Dünkü ve evvelki günkü tefrikaların hülâsası: Ve'bi abul Mirasyedi Pey, p Raif ve Sulu Sezal hava fazla ağır. çık, #ereserpe - bir Vehbi Bey ( yanıyo- rek hasırlıdan bardak deviriyor. kararlarında; yar goğüsbağır haldelor... âtip Rai karayağız, biyıklı. Di kuruş - aylıkla gümrükte kâtip, fakat omuzdaş- ığa Mmeltan, Tacona — Ti dini — dovaynamında Kıtıpyoz — kabada, vermez. Bir iki ay emı_ yüz görür. metelik arapların — kıra zaiyi babalı 4, Vehbi Be, eyle ahpaplığı Sezni, uzun, « Tombulun — mahalle ve çocukluk arkadaşı. beyin pederi 40 gün edince — Fethiyedeki er. Üç kafadar, iş odasında sohbetteler Odada üç kişi konuşuyorlar. Biri, bıyıklarının uzamasına can atan, elindon aynayı ve yanık — fadığı ürmeyen Tombul — Şabemret Bey, öbürü hiç yüzü gülk daima kaş çatan — Kâtip indeki sahte vekar, daha de Sulu Sezai , maka geni ne ve yeni ini doldurma- aha doğrusu şişman. Direk- lerarası, Bahçekapım, Eminönü gibi kalabalık yerlerden geçti mi derhal hanımların ağzından (tom- balisa) iltifatları yağıyor. Yüzü kirli sarı, daha doğrusu cerahat renginde, İgneyi batır, irini al.. Boynunun bir tarafı sam vurmuş gibi akçı; öbür tarafı tiryak sürmüş gibi kahverengi.. Göğsünde, kollarında dalga dalga lekeler.. Alaı, pitrak.. şakakları Çukur çukur gözler; batık batık yanaklar; kanın — damlası bulunmuyan — dudaklar.. - Ağaı içi yıkık kale bedenlerinin ki bir modeli. Dişlerin yarısı berbere çektirilmiş, yarısı da ya kırılmış — yahut küfeki — taşına dönmüş. Yukarıda da dedik ya, Sezai sulunun sulusu idi. Sulu lâkabını bedavadan hak etmemişti. Vehbi beyle mahalle komşusu ve çocukluk arkadaşı, Aralarında bir iki yıllık yaş far- kına Otlukçu yokuşun- daki Fatih Merkerz Rüştiyesinde 40 gün evvel, Vehbi Beyin babası vefat edip te evce ve takım taklavat, Fethiyedeki Kâtip Muslahattin mahallesinden Fın dıklıya — nakledince, Sezal de kuyruklarına - takılmış, yanlarına postu Böyle miras yenen başka — post diyeceksiniz ? Mümkün mü?. Türedilerin sü- bereket, boy boy, biçim cins cins.. Kimler yoktu sahneye ergenlikten Hacı Sezai, rağmen, sermişti. serenler rüsün biçim kim!er ? çıkacak. Vehbi Beyin bıyık muaye arası Ja bardak b ü de ip Beyin boy be sulu | be zirzop!) diye kaş çatt zainin de durmadan cıvıttığı oda, Hepsi sırasile da bilâ virdiği, Yeter na diklıda set üstündeki konak | da, kırmızı ve Kafadarlar, | LııİA"ı kemikli, ( vav ) | dedikleri | esimli, | muştu. | tezidir. | Kurultay bir yere | yok mu | | odasında oturuyorlar, | Cemiyet reisi ve Eski Beyoğlu enddeikebiri ( soldakl balkonlu bina Kristal ismindeki maşhur kafeşantandır.) yavrularından birinin orta katında tramvay yoluna bakan odalardan biriydi. Ev, bir ay evvel kirala tutul- Harem ve selâmlık olm.ır | Üzere, & Beyler, selâmlık tarafının en geniş yukaridaki sözleri görüşüyorlardı. ) Arası uzamadan, acemi kemani | gıygıyına benziyen kapı — gıcırtısı | ve peşindeki makamlı öksürük | yıne Xşilildi Yıkl.ışnn ayak neı'evi l ON Tombul Mirasyedi Yazan: Sermet Muhtar 1s - s Sezai, Sulu Lâkabını Hakedenlerdendi | 9834 © duyuldu. Kâtip Ralf, Vehbi Beye usuk | lacık: (Moruk geliyor!) diye fısık dadıktan — sonra | şarkıyı tutturdu: | Aramaz oldun ey gül bendeni sen | Benim halim firakınla yamandır İşim her dem figan ile Amandır Dışarıki kapı- daha kuüvvetli çlan gıcırdarken; çat diye kapan- dı. Öksürük daha dolgun olarak akseyledi; — arkasımı davudi bir sesle şarkının mabaadı takip etti: Güzel gözlüm — niçin gözden nihandır Kime feryat edip yalvarayım ben Odanın içindekiler hep birden | fırladılar: | kuçakuçun olayım bey — Allah aşkına bey amca 'sesme, devam et... Dünyalar dur- dukça dur; ne ses, ne sesl... — Hazret, bir defa başladın, bari adam akıllı lütfet... Ocağına | düştük.... altını — Ayağının öpeyim, ğım, oldu olacak baştan al, ken dini tutma, salıver çıksın. Sofadan, âdeta hicaz maka- mile şu cevap işitildir Essabrü — miftahülfereç!... Hâhi çocuklar üzülmiye, telâşa ne lüzüum var?... Abdiahkar kaç- miyor; burada. Bir nebze ade buyurun, a gözümün elifleri!.. müsa- İkinci Buyuk Dil Kurultayı (Baştarafı | inc dan şehrin —mühtelif yerlerine hoparlörler koydurulmuştur. İkivci dil kurultayı — istiklâl marşı ile açılacak, #onra uzun | zamandanberi denemesi yapılan | kurultay marşı söylenecektir. Sonra | Maarif Vekili | nutkunu — söyliyecek- | Kurultay | mrledi) | | | Bey lerdir, açma Bundan reisi ile Riyaset Divanı ve Encü- | menler seçilecektir. Cemiyet umu- | mi kâtibinin raporu ekunduktan' | ve çalışma yolları hakkında ma- tezlerin başlanacaktır. ler, uzun misalleri de için, misaller ayrıca | azaya ve dinleyicilere sonra lümat verildikten sonra okunmasına Bazı t ihtiva etti basılarak dağıtılacaktır. Kürsüde esas tez anlatılırken dinleyiciler, ellerindeki misallerle | diğer — kısımları kolaylıkla — takip | edebileceklerdir. | İlk tez Ahmet Cevat Beyin | “Türk Dilinin — yapılış karakter- | türkçen'n Hint - Avrupa mukayesesi,, — başğlıkli Vakit kalırsa — bu tezin | başlanacaktır. bütün radyo merkezlerine bağlanmıştır. Cuma- dan başka her gün saat 14 ten radyolarda Kurultay müözakereleri takip edilebilir. Kurultaya iştirak etmek üzere şehrimize gelen Alman &limi, Her Kize Dolmabahçe sarayma gide- rek merkez bürosu içt mda bulunmuştur. | Kurultaya Nasıl Gidilecek? Türk dili ar leri ve dilleri ile de okunmasına salonu 18 e kadar İkinci kurultayına | gelecek sarayının Dolmab, önündeki Ellerin- olan sant kuülesi kapısından gireceklerdir de beyaz, yeşil ve kart olanlar sarayın ön salonun- renkte kart vi | Vedia, mbe renkte | olanlar da büyük merasim salo- | nunda yer alacaklardır. Son azâ listesi Ahmet Cevat, Muslihittin Adil, Etem Akif, Naim Hazım, Ferit, Osman Nuri, Fazıl Ahmet, Yunus Kâzım, Mustafa, Ömer Asım, Sadık Karahan, Abdi. Tayyip, Şeref, Sıtkı, Sırri, Faik, Nahit, Muharrem, Bedri, Vehap, Şeref, | Şerafettin, Hulüsi, Kasım, İsmail, Yaver, Mithat, Ahmet Kudsi, Avni Can, Hicri, Hüseyin Avni, Ahmet, Necip, Galip Bahtiyar, Faruki, Tevfik, Muharrem Naili, Yusuf Z Saime Rahat Hanım ve Beyler. Son dinleyici listesi Tahir, Pertev, Halil, Hamdi, Beşir, Nevzat, Müeyyet, Mahmu- re, Fahriye İsmail, —Al Galip, | Zühtü, Sabri, Fehmi, Sıtkı, Ni- gâr, Şeref Tevfik, Süheylâ, Sa- diye, Saniye, Süreyya, — Pirâye, Nazan, Girizan, Nermin, Meliha, Maallâ, Bedriye, Nezahat, Bed- riye, Sırrı, Avni, İhsan H., Lütfiye Salih, Suat, Avni, Osman, Nafize, lelâl, Bedriye, Müzehher, Nafiye, Tevhide, Sadiye, Neziha, Menşure, Resmiye, Saliha Tahsin, Vehbi, Feride, Kudı Ali Riza, Tur- han, Rasim, Tevfik, Tevfik, Mü- kerrem Zeki H., Fevziye Kâmil, Radiye Kâmil, — Ahmet Selâmi, Melek, Kemal, Sıtkıye, Harika, Feridun, Muzaffer, Melek, Leman, Muallâ, Süheylâ, Mukadder H., Nesrin, Sebahat, Seher, Melâhat, Zehra, Ahmet, Mustafa, Cemal, Adil Demir, Nuri Adil, Naci Al, Servet Sami, Leman Feri- dün Hanım ve Beyle Da kartları Cuma günü öğleden sonra ve Kurultay gün- leri sabah 10 dan itibaren Do mabahçe milli saraylar müdürlü- ğünde davetiye dağıtma merke- zinden alınabilir. pes perdeden | | | Bir Dıp!omanm Ameli Kıymetı Suculuk Yapan Bir Âkl Ticaret Mektebi Mezunu ( Baştarafı linci ıı,fıa.ı yüzünde fevkalâde manidar bir tebessüm dolaşır. |Bir Tavslye Bir Diplomadan Yüksek mlidir ? Çünkü âli diplomalı en çok hayret edenler onun par- lak bir (âli tahsil diplomasına sahip olduğunu bilen bu zevattır. Hüseyin bey, bütün müşterilerini bilhassa bendeden ciddi ve halim tebessümile gülerek bu zevattan bahsederken diyor ki: — Ayni âli mektepten birlikte mezuniyet diplomaları aldığımız bu arkadaşlarımız, beni bir banka veya bir daire muhasebecisi ye- rine mütevazi bir sucu dükkânı- nın tezgâhında görünce hayret ediyorlar, Bunlarda adeta diploma- larımızın şerefine karşı bir hürmet- sizlik görüyorlar gibi bir hal var... Hattâ, bu nevi arkadaşlarımızın çoğu bana bilhassa sık sk müracaat ederler ve bir muhase- beciliğe kayrılmam için tavsiye- lerden bahsederler. Halbuki bile- | miyorum, bir tavsiye bir diploma- babacı- | | manalaşıyor, dan daha mı yüksektir? Sucu Hüseyin bey bu sözleri lerken halim tebessümü daha birden başını mah- cubiyetle önüne eyip gülümsiye- rek diyor ki: — Beni muhasebeciliklere ka- yırmak — gayreti — gösterenlerden nice dostlar da gördük ki günün birinde —mütevazi — dükkânımıza söy | uğrayıp vapur parası için 7 buçuk kuruş istikraz ettiler! Ticaret Mektebi Olmiyan Bir Türkiye Sucu Hüseyin beyi halim ve | nuşuşundan birden- anlı bir hatipliğe geçir- şu sual kâfi geldi: — Hüzeyin bey! Sizin böyle amer İi bir ticaret başına geçmiş olma- nıza bilhassa ticaret mektebi me- zunlarının hayret etmeleri asıl hay- ret edilecek bir şey değil midir? — Şüphesiz.. Fakat ben hi başlı | ret etmiyenlerdenim! Çünkü caret mekteplerinden yetişen genç- lerin kalbini bilirim. Gençler, da- ha mektebe girerlerken muhte- şem bir banka veya süslü bir da- irenin muhasip masasının sıcak rehavetine meftun bir halde gi- rerler. Esasen bizim de nimetini gördüğümüz Ticaret — mektepleri- miz talebesini hayata çıkarırken garip bir muğalâta ile çıkarır; tüccar veya ticaret mütehassısı yetiştireceği yerde bir muhasebeci, bir banka memuru, velhasıl bir memur — yetiştirir. Binaenaleyh Türkiye, bugün, Ticaret mektebi olmıyan, ticaret <ihniyeti ve ter- biyesi verecek tek- bir müessesesi | bulunmıyan bir yerdir. Buna, benim de sinesinde doğ- duğum mektebe bürmetle, fakat acı bir imanla kani bulunmakta- yım.. Çünkü bizde me ismi ameli alan Ticaret mektepleri, ne derece | derece, küçük, orta, âli Ticaret mektepleri, yetiştirdiği talebesine | bugünkü manasında hakiki tiraret zihniyeti, bilhassa ticarette mu- vaffakiyetin ruhu olan ticaret ter- biyesi verebilmekten uzaktırlar. Bir Diplomanın Kıymeti — Demek ki siz bir diploma- nın kıymetine inanmıyorsunuz ? — Hayır, bunu demek istem- yorum.. Fakat bizzat ilmi ticaret hayatı içinde birkaç senelik tec- rübemle de kanaatim sarsılmaz bir hale gelmiştir ki! muhasebe- cilik ve bankacılıkla — ticaret | yatta hiç!. sucuya | Iemımılu ayrı şeylerdir.. Bir âli tahsil diplomasının ilim ve kültür yükselişi noktasından — şüphesiz kıymeti vardır. Fakat ameli ha- Bir an düşününüz: âli tahsil görenler d.pl_omnlurıııı alır almaz bir me- muriyete tayin edilebilir, bir iş bu- labilirler. Fakat yarın diplomalılar ğalınca ne olacak? Şüphesizdir ki bir zaman gelecek, elinde âll diplomalı işsizler ve açlar görü- lecektir, Âli tahsilden de gaye, kendi kendini ameli hayat içinde yara- tacak bir kabiliyet vermek olma- dıkça istikbal için bir diploma hiç bir emniyet kıymeti teşkil edemer. Suculuk Bir İnsana Ne Temin Eder? — Ameli Meslek mektepleri- dinde memur yetiştirmek anane- sini bozanlardan biri de ben o- dum: Memuriyet kabul etmedim. En mütevazı Hcaretin bile en bü- yük vatanperverlik olduğuna ka- nilm: Her ticaret adamı, milli iktisadiyatın bir yükselmesi ww suru, bir halkasıdır. Memur olsaydım bugün devlet bütçesinden mütevazı maaş bek- liyen bir müstehlikten başka bir şey olmıyacaktım. Halbuki şŞu gördüğünüz yardaklarla birkaç sene İçinde hemşiremi bütün ica- batile — evlendirdim, deşimin bedelini verdim ve ihtiyar anama bir ev aldım. Bugün halk sırtın- dan geçinen bir tufeyli değilim. Fakat milli iktisadiyatın en mü- tevazı bir hüdimiyim Musevlilerin Muvaffakıye- tHindeki Sır Nedir ? — Hayata bakarsak etrafı- mızda bizden çok farklı muvaffa- kıyetler görüyoruz. Ticaret haya- tında bilhassa Musevi — vatandaş- larımızın muvaffakıyeti gibi. Bun- daki sarrı yalnız ticaret zihniyet ve terbiyesinde bulacagınıza iyen Boş bir kibir ve gürüur, derhal — zengin — olmak gibi vehimler, dürüstlüğün — tica- rette müsbet rolü olmadığına İnan- mak gibi galetlerdir ki bizlerdeki yüksek Ucaret kabiliyetini felce uğratıyor. Bir an içinde bir za- man bütün dünya ticaretinde ec- dadımızın şöhretini düşünmek ka- biliyetimize inanmak için kâfidir. Bugün gençliğe tekrar ayni hakiki — ticaret ruhunu aşıla- mak lâzımdır. Size Musevi vatan- daşlarımıza ait tek bir misalle meramımı anlatmış olacağımı zan- nediyorum : Ben küçücük dükkânıma çike- latayı, bazı esbaptan dolayı, bir- kaç yüz bin liralık zengin bir Mu- seviden alırdımn. Bu zat, tesadik fen Büyükadada oturur. -Akşamr ları, benim dükkânıma İâzım olar cak mütevazı miktardaki çikolata paketlerini bizzat dükkâmıma gİ* tirip bırakırdı. Hiçbir hamaliy& vermeden! Bu misal sizi aydınlat* mıya kâfi gelmelidir. Vakıa bugün ço- emin olunuz.. L M Nişan Merasimi B. M. Meclisi Reisi Kâzım Patâ Hz.nin biraderleri merhum Asıf Beyin kerimeleri Sandet Hanımlâ İzmir eşrafından fabrikatör Me' met Ruşen Beyin nişan merasir” leri Dolmabahçe sarayında Kâzi? Paşa (Hz.nin dalrelerinde Sil* erkânı arasında hususi bir surette lera kılınmıştır.