10000000000000000000000PCAOAAAAADLADDDAACACE ACDCAODAEECDONDOADADIATDAED0ASIDAEDIUTANAAAAAAAAADCAACECAECECA Vecizeler B Z T Aşka Ve Kadına Dair Bir arkadaşın aldatması kadının — aldatmasından — daha acıklıdır. Çünkü birinden daima beklenir, ötekinden beklenmez! * Bir kadının, bir erkeğin aşkına Tâkayt kalması; o kadının doğru- luğuna değil, bir başka erkeği sevdiğine delâlet eder. » Evli bir kadın tahta çıkmış bir köleden başka bir şey değildir. * Kendi bir kadından mümkün mertebe uzak kaçınız! * Bir kadın, ayni erkeğin ismi- ni günde iki kere söylerme; tesa- döf demelidir. Fakat üç kere söyledimi işin içinde iş olduğu muhakkaktır. * Güzel kadın herkes İçin gü- zeldir, çirkin kadın da güzel ola- bilir. Eğer günün birinde sevilirse, seven için! » Kadın sevildiği için değil, se- vildiğinden emin olmadığı için sever. İ Kadın çabuk kanar, çabuk ta kandırır. Bey kadının dişleri inci Hasan evde oturan gibi.. — Dikkat et, karın duymasın! — Kıskanır mı? — Hayır, ben do öyle diş is- terim diye tuttlrur. — Talihsiz kime darler — Emin önünde vkıı;ıdı amma | yanımızdaki | Hasan Bey am m karşıya sapasa bir | faziletinden bahseden | Hasan bey — Sariyorum Kapının önünde duran; İrİ vü- cutlu, siyah sakallı piri faninin elini öpüp Tepebaşı bahçesine girdim. Sıra — sıra birçok kişi beşlik simit gibi ku- rulmuşlar, sahne denilen kerevete bakıyorlardı. Ben de onların ara- sına katıldım. Derken Bir saz başladı. Kerevete güzel güzel güzel kızlar çıktılar. — Bunlardan birıızıııeıini be- | genip oğluma alayım! ü [îrıngcve vakit kalmadan bu kızların ada — olduklarımı haber verdiler: Yanımda oturan kırbi- yıklı adama döndüm: — Alfedersin amma Hazretleri, dedim, Tepebaşı bahçesi diy i Yoksa burası ada pazarı mi? Ben lafımt bitirmemiştim. Ada | dedikleri kızlar şarkı söylediler, Efendi ben buraya e gelmiştim. sandalyelere | efendim. | | adalarmış. Adları hayırsız amma Çorap Söküğü Gibi maşallah hepsi de bülbül gibi söylüyorlardı. Okadar hoşuma gitti ki az kalsım aralarına girip göbek atacaktım. Derken efendim güzel kızlar ortadan kayboldular, bu sefer kerevetin üzerine dilenci kıyafetli iki adam çıktı. Bunlar da hayirsız dokundu. hayırları Sayelerinde sarıyearum amma hâlâ sununa gelemecim. Bu Salı Da F;;;Syle Oluverdi AD ,XLAR REVÜSÜ | epeyce güldük. Ondan sonraca- | gımıza bir kargaşalık oldu. Ka- dınlar erkekler birbirine karış- tılar, bağrıp çağırdılar, meğer bir canavar görmüşlermiş. Ben de canavardan çok korkarım. Hemen tabanları yağlayıp kaçmak üzere idim. Fakat karşımda ne göre- yim; Darülbedaylin meşhur reji- sörü durmuyor mu? O zaman canavarın kim olduğunu anladım | ve kaçmaktan vazgeçtim. Esasen | YAaITA Bilmem Amma Fas n Beyin boyu uzun değil- dir Lir baloda gayet uzun boylu bir kadınla dansed yordu, Kadınla Li: şeyler konuşmak — istedi; dişündü, dündü: — Hanımefendi, Dedi kadın baktı: — Siz — şimdiye ağaca tırmandınız mı? — Buda — nereden geldi Hasan Bey? — Bilmem amma hanımefendi dansetmeye başlayalıdan hep aklıma ağaca tırman- dığım çocukluk zamanlarım geli- kadar - hiç aklınıza sizinle beri | yor dal.. arlık canavar patırtısı da bitmişti. Saat on ikiye doğru idi, bir doktor bulup getirdiler. Ne ma- haretli doktormuş; lâhzede has- taları iyi ediverdi. Benim de mi- demde bir sancı vardı: — Aman doktor şu mideme- de bir çare bul! Dedim, doktor aldırış etmedi, Birdenbire ne oldu . bilmiyo- | rum. Bütün kadınlar erkekler ke- revetin Üzerine çıktılar hep bir | ağızdan şarkı söylediler... | İşi kısa kesip bitirmek — için | teker teker söylemiyor da hepfbir ağızdan söyliyorlardı. — Dediğim | gibi de oldu, kerevetin önüne per- de gibi birşey kapanıverdi. Ve ben de herkesle beraber bahçe- den dışarı çıktım. Pazarola Yerli Mallar Sergisinde Vardim, dedim, göreşim sergide ne var ne yok; Anladım orda yok yok, herşey var hem herşey cak.. Bu yanda yünlü kumaş, öte yanda ipekli; Ne de güzel dokunmuş hele şu al benekli. Kim görürse bir anda gözüne kestiriyor; Bak şu küçük hanıma beş metre kestirlgor. Başka bir yerde şapka, İskarpin, bavul çanta, Yerli malı ne iyi almamak Büyük hata.. Hele koku kısmına -bayıldım kaldım aman; Çıkamadım dışarı, dolaştım epey zaman; Güzel bir kız elime birar kolonya döktü; Ne oldu ben şaşırdım kalbimi sanki söktü. Çıktım bahçeye - içtim, oturup bir bardak çay, Önümden geçiyordu insanlar alay alay.. Genç erkekler, güzel kızlar . girmiştiler kol kola; Yürüyorlardı böyle bakınıp sağa sola; Vakli geçti etrafı karanlık gece sardı, Sergiden çıkıyordum,#gine göğsüm kabardı. L0 — glam verzerken otomo- P. O, H, B. Hasan Bey — Balıkçı — Denize bak âdeta zeytinyağı gibi ! Elden Ele Hasan Bey yanıma geldi. — Bana, dedi, beş lira borç verir misin? — Ne yapacaksın Hasan Bey? — Bir dostuma borç olarak vereceğim! — Ya o ne yapacak? — Bana beş lira borcu vardı da bu para ile onu ödeyecek? İhmal Oğlu Hasan Beye sordu: — Baba niçin senin başında saç kalmamış. — Düşüncesizlikten çocuğum, gençliğimde bol bol varken bir kısmını ayırıp bir kenara ây tti sakla- Kızım bize da bir erkekle nişanlanmış; sordum, söylemedi. Hasan Bey — İhtimal daha kendisi de bilmiyordur. Öğren« dikten sonra söyler, ismini Hasan Bey! Ne güzel Öyle ise altına bir ocak yakıver, yağda kızarmış balık avlarsın!