acemce mi? O da hayır!. Ya nece söyledi?! Karma karışık birşey.. Bıııulv?' Osmanlıca diyorlar!. (Kemal Bey ) Türkçemi yazdı diyecek siniz? Hayır! Fakat öz dile doğru çok yaklaştı. Bilhassa İA rk gi uydu. Türl bi seslendi. Türk gibi yı.ıî Bir Türk gibi öldü. ğ (Kemal) in duygularına da, ya- şayışına da ölüşüne de hattâ gö- müldüğü topraklara da gıpta edi- yorum. Ne güzel — yaşayış, ne güzel duyuş, ne güzel ölüş ve ne güzel gömülüş.. (Kemal Bey edebiyatı ) nın ve- rimi 1908 ihtilâli oldu. (Kemal Bey ) bir milleti baştan başa aya- kaldiran, tahtları — deviren edebiyatı yarattı. (Şinasi ) düşünmüş.. olabilir, fakat yapama: Yeni merhaleyi, bugüne doğ- ru atılan adımı, onun mektebir nin iki bü adamı başardı. Şiirde 1), nesirde (Ebüz- ziya).. Ebüzziya Türk dilinin sa* deleşmesine ilk ve büyük hizmeti yapan adamdır. (Edebiyatı cedide) ; bazı mün* tesipleri istisna edilirse dil bakı” mından bir irticadır. Duygu bar kımından Garp fantezisidir. Her iki bakımdan da milli değildir. (Türk dili için) wıi :hıdı v