24 Ağustos 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

24 Ağustos 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gee GNS P ĞNĞN İ CNUT GK ŞETORNE N ESERAR . e N N Şe C D n GG0 O O HÇ ” YA c AT SO ” e Te Bu İki Kızı Ne Yapmalı ? hükümeti Amerika zabıtası 'Z:::::ı lfıî dan bir sinemadan nin | Oktığı sırada itlâf bir kararı | edilen haydut Dilingerin vefatı sırasında yanın- da bulunmakta olan iki genç kıza hudutlarını — kapamıştır. Bu iki genç kızdan birisinin adı Mis Rita Keele, — diğerininki — Mis Anna Sage dir. Amerika zabıtası, (Dilinger)in polisin eline — düşmesini temin ettikleri için bu iki genç kızın bir intikama maruz kalabileceklerini düşünmüş ve uzun müddet mem- leket haricinde yaşamalarına lü- zum görmüş, Fransa ile İngilte- reden birine gitmelerini istemiştir. Fakat ne Fransa ve ne de lagil- tere hükümetleri bu kızları kabul etmemişlerdir. Amerika zabıtası şimdi kızları gönderecek başka bir memleket aramaktadır. Fransız * ıugiltennin Doventry şehrinde Misis Frances SWaim ismin- Gale inera de bir genç kadın zarar verir sekteden — ölmüş- tür. Bu kalp sek- tesinin sebebi fazla heyecandır. Kadın — kizim — evlendiriyormuş. Bütün gününü apartıman ve odayı hazırlamakla geçirmiş ve nihayet akşam olup ta yeni gelin ile gü- veyiyi odalarına teşyi ederken düşüp ölüvermiştir. * Mıdıgııkır adasında — bir protestan misyoneri oğlu TŞOİİ— olan Henri ver- bir tanedir nier isminde bir genç asker olmuş, fakat kışlaya gittiği zaman elini silâha sürmekten ictinap etmiştir. Tabü derhal divanı harbe veril- miştir. Orada söylediği şudur: — «Ben Fransızım, memleke- timi severim. Fakat Hazreti İsa beni, silâha el sürmekten menet- miştir, fazla dokunamam. Harp divanı bu safsatayı din- ledikten sonra adamı iki sene hapse mahküm etmiştir. ıı * iterenin (Liverpol) şehrin- e Mis Ellen Gürnell is- Lisegi minde gözü görme- fı:.:ıııı Me bi M geke b İlseyi — bitirerek genç kız. | bakaloryasını geç- meye muvaffak — olmuştur. Bu genç kız bütün tahsilini sadece dinleyerek yapmıştır. * ouglas Taâwcet — isminde maruf bir aileye mensup Genç Bir 68 ğ yıpndı bir Pilot İngiliz tayyarecili- ders almıya başlamıştır. Yakında imtihan verecektir. Diplomasını almaya muvaffak olursa İsviçrenin en yüksek dağları ürerinde bir tetkik seyahati yapmak niyetin- dedi. 1 — Gazetenin esas yazısile bir sütunun iki satırı bir (santim) sayılır. 2ee Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: yfa | tayfa | sayfa |sayla | Diğer | Son 2 ». $ |yerler| sayfa; a00 | 250 | 200 | 100 | Krş. | Krş. | Krş. 3—'Bir santimde — vasati (8) kelime — vardır. 4d—İInce ve kalın gazılar tutacakları yere — göre santimle ölçülür. tarafın- | ge heves etmiş ve | ——— Tarihi —i y — Müsahabe ——— Bu, Vezirin Ölüsü Değil, Kürkçü Manolun Leşi ! 'Devam Etmek İstiyorlardı .. sonbahar günü — İstanbul- halkı uyandıkları zaman - şehrin tuhaf bir uğultu içinde bulunduğunu görmüşlerdi. Hava açıktı. Tek bir bulut yoktu. Demek ki gök gür- lüyordu. Zelzele de duyulmuyordu. O halde bu uğultu neydi. den çıkıyordu ! Gözlerini uğuştura uğuştura sokağa çıkanlar, gürültünün sebe- bini anlamakta gecikmemişlerdi. Başta hamam tellâkları, hamallar ve bunlara benzer kimseler olmak üzere binlerce kişi kazan kaldır- maşlardı, sokaklara yayılmışlardı, herkesi kendi bayrakları altına çağırıyorlardı ve «Hünkârı doğru yoldan çıkaran vezir ile arkadaş- larının öldürülmesini» istiyorlardı. Baştan çıktığı söylenen hün- kâr, Üçüncü Sultan Ahmetti. Onu doğru yoldan çıkardığı iddiaslle 'bu başıbozuk kütlesi tarafından ölüme mahküm edilen vezir, Nev- şehirli Sadrazam İbrahim Paşa idi. Yıllardanberi yaz gecelerini sabaha kadar lâle bahçelerinde kaplumbağalara mum dikmekle ve kış gecelerini de“helva çek- mekle geçiren Padişah ile vezir- den bütün halk nefret ediyordu. Onların her işi bırakarak yalaız eğlence düşündüklerine dair umu- mi bir kanaat vardı. Halktan elinan p: n İTüzumsuz köşk- lere, manasız bahçelere, sazlara, köçeklere sarfolunduğu — söyleni- yordu. Tam on iki yıl bu müthiş isra- fin hikâyeleri dillerde gezmişti, Padişahla vezirin lâle bahçelerine çakıltaşı yerine elmas döşedikleri ve köçeklerle dalkavukların bun- ları her safa gecesinin sabahında toplayıp — evlerine — götürdükleri ağızdan ağıza dolaşıp duruyordu. Yine padişahla vezirin Çıra- ğan eğlenceleri için kullanılan kaplumbağalark Hint hırkalar giydirdikleri, köçeklere altın kemerler ve elmaslı taçlar dağıttıkları rivayet ediliyordu. Bunlar yalan değilse de mü- balâğa edilmiş hakikatlerdi. Bah- | çelere çakıltaşı yerine elmas dö- şenmesi hem asılsız, hem mlm- künsüzdü. Fakat iyi bir nükte fırlatan bir şairin ahzma bazan bir avuç elmas sokulduğu, güzel raksedön bir kadının başına bir tas inci döküldüğü yakidi. On iki sene bu - rivayetlerin nere- şalından | Ölüyü arabadan aldılar, boynuna ip takarak sürükceye, * rikleje tekra Topkapı sarayına götürdüler ve ka, Biz seni de istemeğyiz. Yıkıl, cehenneme git ! İki yüz dört sene evvel bir | verd.ği heyecan içinde hünkârla wezirine için içim kızmış olan halk, | belki daha birçok yılar bu kız- | İ | gÜYESE YAKVAYU YAY YAK EELALEKERAADASEekNKe SA kenae ee yE e reRirEN ı. * | ' & | (“W&f ımın önünde bağırdılar: ginliiğinm — izhar etmezdi. Lâkin vezirin şu ve bu mesirede ha- nimların arabalarına fındık altını atmıya ve bu altınları yüşmak- ların içine düşürmek — suretile yepyeni bir hovardalhk göster- miye başlaması balkın kızgınlığını tahammül feykına çıkarmıştı. İşte bu bhissi vaziyetten istifa- de eden üç beş kişi, memuriyet- lerde bir değişiklik yaparak şah- | sen müstefit olmak için ortaya atılmışlardı. memleket menfaatini ileri sürerek bir kargaşalık yarat- | mıya savaşıyorlardı. Fikirler ve gönüller böyle bir telkine pek müsait olduğundan elebaşıların — başlarına — toplanan kalabalık çarçabuk büyümüştü, Ye- niçerilerin iltihak etmesi ise cemi- yeti korkunç bir şekle sokmuştu. İstanbul havasına — birgök gürle- mesi çeşnisi aşılıyan uğultu işte bu kalabalıktan, yetmiş bin kişl- nin ağrından çıkıykrrdu. Üçüncü sultan Ahmetle Sad- razam İbrahim paşa ihtilâlin kor- | - aŞ Yevmi, elyasl, Hevadis ve Halk gazetesi Beki Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan — yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize nittir. ABONE FiATLARI | Abone bedeli değişlirmek momama Gelen evrak geri verilmez. Hânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Pul ilâvesi Iâzımdır. eşindir. Adres g' kurüştur. Patrona Halil Ve 'Arkada; Bu Yalanla Vurgunlarına tuğu gün Üsküdarda bulunuyor- lardı. Vaziyetin pek ağır olduğu- nu neden sonra anlayarak gece yarısı kayıklarla Topkapı sarayına gelmişlerdi. Hünkâr, korku ve telâş içinde idi. Şuna buna yal- vararak hayatını tehlikeden kur- taracak ve kendini tahtında bıra- kacak bir çare Aarıyordu. Onun eline ayağına düşüp te medet um- duğu insanlardan BM de kız kar- deşi Hatice sultandı. Saray aley- hine yapılan hareketlerin Korkunç tarihini pek iyi bilen bu kadın, aklı başından gitmiş ve ne yapa- cağım — şaşırmış olan kardaşına şu nasihatı verdi: — Vezirleri, devlet ulularını başıboş bırakma, yanından ayırma onlar tehlike sezince seni bırakır- lar, başlarını kurtarmıya savaşır- lar. Onun için kendilerini sarayda tut. Sonra ayaklananlarla uzlaşmıya bak. Böyle l!ilıılırdı evlâda bile bakılmaz. Nerde kaldıki vezir veya damat gayreti güdülelin. ayaklananlar kimi istiyorlarsa he- men ver. Sana sen gerek |.. Sultan Ahmet bu öğüdü din- ledi, Patrona Halilin idare ııum ihtilâlcilerle anlaştı ve onların İl parti olarak öldürülmelerini iste- dikleri sadrazamla kethüdasının ve Kaptan Paşanın idamına mu- vafakat gösterdi. Bunlar kendinin en sevgili adamları idi. Yıllardan- beri onlarla Çırağan sohbeti yap- mıştı, helva eğlenceleri geçirmişti. | Fakat o gün tahtı tehlikede İdi, binaenaleyh gözbebeği kadar sev- diği insanları, gözü yaşarmadan, feda ediyordu. İbrahim Paşa lle iki arkadaşı sarayda boğdurulmuşlardı ve ce- setler birer öküz arabasına konula- rak Etmeydanına, yollanmışlardı. Yetmiş bin kişi, sarayın mağlü- biyetini gösteren bu Üüç cansız vesikayı çılgın alkışlarla karşılı- yorlardı. İşte dedikleri olmuştu müsrif ve bid'atçı vezir boğulmuş- tu. Artık sevinerek, türkti ırlaya- rak dağılabilirlerdi. Lâkin iş böyle olmadı ve ola- mazdı da. Çünkü Patrona ile arkadaşları hakiki — emellerine | ermek ve birçok vurgunlar vur- mak İçin bu ihtilâlin devamını temin etmeğe —mecbur İdiler. Sadrazamın boğulmasile işi bırak- mak, eli boş kalmak demekti. Bu sebeble başbaşa verdiler, kısa bir müzakere yaptılar ve dağılmak üzere bulunan tılkı yine drada tutmak için ortaya bir rivayet | tur. Saat 21 e “attıları Bu laşe vezirin Kari Mektupları Attarların Ve Bakkalların Vaziyeti Dükkânların erken kapanması hakkındaki kararın — tatbikında bazı haksızlıklar yapıldığına ka- niüm. Ben tütün ve attariye sa- | tardım. Yani dükkânımda tütün- den başka çikolata, şeker ve sa- ire gibi çocuk — yiyecekleri ve gıdalarla defter vesalr attariye mevadı bulunurdu. Ruhsatiyemde tütüncü ve kırtasiyeci diye yazı- hdır. Ben saat 19 da kapamak mecburiyetine — tâbi — tutuldum. Halbuki bunlar bakkal cükkân- larında da aynen bulunur. Ben de eksik olan yağ, pirinç vesaire bakkaliye mevadıdır. Bakkallar gibi sant 21 de kapamak hakkı- na malik olmak için ben de dük- kânma bunları koydum. Acaba ruhsatiyemi değiştirmek ve tütün- cü, kırtasiyeci kaydini bakkala tahvil ettirmek mümkün olur mu? Kurbağalıdere caddesinde 42 numarada N, Hamdi |Son Postaj — Karlimiz men- sup olduğu cemiyete müracaatla ruhsatiyesini değiştirebilir. Herkes İstediği ticaret nev'ini intihapta ve dilediği gibi değiştirmekte serbesttir. Ancak kariimiz burada haklı bir noktaya temas etmek- tedir. Bir attarda bulunan satış maddeleri bir bakkalda da aynen ve hatta daha fazlasile mevcut- dar açık kal- mak hakkından attarların da isti- fade etmesi İcap etmez mi? Bir Yazı Hakkında Aldığımız mektuptur: Adapa- zarı Türk — ticaret —bankasının vaziyeti maliyesinin bozukluğun- dan bahis ve milli müesseseleri hırpalamaktan zevk alan bazı menfi ruhlu eşhas — tarafından yapılan neşriyat ve propaganda kazamız mubitinde pıks dzı;in dbi_ teessür uyandırmıştır. Senelerden beri memleketimiz iktisadiyatına b:î:k yardımları olduğuna şahit bulunduğumuz bu milli müessese- nin sağlam temoller Üzerine ku- rulup elyevm ayni ciddiyet ve ltilııı-lık yllı'lıııılııo'ı olduğıın.il:'n bu çirkin propagandayı yapanları memleketin nefretle karşıladığın- dan efkârı umumiyenin haberdar olması ve Düzcelilerin müracaalı üzerine iblâğ olunur efendim. Düzce Belediyı kürkçü Manolundur! Yarım saat içinde her kııh: bu yalanı duymuştu ve yetmiş kişi yeni baştan heyecana düş- müştü. Hünkârın sevgili vezirini öldürmiye — kıyamıyarak yerine kürkçüsünü boğması, Et meyda- nına toplananları fona halde kız- dırmışti. ve şimdi halkın - kinl gayzı - kendilerini aldatan - pa: şah aleyhine dönmüş bulunuyordu. Halbuki sadrazam - aksakalli bir adamdı, kürkcü Mı;ıoıl ibe :; rışın, zlü ve sakalsız h:ııılfu.'&klçâ bir tetkik, hakikâ* tı meydana çıkarabilirdi. İhtilâk cılar böyle bir külfet ihtiyar et mediler. Kürkcü Manol olduğun$ hökmettikleri — ölüyü — arabadafi aldılar boynuna bir ip takarak sürükliye sürükliye Topkapı sarâ” yına götürdüler ve kapının önün” de bağırdılar: | Bir seni de istemeyiz, yıkll' cehenneme git! Üçüncü — Ahmet, sadrazaf Ibrâhim — Paşanın — parampart4 edilmiş cesetine basarak ket” dine tevcih olunan bu korku! ihtar üzerine — bir saniye düşünmedi, tahtından vazgeçe kafese girdi. Tahtı iİçin sevi t vezirlerini feda etmekte tered etmiyen hünkâr, — ayni taht içla kendi hayatını hedretmekten çıyordu, kaçınıyordu. — M.T

Bu sayıdan diğer sayfalar: