dına âşıktır. — Mısırdan ziyarete gelen amcaşı- Yazanı & * İçkinin katresi haram olan bir mezhebe mensup Mister Filby l yani Seyit Abdullah, içkinin dam- Tasına yol vermeyen gümrüklere malik bir memlekette sabahlara kadar içtiği viskiyi nereden bu- luyor? — Madem ki gümrükler bırak- maz, ©o halde nereden bulur? Mister Filby hangi vapurda kendisine ait ne vardır, bunu ev- velden haber aldığı için oraya adamını gönderip ve gümrük müdürüne hitaben yazılmış olan kâğıdı gösterince, gelen geçen eşyayı aramaya laramaya alış- miş olân gümrük kolcularının elleri sade bir selâm verir ve.. yol gösterir. | Mister Filbi bir kaçakçı de- gildir. şüphesiz. (Zati malımdır) diye geçirdiği her şeyin önünde gümrük memur- ları balâdan aldıkları emir muci- bince yol verip selâm durdukça zaten buna lüzumda yoktur. Ancak Mister Filbinin ekseri- ya bazı arap dostları için de ka- piston cıgaraları, ve bilhassa viski geçirdiği söylenir. Canı içki istiyenin şişe şişe hafif alkollü kuvvet şurupları yu- tarak hastalandığı, hurma rakısı yapmak için yerin dibindeki mah- zenlerde boğularak ter döktüğü, ağzı ispirto kokanın karakollarda sıra dayağına çekildiği bu diyar- da o, çok Aaziz arap dostlarını biraz düşünmek dedir. Bu kıymetli ve bol hediyele« rine mukabil onlardan elbette para almaz. Fakat ötekilerde bu Kütüf ve inayetin altında kalmaz, Mister Filbiyi memnun etmenin yolunu bilirler. Her iki taraf da bu alış | verişten son derece memnundur, | — Bir viski - dahal.. Mister - Filbi artık murabba viski şişesini, pek sevdiği kızar- mış patates tabağını önüne almış, kimsenin buyurun demesine hacet brakmadan içiyor, (Soda şişesini — ygnuttum zannetmeyin, o, viskiyi — godasız içer!) ş Gevrek bir kahkaha... Bu, suyu kokan, havası kokan, denizi kokan, toprağı ve insan- | ları, hayvanları ve evleri kokan | ıslak ve kokmuş şehirde, ısırgan | otundan, dikenli hurma dalından — ve zakkum çiçeğinden — başka ! — yeşillik ve ferahlık bilmeyen bu | şap deryası kıyısında bir taze çiçek gibi ruha neş'e ve huzur veren, çok güzel, nefis bir kadının | kahkahasıdır. . Derler ki Mister Filbi bu ka- | mecburiyetin- İ Bu güzel kadına âşık olmuıyan — kim var? diyenler de çoktur. Mister Filbiye arasıra Londradan, nin dayısının, teyzesinin ve hala- sının bitmez tükenmez kızlarını bu güzel, şen kadının k skan- dığından ve bu yüzden Mişter Filbinin üzüldüğünden bahseden- ler de vardır. Fakat neme lâzım ben bu gü- — zel kadının ismini yazmıyacağım. Bir köşede meslekdaşları ile biriç oynayan Mısır konsolosu, aşen kadının yeni kahkahasını du- | “ yunca, dayanamadı; | “ — Ya selâm... diye başını S- — —— 4 İ ierür ü ünülü lll K eR — iğ . elindeki kâğıtlara çevirirken : — Merhaba ya Filbil dedi. Nedense Filbinin Mısırlılarla da arası pek iyi değildir. — Mısırlılar beni , sevmezler, halbuki ben... Der. Kim kimi sevmez, neden sev- mez, bu dargınlığa sebep nedir, kabahatli kimdir ? Filbi Mısırlı dostlarını memnun etmek için Mısırdan kutu kutu (Ummu Gelsum ) ve ( Münire Mehdiye ) nin, (Şeyh Selâme) nin bütün — plâklarını — getirtmiştir. Arap misafirlerine, bilhassa M- sırlılara hep bunları çalar. Onun yine Mısırdan getirtilmiş birçok mevlüt ve kur'an plâkları da | vardır. Fakat yine araları iyi değildir. Bir kahkaha daha... — Ya selâm... Ve derinden, ta içten, Nil ço- cuğunun yüreğini yakarak çıkan bir : Mister Filbi de bir kabkaha attı, fakat bir lâhza evvelki şen, şakrak, gevrek kahkahanın ya- ninda bu, bir gürültüden farksız- dı. Mısır konsolosu - dayanamadı, Filbiye döndü. Ona daima tekrar ettiği sözü bir daha süyledi: — İnte musibe ya Filbi!.. (1) Filbi de onun bu sözüne dai- ma verdiği cevabı verdi. — Dostlarımın — biribirlerile dost olmalarını kıskanırım! Filibinin bu sözü meşhurdur. Bu onun siyasetini izah eden ve bilhassa içki tesirile sık sık tekrar ettiği, hele Mısır konsolo- sunun (sen bir musibetin!) sözüne daima verdiği yegâne cevaptır. Bu karşılıklı sözlerin tarihi bir kıymeti vardır, diyebiliriz. İzah edeyim: İbnissuut hükümeti, yani Hicaz Necit ve mülhakatı (2) hükümetini bütün diğer devletler tasdik ettik- leri halde - İtalya'da tasdik etme- miştir - Mısır filen tanımış, fakat hukukan tanımak - cihetine bir türlü gidememişti. Yekdiğerine Filby, sen bir musibetsin! (2) Şimdi Suudiye bükümetidir. sereisen İSTANBUL Gazetemizde — çıkan yanı ve resimlerin bütün bakları Mahfuz ve gazetemize nittir. Arabistandaki Gizli Kuvvetlerin İçyüzü | t | | ABOÖNE FiATLARI | Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 28 kurüştur. Gelen evrak geri verilmez. iânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lüzımdır. T eAĞR LA 8-8-034 komşu diyecek kadar yakın, ayni dili konuşan, aymı havayı teneffüs eden ve birçok işlerle biribirile münasebeti ve alâkası olan bu iki millet nedea biribirle- rine karşı bu vaziyeti almışlardı? ( Arkası var ) İktısat Haberleri İtalyan Bankaları Fena Vaziyette Italyan bankalarının vaziyeti Al: son — zamanlarda . iR Hpi fenalaşmıştır. Bu arı azalıyor| işte, Italyanın bu sene zarfındaki ticari muvazene- sinde görülen açık mühim rol oynamıştır. 1930 senesinde İtalyan bankalarında 9 milyar liret mev- duat |1 milyar Türk lirası) var iken 1934 senesinde bu miktar 6 milyara (700 bin Türk lirası| düşmüştür. Bu vaziyet karşısinda bankaların hissedarlara kâr ola- rak dağıttıkları para miktarı da yüzde elli ezalmıştır. İtalyan milli bankasının altın depoları da eksilmektedir. Bunun önüne geçmek için son zaman- larda Italya hükümeti tarafından alınan takyit edici kararlar fay- dalı olmuştur. Geçen ay zarfında bankadan çıkan altın miktarı eski haftalara nisbetle daha azdır. * Yugoslavya hükümeti, balık Yi cinsinin — inkıraz MESS Rena bulmamasını — te- balık N ğ min ( mühim yetiştiriyor | bazı kararlar a mıştır. Bu münasebetle Yugos- lavya Ziraat Nezareti 30 - bin tane markalanmış genç sazan balığı satın almıştır. -Bunların yarısı Baçkaplaukada Tunaya, mütebakisi de Moravaya konuk- muştur. Şimdilik sazan avı yasak edilmiştir. Diğer taraftan — dağlardaki derelerde hiç balık — olmadığı görülmüştür. Bunun için Ziraat Nezareti 300 bin genç alâ balık alarak Sırbistan derelerine koy- durmuştur. * bildiriliyor : Ho- landa ile kükümetleri arar sında yapılan t carl — konuşmalar bir neticeye bağlanamadan niha- yet bulmuştur. Maamafih her iki Londradan | hükümet mahafilinde de bir fan- laşmaya varmak için kuvvetli bir Arzu ve Ümit vardır. Slykıdiğinı | göre, iki hükümet arasındaki ticari müzakerata — önümüzdeki sonbaharda tekrar başlanacaktır. * Almanya hükümeti mensucat sanyiinde 36 saat- 36 saatlik lik haftayı kl:l:ııl hafta etmiştir. Temmuz | sonundan itibaren bu karar tat- bik edilecektir. İstihsalâtın -mad- dei iptidaiye azlığından dolayı eksilmiş oluşu bu karararın alın- | masında en büyük sebebi teşkil etmiştir. Bu münasebetle mev- cut fabrikaların büyütülmesi ve yenilerinin açılması yasak edil- HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Yazan; NERİMENİN MACERASI Firdevs İsmail Eğer kalabalık bir şehirde sinemaya —veya — tiyatroya — sık sık gidiyorsanız; husust otomo- biliniz — olsa — bile — yağmurlu havada sinemadan çıkınca, oto- mobilinizi arayıp bulana kadar iliklerinize kadar ıslanmak - tehli- ,kııinln önüne geçilemiyeceğini siz de bilirsiniz. Hele programların ilk akşamı bu tehlike bir kat daha fazlalaşır. O şiddetli yağmur altında otomobilinizi arar durur- sunuz, Nerime de o gece Beyoğlundaki sinemaların — birinde bir Alman filminin verdiği dalgınlıkla bar- daklardan boşanırca yağan yağ- mur altında aradığı otomobiline herkesten evvel girdi. Uykusu — okadar - çoktu . ki gözlerini kapadı. Biraz sonra otomobilin kapısı kapandı ve gittikçe fazlalaşan yağmur altında hareket etti. Nerime, bir aralık kolundaki saate bakmak için gözlerini açtı. Aman yarabbil Bu sıkıntılı. Alman filmi ne kadar da uzun sürmüştü. Gece yarısı olmuştu. Hattâ saat yarıma geliyordu. Biraz ileride, yolun ortasında her halde bir mâni olduğu için olacak, şoför Nerimenin evinin istikametine sapmadı; içeriden de buna hiç kimse itiraz etmediği için o da tekrar görlerini kapadı. Ona, oldukça uzun süren beş dakika sonra bir sarsıntı ile göz- lerini tekrar açtı. Her taraf zifiri karanlıktı. Bu karanlık bir kur- dun ağzının karanlığından da beterdi. Şoför sigarasını yakmak için bir kibrit çakınca Nerime hayret- ten dona kaldı. Eski aile şoförü ne zamandanberi sigaraya başla- mıştı. Hem ihtiyar velinimetlerine karşı ne hürmetsizlikti bul Arka taraftan babasının hiddetli sesini beklerken tatlı bir erkek #sesi İşitti. Bu ses: — Korkma Zişan bir şey yok. Diyordu. Ne Zişanı? Bu da kimdi? Otomobilin — içindeki — lâmba yanınca, bu sefer sarışın şık gen- cin İri mavi gözleri hayretten daha fazla irileşti; hayret nidasile ağzının açık kalmasından düşen sigarası güzel dişlerini meydana çıkardı: — Affedersiniz... Kimsiniz? — Ya siz kimsiniz? Niçin bizim otomobile bindiniz? — Sizin mi?.. Sizin olan ne- dir? Bu bizimki. Meçhul gencin gözleri Neri- menin şaşkın gözlerinden ayrıl- mıyordu. Nerime : — Ah! - dedi - affedersiniz, yanılmışım. — Evet anladım. Acaba Zişan nerede? — Zişan kim? — Kim olabilir? Kardeşim. Her halde, o, beni beklemiştir. Bulamayınca bir taksi ile eve dönmüştür. Genç adam konuşarak yerine otururken Nerime:| — Affedersiniz, makinenin ne- den — durduğuna — bakacaktınız galiba? — Sahi, — şimdi bakarım, adam elinde cep feneri, makine- ! nin arizasını anlamaya çalışırken ğ Nerime de bir yalnışlığın ailesine vereceği merak ve heyecanı düşü- nüyordu. Kimbilir şimdi nerelerde onu, telefonla arıyorlardı. Makinenin kapağını kapattık- tan sonra genç adam, almı ter tanelerile dolu, Nerimenin yanına döndü: — Hiçbir arıza yok. Nerime bu habere büsbütün şaşırdı. Yağmur gittikçe şiddetini arttırıyordu. Sağnaklar - biribirini takip ediyor, sanki sema su ke- silmiş yeryüzüne akıyordu. Bu, yağmur değil, bir tufandı. Birkaç dakika — süküt içinde yağmurun dinmesini beklediler. Sarışın genç birdenbire: — Ah, aklıma geldi! Benzin yok, çaresiz yağmur dinene kadar bekliyeceğiz.. Sonra bir telefon bulür. — evinize telefon ederiz. Dedi. Nerime — genç adama İsmini ve telefon numarasını söy- ledi. O da kendini sadece isminl söyliyerek takdim etti. İsmi Teomandı. Bu esnada kalın bir ses: — Hey... — Yolun üÜstünden biraz ileride duramadınız mı? Bir başka ves : — 0001. Bu iyi işte.. İçeride bir de kadın var. Bari kenar bir yerde — otomobilinizi durdursay- dınız, — Çabuk otomobiliniz!e şimdi bizimle beraber geliniz. Teoman : — Benzin yok. Makine ça- lışmıyor. — Benzin mi yok? Yolun Üstünde durup eğlenmesini blli- yorsunuz. amma.. Diğer memurun hiddetli sesi tekrarladı : — Efendi, çabuk olunuz. — Ne yapayım benzin yok. Motör çalışmıyor. — Otomobili benzinsiz olan efendi lütfen isminizi söyler ml- siniz? — Teoman. — Küçük hanımınkini de söy- lermisiniz? — Bilmiyorum. — Nasıl, bilmiyor musunur? — Siz galiba kanunla alaya kalkışıyorsunuz ! — Küçük hanım sizin gecenin birinde Beyoğlu sokaklarında oto- mobil içinde genç bir adamla beraber olduğunuzdan allenizin haberi var m? Telefon numara- mızı veriniz de evinize telefon edeyim. Siz de efendim şimdi karakola gider haklı veya haksız — olduğunuzu komisere anlatırsınız. — * Nerime, tüccâr Teoman Beye- — fendinin zevcesi olduktan sonra birguıoııqhıırıuglıqdlık-' rarlarken : — Teoman, dedi. O zaman kabahati otomobiller arasındaki müsşbehete yüklüyordun değil mi? Teoman Bey: — Evet, fakat bugün o mü- şabehete minnettarım, dedi ve karısının güzel saçlarını muhabr — betle tekrâr tekrar öptü. bariğ Çat — AYEŞMİ VW dlr £ DD ' emi e Gi ee < gö 'anü bae —a ae