SOT l l ITuuııkç'uluk Bahsi « ——— — B Tavuklarda Mevsim Hastalığı: AÂdi Nezle Adi nezle her tarafta tanım- mış bir hastalık olup ıklimi mu- tedil memleketlerle bizim memle- ketimizde her sene yüzlerce tele- fat verdirdikten sonra sönbaharın | nihayetine doğru ortadan kaybol- duğu görülür. Bu hastalık vücudü iyi beslenmemiş ve bu yüzdeü zayıf, tüysürz. kalmış hayvanlara daha ziyade arız olur. Bundan | başka bayvanların yağmurlu ha- valarda dışarıda kalarak ıslanıp Üşümelerinden, — rutubetli — ma- hallerde, toprak ve çimento üze- | rinde tünemelerinden, hava cere- yanına maruz kalmalarından da hâsıl olur. Bu saydığımız sebepler, tavuk | ve pilicin burnunun içini örten ince derinin iltihaplanmasını intaç ederek insanlardaki nezlei dima- ğiyenin ayni olan âdi nezleyi tev- | a | lit eder. Bu hastalığın mikrobunun | henüz keşfedilmediği söylenmek- tedir. Adi nezleyi, ehemmiyet ver- meyip tedavi etmiyecek olursak | tehlikeli olan sari nezleye çevire- rek tedavi güçleşir ve pek müz- | min bir hal alarak hayvanların ölümlerini intaç eder. Bunun için hayvanlarına kıymet ve ehemmi- yet vererek — onlardan - istifade bekleyen bir amalör veya bir çiftçi, âdi nezleyi katiyen ihmal etmemeli derhal tedavisine te- vessöl etmelidir. Nezleye tutulan hayvanlardan bünyesi zaif olanlar nisbeten daha ziyade müteeşsir Arkadaşım : — Ceketini çıkar da girelim!.. | dedi.. diğerlerine | (| olarak kederli, meyus, tenbel bir | halde, hâreket yapmak isteme- ye sürmeye başlar, burnunun bir ve- ya iki deliğinden gayet hafif sa- rımtırak ve bazan beyaz bir su k gezdikleri yerde aksırıp ök- | akar, burnundan güçlükle nefes | aldığından arasıra ağzını açarak nefes almaya çalışır, ayakları ile burnunu kaşımak — ister, başını sağa sola sallıyarak aksırmak bissini verir. Hastalanan tavuk ve piliçleri hemen sürüden ayırarak sıcak, rütubetsiz, hava cereyanı olma- yan, samanla döşenmiş sakin bir mahalle nakletmek suretile teda- viye başlamak icap eder. Bu ihtimam yapıldıktan sonra haslayı hazmı kolay, müntehap, bol gıda ile besleyerek bir hafta — içinde kurtarmış oluruz. Şayet tavuk ve pilicin burnundaki akıntı şiddetli ise yukardaki ihtimamla beraber *6 2 nisbetinde permanganet dö potas veya lizol ile burun delikle- rini ufak bir şırınga vasıtasile y kayıp temizlemek lâzımdır. Yalnız bu yıkma esasında hemen içindeki maylin dışarı çık- masına, mahlülün hayvan ağız ve ya gözüne gelmemesine dik- | kat etmek icap eder. Bu hastalığın tedavisi seri ve kolaydır. Eğer ihmal edilecek olursa üzücü ve tehlikeli olur, akıntı burun deliklerini tikar ve sari nezle başlar, Adi nezleyi köylü, çiftçi ve herkes tedavi edebilir. Şiddetli sıcaklar devam edi- yor; böyle zamanlarda havanın küçük bir tebeddülü soğuk al- malara sebebiyet verir. Binaena- leyh, herhangi bir tavukçu, kil- mesine karşı son derece dikkatli davranmalı, — hergön — tavukları gözden geçirerak nezleli olup ol- madıklarını muayene — etmelidir. Çünkü ehemmiyetsiz bir hastalı- ğın bile önü alınmazsa müzmin- leşerek tehlikeli va mr. Bunu, ileride ayni sütunda okuyacaksınız. enköy: Bereket Tavak Çifiliği ve - Tüvukçiluğı Gevap verecektir. yetler çıka- | Demir merdivenlere ağır ağır basarak iniyoruz. Kızgın bir sı- cak yüzümüzü yalıyor. Serinlik- ten, havadan, deniz kokusundan yavaş yavaş uzaklaşıyoruz. Nefe- | simiz daralıyor, sanki günahımı- zın hazırladığı kızgin bir cehen- neme doğruü uçüyoruz. Şuurumuz- da birdenbire ani feveranlar baş- gösteriyor : — Allahım, Allahım !.. diye bağırmamak için dişlerimizi sıkı- | yoroz. Demir merdivenler uzadıkça Tatlı bir gündüz uykusu cehennemi sıcak ve makinelerin derin uğultuların çoğalıyor: Aşa- ğisı yarı karanlık, tok ve ağır makine — sesleri — arasında, eğer insan sesleri duymasak çıldıra» cağız. Arkadaşım : — Dikkatl. diye — seslendi, geldik.. Ayağını kömürlere basl, Ayağım kömürlere — değdi. Vücudümden buram buram ter fışkırıyor. Sıcak, başımı, gözlerimi, yüzümü ve hattâ boğazımı kap- lamış. Nefes almakta güçlük çe- kiyorum. — Gözlerim iyice etrafı göremiyor. Başımı yukarı doğru kaldırdım: İnce bir güneş ışığı.. Tıpkı uzun, çok uzün - tünellerin mini mini, parlak dehlizleri gibi., makine uğultuları arasında kıstik insan sesleri ve kömürlere sapla- nan kürek hışırtıları duyuyorum., Arkadaşım: — Camnım, ne duruyorsun, sana bağrıyorum, yürüsene biraz!, diye kulağımın dibinde öttü. * Şirketi Hayriyenin irl tekne- lerinden biri Boğazdan dönüyor, Ben selâhiyettar bir arkadaşımla buraya, ateşçilerin yanına indim. İkide birde: — Ne sıcak, ne sıcak! diye mırıldandığımı gören ateşçilerden biri başını çevirmeden homurdan- di: — Elbette beyim, kolay yaşa- mak insanı terletir!.. Arkadaşım bir iki adım ileri yürüdü, dikkatle baktı: — Dayı senmisin? Yüzünü göremiyorum!.. Dedi. Ateşçi bir ân durdu, yüzünü bize doğru çevirdi, sonra tatlı tatlı güldü: — Allah ömürler versin bey- “SON POSTA & v Iş eralarında heraretli bir sohbet efendiciğim. Birdenbire farkede- medim, de... İhtiyar ateşçi küreğini kömürler Üzerine atarak yanımıza yaklaştı. İki elile pantalonunun yanla- rını sıvazlıyordu: — Nasılsın beyzadem. Seni gördüm, iyi oldum. Ara sıra bizi de ararmışsın yal.. Ben bu ihtiyar ateşçiyi, bil- mem bu kalemle size çizebile- cek miyim?” Vücut bele kadar çıplak.. Ter zeytinyağı gibi akıyor.. Esmer ve yanık vücutte sanki mütemadiyen sular akıyor.. İhtiyarın göğsünün kılları bile beyazlaşmış ve sıcak- tan büsbötün kıvrık kıvrık olmuş, Yüzü çizgili ve çizgileri arasından mütemadiyen sular akıyor, göğ- süne, omuzlarına doğru — sızıyor. Dolgun kaşları üzerinde damla damla terler birikmiş.. Ara sıra başını salladıkça bu terler etrafa dağılıyor, serpili serpiliveriyorlar!.. İhtiyar benim kendisine dik- katle baktığımı görünce güldü: — İnsan bu yaştan — sonra köpeklerin maskarası — olurmuş değil mi evlât?. 4 'A—t'eşçl_lerw _Ara'sınılar K Cehennemi Bir Sıcak.. Nefesimiz Darlaşıyor, Yüzümüz Kızgın Ve Islak Bir Dille Yalanıyor ! İhtiyar Ateşçi Arkamızdan Bağırdı: - Heyyy, Beyzademl!. Dışarıda” Rüzgâr Varsa Bizden Selâm ilet, Akşama Görüşmi ye Geleceğiz!.. Öğte paydosunda susayan ateşçiler lamamazlıktan geldim: — Estağfurullah dayı, öyle şey düşünmek ne haddimizel.. Yüzüme dikkatle bakıyordu: — Aal estağfirullahı biz sana söylemeliyiz evlât, elçiye zeval, misafire vebal olmaz!.. İstersen sana soğuk bir su ikram edeyiml. Yine itiraz etmiye kalkışırken ihtiyar gülerek köşedeki testiye uzandı: — Hele hele!, Bir ikram ede- ilm de günahı bizden gitsin!. Dedi, Testiyi elime doğru tutmuştu: — Bir bak, soğuk değilse içmelElimi uzattım, birdenbire çek- tm. Su, sıcak, oldukça wcaktı. İhtiyar gülüyordu: — Şaştın değil mi? Elbette ya, bizim burada hiç birşeyimiz soğuk kalmaz.. Hatta soğuk heriflerin bile kanı çabuk ısınır!.. Ocağın başına, genç İrisi bir ateşçi geçmişti.. Kömürleri attık- tan sonra, koca bir bezle tuttuğu | uzun — bir demiri içeri sokuyor, ateşi karıştırıyordu. İhtiyar ateşçi arkadaşla — konuşurken, — kömür yığınları Üzerinde sigara içen bir gölge tatlı bir şarkı söylüyodu: Ela gözlü, benli dilber, Koyma beni el yerine, Altın kemerin ulam, Dola beni bel yerimel!. Ateşçi bize yirmi dört saatlik bu cehennemi iş hayatını anlatıyor: | — Hikmetihüda, dışarıda üşlü- yoruz. Sudan çıkmış balıklar gibi ölü — ölüvereceğimizi — sanıyoruz. Soğuk almıyalım, hastalanmıyalım diye çıkarken içimize fanilalar | giyiyoruz. Amma, bizim Menkenli | Ali her havaya çeker, her zaman bir tek fanila ile dışarı çıkar, kara, kışa dayanır. 24 saatin içinde nemi yapariz? İşte — böyle, kâh” ben 'kâh-bizim Ben omun bu ince tarizini an-, | oğlanlar bu obur ocağa kömür. Kori Mektupları Bir Hakikat Daha Anlaşılmış Oldu | Sındırgıdan aldığımız 19-6-934 tarihli bir mektupta Kocakonak köyünden Hüseyin ağa oğlu Süley man çavuşun karısı Fatma Hani* mın Sındırgı hükümet doktort tarafından doğurtulmak üzere hkesir doğum evine gönderildiği fakat orada bakılmıyarak — iade edildiği ve yolda öldüğü bildiri mekte idi. Mektupta İmza yoktu. © İmzasız mektupları nazarıdikkate almamakta olmamıza rağmen iki canlı bir kadının ölümü ile alâ- kadar olmamayı da muvafık buk madık. Bize gelen mektubu aynen Balıkesir - Sıhhat — Müdürlüğüne gönderdik ve yapılacak tahkikat neticesinden mümkünse haberdar edilmemizi de rica ettik. Balıkesir- Sıhhat Müdürlüğü bu imzasız mektup muhteviyatını tahkik etmiştir. Nelice şudur: Filhakika Kocakonak köyün- den Hüseyin Ağa oğlu Süleyman çavuşun karısı Sındırgı hükümet doktoru — tarafından — Balıkesir Doğumevine — gönderilmiş ve orada Doğümevi idaresi tara- fından yatırılmıştır. Fakat kadın peritonit olduğu, çocuğu kar-« nındâ — öldüğü, kalbinin — de ameliyata tahammül edecek kuv- vette olmadığı anlaşılmış, ameli« yat yapılması imkânı görüleme- miştir. Maamafih buna rağmen hasta istiraplarının tahfifi - için teda ltına alınmıştır. Hastanın sahipleri kurtarmak imkânı olmadığını anlayınca has- talarını götürmek — istemişlerdir, fakat hastane idaresi nıuuxfılııl etmemiş, hasta şahiplerinin ışrar« ları karşısında da ellerinden her türlü mesuliyet kendilerine -it olduğuna dair bir senet alınmış Bu senette hastanın kocası S manın mühürü ile İsmet ve Emi « imzaları vardır. Altına imza konulmıyan mek< tup muhteviyatının doğru olm:< sına zaten İhtimal vermemiştik/ Bahkesir sıhhat — müdürlüğünür bu kanaatimizi taha'« tir. Balıkesir sıhb £ İdaresine ve doğum evine mürü- caatımıza îlıhıdlklui alakadı 1 dolayı teşekklir ederiz. Â atar, kızgın demirle — karıştırır. Bazen içimizden biri şu kömürlerir$ füzerinde bir iki saatlik kestirme yapar.. — Bu sıcakta mı ?.. Bu kiz- gin kuyuda mı? htiyar, benim hayretime ka”st tatlı tatlı güldü : — Ne zannettin ya!.. Nedem ştın ?.. Biz. alıştık bey oğlum. iz bu işe alıştık. Bize korkulu, üzüntülü gelmiyor. Siz nasıl dışa* rıda çalışıyorsanız, nasıl çalış v< ken sıkıntı duymuyorsanız. biz de öylel.. Fakat bazen evdeki ç: * cuklara aklım gider.. Bu fak :« cikleri düşünür düşünürüm d yüreğim yanar l.. Eh, ne kaldı yarın öbür gün, şu ateşciğin kare gısında can verip gideceyiz.. - YA sonra, —evlâdü ayal gittiğimiz yola mı bakıp kalacaklar ?.. — Yemeklerden en çok n€ yersiniz ? — Peynir, zeytin, biraz yemiş.s Balık ta hoşumuza gider.. Fırmt beş dakika tutsak çabuk kızarır. Biz, bu cehennemi sıcaklıkta! bir an evvel kurtulmak için mer*t divenlere atılınca, ihtiyar arka* mızdan acı bir kahkaha at ey, Beyzadem, dıııraz rüzgâr varsa bizden selâm ile akşama görüşmeğe gyeleceğiz !ı-. ülç v« xa aa Blülnkle € * z