, —atam Tavukçuluk "Dışardan Tavuk Almagyınız! Sonbahar Tavuk besliyenler için en ziyade dikkat ve itina edilmesi lâzımgelen bir mevsim- dir. Bu mevsimde bilhassa eylül ve teşrinlevvel ayları tehlikelidir. Memlektimizin iklimi mıntakalara göre değişir, Bilhassa sabit iklimi olmıyan meselâ İstanbul iklimi gibi derecei hararetin inip çıktığı mıntakalarda yapılması icap eden mühim noktalar vardır. Hararet derecesinin oynaması insanların bile sıhhatine tesir eder. Tavuklar gibi kendilerini muhafaza etmesini bilmeyen hay- nsanların dikkat göster- bir borçtur. Tavuk beslemek için birçok şartlara riayet etmek- rutubetli le beraber - arazinin olmam ağaçlı bulunması, şi- mali ik rüzgârlarına maruz ol gibi evsafı cami olması Zzarüreti vardır. Fakat ayni za- manda hararet derecesinin ani tahavvül ve tebeddüllerine karşı tedbir almıya ihtiyaç vardır. Aksi takdirde tavukların bu mevsimde sari nezle, difteri, kolera gibi geçici hastalıklara derhal tutula- cakları ve bazan birer birer ve bazan da toplu bir halde öle- cekleri muhakkaktır. Bilmünasebe söylediğimiz gibi tavukçuluk çok kârlı bir iş ol- makla beraber tavuklarını hasta- hlıktan korumasını bilmiyen veya hastalandıkları zaman ne yapa- cağım tayin edemiyen ve şaşıran- lar için bu iş çok felâketli ve zararlı neticeler verebilir. Tavukların bu geçici hasta- hklardan korunması için hususile sonbahardan evvel tüy değiştirmiş olmaları, zaif kalmamış olmaları ve bir kelime ile hastalıklara karşı mukavim bulunmaları şart- tır. Bu hususat hakkında yapılması icabeden işleri müteaddit defalar müuhterem karilerime arzetmiştim. Tavuk beslemiye merakı olan zevat vaktinde —kuluçka veya makine vasıtasile piliç yetiştirme- miş iseler bu mevsimde piliç almıya heves etmemelidirler. Bu cihet bizim gibi tavuk yetiştirici- lerin zararına olmakla beraber bakikati söylemeyi bir vicdan borcu bilirim, Çünkü bu mevsimde piliç satanlar sürülerinden dımııîığı elverişli olmıyanları — ellerinden çıkarmak isterler ve bunları kışın beslememek için ucuz fiat talep ederler. Fakat ne de olsa bu pi- liçler istihlâk için faydalıdırlar, damızlığa gelemezler. Bundan başka bilhassa İstan- buldaki tavuk ve fiyatının sebebi civar köy ve kasabalardan İstan- bula bu mevsimde külliyetli mik- tardâ piliç ve tavuk gelmesidir. Bu tavukların hemen hemen yüz- de 30 dan -yüzde altmışı sari nezle ve dilteri ile malüldur. Bunları velevki istihlâk için ucuzça tedarik eden ve kümeslerindeki sağlam sıhhatı ve kuüvveti ye- rinde tavukların arasına ko- anla birkaç gün sonra birer ğî:cr tünekten 'düşüp öldük- lerini görürler ve ne yapacakla- rım Oşaşırırlar.. Halbuki mesele basittir; hariçten alınan piliç ve- ya tavuklar, sari nezle, dilteri veya koleralardan” birini kendi tavuklarına aşılamıştır. Bu cihetle hariçten ne. da- mızlık, ne de istihlâk için tavuk veya piliç almaymız. İstihlâk için almıya mecbur olacağınız. tavuk- ları veya piliçleri derhal kesip Li) iz ve kat'iyen kendi tavuk« azın arasına salıvermeyiniz. 'Tüylerini, başını, ayaklarını bile tavuklarınızla temas ettirmeyiniz. Aksi takdirde hem kendinizi zarara sokmuş, hem de milli serveti İzrar etmiş olursunuz. Ereaköy, Bereket tavuk çiftliği M. Nurettin — V) Tavuk ve Tavükçuluğa aft olan müyüllerinizi — sarunuz mütehassıs aize gevap veracaktir. | mizde yüksek tahsil görenler, $0N POSTA - < nbul Şaförlerinin Gece Hayatı Otomobilin Camı Üç—D'efğ Vuruldu Ve v İ | ince Bir Ses: — Şoför! Diye Seslendi . Deli Kadın îI'abanca İstanbul Gece saat bir.. Hafif bir ılîmur yağıyor.. Son tramvayı ekliyorum. Bu sırada uzaktan hızla bir otomobil geldi ve tam önümde durdu. Sarı bir baş, otomobilden dışarı çıktı: — Nereye gideceksin beyim? — Otomobil işi değil!. — Hele sen söyle de, biz tramvay işine de uydururuz. Ben Aksaraylıyım.. O tarafa gidersen atla, bana Beyazıttaki tütüncüden bir yenice alsan, kâfi.. Evet şoförlerin içinde çok mert adamlar vardır. Zaten İs- tanbul şoförleri, bugün için İs- | tanbulda yegâne “hovarda,, kalan insanlardır. Bir yenice paketine ta AÂr- navutköyünden —Aksaraya kadar otomobille gitmek!. Nerede bu bolluk?. Eğer bir gün siz de böyle gete yarısına kadar dışa- rıda kalırsanız, mutlaka böyle mert şoförlerden birinin lütfuna uğrarsınız... Bu sarı başlı genç ve yakışıklı şoför, hele benim gazeteci oldu- mu da duyunca büsbütün frene astı.. bütün yol onunla tatlı tatlı konuştuk. Ne sordu isem, iştiha ile bir bir anlattı ve onca ehem- miyetsiz olan fakat bize ve size çoı enteresan görünen hâdiseleri, birer cümle, iki üç satırla bir çırpıda söyledi, durdu.. A — Bazı gece sabaha kadar çalıştığımız olur. Karda, kışta, fırtınada şoförler İstanbul sokak- larının — kurtlarıdır. Bizim esnaf- hkta gazete okumayan hiç kimse yoktur. Dünyada olup biteni bili- riz. Fakat bizim meslek nankör- dür.. herkes bizim için “şoför parçası,, der amma, kıymeti ni meziyetimizi bir türlü bilemez.. 1 aşa ıldarı, şeybislâm torunları var- sırasında sabır ve sükünetle durma biliriz.. 'ne yaparsın?, Dünya bu.. elbette birgün şofi ler de adam diye gezerler. Yüzü- müzü Kara etmek isliyenlerin za- ten içleri ocak karasile dolu Geteleri, iş nasıl vakit Vallahi hiç dikkat etine- dim.. Eh her yiğindin gönlünde bir arslan yatar, bazan da ev, karı, çoluk çocuk düşüncesi olur. İşte o zaman düşün babam, düşih! yt yol va Bini al, ikiye ayır, beş yüzünü | bulmıya çalış.. Ha, bak size böyle bir gece- | de başımdan geçenleri anlatayım., Galiba bir buçuk sene olu- yor.. Bir gece ayaz vardı.. Sul- tanahmette — yalnız * taksi” idim.. saat bire geliyordu.. makinenin bütün — camlarını indirmiş, bir köşeye büzülerek yarı uyukluyor- dum.. birdenbire camdan bir tıkırtı oldu, ince bir ses: Seğa ae iğk eeğe geei şoförlerinden bir ikisi otomobillerile beraber — Şoförl.. diye seslendi.. Birdenbire yerimden — fırlayı- verdim. Öyle ya, akşamdanberi tek bir müşteri |taşıyamamıştım. Cepte metelik yoktu.. Camı açın- ca karşımda, genç bir kadın gölgesi gördüm, parlak parlak gözleri, pembebeyaz bir yüzü vardı. Dudakları sımsıkı - kapan- mış vücudu, soğuktan büzülmüştü. Fakat ne de tok ve sert söz söylüyordu. Otomobile atlayınca: nuvar !, dedi. ar miı?. diye sordum. — Evet!. diye cevap verdi.. Büyük bir hızla Beyoğluna geçtik ve Şanuvarın — önünde durduk. Getç kadın, yüzünü yüzüme yaklaştırarak : — Çok rica ederim, lütfen benimle beraber geliniz.. Bara yalnız çıkamıyacağım.. Dedi.. Şanuvarın merdivenlerinden çık- tık, barın kapısında durarak dik- katle, heyecanla, soluyarak içeri baktı, bir müddet gözlerini ma- salarda gezdirdi.. Ve birdenbire: “Ahl,, diye inledi.. Ta karşı kö- şedeki masaya bakıyordu.. Orada enç bir a: yardı. Ve artist- lerden birile burun buruna, el ele konuşuyorlardı.. Kadın sapsarı kesilmişti. Vü- cudu tir tir titriyordu.. elini çan- tasıma attı ve ufak çapta bir ta- banca çıkardı. Bir müddet o par- lak gözlerle, dişleri biribirine ke- netlenmiş bir halde baktı.. taban- cayı görünce elinden tuttum; Ne yapıyorsunuz? dedim.. Başını çevirdi. Gözlerime kin, nefret, hitddet — taşıyan gözlerle baktı sonra birden bire: — Haydi, dedi.. buyurun, gi- diyoruz.. Kolumdan sürükliyerek aşağı- ya indik.. otomobilde yanıma otordu ve sordu: — Siz de gözlerinizle gördü- nüz değil mi?, imi? — Kocamı?.. , — Kocanız mı? — Evet.. Beni altı aydan beri aldatıyor, ihmal ediyor.. onu öl- dürmek istiyordum fakat vazgeç- tim, bende cnu aldatacağım.. Kadın vücudunu biraz daha yaklaştırarak ince parmaklı elini başıma koydu — ve — saçlarımı karıştırdı: — Artık onu hiç, hiç sevmi- | yorum, nefret ediyorum.. gece de ben onu aldatacağım.. Pamuok tüylü bir kedi gibi biraz daha sokularak — ellerile yüözümü yüzüne çevirdi : Hem de seninle !.. mırıldandı. diye * Genç şoför gülüyordu : — Güzel kadındı. Ekseri gün- ler izin alıyordum, onunla bera- sını Sırtımdan Çğker—ekz — Senin ber yaşıyorduk sonra ne oldu bir- mem, galiba kocası Anadoluda bir yere gitti, kayboldular.. — Desenize şoförler hep böy- le aşki maceralar içinde yüzerler!. Yok, bu maceraların müt- hişleri, korkunçları da var!.. Me- selâ hatırıma gelmişken burtlar- birîıâi;ek ınlıtııîım.â iktaşta bir düğün vardı... Galiba Akaretlerde idi.. Pazarlık sabaha — kadardı. — Müşterilerimi bekleyecektim. Yine başımı di- reksiyona vermiş uyuyordum. bir- debire otomobilin arka kapısı hızla açıldı ve içeri bir gölge atladı. Anide —ensemde iri bir tabancanin soğuk — namlısını — his- settim. Çatlak bir kadın sesi: — Haydi, işlet, yürü, kalk, doğru Büyük dereyel! diye homur- dandı.. - D Başımı çevirince kadının yü- zünü gördüum.. saçları darma- dağındı.. yüzü mosmor ve çizgi içinde.. gözleri yuvalarından fır- :::ıu buvrîış vucudu lşir:iıı bir halde im maştı.. kadın tabanca' sırtıma büsbütün bastırarak: ği — Haydi, kalk.. Yoksa tetiği çekerim.. Öldürürüm seni.. Merak etme, ben deli değilim.. Beni hapsettiler odaya.. Kapadılar.. Ben deli değilim.. Haydi kaldır- sana otomobili bel. Öldürürüm, şimdi seni... Anlamıştım.. Bu kadın deli idi.. Mutlaka deli.. Yapar mı yapardı?. Yarı aklile — tetiği çeker mi, çekerdi?. Vücudüm buz kesilmişti. Mekineyi kaldır- maktan başka çare yoktu. Be- şiktaşa indik, caddeye gelince, kadın o çirkef sesile : — Haydi koş, diye homur- dandı. Bütün hızınla gideceksin.. Yoksa., karışmam, çekiyorum, Vitesi çektim. Koca caddede makineyi alabildiğine uçuruyor- dum. Kadın ikide birde: — Daha, daha hızlı! diye kekeliyerek homurdanıyordu.. Be- beği geçtik, Büyükdere yolunda müthiş bir sür'atle koşmıya baş- ladık.. kadının tabancası iki omu- zum arasmda duruyor, adeta ken- dimi kaybediyordum. Bir aralık | tabanca çekilir gibi oldu ve karı- nn soğuk eli ensemde gezinmiye başladı.. saçlarımda sıcak sıcak sıcak nefesleri dolaşıyor ve deli kadın baygın baygın mırıldanı- yordu: — Senin ne güzel ensen var! diyordu.. Fırsat tam bu fırsattı. Deli bu.. Herşeyi aklı alabilir.. derhal döndüm ve bende ona: —Sen de ne güzel kadınsın. Dedim. İstersen şu ağaçlıklar altına inelim de seninle biraz sevişelim!.. adın: —Hah, dedi. baydi inelim... Faşist İdarede Ziraat Faşizm Musolini Yeni Bir Ders Verdi idaresinin — iktısadi buhrana karşı kul: lanmak — istediği tedbir ve çareler- den biri de şe- birlerdeki — nüfus — fazlalıklarıni köylere —nakletmek, — topraktan ayrılmış olan kolları tekrar top- rağa iade eylemektir. Bu suretle bir taraftan —hem şehirlerdeki işsizleri azaltmak, bir taraftan da istihsalâtı arttırarak halkın gidalanmasımı ve bundan - artanı dışarıya sevketmektir. Bunun için Faşizm idaresi gayet geniş teşki- lât yapmış, bu teşkilâtın başına da eski muharipleri getirmiştir, O suretle ki faşist ziraati bir nevi plânlı ve kontrollu bir hale girmiştir. Geçen gün M. Muso- lini bu nevi çifliklerdem birini ziyaret etmiş ve amelenin arasına karışarak iki buçuk saat bizzat tırpan sallayıp ekin biçmiştir. M. Musolini eski bir ziraatçidir. Uzun boylü tarla işlerinde çalış- tığı gibi elyevm beden idmanile meşgul olduğundan eski kuvvetini kaybetmemiştir. Başvekil bu iki buçuk saat zarfında öyle çalışmış ve öyle tırpan sallamıştırki arka- sından gelen demet yapıcı ame- le onun biçtiği ekini demetleme- ye yetişememiştir. M. Musolini, bu iki buçuk saat zarfında, de- met hesabile' tam seksen beş li- retlik iş görmüştü. Musolini işini bitirdikten sonra etrafındaki ame- leye kendisi gibi çalışmalarını tavsiye etmiştir. ğ İnelim, sevişelim olmaz mı? Se« vişelim.. Diye yerinden sıçradı. otomobili durdurdum. Kapıyı aç- tım ve kadın dışarı çıktı.. Ne tesadüfl. Bu aşk dalgasından ta- bancayı içeride unutmuştu.. Ta- bii yaptığım malüm.. Kıskıvrak yakaladım, bağladım ve otomo- bile atınca geri döndüm.. Zavalli kadın, tımarhanelik bir deli imiş. Fakat ailesi zengin olduğu için dışarı bırakmıyor, bir odada ki- kitli totuyormuş.. O (gece nasılsa kaçmış; kurtuluvermiş.. * — Ya, işte böyle beyin.. Bi- zim hepimizin maceralarını dinle- sen, haftalarca size sermaye çı- kar.. Amma, ne çare, biz “şoför parçası,, yız, bize kim metelik verir.. — Geceleri sizi en çok alâ- kadar eden nedir?. — Sokak serserileri.. Bazan bir sigara, bir lokma ekmek için tatlı uykularımızdan uyandırırlar.. Fakat ne' yaparsın.. Serde mer- hametlilik var, dayanamıyoruz.. Otomobilimiz, — bol — ve loş caddeleri M-ml’% Be- yazıda kadar trmanmıştı.. Beya- zıttan geçerken: « — Dur da, şu sigarayı alayım, dedim.. Genç şoför, şını salladı: ezile büzüle ba- — Aldırma beyim.. borcun olsun.. Birgün elbette yüzyüze geliriz. O zaman ikram edersin.. vaz geç, - bizimizi. kesmeyelim dedi.. : İstanbul leri, he bu l'ıı.:ışuı genç ıih'?“ı:ıut b&ııı" insanlardır. OPAR