* n a ! Dünya Hâdiseleri | Bu Parayı Kim Temin Eder ? Neşredilen istatistiklere naza- ran — İngilterede umumi haslanele- b rin senelik mat- #ahipleri | çafları(i 50) milyon Türk lirasıdır. Bu paranın içinde hükümetin ve belediyenin yardımı ehemmiyetsizdir, azim kısmı haikın teberruu temin eder. Bu münase- betle tetkikat yapmak İsliyen bir gazeteci — büyük stanelerden birine giderek, müdürden sabah- leyin gelen ilk altı mektubu gör- mek istemiştir. Diyor ki: “İlk mektubun içinde ( 50 ) kuruşluk pul, — ikincisinde 800 liralık banknot, üçüncüslünde 2 tane altın madalya, dördüncüsünde bir rica, beşincisinde bir paket gazete, altıncısında — ölümünden sonra cesetini tecrübe için hasta- neye veren bir vasiyetname çıktı. Parayı ihtiva eden mektupların hepsi de imzasızdı. . İnglltınniı Paddington kasa- basında oturan Mister Her- hshav ile zevcesi ayni günde doğ- muşlar, ayni gün- de tramvayşirketine memur olarak girmişler ve ayni günde tekaüt- lüklerini istida etmişlerdir. Şimdi en büyük Aarzuları ayni günde ölmektir. Bir — vapur, - otomobil, tramvay veya tren kazası yardım etmezse tahakkuku güç bir temenni! ose — Perto isminde bir İspanyol İş icabı şimdiye kadar dört defa defa Portekize geçmiş ve her geçişinde (Lizbon) dan bir piyan- go bileti almıştır. Bu biletlerin dördü de kazanmıştır. Dördüncü- ye isabet eden miktar büyük ikramiyedir. » SnI yedi, Parisin en kala- balık semti olan, Fobury Monmartr'in en ka- labalık bir zamanı. Halk arasında bir hareket. Bir yol açma, bir topuk Üzerinde yüksel- me teşebbüsü, sebep? Caddenin ortasında — bir. kadın — belir- mişti. Öylı bir kadın ki arka- sında, — sırtınmı — beline — kadar açık bırakan bir deniz mayosun- dan başka birşey yoktur, fakat öyle mağrur, —öyle vekarlı ve öyle kendi — balinde yürüyorki halk arasında yaklaşmaya, birşey söylemeye teşebbüs eden tek kimse bile görülmemiştir. Toesa- düfen oradan geçen bir gazeteci diyor ki: Yalnız o geçip iyice, uzaklaştıktan sonra arkasından hayran hayran bakınan bir ame- lenin mütaleasını İşittim: — Yaradana kurban - olayım, Allah istedi mi tam yapar? * Pıriııo Denise Lemuvan İs- minde bir kadın Marsel Pariste bir | Malli adını taşıyan cİnayet fAşıkını öldürmüş- tür. Sebep olarak polls komiserine söylediği şudur: — Ben âşıkımı çıldırasıya se- viyordum. Fakat ondan on beş yaş büyüktüm. Şüphesiz daha evvel ihtiyarlıyacaktım. Beni ter- kedecekti. Şimdiden soğumıya başladığını hissediyordum. Onu başka kadına birakmak ihtimali | gece gündüz kafamı işgale baş- ladı. Neticede öldürmeyi tercih #ttim,,, Hayret edi- lecek ne var bunda -SON 'POSTA —— Tarilii ZMĞSŞEabe Kara Yürekli Ana! Heyzeran, Saltanat EBlÜneni Heyzeran, Abbasiler tarihinde çok kuvvetli yer tutmuş kadınlar- dan biridir. Halayık olarak girdiği Bağdat sarayında müstesna gü- zelliğile çarçabuk dikkat” uyan- dırcı, Halife Mehti'nin karısı oldu. O, kendini nikâh ile alan hüküm- dara birkaç çocuk vermişti, hü- kümdar da ona mukabil kalbini, iradesini ve bütün benliğini onun eline bırakmıştı.. Artık Abbasiler devletini idare eden Mehti de- gildi, Heyzeran idi. Bütün valiler, yapılacak İşleri ondan soruyor- lardı, vezirler en mühim masla- hatlarda emri ondan alıyorlardı. Mehti. genç yaşında — öldü, Heyzeranı güzelliğinin en revnaklı deminde dul bıraktı. Tahta Hâdi geçmişti. ve Heyzeran, şimdi valide sultan adını taşıyordu. Yeni hükümdar, yirmisini bile doldurmamış bir adamdı, umulmı- yan bir zamanda yarı kürrenin efendisi olmak mevkiine geçtiği için biraz — şaşırmıştı, biraz da gurüra kapılmıştı. O hayret ile bu gurur araşında bocalayıp du- rurken Heyzeran, soğukkanlılığını muhafaza etmiş ve bir an için sarsılan nüfuzunu tekrar ele ge- çirmişti. (Hâdijnin valileri de onu âmir tanımaya başlamışlardı ve sarayının kapısı yine eskisi gibi arzuhal sahiplerinin yüz sürdüğü “bir yerdi. Hâdi, ilkin bu vaziyeti mühim- semedi. Fakat her hangi büyük bir maslahatın başında veya so- nunda anasının adını düymiya başlayınca — sinirlenir oldu, için için anasına kızmıya koyuldu. Saltanat kendinindi, devlet ken- dinindi. Lâkin hüküm anasında görlünüyordu. Genç hükümdar, bu nâhoş vazizeti düzeltmek, Abbasi oğul- ları saltanatında sözün yalnız ken- di ağzından çıkabileceğini anası- na ve dolayısile halka öğretmek istiyordu. Bunun için bir vesile, canlı ve küvvetli bir vesile bul- mak lâzımdı. Heyzeran, oğlunun aradığı bu fırsatı verdi, birgün onun yanına | giderek mühim bir vilâyetin kıy- meti şüpheli bir şahsa tevcih olun- masını iİstedi. Hâdi, aylardenberi beklediği fırsatın ele geçtiğini görmekten doğma bir heyecan içinde ana- sına hemen ret cevabı verdi: <e Yapamam, © vilâyeti bu N Süren Oğlunu Bir Canavar Gibi Boğdurdu adama vevemen. Heyzeran ısrar etti. — Vermelisin ve vereceksin. Çünkü ben “Abdullah bin Ma- lik,, € söz verdim. Abdullah bin Malik, genç du- lun gözdelerindendi ve Hâdi bu münasebet yüzünden de anasına kırgın ve kızgindi. Şimdi - onun pervasız bir lisan ile kendi önlün- de gözdesine verdiği sözden bah- s#etmesi sinirlerini büsbütün boz- du ve çılgın bir hiddete kap- larak bağırdı: — Lânet Ahdoullabına, lânet ona yerdiğin söze. Zaten buraya onun hatırı için geldiğini de an- lamıştım, Fakat yapmıyacağım, seni de onu “da küçük düşüre- ceğim. Heyzeran, iliğine kadar titre- mekle beraber ağırlığımı muha- faza etti, küçük bir sitem mı- rıldâdı: — Senden bir daha bir şey istemem. Hâdi, “umurumda değil,, de- dikten sonra vedâ etmeden yü- rümeğe başlıyan anasının arka- sından haykırdi: — Dur, dedi, gitme — beni bekle. Bu dakikadan itibaren seni kadınlık vazifelerine avdete davet ediyorum. — Büyük, küçük her kimin kapına| geldiğini, — seninle görüştüğünü, senden bir şeyler istediğini duyarsam onu mutlaka katledeceğim ve malını müsadere edip hazineme alacağım. Demek ki kapında ölüm var. Bunu bil, şunu bunu belâya sokma, Ve — hiddetini — yenemiyerek anasının Üzerine yürüdü. — Sen kadın mısın, hikümdar öNKARN DU KREKRANA Ve SöA nenena YarErERDEEERLARRRL ee YERgE İLÂN FiATLARI V— Gazetenin eses gatızile bir sütunun iki satırı bir (santim) sayıtır. 24 Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: Diğer| Son $ |yerler| sayfa; S el z Z 250 |200 | 100 | 60 Kış. | Ktş. | Keş. | Kış | Krş. J— Bir santimde — vasali (8) kelime — vardır. 4—İInce ve kelın yazılar tutacakları yere — göre gentimle ölçülür. n |ıı) Fa (Hâdi) nin en sevgili c hâkümdarın yüzüne bir sonra bu örtünün Üüstüne kendisi oturdu ve genç hükümdar boğulup gitti mısın? Kapına gidip gelen bu bir sürü halk nedir ?.. Seni meş- gül edecek - dikişin, — okuyacak kitabın, uğraşacak ev meşgalen yok mu 7.. İşte tekrar ediyorum: Müslim ve gayrimüslim kimseye kapını açtığını bir daha görmi- yeyim | Kocasının cesedi önünde me- tanetini kaybetmiyen Heyzeran, oğlunun bu tehevvürü ve tehdidi karşısında sendelemişti, tacı ba- şından alınmış bir. sultan ıstırabı duymuştu, sallana sallana ve yü- reğinden kan gide gide oradan uzaklaştı. Hem yürüyor, hem kendi kendine and içiyordu ; Yü- zünü ancak öldüğün gün görece- ğim ve ölümü sana ben verece- ğgim. Bunu yapmazsam ölüm beni bulsun !.. Hâdi, bütün devlet adamlarını da yanına çağırarak valdesinin sarayına adım atmamalarını ten- bih ettiğinden Heyzeran, adeta mahpus bir hayat geçiriyordu. Önünden kalabalık eksik olmiyan © Meşhur kapı, şimdi meçhul bir türbe kapısı gibi 1ssızdı. Fakat Heyzeran boş durmi- yordu, (Hâdijmin en yakın adam- larından başlıyarak gece gündüz yanında bulunan halayıklarına kadar birçok kimseleri para kuv- vetile kendine bağlamıştı. Hâdinin bütün işlerini bütün düşüncelerini günü gününe haber alıyordu. Onun yıllık tahsisatı iki milyon İngilirz lirası gibi mühim bir ye- kün tutuyordu. Hâdi, anası aya- rında bir kadın elinde bu paranın neler yapacağını takdir etmemişti ve Heyzeranı hükümet işlerinden uzaklaştırırken — tahsisatına — (liş- memeşti. Ana ve oğul, birbirlerini gör- meden ve anmadan yaşayıp git- mekte bulunurlarken Hâdi, siyasi bir gaflet gösterdi. Keardeşi ve Heyzeranın sevdiği oğlu Harunür- reşidi Veliahtlıktan çıkararak ken- di oğlu Caferi onun yerine ge- çirmek İstedi. Hükümet erkânı, halk hükümdarın bu tasavvurunu beyenmemişler ve dedikoduya gi- rişmişlerdi. İşte Heyzeran bu va- ziyetten istifade etti; hem kinini tata in etmek, hem de Harunürre- şidin hakkını korumak İçin hemen harekete geçti, aylardanberi bol para ile kendisine bağladığı cari- yelere talimat vererek bir gece (Hâdi) nin yüzüne bir örtü koy- Kari Mektupları Kazlıçeşmede Pis Kanallar Kazlıçeşme, Yedikule haricin- bir çok deri fabrikalarının bulun- duğu zengin bir muhittir. ve bu fabrikalar yüzünden de bir amele mahallesi hâline gelmiştir. İstan- bulun fakir tabakası ve Anado- lunun İş arayanlari bu mubitte kendilerine iş bulmakta ve taşra« dan gçlenler de buracıkta barın- maktadırlar. Deri fabrikalarının bulunduk-« ları bu muhitin sokak araları fab-« rikaların koyulaşmış ve pıhtılaş- mış pis sularını denize akıtan açık kanallarla doludur. Bu yüzden buralarda kokudan durmak im- kânsızdır. O cıvarlar halkının ve amele- lerin sıhhatleri düşünülerek bu kanalların üzerleri kapatılmalı ve yahut, muzaddı taaffün mevat kullanmak — suretile bu pis koku- nun önüne — geçilmek çareleri aranılmalıdır. Yedikule Kazlıçeşme 2 numarada Mahir Tamiri loap Eden Hamam Burada bir hamam var ki yas pıldiği tarihten beri biçbir. tamir yapılmıyarak el'an işletilmektedir. Hamamın kubbesi birkaç yerin- den çatlamış, zemin kısmı İse kısmen çökmüş bir vaziyettedir. Bir kazaya meydan kalmamasi için hamamın tamiri lâzımdır. Kozlu: Kunduracı İsmail Mahalle İçinde Ahır Beşiktaşta Aziziye caddesinde eturuyorur. mahallemizde hem inek ve hem de beygir bağlanan bir ahır vardır. Bu ahir. mahalle halkının sıhhatini tehdit etmekter dir. Belediye nizamlarında mahallş arasında ahır - bulundurulmasına müsaade edilmemektedir. Mahalle halkının sari bir hastalığa uğra» maması İçin bu ahır hakkında belediye nizamlarının — tatbikinl riça ederim. Beşiktaşta Aziziye öonddesinde Binbaşı Kemal Kadirlide — Sıtmea Seyhan mıntakası dahilinde Kadirli kazası bir dağ eteğinde. dir. Halkı fakirdir. Rençberlikk ve ziraatle geçinir. Savrın na« mındaki su bu civarda bataklık husule getirir. Bu bataklıkta üç beş kişi çeltik ektirerek İstifade temin eder. Fakat buna mukabil halk bu bataklıktan mütevellit sıtma ve sivrisineklerden el'aman çeker, Sıtma mücadele nizamnas mesi en az 8000 metre mesafeyl çeltik arazisi olarak kabul etme- sine rağmen burada en uzak bataklık 300 metredir. Çeltik ziraatile meşgul olanlar köylüye har.e başına dörder metre cibinlik ile <Citişat kinin — dağıtıyorlar. Fesct bu tedbilerle sıtmanın Ööntrc geçilemiyor. Buraya görüşlü sağ'a a bir doktorla bir -tc.dele memuru göndermek İâzımdır. Adana: HAdI durdu, en sevgili cariyesin! bu Görtü Üzerine oturtturdu, genç hükümdarı boğdurttu. Saray ve halk Harunun tahte çıkışını alkışlarken Heyzeran, nefet alamamaktan boğulmuş ve yüzlü mosmor kesilmiş olan oğlunun cesedi önünde çirkin çirkin gü* lüyor ve mırıldanıyordu: - ııh sözümü yerine gelir* dim, ölünü gördüm. Şimdi verı gittiğin yerde dövüni... M. T