« ge e Ce Dünya Hâdiseleri | ÖOtomobil Gürültüsüne Karşı Beynelmi'el gürültü düşmanları | k İ birliği son kon- DÜG gresini — bündan kararı kısa bir müddet evvel — Oksford'da yapmıştır. Kongre azasının itlifakla verdik- leri bir temenni kararına göre, bütün dünyada çalışan otomobi- lerden klakson ve korneleri kal- dırmak lâzımdır. Kongre azası bu kararı tatbik eylediği takdirde bundan ancak klakson ve korne fabrikatorlarının müteessir olabile- cekleri neticesine varmıştır. Gü- rültü düşmanlarına göre, bilhassa kazalara sebep olan klaksonlarla kornelerdir. Çünkü yaya yolcu- lara çıkardığı gürültü ile geldi- ğini haber verdiği kanaalinde bulunan şoför, sırf bu yüzden kaza çıkarmaktadır. Ayni zaman- da fazla sür'atle gitmesine de sebep olmaktadır. Dikkat edilirse görülür ki, hızla giden ve klak- son çalan bir otomobilin karşı- sında ekseriya yaya yokcu ne yapacağını şaşırmaktadır. Ve çok defa kendini kurtaracak - istika- mete — gidecek yerde klakson gürültüsünün tesirile kendini ara- banın altına atmaktadır. Kongre kararının bütün devletlerce tat- bDİki şayanı temennidir. * Bnmbuy ağır ceza mahke- mesi son zamanlarda bir- e fili ok kazalara e- ”f' oK lç)cp olan bir ehli idamı fili muhakeme al- tına almıya karar vermiştir. Bu fil birçok kazalar yapmakla maznun- du. Filin sahibi, hayvanını mah- keme huzuruna getirmek - İstemi- yordu. Hâkimler bir gıyap kararı verdiler ve filin sahibi tarafından öldürülmesine hükmettiler. Sahibi bu hükmü yerine getirmedi. Bu- nun Üzerine mahkeme bu fili Hint polisi vasıtasile huzuruna getirtti. Ve ölüm cezasına mahküm etti. Şayanı hayrettir ki, o vakite kadar. sapasağlam duran hayvan, birden- bire yere yuvarlandı. Ölmüştü!.. Bu ölümün sebebi bir türlü anlaşılmadı. Zorla mahkeme huzu- runa getirilen filin leşini atmak için (â)l)) Hint hamalı kullanmak icap etti. » Meıllııur Amerikah gazateci örst, Fransayı Amerika- hları zehirlemekle ittiham — ediyor. Hörst'ün gazete- lerinin neşriyatına göre, Fransanın afyonları, gizli bir şurette merkezi Amerika memleketlerinden Hondülas a sevkediliyor, ve oradan Birleşik Amerika arazisine sokuluyormuş!, îiııdi e kadar bu ticareti Almanya ile (ıviçrıdı yapmışlar, fakat Amerika hükümetinin protestosu Üzerine vazgeçmişler, onun - için Fransanın inadıdır ki Hörst'ü böyle | ağır bir ittiham savurmaya sevke- diyor. “ ilâçlık ,, diye bir senede Hondülas'a sevkedilen afyon mik- tarı Hondülas'ın bir asırlık ihti- yacıni karşılıyormuş. Fransanın -— TAKVİM —— Gün PAZAR Hizir 31 — 12 Ağuslos 934 99 Arabi Rumi Deri 30 Rebahar 1253 30 - Temmuz > 1232 Gülar Öğle | S 03 ( 32 10 | Yatsı (1 44 | 21 09 İkindi | &ST | 18 31)| İmsak (7 56 (3 10 ee K İMNÖRERÜEÇÜMCİT LA DLE AAA GER A M ŞA FKN TEEA A AŞ şidin Suflörlüğünü Yapmış Olan Kuklacı İrfan Ef. Anlatıyor : “— Sünnet Düğünlerinde Sarhoşlar İbişe Rakı İkramına ' Kalkarlar ,, Ben Reddedince, Ne Getirirler Bilir Misin? Tepsi İçinde Bir İki Zeytin !.. Beyazıttaki basık tavanlı kah- vede etrafımıza birkaç kişi top- lanmıştı. Cadeden bızla tramaylar geçiyor, güeş ortalığı kasıp kavu- ruyordu. 20 senel.k kuklacı Naşi- din ve ilk Darülbedayiin — suflörü İrfan — Efendi ile konuşuyoruz. San'atkâr, boynuna bağladığı ter mendilini ikide bir gevşetip oyna- tarak anlatıyor: — 20 seneden beri bu işte bey kardeşim, bana — kuklacı bayali İrfan Efendi, derler. Benim gözüm tok, sıtkım pektir. Zama- nında hayal oynatırım, zamanında kukla oynatırım. Evimde bir san- dik var; nah böyle içi hayal dolu hem kârıkadim hayal değil.. yeni hayal.. ben bir zamanlar Naşide suflörlük etlim, Manakyan Efendi- nin sahaesinde, şehzadebaşında iken — Darülbedayide — suflörlük yaptım., — şimdiki — san'atkârların birçoğu, benden dinleyip te oynar- | dardı. Geçenlerde, yine siz yaz mıştıniz değil mi?, Hayali Mem duh EE “hayal ölmüştür..,, De miş.. Hay tövbel.. Hayali ölme: miştir. Beyciğim, kârı kadım ha: yal ölmuştür. Yeni hayal dur yor.. Hem de nasıl, demir gibi... Fi işte Döşle mükemmel dekor!a sahnelere kuklaler çıkar, çocukları gülmekten kırıp geçirir Halk şimdi o eski «Kanlı Nigâr»- lara «Karagözün gelin olmaları»- na kulak asmıyor, şimdi yeni isti- yor, tiyatrolaştırılmış hayal:. Meselâ ben esşkiden Darübedayiin oyna- dığı Taş parçasını, Süt kardeş- leri, Bir gece faciasını kuklada oynattım... Şahıslar hep © şahıslar oldu. Piyes aksamadan #saatlerce kuklalarla temsil edildi. İrfan Efendi, tabakasından bir sigara yakıp tüttürdü: — Yani ya, demek istediğim, ©o demek değil.. hayal ölmemiştir. Kârıkadim hayal ölmüştür. Diyo- rum. Allah inandırsın, “ kanlı Ni- gür,, 1 ilân ettiğimiz zaman ya on, ya o0 beş kişi geliyor.. Taşparçası dedik mi, bir gece- de otuz kâğıt hâsılat yapıyoruz. İrfan Efendinin nefes almasın- dan istifade ederek sordum: — Kukla ne âlemde İrfanEf?. Asıl o bahse gelelim. — Gelelim beyciğim, gelelim.. bizim oynattığımız kuklayı mı s0- ruyorsun?. Yani ipsiz?. Bizimki Osmanlı kuklasıdır.. Komediyen kuklası.. Bizim — kuklalarda — eş- has muayyendir: Evin ihtiyarı, küçük beyi, kızı, hizmetçikri bir de ibiş.. ibiş oyunun ruhudur. Bütün şaklabanlıkları bütün ko- miklikleri o yapar. 20 seneden- beri bu Oyunu oynarım, İbiş kadar bana alışık mahlük yoktur. Adeta ben söylemem de, ©o söyler. Ben sanki yalnız dinlerim.. — Kuklada en çok: beğeni- len oynanan oyunlar hangileridir?.. — Sayayım: Övey valde, sahte esirci, zeybekler, senede — bir yalan, yarım saat ödünç, meç- hul serseri, evlat — katili ana, eşkiya — ininde — bir — kadının hayatı.. daha, başka ne vardı be Nedim Efendi?. Köşeden biri seslendi: — Kırmızı fener.. — Hah, kırmızı fener.. Bunlar kuklanın belli başlı, hoşa giden en güzel oyunlarıdır. Her biri iki sant kadar sürer, — Kukla yerli işi midir, Kim çıkarmış bunu? — - — Bizim kuklayı mı?. Osep Sıvacıyan isminde bir ermeni.. llk defa o buldu. o oynalt!. Kuklayı oynatirken, bilen kimse yoktu. Yavaş yavaş merak eden - oldu, öğrendiler, bizde o meyanda öğ- renmiş olduk. Kahvede eski tiyatroculardan Asım baba da vardı. Bu sırada © da söze karışlı: — İpli kuklanın da ayrı bir Kuklacı Irfan Ef.gi kuklala- için — bü- tün çocuklar sever hikâyesi var.. onu bizde Karanfiloğlu — çıkardı. Sonra 1286 da İstanbu- la Holden isminde biri geldi.. o da Türkiyeye ilk kukla baleti getirdi. Onun oynattığı kuklalar büyük kıtada, şöyle in- san boyunda şeylerdi. Nur içinde yatsın, Ha- lim Efendi merak sar- dırmış, Holdenin oyun vereceği gece usulca geyinmiş, — tiyatrodaki tavan arasına saklanmış. Çünkü Holden kendi kuklasının nasıl oynatıl- dığını Türklercen hiç kimsenin görmesini iste- mezmiş.. adamlarından başka yanına kimseyi di merhum o gece tavan nunu güzelce seyretmiş. Aradan — bir. — hafta geçmeden merhum ayni kuklayı yapmasın mı?. Hem de güzelce oynattı. Hattâ Holdenden güzel.. çünkü holven o insan boyundaki kuklalarını on kişi ile oynatirken Halim Ef. iki kişi ile oynattı. Kuklacı İrfan Ef. elini - sallı- yordu: — Heygidi heyl.. İstanbul ne san'atkârlar yetiştirmedi ki... Asım Ef. acı acı güldü: — Sanatkârların bepsi de Da- rülâcezede öldü değil mi?.. Bü acı- konuşmayı- bastırmak İçin sordum: — Bizim Istanbulda meşhur kuklacılar kimler var?. İrfan Efendi, bir elinin par- maklarile ötekl elinin parmakla- rına basmaya başladı: — İpli kuklada Marko bir, usta Ezra iki, usta küçük Avram üç, Sadi Bey dört... Dört tane.. el kuklasında da Nedim Efendi bir, Şefik Efendi iki, Hayri Efendi üç, kuklacı Ali Efendi dört, Salih beş, ben altı,. altı tane, — Kuklacılık gözden düşüyor mu? Kuklacılar azalıyor mu?. — Ne diyorsun beyim, kuklacı- lar eskiden azdı. Şimdi gittikçe rağbet buluyor. Kuklacı çoğalıyor. Asım baba oturduğu köşeden bana döndü: — Bak — beyciğim, hatırıma gelmişken asize hoş bir gşey anlatayım: Abdürrezzak merhum © zamanlar Şehzabaşında tiyatro oynardı. Kâtip Salih de beraber.. Bir gün kâtip Salihle kavga et- | Manakyanın, Darülbedayiin Ve Na- | | | hessa Kari Mektupları Beylerbeğinde Tiyatro Boğaziçinin iki sıra sahil boyundan en güzel bir yerl de Beylerbeyi olsa gerek, burasi boğaza karşı ve İstanbula yakın olan bir iskeleledir. ve nahiye merkezidir. Bostan ve gezme mahalleri çoktur. İçme sularından meşhur. — olan Tomruk suyu da buradadır. Beylerbeyi sarayı arka- — sında stadyom yeri va sahilde camlı köşk denmekle maruf bir bahçesi de vardır. Nahiye Müdürü — karyenin imarına çalıştığı gibi halkın güzel bir hayat geçirmesi ve bazı teşebbüşleri meyanında tiyatro — oynatılmasına müsaade edilmiş ve haftanın dört beş gecesi kumpanyalar gelerek güzel — temsiller vermeye başlamışlardır. Beylerbeyinde: Niyazi I| Cevaplarımız Berberler hukkında H. Basri, dükkân« | arın kapanması hukkında Derebeyoğlu Ali, mektep kaaketleri ve bayrak hake ; hakkında Kurbağahdereden N. Efgag ve Kerbelâ hakkında K. A. B. C, imga ve işaretlerile mektup günderen kari- lerimize: İmzasız ve adressiz veyahut bunlardan biri eksik olan mek- tuplar nazarı dikkate alınmaz va | bunlara cevap verilmez. Bir şey soran veyahut rica ve temennile- rinin gazete ileneşrini arzu eden karilerimizden hüviyetlerini sak» lamamalarını rica ederiz. mişler, Abdürretzak kendisini koğ- muş.. Vay buzu yapan sen misin ?. Kâtlip Salih tiyatronun sağında bir hayal perdesi kurmuş, soluna da bir kukleci oturtmuş.. Ikisi de açmışlar oyunu.. Halk tiyatrotlan vaz geçmiş, hayalle kukla adam almıyacak dadar delmuş.. Abdür- rezzak Efendinin tiyatrosunda in sokmazmış.. Halim Efen- — cin yok. Abdürrezzak binmiş küp- lere.. küfretmiş, bağırmış, çağır- arasından Holdenin oyu-! mış.. Bu sırada Kâtip Salih haber göndermiş : — Senin san'atine, Oyununa âmenna!. — Üstadımızsın !. Fakat bak biz seni böyle kukla kaline “'sokar, oynatırız!.. Demişti. Tabil Abdürrerak büsbütün kızmış, kö- pürmüş!. dum. — Kuklacılıktan hatıralarınız filan var mı? gülünç şeyler.. Dur bakayım, di. Bir sene Gülhanede, bir ço- cuk bayraminda sünnet — vardı. Orada perdemi kurmuş, kukla oynatıyordum.. Şöyle garip bir hadise olmuştu: Birkaç ecnebi gelmişler, beni seyrediyorlarmış. Çok beyenmişler. Yalnız içlerinden biri teretmana demiş ki: “Çok | varl.» «— Nedir?» Diye sormuşlar, libal, Çünkü İbiş çok sıçramıyorl!.* gönderdim: “ Bizim — rağbetimiz rağbetimiz olsa, sizi bundan ne ka* dar çok güldürecekdik!.,, Lrfan Efeni yutkundu: düğünlerinde sarhoşlar İbişe raki ikramına kalkarlar.. ben ağzımö için reddederim.. bu sefer tepsl Bir iki zeytin ile, iki üç - dilie Söz bitince Irfan Efendiye sor- — Hatıraları mı?.. Yanl şöyle | dur, dur, dürl. Hay, aklıma gel- güzel, çok iyi.. Yalnız bir kusuru «Bu oyun oynatanın karnı aç gar Kâfir herif, bunu nasıl bildi, — şaştım.. Ben de tercümanla haber — az da, ibiş ondan sıçramıyor!.. Ya — — Birşey daha vardır. Sünnet tek bir kadeh bile koymadığım içinde ne getirirler bilir misin?e, domates, bir iki tane de hıyarl.. * kında Mustafa, dükkânların kapanması —