Mounacırk A, R. No, Mahrem Bi ü Hilâl -ve- Zambak & Büyük Tarihi Roman : Mülâkat .. İmperator, Her Tarafı Siyah Kadifelerle Kaplı Hususi İbadetgâhına Gitmiye Hazırlanıyordu .. İki Müthiş Rakip ve Bir Papas | Birinci Fransuva ile şövalyenin | arasındaki konuşmanın hararet kesbettiği şu saatta, ( İmparator Şar ken)in (Madrit) teki sarayır da da mühim dir vak'a cereyan ediyordu. (Povi) zafer'le neticelenen harp | yorgunluğunu çıkarmak için Mad- ritteki sarayıma çekilen dindar İmparator, (gece yarısı duası ) mı okumak için her tarafı siyah ka- difelerle kaplı olan hususi ibadet- gübna — gitmeye hazırlanıyordu. Kapı açıldı. İçerl başmabeyinci girdi : — Haşmetmaap!.. - Hürmetlü. İğnas — dö löyülâ hazretleri gel- diler. Pek acele bir mesele hak- kında zati haşmetlerine maruzatta bulunmak arzu ediyorlar. Dedi. İmperator, birdenbire hayret etti : — Nasıl ?. Bu vakit 2. Derhal | buyursunlar. Cevabını verdi ve kendisi de kapıya doğru ilerledi. Mabeyincinin çıktığı kapıda evvelâ, simsiyah bir hayal belirdi. Ve sonra bu hayal kapıdan içeri girdi. Göğsüne kadar sarkan ve | yüzünü tamamen kapayan siyah kukuletesini arkaya doğru çekerek omuzlarının üstüne indirdi. Ağır bir sesle : — Zannederim ki sizi pek va- kitsiz rahatsız ettim, haşmetmaap?. Dedi. İmparator büyük bir tehalükle papazın eline sarılıp öperek mukabele etti: — Bilakis muhterem - peder.. | hoş geldiniz, safa geldiniz... Yal- nız şunü — söyliyeyim ki, sizi şu anda gördüğüme hayret etmedim dersem, yalan şöylemiş olurum. | Her halde vzun bir” yolculuktan | geliyorsunuz. Üstünüz, başınız toz toprak içinde. Çıkarınız şu | cübbenizi de temizlesinler. | | | — Hayır heşmetmeap!. Cüb- bemin burada kalması.. ve besim bur-va geldiğ'mden, basmabeyim gÖY ÜLAN venLemen öermeneni eedksekaamananme ee renenceLA ı Lene | siyael, Havadin ve Halk gacetesi Eski Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL | Gazetemizde — çıkan yazı mlerin bütün hakları | | mahluz ve gezetemize sittir. | ABONE FiATLARI ! | | | Abone, bedeli peşindir. Adres — || değiştirmek 28 kurüştur. Gelen evrak geri veritmez. H&ânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâztadır. — —0 ... cinizden başka hiç kimsenin ha« berdar olmaması lâzımdır. — Nasıl isterseniz, muhterem peder. Buyurunuz, şöyle oturunuz. Papas arkasından cübbesini çıkarmış; - sadef ve altın. işlemeli bir koltuk Üzerine atmıştı. Şimdi İııperıtor Şarlken'in — huzurunda âdi bir papaz değil, her görenin takdir ve hayretini celbeden bir şövalye vardı... ( Hürmetlü, İg- nas Dölöyüla) denilen bu adamın geniş göğsünü manda derisinden bir zırh örtüyor, belindeki kalın meşin kemerde allın üzerine siyah mine işlenmiş bir hançer sarkıyor, boy- nundan geçen kayışta uzun bir kılıç sallamıyordu. Löyüla, büyük bir sekinetle kı- höm da çıkarmış, cübbesinin üş- tüne birakmış ve sonra İmperata- run gösterdiği koltuğa yerleşerek başını arkasına dayamıştı. — Bir Madera şarabı, yorgun luğunuzu tamamen ahr zannede- rim, muhterem peder? İmperatör bunu söylerken eline çıngırağı almıştı. — Fakat haşmetmeap, bu ya- rabi getirecek adamın pek ketüm olması şartile. — Bu hususta tamâmen müz- terih olabilirsiniz. muhterem pe- der. Hususi hizmetlerimde kullanr diğim adamlar, susmasını çok iyi bilirler. — Zatı haşmetlerinim, sustur- masını bildikleri gibi değit mi?". Zeki fmpem'.or. bu sözlerdeki ince istihzayı derhal hissetmiş, bi raz bozularak gözlerini birdenbiye | rahibie yüzüne çevi mişti. Geniş ve kıvırcık sakalı, büklüm büktüm siyah saçlarına karışan Löyülanın mat ve hareketsiz çehresinde gözleri siyah birer mine ;ibi par- liyor, şamdanlarda ya aa balmu- muların — akislerile — kıvileimları- yordu. Şarlken, bu zarif istibzamın ihtiva ettiği manayı derhal an- lamıştı. Papaza bir adım daha yaklaştı. Elini onun oturduğu kol- tuğa dayadı, — Muhterem pederl.. Daha halâ (Pavi) de noksan kalan bir kılıç darbesinden mi bahsetmek | istiyorsunuz?. — Hayır, haşmetpenah.. ka- çırılan fırsatt hatırlatmak — İstiyo- rum... Eğer o firsat kaçmamış ol- saydı bugün siz, baştan başa Av- rupanın bir tek sahip ve maliki olacaktınız. Hatta Osmanlıların başınıza koyduracaktınız. Rabip, bu sgözleri söylerken ellerini uzatmıştı. Şarlken — bu elleri, avuçlarının arasına aldı, | okşadı. — Bir dereceye kadar hak- | kınız var, mubterem peder. Fakat ne yapayım ki, (Pavi) de o dik ve mağrur başı bir darbede yere yuvarlayacak kadar keskin ve kuvvetli bir kılıç bulunamadı... Zaten bu olsaydı. da ne - ola- caktı?.. — Maksat, — Fransuvanın ortadan kalkması mı?.. İşte aynı nelice, yine husule — gelmiştir. Vakıa bugün Fransuvanın kafası Yunanistana Seyyah Akıyor Yunanistanda bir Turizm ofisi varı Bu — ofis memlekete seyyah gön ingiliz yük işler göremiyor. Fakat küçük dahi olsa — yaptığı — teşebbüsler neticesinde Yunanistana olan sey- yah akını her sene Biraz daha artıyor. Son günlerde — Yunan Turizm Ofisi Umumi müdürü M. Turnakis seyyah işleri hakkında Yunan matbuat ile uzun bir mü- lâkat — yapmıştır. — İstatistiklere dayalı olan bu mülâkattan anlı- yoruz ki seyyahların Yananistana bızaktıkları para az degildir ve her sene artmaktadır. “Bu hüsus- taki okuyucularımıza — bir fikir vermek üzere seyyahların seneler geçükçe artışmı ve bıraktıkları para mıktarını gösteren bir ista- tistiği aynen aşağıya naklediyoruz: Bıraktıkları para Seneler — Seyyal adedi — İngiliz tirem 1908 8.000 90000 1910 17.000 160000 1920 20000 250.000 1930 71.000 945.000 1931 76.010 998.000 1932 77.000 1200.000 19838 971.00 1400.000 Yunanlılara göre bu seyyah adetleri azdır. ve — memlekette seyyahlara daha fazla istirahat imkâaları temin edilirse Yunanis- tana gelen eenebi miktarı daha çok Aartabilir. Bu münasebetle Yunan Turizm Ofisinde bazı 1w- lahat yapılmış ve beş senelik bir “otel inşaatı,, plânı da hazırlan- mıştır. Bu tedbirler — sayesinde ve hariçte yapılacak propagandanın arttırılmasa ila Yunanistana gelen seyyah —miktarının pek ziyada çoğalacağı tahmin edilmektedir. * Londra, 15-25 ağustos 1933 te buğday — istihsal J eden 22 memle- ket arasında akto- Tunan bir itilâf mucibince dün toplanan — buğday — istişare ko- mitesi kuraklık yüzünden hâdis olan yeni vaziyeti. tetkik eyle- miştir. Diğer memleketlerin ak- sine olarak buğday mahsulü bu sene fevkalâde çok olan Arjantin hissesine isabet eden ihracat mik- tarımın Çoğaltılmasını istemektedir. Bu söylendiğine göre, bu seneki kuraklığa rağmen mevcut dünya buğday stoku 1922-1925 devresi Ti a ieik Fak İi .ıklındu_ı“ a vasatlisinden yine iki —miali faz- yi Çörkrer v — |ladr EİKÂYE BEEELER W ee a aa ll yğa eee ge eee DA MA OD a Ba Sütunda Hergün Nakleden: Hatice Hatip —- BİR HEDİYE Eğer bir çocukları olsa idi... Evet bir çocukları olsa idi şüp- hesiz ki evleri böyle mahzun ve aralarındakl izdivaç rabıtası bu kadar tatsız olmuyacaktı. Munise, büyük romancı İh Şadi ile evlendiği Bundan üç sene evveldi. Henüz nişanlı idiler ve evlenmek, Üzere bulunuyorlardı. Bir akşam baba- titreyerek: — Ne :ı_r.cçıbuk söyle? De- Ve o anlatmıştı. İhsan Şadi- nin evvelsi gün bir çocuğu -dün- , yaya gelmişti. Annesi zavallı bir daklilo idi ... Bir müddet bera- ber yaşamışlardı. Saçma bir mü- nasebet. Annesi de kendisini sev- mezdi... Fakat işte gençlik. Böy- le birşey oluvermişti. Ve sonra ayrılmışlardı.. İki tarafın rızasile... Fakat dün kadındean gelen bir mektup bu saçma münasebetin fena neticesini bildiriyordu. Dak- tilonun bir oğlu olmuştu. Bu ço- babası kendi idi... Eğer Munise bu çocuğun mevcudiyeti- ni öğrendikten sonra yine kendisile evlenmiyo Tazı olursa — dünyanın en bahtiyr adanı © slacaktı. Çocuğu İstanbul haricinde bir yere, bir- sütnineye * vereceğim... Fakat tabii ona bakacağım. Munise kalbini Üzen bir kıs- kançlıkla: — Ya annesi diye sormuştu. Annesile- olan münasebetin ne olacaktır? bitmiştir. İnan bana Munise, ken- disine bir az para da verdim. O da yerini değiştirecek... Ve Mer- sinde akrabalarının yanına gidecek.. Seni gördüğüm, ve ııvdıfnı' den sonra aramızda lçbiş-::; olamıyacağından emindir. — Onu görmiyeceğini vade- diyor musun? Diye sorduğu suale: — Yemin ederim. Cevabımı ahınce Munise ona ellerini uzatmıştı: — Ben seni seviyorum ve se- ninle — evleneceğim. Mazi beni alâkadar edemez. Demişti. * Ondan sonra bütün emeli anne olmaya bağlanmıştı. Güzel ve sevimli bir yavruyu kocasının kolları arasına vermek ve ondan uzaktaki yabancı çocuğun haya- | | : w Kai aşırmaktı. Halbuki ilk-ümüd büyük bir sukutu hayal ile ne ticelenmişti. Hafif bir kalp rahat: sızlığı vardı. Ve dektorlar çocu: ge dünyaya gelmesini kendi ha yatı için bir tehlike bularak fenn! ıııü:ıhılılılı buna mani olmuş: Ve artık hiç bir zaman dün yaya ” çocuk — getiremiyeceğinden emin olan Munise çok betbahi olmuştu. Belki de bu sukutu hayal evinde mesut olamamış ve hayatı can sıkıntısı içinde geçme- ge başlamıştı. ile Bugün — evlendiklerinin — tam Üçünecü yıl dönümü idi.. Ayakla- rının ucuna basan Munise onun 'azı odasının kapısına geldi ve pıyı açtı: — m... İhsan, — Camm... — Ün öğle yemeğinde ev- desin değil mi ?.. Yazıbanesinin önünde — oturu- ruyor ve bir takım şeyler — yazı- yordu. Karısına baktı tebesslüm etti: — Halır şekerim dedi. Şimdi Babığliye gitmem lâzım. t f yine yemeği be! . Halbuki, daha aitı ay — evvel ğ vegazeteyi - asacağının - ka- rısına vadetmemiş miydi.. Halbuki işte halinden belli idi. Bu taribi çoktan unutmuştu. » o sonra —masasıni Ğüııılh.ne için ittikten n çekmecelerini açtı ve birinde bir zarfın içiae sıkıştırılımış - bir yığın mektup buldu. Bunlar yeni harf- leri yeni öğrenmiş bir el ile yazılmış ve gazeteye yollamlmış mektuplardı. Açtı okudu. Hepsi 'Yarımcadan — geliyordu. Yarımca- Cuma gııı .. Halbuki bugün vadine ve bundan başkada cumâ olduğuna rağmen duramamış ve öğle yemeğini yemeden . I-'nıvyıı—?l: Yurtdaş ! Bu Cümhuriyet bayramında yıf'_ mullarımzın resmigeçidi Ankara yeh? sorgi evinde yapılacaktır. Kışlık İ yaçlarımı ucuz ve sağlam yerli İarımızla bu gergiden tedarik et MWT Ülürmat ve Tasarraf