KA T ae No, 15 11 -5 - 934 Bir Öövüş Sahnesi le Yaptığım Kavga, Onların *“Kadınlardan Bi Bilmiyorum, gözlerim mi myordu; yoksa, her taraftan buram buram yükselen sigara dumanla- rının teşkil — ettiği kurşunt — bir sis mi hail oluyordu; artık ben bütün bu önümdeki insan kütle- sini karmakarışık görüyor ve hatta artık çehrelerin hatlarını bile lâyı- kile — seçemiyordum. — Yanımda oturan kadınlar, ara nağmelerinin şarkıya verdiğifasılalar esnasında başlarını biribirlerine — yanaştırı- yorlar, fısıldaşıyorlar.. — Arada sıra da ellerindeki sigaraları sinirli sinirli çekiştiriyorlardı. Fasıl bitip te, allı güllü yor- ganlık basmadan yapılmış olan perde kapandığı zaman — kulis arasına çekilen kadınlar, kızlar birdenbire bir grup teşkil etmişler; ağız ağıza vermişlerdi. Bunların nazarlarında — hiddet şemşekleri parlıyor; bu öfkeli nazarlar, vakit vakit üzerime doğru kayıyordu. * Kapalı perdenin dışındaki halk, sabırsızlanıyor.. —El — şakırhları, tekmeler, ıslıklar bu harap bina- mn her tarafını sarsıyordu. Niha- yet zilli davulla gürültülü bir başlangıç arasında, Kuru Eleni ilk kantoya çıkmıştı. — Seyir- ciler, bu sıska ve bücür kadına hiç ehemmiyet bile — vermedi. Bilakis kantolarını bir an evvel bitirmesi için — sabırsızlık eseri gösterdi. Belâlı Marikanın kanto- ları da şöyle böyle geçti. Tereza- tın söylediği açık saçık şarkılara birkaç sarhoş el çırptı. Nihayet sıra, bana gelmişti. Kalbim helecandan çarpıyor; gözlerim fena halde kararıyordu. Eğer cesaret vermek için Macidin zorla içirdiği bir kadeh konyak olmasaydı, mümkün değil sah- neye ayak basamıyacaktım. Fa- kat Aalkolün tesirile yavaş ya- yavaş bezden mamül kulislere yaklaştım. Çalgı başlar başla- maz, Macidin omuzlarımdan iti- yermesi üzerine sahneye fırladım. Gülünç olmamak için bütün me- tanetimi topladım. Gözlerimi ta- vanın bir köşesine dikerek: İhtiyarım gitti elden Görünce şivekârım Diye kantomu söylemeyebaş- ladım. Nasıl söyledim? Nasıl oyna- dim?. Bunları hiç bilmiyorum. Halk, cöşkun naralarla: — Yaşa... Yaşa be, Roza... Diye haykırıyor.. Çılgıncası- ÇİLÂN FİATLARI | 1 — Gazetenin esas yazısile bir sütunun iki satırı bir (santim) sayılır. 2— Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: sayfa |sayfa |sayla |suyta | Diğer | Son 1 |2 | 3 |4-5 İyerleri sayfal Krş. | Kış. 3— Bir santimde — vasati (8) kelime — vardır. 4— İnce ve kalın yazılar tutacakları yere — göre santimle ölçülür. üştürmüştü. ,, na sürüklenen alkışlardan bu köhne bina sarsılıyor.. Bir kaç kişi de: — Otcurun oolan.. şımıza - yıkılacak. Diye bağrıyordu. Kendimi kulis arasına attığım zaman az kalsın, düşüp bayıla- caktım. Bereket versin, Macidin bana açılan kollarile karşılaştım. Macit, büyük bir sevinçle gülüyor: — Yaşa, karıcığım.. bu ne muvaffakiyet.. hem de ilk günü.. ilk., Birdenbire omuzuma inen bir yumrukla sarsıldım. Korkumdan titreyerek hemen arkama baktım. Öfkeden kudurmuş bir hayvana dönen belâh Marika bir elile ayağının — parmaklarını — tutuyor, bir elile de duvara dayanarak: — Eşşoğlu eşşekl.. Kör mü gözün.. ayağıma neye bastın?.. Diye söyleniyordu. Birdenbire ona döndüm: — Bana söylediğini affederim Marika.. Çünkü hakkın var. Eğer eşek olmasaydım, sizin aranızda bulunmazdım. Fakat babamı da karıştırmana dayanamam. Dik- kat et. Eğer bir daha böyle bir şey söylersen... — Caaarıt, A, düdüğüml. oldun da, kalktın. — Vay saloz, vay.. Ulan, daha dün bir köşeye çekilmiş sümüğünü çekiyordun. öç beş hırbo alkışladı. diye mi bu kurumun. — Hadi, ne yapacaksın ba- kalım.. Bugün de eşşoğlu, eşeksin, yarın da eşşoğlu.. e.. Şırraak diye bir tokat patladı, Marikanın kafası duvara - çarptı. Bu rezil karının suratına - ikinci tokatı yapıştırmama — vakit kal- madı. Yukarıdaki sözleri hep bir ağızdan söyleyen bütün o adi karılar, yine hep birden üstüme çullandı. Başım tahtalara çarp- mıya başladı. Gözlerim karardı. Kulağımı tırmalıyan sesler, bir anda uzaklaştı. Sanki kuvvetli bir tekme beni, ucu bucağı gö- rünmeyen sessiz ve karanlık bir uçuruma yuvarlamış, atmıştı. Kahve ba- kaba — kâüâğat.. Ne çabuk adam bize ders vermeye * Kendime geldiğim zaman, ka- lin ve kırbıyıklı bir polis, üstüme eyilmişti. — Acıdığı, titreyişinden belli olan bir sesle: — Nasılsın kızım? Dedi. Bu sesteki inceliği öm- rüm oldukça unutmayecağım. Bu müşfik adama birdenbire cevap veremedim. Çünkü dilim, adeta kupkuru bir tahta parçası ke- silmişti. Güçlükle: — Ben, neredeyim? Diye, kekeleyebildim. cevap verdi: — Korkma kızım. Karakol- dasın, Bir yerin ağrıyor mu? — Başım ağrıyor.. Bütün vü- cudumda da bir kırıklık var, — Olmaz mı hiç.. domuz ka- rılar, üstüne öyle bir çullanış çullanmışlardı ki.. seni onlardan ayırıp ta ellerinden alıncaya kadar akla karayı seçtim. (Arkam var) Polis -$ON POSTA:. — Sarhoş olan ben sarhoşum demezmiş. Mademki ben, sarhoşum di- yorum. Demek oluyor ki sarhoş değilim. Dünya İktısat Haberler! T Almanyanın İktısadi Vaziyeti Berlinden bildiriliyorı Doyçe Bank und diskon- to gezelşaft mü- essesesinin 3 senesi hesabatını tetkik etmek üzere toplanan |P umumi heyeti idare meclisinin | tekliflerini aynen kabul etmiştir. Bu sırada söz alan banka erkâ- nından M. Mosler bu vesile ile Almanyanın umumi iktısadi vazi- yetini mevzubahs etmiştir. M. Moslere göre bir sene içinde Almanyanın iktısadi vazi- yeti çok düzelmiştir. Bu iyilik hareketi devam etmektedir. İkti- sadi düzen bilhassa sanayi saha- sında kendini — göstermektedir. Sanayi istihsalâtı bir sene zar- fında yüzde on beş nisbetinde artmıştır. Maamafih M. Mosler bu inkişafın devamı için vergile- rin biraz indirilmesinin faydalı olacağını da ilâveden geri dur- mamıştır. * Brükselden bildirildiğine göre Belçika ile olan ticari münasebet- tısadi mü- !".ini arttırmak istiyen Romanya- nasebatı | hlar Brükselde muhtelit bir Romen - Belçika ti- caret odaşsı tesis etmişlerdir. Mayıs ayından itibaren işe başlıyan bu iktısadi teşekkülün bilhassa Belçikaya yapılan Remen ithalâtını arttırmak yolunda bü- yük faydası olacağı söylenmekte- dir. Romen - Belçika Ticaret Odası Belçikadaki Romen malları mahreçleri ve bunların piyasaları hakkında Romanyadaki ihracat ticarethanelerini raporlar ve sir- külerlerle muntazaman haberdar tutacaktır. Romunga - Belçika ik- x Amerika Birleşik hükümetleri Amerikanın | Mart ayı - harici ölelef Tike ticaret — vaziyeti tesbit ve neşrolun- reti artıyor | muştur. Bu rak- kamlara göre geçen mart ayı zarfında Amerika Birleşik hü- kümetlerinin ihracatı (190) milb- yon dolara varmıştı. (1933) senesi mart ayı zarfındaki ihracat (108) milyon dolar olduğuna göre (82) milyon dolarlık bir tezayüt var. demektir. İhracatın bu artışı yanında müvazi olarak ithalât ta çoğak mıştır. (1933) senesi mart ayında 95 milyon dolar kiymetinde it- halâtta bulunan Amerika Birleşik hükümetleri geçen mart ayı zar- fında (158) milyon- dolarlık ecne- İş Kanunu Ve Biz —a aya İ Proje Yüksek İktisat Meclisi, Aldığı Neti-;e- Hükümete Bir Rapor Verdi lere Göre Kanun, esbabı mucibesindö, sa'gin himayesini, 15 sahibinin hassas Jedakârlığından beklemek faydasızdır, deniyor ( Baştarafı 1 inci sayfada ) sahipleri ,, adını verdiği kimseler toplanmışlar ve kanunun kendi noktai nazarlarına uymıyan mad- deleri hakkındaki — mütalealarını yüksek İktisat meclisine bildir- mişlerdir. Buna mukabil, iş kanunile şiddetle alâkadar bulunan işçi zümresini bu toplantılarda mahalli ticaret odaları, diğer alâkadar bazı resmi — teşekküller - temsil etmişlerdir. Lâyıhanın esbabı mucibesinde, * Sâyın himayesini, işçi haya- tının - iyileşmesini; iş sahiplerinin hassas ve fedakârlıklarından bek- lemek faydasız olduğunu başka memleketlerde yapılan tecrübeler göstermiştir. İktisadi fertçiliğin anası sayılan İngiltere işçi meselelerinde dev- letin müdahalesini her memleket- ten evvel kabul etmiştir. Geçen asrın ikinci nısfından itibarea diğer memleketler dahi harekete gelerek Fransa, İtalya, Almanya ve sairede iş kanunları yapılmış- tır. Bu suretle işçi meselesi huku- ku medeniye sahasından çıkarak memleketin hâl va atisini alâka- dar eden içtimaf meseleler ara- sına geçmiştir. Elyevm ayni me- sele bütün devletlerin — teşrii faaliyetlerinin en mühim kısmımı teşkil etmektedir.,, Denilmektedir, Yine bu arada; iş kanununun hazırlanmasında âmil olan esbap şöyle anlatılmaktadır: “ Şimdiye kadar iş şartlarının tayininde işçi ve iş sahibi serbest mukavele ahbkâmına tabi idiler, Fakat, işçi ile iş sahibini bağlıyan mukavele şirket değil, hizmet mu- kavelesi olduğundan sermayenin önünde sây müdafaasız kalmakta idi. Filvaki bu mukavele iki taraf- hıdır. Taraflar mukavele şartlarını serbestçe münakaşa ederek tesbit edeceklerdir. Fakat, filiyatta Me- selâ: Bir müteahhait işçi alma ve çalışma şartlarını müessese için en kârlı bir şekilde kendisi tayin etmekte ve bunun karşısında günlük yiyeceğini kazanmıya mec- bur olan işçiye boyun eğmekten başka çare kalmamaktadır. Bu- günkü Şşahsi teşebbüs, rekabet î malı satın almıştır. yıl evveline nisbetle Aartış miktarı bir ayda tam (63) milyon dolar- dır. Harici ticarette elde edilen bu rakkamlar (1931) senesi tem- muz ayından itibaren kaydedilen en yüksek neticelerdir. * (1934) senesi ilk üç ayı zar- (fın;ıoo)ıngmerede z 12.100) ton sun'i .ınnllpık ipek istihesl . o- malâtı arttı|) İunmuştur. (1933) senesi — muadil — devresi zama- Ingiltere sisteminde bir iş sahibinin her şeyden evvel düşündüğü ucuza mal etmek, fazla istihsal, fazla kâr etmektir. Kanuni bir mura- kabeye tabi olmaksızın iş şartlarını bizzat tayin eden iş sahipleri işçilerini insani ve ruh! ihtiyaçlar- dan mahrum bir istihsal âmili bir makine gibi görmektedir. Rekabet sahasında muvaffaki- yet ve fazla kâr endişesi içinde iş sahiplelerinin ekseriya düşün medikleri bu serveti israftan ko- rumak, işçi hayatını iyileştirmek.. işte iş kanununu gayesi..,, İş kanunu lâyihası üÜç kısım ve heyeti umumiyesi on baptan ibarettir. Lâyihanın tamamı 192 maddeyi ihtiva etmektedir. Umumi hükümlerden sonra gelen birinci kısım “hizmet teahhüdü,, “işin tanzimi,,, “ iş kazaları sigor- tası,,. İkinci kısım, “işçileri bir- leştirme,, , “mesleki - birlikler,, , *“toplulukla iş ihtilâfları ve ihtilâf» ların süreti halli,. Üçüncü k- sım, kanunun tatbikine memur teşekküller ve uzuvları,, “cezal hükümler,,, “müteferrik hüküm- ler, ,,nihat hükümler,, gibi me- vattan ibarettir. 192 maddelik iş kanunu lâyi- hasının ilkevvel pratik bir bakım- dan dikkate garpan tarafı, kanı- nun birçok maddelerinin sonra- dan yapılacak birçok talimatna- meye nizamnamelerle — mer'iyete girecek olmasıdır. Lâyihanın — içinde en ruhlu ve en esaslı maddeler, kanunun neşrinden sonra İktısat Vekâleti, alâkadar diğer resmi teşekkülle- rin komisyonları ve iş sahiplerinin hazırlıyacakları — talimatname ve nizamnamelere bağlanarak geçil- miştir. Merhum Fazıl beyin haremi ve mülga Darülfünün müderrislerinden Musliheddin Adil, devlet demiryolları cer müdürü Osman Tevfik ve mü- hendis. Mümtaz ve Süha beylerin valideleri Meryem hanım dün Küçük Modada Mektep sokağındaki evlerin- de irtihal eylemiştir. Merhume hayırseverliği ve şefkati ile tanınmış — kadınlarımızdan — idi. Ailesi erkânına taziyet beyan ederiz. Cenazesi bugün mezkür evden saat on bir. buçukta kaldırılacak ve Osman ağa camiinde namazı kılın- dıktan #sonra ebedi metfenine tevdi edilecektii daki — sun'i — ipek — istihsalâtı (9000) ton olduğuna göre bu se- neki istihsalât bir yıl evvelkinden üç milyon yüz bin kilo fazladır. Sun'i ipek ihracatile uğraşan İtalyanları İngilterenin bu saha- daki mütemadi - ilerileyişi karşı- sında haklı olarak bir düşünce almıştır. Diğer taraftan sun'i ipek ihracatının azaldığım gören AÂ- merikan firmaları fiatlerini cinse göre yüzde ondan yüzde on üçe kadar indirmişlerdir.