v p Ai Eş, Dost Allah eksikliklerini göstermesin amma, fazlalıklarını da hiç.. Hani düşündüm de; başımıza gelen bütün fenalıkların eş dost yüzün- den geldiğine kani oldum. Nasıl kani olmam. Eş dost için yer | içeriz, eş dost için giyinir kuşa- mırız, eş dost için neyimiz var, neyimiz yoksa har vurup harman savururuz ve sonunda da ceş dost için bir tabuta girer, eş dost elile mezara gideriz. Şu dünyaya yaşamak için gel- dik yalnız yemek içmek kâfi de- ğil ya, giyinmek de lâzım. Kadın- larımızın sırtlarında birer — entari- leri, erkeklerimizin — arkalarımda birer kat elbiseleri vardır. Bay- yam gelir, bilmem hangi dostun doğduğunun — şukadarıncı devri senevisi yaklaşır.. Kadınlara yeni- den roplar, erkeklere elbiseler yapılmak icabeder. — Canım çıplak değiliz, sirt- larımızda giyeceklerimiz yok değil! ha ya eş dost ne der? İşte İşin — kötü tarafı, eş dostun diyeceği yüzünden kesenin ağzı açılır., eş dost şerefine mas- raf ıîıuraf üstüne,, kbahar — gelir, Üzeredir. Şehirde oî::—mîln::l: insan sıcağa çok tahammüllü * ol« malıdır. Şöyle sayfiyemsi bir yer- de bir odacık olsa razıyızıdı. Am:; olmaz.. ir odacıl ııgMııır.k' AKRM ai — Ya eş dost gelecek olur- larsa nerede yatacaklar; eş dosj ::r- :." ya hiç gidilmez, yahut Ba: e e batağa ):ıyiıhım Sit eai - dost sa; E?O ğ olsun da ne Eş dostun sağlığile herşe olacak olsaydı, şimdiye kadar hiç kimse ne eşinden ayrılır, ne işin- den olur, ne de boş ğ lenirdi. Dedim ya, Allah eksikliklerini göst 'n amma, fazl, N rını da hiç, amma hiç! .Vk'n“. Pazarola —O v nannrannannnnnd Bir gürültü patırtı, Nedir ki bu çatırtı | Konuşanlara bakın; Çeneleri çok pırti.. uu PAZAR OLA MASARN BEY aF T HassenasrracenAAdER #AcAanonşssneaarce CUMA Dükkânlar kapalı hep, Ne daire ne mektep.. Günün cume oluşu, Bütün bunlara sebep ! Yaptırdık dolma, helva, Aldırdık elma, ayva.. Çıktık Biraz şehirden Alatım dedik hava ! Bir ağaç buldak ancak, Karduk asma şalıncak, Başladık bir şarkıya: *Yar gelip sallanacak ! . Sarıldık dört ağaca, h ı-ıııwn e dem n e Brürakle ılı’.'ı:'ı:(ı.ıuı':.':.f.:"" İf Nasazida, hetken babirini ak eT e L dS Ut Koşmaktan gorulance. datırmaş: halbaki bizim için her.gün bir olinı ş Vah # Oynodık üç taş, beş taş, * Nisan! u ah vah. Bu yüzden kimbilir Biri o'du bize baş: —. Her.gün.bir. Niten, dür”denek nekadar muztariptir. Döndük akşam olunca, eti Beyt Kal kala on arkadaş.. — Ya, Hasan Bey, yüzüne podra. P. O.H.B. sımı, dudaklarına boyasını bile süremez. e— — —— - — Ne demek olacak; aldanıp aldat- madığımız gün yok ki! ——— —e e— — BŞ AŞT A Müflis Banker Insull'ün Başına Gelenler Hasan B. — Amerikalı kapam kurmuş bekliyor, bakalım ne olaçak ? PAZAR Prenkipo, yok bosfor ; Psamatgya tu Horhor. Bu sözler kapgi dil mi ? Bilmiyorum, git sen sor.. Kızıl saçlı matmazel; Vien der, diyemez gel; Türkçeyi bilir amma Ağzından düşmez mabel.. Dolmuş otobüs, tren,. Dillerde yok hiç fren, Başlamışlar dır dıra, Fan, fin, Ffon, diye hemen, Ş Gayet Kolay Hasan Beyin karşılarındaki evde bir düğün olmuştu. Hıı:; lüğüne gitmedi fakat erti ea Te Taklil nn — döğler deki yemeklerin fevkalâdeliğin- den — herki seve seve yemiş olduklarından bahsetti : — Aman Hasşan Bey sen gitmediğin halde yemeklerin fev- kılldılâıi nasıl bilirsin? — Gayet kolay azizim, dikkat ettim: Sabahtanberi, biribiri arkar sına üç tane doktor girdi çıktı. Bekârsınız Hasan Bey, tabak çanak me- raklısı bir dostunun evine — gitti. Masaların, büfelerin üstü çeşit çeşit; tabaklar, fincanlarla dolu idi. Hasan Bey bunları seyreder- ken söyledi: iz bekârsınız zannederim?. — Evet Hasan Bey, nereden anladınız? — Bu kadar, tabak çanağın sağlam kalmış olmalarından! Şapkalar Küçüldükçe Hasan Bey karısına seslendi: — Karıcığım şapkam buldum; — Nerde imiş Hasan Bey? — Yaka düğmemin altında kalmış, görünmiyordu. Düğmeyi abnca meydana çıkıverdi. En Fazla Hasan Beye sordular: — Sen bilgili bir adamsındır Hasan Bey, söyle bakalım, ca fazla elmas hanği müzede vardır. Hasan Bey hiç düşünmeden cevap verdi: — Emniyet sandıgında: Sebep — Ben, diyordu; gerek tiyatro, gerek sinemada güldürenden x- yade ağlatan eserleri severim. Hasan Bey kulağıma eğildi : — Hakkı var, dedi, ben de onun yerinde olsam böyle söy- lerdim! —» — Sebep ne Hasan Bey? — Mendil tüccardır ! Romatizma Hasan Beyin bırakmak üzere olduğu evi tutmak üzere geziyor- — lardı. Hasan Beye sordular: | — Siz iyi bilirsiniz, burada Romatizma tehlikesi yoktur ya! — Vardı amma kalmadı. — Yani eskiden rutubet vardi, romatizma yapıyordu, şimdi rutu- bet eksildi, romatizma korkusu da zail oldu demek mi istiyorsunuz? — Hayır. fakat buradaki ro- matizmayı ben aldım. Evden çıkı- yorum amma, onü da beraber götürüyorum. Sizin için korkula- cak birşey kalmıyor. Merhaba gyok, hep bonjur, Aseye vu, yok otur; İçimden şeytan, dedi, Birinin ağzına vür ! P.O.H.B. vererreLARALAA