Vatmandan Kondok- törden Şikâyet Vatman; —amcamın oğlunun, hâlasının, kızının üvey annesinin, süt dayısını ezmedi; kondoktör; komşumun, komşusunun, komşu- sunun suratını tokatlamadı amma her ikisi bir olup ezmekten de tokatlamaktan da daha fena bir- sey yaptılar. Ve elan da yapı- yorlar, ' Yaptıkları fena şey ne — mi? anlatayım: Tramvayı — durdurup, kaldırmak. Tramvay bir istasyona gelip durdu mu, vatman derhal başını geviriyor. Ön sahanlıktan inmaye hazırlananları — tepeden tırna;ıa kadar sözüyor. Süzerken adeta herkesin yürüyüşünü, adım atışı- | nın ığ.ıılıiııu takip eden bir hal Bazan da daha ileri varıp: e nmıyalım, bm, kırıtmanın ıı:. ;:;ınık tü Gibi — münasebetsiz — sözleri birbiri arkasına dizmekten çe- kinmiyor. Bu sırada köndoktör büsbütün | başka bir le mı sıralar ıı—ııı:ıedyı: SarSİ. Şeye — Bilet, var mı biletsiz? Diye bağıra bağıra dolaşıyor. Tramvay duruyor mu? Yürüyor mu? Farkında bile değil ! Vatman, nedense birdenbire toşuveriyor. Asabi asabi çana basıyor. — Dan dan dan dan.. Bu .dıııdınlır kondoktörü bir “a b"_“ işinden ayırıyor, bir makine gibi elini hareket zilinin kayışına götürüp çekiyor. Ve tramvay o anda yürüyüveriyor. Arka arabadan bir. kadın mı iniyor? . Arka sahanlıkta binen ine ler mi var? Birisi bineyim derken asılmış İıl: _?dzn bir k. Üz aza mı Knlî bacak mı kmlıyorş;hy.r? Kimse mi ölüyor? Bunların hiçbirini ne kondok- tör, düşünüyor, ne de vatman hatırına getiriyor. İnanmazsanız dikkat edin, hiç- bir kondoktör zili çekerken binen inenlerle alâkadar değildir. Amma neye? Tramvay Şirketinden şikâyet eden çok oldu, ben de şimdi vat- manından, kondoktüründen şikâ- yet ediyorum! — Dün senin bahçıvanın man- tar toplıyordu, topladığı — mantar- lara baktım, hepsi zehirliydi. — Zarar yok Hasan Bey, biz kendimiz — yemiyeceğiz, Bötürüp satacak! pazara | ba bü | tehlikeli bir hastalık mdır? — Dün nişanlın senden bah- sederken — birşeyin olduğundan bahsetti, iyi anlayamadım, — Seksapel'i var, demiştir, — Evet, evet ta kendisi, aca- seksapel - dedikleri şey oe l PAZAR OLA HASAN BEY ST RADYO Çalınır gece, gündür Her komşuda bir râdyı Sesleri pürüz pürüz; Her komşuda bir radyo. Kiminde parazit çok, Kiminin sesi pek yok; Bağırır kimi tok tok, Her komşuda bir radyo Birinde bir saksafon, Söyler biri fan fin fon; Değil birkaç belki on, er komşuda bir radyo. Herşey bitli bu tamam, || Ne karışık bir makam; || Sonunda şişer kafam, Her komşuda bir. radyo.. P. O. H. B. Efkârıumumiye — Esnaf Bankası işinden ne haber Hasan Bey? Hasan Bey — Birkaç gün daha sabredin dostlarım, bu projektör ne bitmiş hepsini göreceksiniz ! M'.—A—__—_ Bakalım he çıkacak; $u Esnaf Bankasından.. Kim bıktı,, kim bıkacak? Şu Esnaf Bankasından.. :, işlere kim dalmış; im vermiş, kimler almış; Kaç kişi temiz kalmış Şu Esnaf Bankasından.. Duman Hasan Bey oğunu içerken yakaladı: — Sen, dedi bu yaşta sigara içmiye başladım amma zararını kendin görürsün.. — Nasl zarar babal. — Bundan sonra büyümez, küçülürsün. — İnsanm — ağzından duman çıktıkça küçülür. Çocluk düşündü: — İnanmam baba, vapurların bacalarını Wmnynrıııımı: geceli gündüzlü - duman çıkarıyorla; sigara — Oğluma, kibrit yakıp oy- ettim. nama diye tenbih ir oynamam m? Dedi , mademki — kibritle istemiyorsun, — öyleyse ;:.M;;:l al da - onunla oyna- yayıı, İğzen hei — Gözlük mü takıyorsunuz, L kim bilir kocanız bu yüzden ne | masraflara girecektir. — Gözlüğün ne masrafı olur Hasan Bey, bir defa alınır.. — Öle amma, siz onu da her ay modası geçti diye değiştirmek istersiniz! yanınca ne var, ne yok, ne olmuş, ESNAF BANKASINDAN Getirsinler beriye, Hep versinler geriyo; Götürmüşler neriye? Şu Esnaf Bankasından,. P. O.H. B. Ümit Hasan Bey kızını isteyen gen- ce sordu: — İstikbalinden ne ümit edi- YO Ç geğ; iseelü < büyük bir servet.. — Bunu ne suretle eline ge- çireceksin? — Gayet kolay, deniz kenar- larında dolaşacağım, günün birin- de herhalde zengin bir adam denize düşerse kurtaracağım. O da, bu işime mükâfat olarak bana büyük bir servet temin ede- cekl HÖ N Av Hikâyesi — Geçen gün ava gitmiştim Hasan Beyl! Karşıma yüzlerce tavşan birden çıktı; pat, pat, pat, pat bepsini vurdum.. — Tüfeğini, ne ruyordun? — Tüfeği doldurmayı — kim düşünür Hasan Bey boşuna vakit kaybedip tavşanlarımı - kaçırsay- dim. Üç Dil Hasan Bey oğlunu evlendire- cekti. Bir genç kız tavsiye ettiler: — Üç dil biliyor. Hasan Bey: — Kat'iyen böyle bir hozı oğluma almam! — Fena mı Hasan Bey? — Tabii fena.. Kadınların, değil üç dil, bir tek dille konus şanına bile güç tahammül edilir. Duman Hasan Bey, bir Avrupa »ve- ati yapacaktı: "h— thpoliyı de uğrarsın, dedi- ler, bilhassa Vezüv yanardağını vakit doldu- — Ne Napoliye uğrarım, ne de Vezüv yanardağını görürüm! — Neden? — Yanardağın dumanına nasıl tahammül edebilirim, ben sigarât | dumanı olan yerden bile kaçarım. Diş Bilemek Hasan Bey karısına yazlık bir şey yaptırmadı. Kadın bu işe müthiş — hiddetlendi. Konuya, komşuya ahbaba dosta kocasını çekiştirdi. Hasan Beye baber verdiler: — Karın sana karşı diş bi leyor.. — İmkân yok. — Nasıl imkân yok! — İmkân yok azizim. ben karımı bilmez miyim? Dişi yok- tur ki bilesin! | Sarhoş Uşak Hasan Beyin uşağını, ekseri geceler sokakta körkütük sarho$ yakalar, getirirlerdi; Hasan bu halden bıkmıştı, bir sab ına çağırdı: | Pa: ğeışin bu hâlin ne olacak, geceleri küfeye koyup eve riyorlar. Utanmıyormusun BUT G 1 — Bilhassa merak ettiğim bir cihet var, nasıl oluyor da burada oturduğunu biliyorlar?. Uşak güldü: K -“Yı=dı gizin kartdövir'ti- nizi taşırım! ecereRcLELARERAARAALARARATANA | — Eskiden bir adamı müte- essli dükleri zaman, ne © R 'hd. gemilerin mi battı, Karadeniz! diyorlardı, şimdi de.. — Ne o Esnaf sermayen mi battı? Diyorlar. —| * Şimdi ne diyorlar Hasan B;z' —'ı'ı'*