4 Haziran 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

4 Haziran 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Başa Gelen e a Çekilir : Oyuncaklar Küçük Nermin oldukça kur- naz, yaramaz, zeki bir kızdı. e) ».., Her şeydenbir Cia T, şey çıkarmıya vi çalışırdı. Bazan v Eşen KE a y den para kopa- rr, bazan babasının dizlerine sü- e e şekerler aldırırdı. yüzden epeyce oyuncağ da olmuştu. Babası ber Mi ona bir şey getirirdi. kuzuları, ayılar, ha- çe b si ard kova arı kendi taşımazdı. Küçük - beslemenin cağım koyar, öyle çöyü taşıtırdı. Bazen bah- ” parlar, minimini b. Kl, mobillere, trenlere ran e fir gönderirlerdi. Nermin besleme kza o kızdığı zaman onu oyundan çıkarırdı, yalnız başına oynamıya çalışırdı. Bir müddet Nermin bunlarla Oynadı. Fakat çok çabuk bıktı. Birgün hepsini birden gürültü Ve parçalamıya başladı. Bu sira- da annesi içeri girdi: — Neo, ne yapıyorsun? Be- beklerini kırıyor musun? Nermin saf saf cevap verdi: — Bunlar fena bebek oldir lar anne? Sen nasıl kardeşim ölünce yenisini aldın, ben de ye- nilerinden birkaç tane alacağıml, Minik Ali — Babam içkiden e annem kahvesine — Vazgeçti mi?. i bi Kahveden vazgeçti, Tufan Folâketleri o Nuh baba — Bir saattenberi meyişinin e sebebini balıklar da boğulm rak, *Fi e) oltaya balık gek şimdi anladım.. o Tufandan olacaklar 1.. KELEBEK Bana geldi ki bu kan, Akmıyordu “yaradan, Kalbimdeki damardan, Sızıyordu kelebek, Lâkin bu sefer gitti, Hiç işittirmeyerek, Herşey olmuş bitmişti, Al benekli kelebek, Atıhp kapanmıştım; Artık yakalamıştım, Demek nail olmuştum, Üstü renkli kelebek. Altında çırpındıkça, İstedim seni görmek, Sabretmiştim oldukça, Al benekli kelebek. me Hayvanlar Konuşuyor!.. —————— — — — Şu destere balığı çok ki- bar şey, dün bizim eve geldi de, bahçedeki bütün yosunları kestil.. Artık dayanamayıp, Elimi aralayıp, Parmaklanma alıp, Baktım sana kelebek. Lâkin fazla 'y Alışmış uslu durmaz, Hep çiçekleri biraz, Koklamaya kelebek Daima çırpmıyor, Hep pulları düşüyor, Beyhude yoruluyor, Üstü renkli kelebek. Mümkün değilmiş sevmek, Düşüyor bütün benek, İstiyor serbest gezmek, Hür alışan kelebek & Cabi Efendinin Vurduğu Kuş Cabi Efendi avda Eve getirdi. Şunu Oturdu , bir küş vurdu. ha a ii başladı. 25 lik “ Afacan bir düğüne gitmişti... Di- ğünde ona bir taş heykel verdiler: — Bunu gelinin önünde sen götüreceksin!.. Dediler. Afacan heykeli aldı, gelinin önünde yörümeye başladı. Bu sırada gelinin başına para atmaya (başladılar. Paralardan biri, bir 25lik, yuvarlanarak geldi, Afacanın ayağı dibinde durdu. Afacan taşıdığı yükü unuta- parayı almak için iğildi. at heykel elinden kaydı, pa- ramn üstünde kırıldı. Afacan e Ve k; 1 dedi 5 Vay a va; ledi. Benden zi 25 iyi o gördü. Vakıt Afacanla babası sofrada ha- nımteyzeyi bekliyorlardı. Hammteyze sokakta bir ka- dınla çene çalıyordu. Nihayet sohbet bitti. Hanım- teyze yukarı "Babasi kızdı: ere e Yürür ziya Semada bir yuvarlak, Rengi güzel hem parlak Geceleri göklerde Her akşam bir yaşı ver. Gözleri var, kaşı var Tıpkı insana benzer Gülümseyen başı var. son defa olarak kirayı istiyormuşl, — Çok kibar adam.. Zaten bu kiralar bizi sıkmıya haşlamıştı. di bir saattir sol neler konuştunuz öyle?. Vallahi tam bir saatl.. Afacan atıldı: le Öyle 7 yal. Annemin onuştu; adıncağızın yukarı a mi vardı! saçarak Başken bir kaşı kalır Hergün Büyür, ufalır Bize verdiği nura O da güneşten alır." “ Bizim sevgilimizdir Yürürsek o da yürür Karanlık gecelerde Yolumuzu gösterir. Re- Fakat bütün o bir sürü tüyden sonra sinek gibi bir et parçası ortaya çıktı. Haberi Yokl.. Afacan eskiciyi çağırdı: — Buraya bak. Babam hasta, dişarı gelemedi. Senden iki tazı istiyorl, — Parayla mı alacak. — Evet. — Ben iki satılık tazı biliyo- rum, ne vereceksiniz?. © © © | eğ. — ma?. nız hal. İmkân yok. On liraya ol- maz. Yirmi lira isterim. Afacan gitti, babasına söyle- di geldi. — Pek âlâ, olda. Tazılar iyi- mi baril.. — İyi de lâf mı? Enfes. —Öyle ise, yarın al da getir. Kısa Hikâyeler Oruç Çocuğun babası ihtiyardı. Çocuk hergün babasının dizi dibine oturur, ondan hikâye- ler dinlerdi. Bu arada bir çok şeyler sorar, merak eder, yine sorardı. Çocuğun sormadığı şey yoktu: Meselâ kuşlar gibi insanlar neden ağaca konmaz, horozlar neden yumurtlamaz, tavuklar niçin öt mez, balıklar sudan çıkınca neden ölür, tayyare nasıl uçar, ölür daha be ürü geyler ölür, daha bir 0 Fakat çocuğun babes bütün bu suallerden sıkılmazdı. Onu “dinler, dinler, sonra düşümeye ve bu merakını babası severdi. O sordukça tatlı tatlı cevaplar verir, bazen güldü- rür, bazen düşündürürdü. Çocuk yatağına yatınca uzun uzun şeyler düşünür, sualler ha- urlardı. Meselâ güneş niçin doğuyor, ay neden geceleri çıkıyor, dünya neden üzüyor, haysanlar neden konuşamıyor?. İlâh ilâh.. Bir gün babasının yanında iken yine sordu: —Baba oruç ne zamandanberi devam ediyor?.. Babası gülerek cevap verdi: ig ri ya Si” m.. o zamandan ktikleri sıkıntı yüzünden bergün kğ erler m heriyetinde kak dılar. Açlık çoğaldı. — Bir zamanlar babam bir Yahudi kapıdan sy. Dü- | mahkeme yanlışlığına kurban git- düşüne gidiyordu. so Kahta bir yeman rast geldi: — Yahu, dedi. “Tazı, meye derler?, Bebekler Hastal.. Kız bebek — s4 — Mahküm mu olmuştu?. — Hayır, beraet etmişti. Zavallı hasta 1. Doktor muayen: ezilmiş!, diye teşhis koymuş. Şimdi decekler !.. anama

Bu sayıdan diğer sayfalar: