Ziya Şakir Orduyu Siyasete Karıştırmak İstemi- İTTİHRAT .- TERAKKIİ — Her hakkı mahfuzdur — Dördüncü Kısım No, 122 Nasıl Doğdu?.. Nasıl Yaşadı?.. 15-6- 984 — Nasıl Öldü?. yenler Nihayet Hak Kazanmışlardı.. ( 10 temmuz ) inkılâbına takaddüm eden günlerde, (Resne) ıneı_keı kumandanı kolağası Niyazi Beyin hareketini takliden şimdi de Mınıılırdı (yüzbaşı Tayyar Bey) isminde bir zabit, beş onarkada- şile — dağa çıkmış, — saraya ve Harbiye Nezaretine tehdit telgraf- ları yağdırmıya iptidar eylemişti. “Tayyar Beyin İttihatçılara karşı Manastır. dağlarından yükselttiği terane; bu tarihten dört buçuk sene evvel — İttihatçıların — ayni dağlardan — Abdülhamite — karşı terennüim ettikleri teranenin ayni idi. Demek ki tarih, ezeli düste runu takip —etmiş, bir daha tekerrür eylemişti. Ancak hayrete Beza olan bir nokta varsa, Ose- manlı ordusunun — üniformasını taşıyan bir zabitin Osmanlı hükü- metine karşı isyankâr bir vaziyete geçen Arnavut klüplerile birleş- mesi idi. Vâkıa polis müdürü Tahsi; in yeğ b Bülüber ü litümiçlerı bec intikam hislerile meşbu olabilirdi. Fakat elindeki silâh; masum bir milletin malı idi. O millet ki; ge- nelerdenberi idaresizliğin ıstırap- ları altında inim inim inliyor ve şimdi de korkunç bir felâketin ilk sademeleri karşısında en âciz bir ferdinden bile kendisini kur- tarmak vazifesi bekliyordu. Mil- letin beklediği bu vazifeyi ihmal etmek ve onun silâhını bir unsur ve fırka intikamına âlet eylemek Şüphesiz ki tarihi bir cinayetti. Meşrutiyet inlalâbının ertesi günündenberi : — Orduyu, siyasete — karıştır- mayın. Diye feryat edenler, nihayet hak kazanmışlardı. Bir zamanlar askerlik intizam ve in en parlak timsali olan Selânik ve Manastırda büyük bir anarşi baş- lamış; dün biribirine kardeşçe sarılmaklan zevk alan Zzabitanın elleri, bugün - fırkacılığın yarat. tığı bir kin ve gayz ile - biribirle- rinin karşısında kılıç ve taban- calarının kabzelerine dayanmıştı. Sırası geldikçe isimlerini söyle- yeceğimiz bazı zevat müstesna T — Gözetenin esas yazısile bir sütunun iki satı, (santim) sayılır. ll 2— Sayjasına göre bir anti- min ilân fiatı şunlardır: ayla İsayfa İsayfa (anyta | Diğer| Son 400/250 m Kış. | Krs. | | Krş. 3$— Bir sanlimde — vasati (8) kelime — vardır. İnce ve kalın yazılar tutacakları — gere santimle ölçülür. 200 100/ 60 30 Krş. | Kış. lla 1 |2 | 3 |4-5Sİçerlerisaytal İttikatçılara sen oyunanu oynıyarak siyaset sahnesinden çekilen sadrazam Sait Paşa (En sen resmi) kumandanlar birer tarafa çekil- mişler; güya mes'uliyetten içtinap için hiçbir Fâ: E;:ı:mımg:l ka- rar vermişlerdi. inci lânik kolordu kumandanı Tahsin, altıncı Manastır Kolordu kumandamı İb- rahim Fethi, Yedinci Üsküp Ko- lordu kumandamı Fazıl, Selânikte redif müfettişi Arif Paşa zade Ahmet Fevzi Paşalarla İşkodra, Kozana, Yanya, müstakil liva ku- mandanları, muhalif zabitan grup- larının tesiri altına girmişlerdi. Erkânıharp binbaşılarından Ab- dülkerim Bey, merkezler arasında bir nânm vazifesini ifa ediyordu. Yakın vakitlere kadar İttihat ve Terakki Cemiyetinin en ateşli bir propagandacısı, en atılgan ve mü- tecaviz bir organı olan (Silâh) ga- zetesinin sahibi mülâzım Tahsin Bey bile muhalif fırkaya geçmiş ve dirseğini cemiyete çevirmişti. Bir zamanlar cemiyetin muhalif- lerine ve komşu millet ve hükü- metlere kullandığı o iğrenç ve küstah İlisanını şimdi de İttihat ve Terakki cemiyetine karşı isti- mal ediyor; bilhassa Mahmut Şevket Paşaya yazdığı açık mek- tuplarda : Ah, paşam... Ben size kemali itminan ile söylerimki:|Şimdiye ka- dar çektiğiniz meşakkatler.. (Arkası var) ıa:Açık Mektup: Bir Hususi Oto- —- rman mobil Sahibine ( Baştaratı T inci sayfada ) atle Harbiye - istikametine doğru geliyordunuz. O esnada ben de karşı tarafa geçmek üzere yolun ortasında bulunuyordum. Bir ande arabanızm altında almak tehli- kesine maruz bulunduğum için şaşırarak istikametimi tebdil ile derhal yine yaya kaldırımına kaç- tım. Önümden yıldırım - sür'atile geçerken sesinizin bütün kudre- tile bana hitaben: — “ Eşek ,, diye bağırdınız. Atlattığım tehlike ve bilâsebep hakaretinize duçar — olmaklığım arabanızın numarasını zaptetmek- Hğime mani oldu, gerçi bundan birşey çıkmazdı, zira üç beş sa- niyede vukubulacak bu hâdisenin yegâne şahidi ben ve siz idiniz. Aleyhinize şehadet edecek değil- diniz ya... Şimdi size soruyorum : Arabanızın tekerlekleri arasın- da parçalanmaktan kurtulduğum ve ölüme şebebiyet maddesinden dolayı sizi mahkemelerde uğraş- tırmaktan kurtardığım için mi bana eşek dediniz ? Yoksa muh- teşem arabamzın böyle bir şerefi ihraz etmesi fırsatını size kaçırt- tığım için mi hakaret ettiniz ? Mert bir insan İseniz ya bunun cevabını veyahut hakare- tinize mukabil bu sütunlarda ba- na tarziye verirsiniz; çünkü bu terbiyeiiçtimaiyenin medeni insan- lara tahmil ettiği bir borç ve bir mecburiyettir. iz bu tarzi- yeyi vermeyebilirsiniz, zira muh- terem gazetede intişar eden bu mektubum hakkım olan tarziyenin efkârıumumiye — nazarında bana verildiğini ispata kâfidir. Cümhuriyet devrinde yaşadı- ğımızı, öyle ulu orta hiçbir kim- seye hakaret edilemiyeceğini öğ- renmenizi tavsiye ederim. Şunu da ilâve eyliyeyim ki hakaret muhayyerdir. ,, Ahmet Nazml: Galata Ada Ham No, 5 Gayrimübadiller Ve Bir Men- faat Mücadelesi.. ( Baştararm : inci sayfada ) badillerin yüzde doksam tamamen bu fikirdedir. Eğer tevziat yüzde yarım üzerinden yapılşcak olursa, küçük hak sahibleri gadre uğra- mış vaziyete düşecekler, buna mukabil büyük bono sabhipleri biraz daha fazla menfaat temin etmiş olacaklardır. Gayri müba- diller cemiyeli idare heyetindeki vaziyete gelince; burada cekseri- yeti büyük bono sahipleri teşkil ettiği için, umumi arza tevzlatın yüzde yarım Üzerinden yapılması TaLLE SD Halbuki idare he- yetinin t 5 bazı noktalar vuüı.’s:ıüı:î hk kongrenin ernlur da, Maliye Vekâleti tevziat nis- betinin tayini hususunun köngre- de görüşülmesini bildirmişti. O zaman kongreye yetiştirilemiyen bu tezkere Üzerinden epey za- man geçtiği halde mesele bir ka- rara bağlanmadı. Halbuki; bütün gayrimübadilleri çok — yakından alâkadar eden bu mesele husu- sunda fevkalâde bir kongre top- lanması iktıza ederdi. Kongre toplanınca ekseriyetin yüzde iki buçuk tevzilat yapılmasını istiye- ceği pek tabit olduğu cihetle, ortada hâlâ uzayıp giden bu an- laşamamazlık ta halledilmiş ola- caktır. Binaenaleyh idare heyeti- nin, sür'atle kongreyi toplaması icabeder.,, Pehlevi Hz. Gelirlerken .. Dünkü Ve Bugünkü İrana Bir Bakış ( Baştarafı 1 inci sayfada ) dan başka mal yoktur. Dikkatli bir göz derhal far- keder ki İranda eşkidenberi yerli mala büyük bir rağbet vardır. Başlarina giydikleri külâhlar, e- biselikler, ayakkapları, çarşaflar, kuşaklar, peçeler hep yerli malı- dır. Parmaklarını, göğüslerini süs- leyen Firuzenin yuvası da İrandır. Afyon da, İranın belli başlı ihracat mallarındandır. Buğdayı — diğer hububatı, balığı, eti de boldur. Son zamanlarda dünyanın en zengin petrol membalarından biri de İranda işlemektedir. Kapitülâsyonlardan kurtulduk- tan sonra gümrüklerine de sahip olan İranda şimdi bu hususta daha büyük bir faaliyet vardır. Yeniden iplik, deri, sabun, trikotaj, kibrit fabrikaları açı: mıştır. Elyevm işlemekte olan Tahran civarındaki iki — büyük şeker fabrikasından başka yakın- da altı şeker fabrikası daha te- sis edilecektir. İranilerin çaya ve tatlıya ne kadar düşkün oldukları göz önü- ne getirilirse devletin şeker ima- lâtına ehemmiyet verişinin sebebi anlaşılır. Hariçten gelen çaya yüksek gümrük konmuştur. İki ay evvel merasimle büyük — bir çimento fabrikasının küşat resm'ni bizzat Pehlevi Hazretleri yapmışlardır. Şeker, tütün, tömbeki, afyon, alkollü içkiler devlet inhisarında- dır. İktisadi buhranın doğurduğu koöntenjan usulü de tatbik edi- mekte ve tüccar ihraç ettiği mal mukabilinde ithalât yapmak hak- kıa malik bulunmaktadır. Fakat himaye musulü yoktur. — Meselâ deri imalâthanelerini — korumak için hariçten — deri getirilmesi menedildiği balde hazır kundura ithalâtı serbesttir ki bu da doğ- rudan doğruya dericileri muta- zarrır etmektedir. Rıza Pehlevi Hazretleri asker- lik noktai nazarından — olduğu kadar ticaret için de yollara çok ehemmiyet vermektedir. — Sekiz sene evvel Tebriz - Culfa demir- yolundan başka doğru dürüst bir karış şosesi bulunmiyan — İranın bugün bütün büyük şehirler mun- tazam yollarla biribirlerine bağ- hanmışlardır. Şimalden cenuba yani Hazer kıyısından Fars denizine inecek (1400) kilometrelik demiryolunun şimalden (125) ve cenuptan (250) kilometresi yapılmıştır. Diğer kı- sımların inşası için de - (35000) amele çalışmaktadır. Geçen seneye kadar munta- zam hava postaları vardı. Fakat Yunkers Şirketi işlerini tatil etti, bu seferler de inkıtaa uğradı, önümüzdeki sene dahildeki bu hava postalarının devlet - elile iş- ketilmesi için hazırlıklar yapılmak- tadır. İki milyon kilometre mu- rabbar vüös'atinde olan İranın bu hava postalarından çok istifade ettiği muhakkaktır. Memleketin iktısadiyatını tan- zim için yine Pehlevi Hazretleri- nin eseri olarak kurulan Milli Bankanın - çok faydası görülmek- tedir. İyanda köylü henüz feödalite devri içindedir. Şehirlerde zevk ve safa içinde yaşayan büyük arazi sahipleri arasında otuz, kırk, elli ve daha değildir. Köylü burada hemen hemen boğazı tokluğuna çalışır. Altı ay evvel Pehlevi Hz, Tebrizde ekserisi büyük — arazi sahiplerinden mürekkep bir ce- miyet huzurunda söyledikleri şu sözler bu kurtuluşun bir müjdesi addedilmektedir. * — Büyük arazi sahipleri unutmamalıdırlar ki benim nazas rımda onlar bir (mübaşir) den başka birşey değillerdir. Köylü« nün ahvalini yakından takip ede- rek büyük bir faragat ve gayretle çalışan bu vatandaşlarımıza sal- leri nisbetinde vefah ve huzur vermek, onların — maişetleri, sıh- hatleri, tahsil ve terbiyeleri ile alâkadar olmak bu mübaşirlerin vazifeleridir. Bu vazifelerinde ku- sur etmelerini asla hoş göremem.,, Sonra doğrudan doğruya arazi sahiplerine hitap ederek, hattâ bir az da şiddetli bir lisanla: “*— E; dilediği z Ez M b çıkardığınızı ve bu işe lâyık duğu ehemmiyeti vermediğinizi görürsem Araziyi asıl sahibi olan köylüye vermekte tereddüt etmle yeceğim,, ıhılı köye sahip olanlar aş Bu söz, bütün arazi sahiple- rinin akıllarını başlarına getirmiş, hatta bunların ekserisi ellerindekf köyleri ve toprakları satmıya bile başlamışlarsa da köylünün top- rağa sahip olacağı müjdesinden başka bir şey olmuyan Pehlevi Hz. nin bu sözlerinden — sonra alıcılarda da cesaret kalmamıştır. Muhakkak ki dünkü İran ka- dinı kadar esir ve zavallı olar İran köylüsünün, © kadını hürri yete kavuşturan Pehlevi Hz. Kanla Temizlen- mek İstenen Bir Namus Meselesi ( Baştarafı 1 inci sayfada ) Kemalpaşanın Aşağı Kızılcakö- yünde İpek Hanım isminde mağrüt — ve kandisine hâkim bir köy kas dını vardır. Bu kadın bundan bli müddet evvel hamamcı Alinin teşvikile dağa kaldırılmış — ve dağda hamamcı Ali ile arkadaş- lannın taarruzuna uğramıştı. Bu taarruz hâdisesi, İpek Ha- nımın çok gücüne gitmiş, berbat olan namusunu kanla temizlemek hevesine gendini kaptırmıştır. İpek Hanım bu işte kendisine Battal Alile İbrahim oğlu S manı — yardımcı bulmuştur. kişi birlik olarak hamamcı Aliyi dağa kaldırmışlar. İpek Hanımın iddiasına göre Battal Alile Süleye man hamamcı Alinin kollarını tutmuşlar; İpek Hanım — silâhmı çıkararak namuşsunun — intikamını hamamcı Alinin kalbine sıktığı kurşunlarla almış, lalbuki mahkemeninin tahki- katı, hâdisenin şeklini değiştire miştir. İpek Hanımla Süleyman hâdisenin yardımcısı olarak katle iştirak — etmişler; Battal — Ali hamamcı Aliyi öldürmüş... Mabkeme heyeti Battal Aliyi (12) sene (9) ay ağır hapse, cüre me iştirak eden k Hanımla Süleymamı altışar sene hapsı mahküm etmiştir. A. Adnaa