GÜL HANIM Haçlılar, Mücahitler, Fedatler Arasında Dünyaâ Yazanı Ömer Rıza Seni Tçbrik Ederim Kurt! — Kapıyı kapa! çünkü ağaçlar arasında bir atlı görür gibi oldum. Kurt kapıyı hemen kapadı. Ar- ;kasından - sürmeledi. Karanlıkta beklemekten başka yapılacak iş kalmamıştı. Beklediler. Bu ne korkunç bir intizardı. Her lâhza başında burada basılmak yaka- lanmak ve parçaparça edilmek tehlikesi vardı. Kalpleri, helecan- la çerpiyordu, Fakat ortada bir şeyler yoktu. Kendilerini * arıyor- larsa bile kim bilir nerelerde arıyorlarbı. Boş durmak - istediler. Kurt atın dizginlerini çözdü. Doğan koca kaca taşlar bularak kapının arkasma yığıyordu. Kapının arkası bu taşlarla örülmüş gibi idi. Ka- pı açılsa bile bu taşları atmak, hiç olmarzsa bir saatlik işti. Kaldı ki kapıyı da açmak kolay deği- di. Çünkü arkasında koca bir demir dayalı idi. Kurtla Doğan bu işleri gör- dükten sonra bir kenara çekilip oturdular. İntizarın bütün acılığı- ni hissediyorlardı. Mesrure ile Gül H. buraya gelebilecekler miydi acaba? Yoksa gelemiyecek- miydi? Bu sual, iki gencin beynini tırmalayıp duruyor. Bu suale ce- vap verememek yüzünden ikisi de üzülüyor, kıvranıyor, ikisi de gi- riştikleri maceranın bütün geçmiş tehlikelerini unutarak mahşerden farksız olan bu anı düşünüyor ve meticeyi bin bir ıstırap içinde bekliyorlardı. İki gencin başında Azrail beklemiş olsaydı, ölüm dakikasını bile bu kadar helecanla bekle- yemezlerdi. Kurdun başı ağrıyor. Susuz- luktan boğazı yanıyordu. Fakat mağaranın duvarlarından su sız- makta idi, Ellerini duvara yapış- tırarak ıslattı ve yaladığı kısımla susuzluğunu teskin etti. Sonra tekrar ellerile su toplıyarak al- nını serinletti. Doğan kardeşinin berelerine baktı. Elinden geldiği kadar onları sildi, temizledi. Fakat yine gelen giden yoktu. Kurt içinin - sıkıntısım gidermek için kardeşine dar köprü mace- rasını nakletti. Önun ilk karş- laşmada attığı mızrak, hasmının miğferini parçalamış, başını ka- natmıştı. Mızrağın ucü kafaya biraz daha saplanmış olsaydı, Zalcğlu hemen o anda yuvarlanıp gidecekti. Müsademe tekrar baş- kadığı zaman Duhanın ayakları uçurumun kenarına basmış, en küçük hareketle uçurumun dibini boylıyacak hale gelmişti. Fakat asil at kendini sür'atle toplıyarak kurtulmuştu. Kurdun dada sonra attığı mızrak Zaloğlunu yere yu- varlamış, Duhanın hasmına çarp- masile kara at düşmüş, Duhan onun Üzerinden sıçrayarak hızını almış ve bu suretle yere yuvar- lanmaktan kurtulmuştu. Kurt da- ba sonra nasıl attan inerek bas- mile didiştiğini, yumruklaştığını anlattı. Zaloğlunun nasıl aman dilediğini, sonra nas| çekerek arkasından vurmak iste- diğini, nihayet nasıl birbirine gir- diklerini ve hasmını nasıl çukura yuvarladığını nakletti, sözlerini ı bitirirken şunları söyledi: " — Zaloğlunun mağlüp olduğu sırada bana nasıl baktığını, nâsıl ıslıktan farksız bir inilti ile boe- ğazını yırttığını ömrümde unuta- mıyacağım. Doğan cevap verdi: — Dünyadan namussuz - bir adam eksildi. Seni tebrik ederim. Kurt! — Teşekkür öderim. Kurt ileri geri gidip geliyordu. atlar duruyor, ölü haydutların ce- setleri yerde yatıyor, hafif bir ışık sert ve vahşi yüzlerini aydın- latıyordu. Manzara karkunçtu. Fakat buna tahammülden başka çare yoktu. Vakit geçmekte idi. Ay, dağ- ların ardında kaybolmuştu. Kurt sordu: — Acaba gelmiyeceklermi? — Ortalık aydınlanıncıya ka- dar bekliyeceğiz. İkisi de gidip geliyorlardı. Bir- kaç dakika sonra Kurt tekrar sordu: — Fakat nasıl ve nereden gelecekler? Kapının arkasını de- mirledik, bir sürü taşlar yığdık. — Fakat Mesrure buradan çıkıp gitmişti. Sabret Kurt baka- hm kader neler gösterecek! Bir müddet daha dolaştıktan sonra Kurt kardeşinin kulağına eğildi ve fısıldadı: — Dikkat eti — Mağaranın ucunda, ölü adamların yanında bir kimsenin durduğunu görüyo- rum. Doğan kılıcını çekerek baktı: — Belki ölüler hortlamış ola- cak! Fakat ortada hortlak falan değil, iki insan duruyordu. İkisi de onlara doğru yürüdüler. Ayın ışık artıkları beyaz elbiseler üzerinde parlıyor ve bunlar konuşuyorlardı; — Bizimkileri göremedim! — Evet göremedim, — fakat yerde iki ölü asker yatıyor. Aca- ba ne oldu? bıçağını | Lu TERSİNE Yarın akşam SARAY (Eski Glorya) $ BEKÂR — İleridede atlar var. — İki kardeş kimlerin geldi- ğini anladılar. Ve duvarın gölge- sinden ilerliyerek ikiside birden: — Gül! dediler. Gül cevap verdi: — Kurt, Doğan! çok şükür yarabbil! Gül Hanım hemen döndü ve Mesrureyi kucakladı: — Sana ne kadar borçluyuz! aziz kadın! Gül Hanım Mesrureyi öpüyor- du; Mesrure: — Affedersiniz, Gül Hanım, dedi, sizin nezih dudaklarınız, benim gibi, esrarkeşlere hizmet eden bir kadının — yanaklarına dokunmamalıdır. Gül Hanım dinlemedi. Mesru- reyi hıçkıra bıçkıra öpmekte de- vam etti. Mesrure de Gülü öptü, sonra onu Kurdun kollarına atarak: — Kurt ve Doğan Beyler, dedi, Allâhın İlütfü sayesinde buraya kadar geldik, Kurt Bey ne kadar mükemmel dövüştünüz. Fakat bu dakikada kaybedecek vaktimiz yoktur. Kendi atlarınız- dan başka askerlerin atları da burada, çok iyi, Kurt Beyl Yü- rüyebilecek bir halde misiniz? — Eveti — Daha iyi,, Çünkü bu sa- yede son derece sarp bir yokuşu at sırtında inmekten kurtulmuş olur- sunuz. O halde prenses Duhanın sırtına bindiriniz, Çünkü kedi gibi- dir, Ben yolu bildiğim için onu gö- türürüm. Siz Doğan Bey diğer iki atı tutunuz.. Yürümezlerse onları kihanızın ucile dürtünüz. Ben Reyham alacağım. Çünkü beni ,tanır. Ben Nereye gidersem şimden gelir, siz de beni takip ediniz! ( Arkası var ) Alenit Teşekkür Kiymetli doktorlarımızdan -Beyoğlu Belediye Hastanesi Operatör muavini Sadreddin Beyefendinin — çocuklarıma yaptığı ameliyattan dolayı kencilerine t şekkür etmeği bir vazife addedorim. Anneleri Asuman k <n yeni sisema n.e.>uwi.e başlıyor! DÜNYA Şen, neşeli, zevkli büyük film, mümessilleri : HENRİ GARAT - MEG LEMONNİER Filme ilâve olarak : 30 Ağustos İstanbul Tayyare Bayramı. Numerolu mevkilerin evvelden temini. Tel 40868 BABA fransızca aözlü şaheseri ile başlayor. Baş rollerde: Lili DAMiTA - ANDRE LUGUET (7086) İNEMASI 1933 - 1934 yeni sinema mevsimine Mevo Goldvim Mayer'in Eylil 6 Söylediğimiz Tamamen Doğru Çıktı .Gayrimübadiller Reisleri- (Baştarahı 1 inci sayfada ) kaldırılması lüzumunu müdafaa etmişlerdi. d Bizde bu yazının çıkmasından bir gün sonra arkadaşlarımızdan birisinde Gayri mübadiller cemi- yeti idare heyeti reisi İsmail Muştak Beyin bir beyanatını gör- dük. İsmail Muştak Ğç, kufm,. (Son Posta) da söylenen tama- men yalandır, diyordu. Doğrusu itiraf edelim: Yazıla- rımızda tekzip edilen şeyin ne ol- duğunu anlıyamamıştık, fakat dün aktedilen kongrede — gördük ki verdiğimiz haber tamamen ta- hakkuk etmiş, maaş meselesinin üzerinde durulmuş ve verilmeme- sine karar verilmiştir. Bu mukaddemeyi müteakip hâdiseyi umumi kütleyi alâkadar edeceği nisbette hulâsa edelim: Gayrimübadiller nihayet dün senelik kongrelerini bin müşkü- lâtla — toplıyabilmişlerdir. Asabi =ı h’içuıııı' inde “"yu:ü;de. â ltülü uş, bilhassa nklk=e ile rey verme meselesi münakaşa edilir- ken toplantının yarıda bırakılması tehlikesi baş göstermiştir. Oku- nan idare heyeti raporu hakkında birçok gayrimübadiller söz alarak eski heyeti şiddetle tenkit etmiş- ler ve ındıkıvnlm â!i Bey, cemiyetin gayri kanuni olduğunu, lo:;yminzıuuk bir gayrimüba- diller toplantısından başka birşey sayılamıyacağını ileri sürmüştür. Z— e ne Maaş Vermiyecekler.. an Namussuz Bir Adam Eksildi İdare heyeti intihabına geçilmek üzere iken, eski reis İsmail Müştak Beyin: — “Her mıntaka kendi azası arasından idare heyeti seçsin!,, şeklindeki teklifinden çıkan mü-, nakaşa bir hayli büyümüş, bu arzu şiddetle reddedilmiştir. Bu sırada gayrimübadillerden Şevket Bey söz almış: —" Yahu onu bunu bırakın.. ne konuşacaksak, konuşalım.. bu gün ben açım.. artık işimiz hükü- metin merhametine kaldı.,, Diye bağırmıştır. Bau arada eski reis İsmail Müştak Beyin ısrarına rağmen 18 azanın vekâ- letnama ile rey vermeleri kon- grece kabul edilmiştir. İdare heyetinin maaşlı olup olmaması bahsi de bir hayli gü- rültüye sebebiyet vermiş, netice- de yeni idare heyetinin fahri olarak çalışması kararlaştırılmış- tır. Heyeti idare intihabına geçik diği zaman eski beyetten İsmail Müştak, Cevat Merduş ve Nüz- het Beyler salonu terketmişler- dir. ap neticesi şudur: Halil Paşa ile Tekirdağ mebu- su Faik ve Celâl Nuri, vali mü- tekaidi Hüsnü, Tahir K h Ali Azmi Şahap Tayfur, Mus! Remzi, il fer Tayyar Beyler ve Sandet Sadık Hanım. * İlk sayfamızda gördüğünüz resim ıışedil:ı kouıscn;en bir intibadır. .. Maslak Faciasında Yeni İktimaller ( Baştarafı 1 inci sayfada ) ısrar etmektedir. İşte zabıtada dahi söylediği cümle : — Hakikat söylediğim şekil- dedir. Bana itimat edebilirsiniz. Ben 24 senedenberi Masonum ve Masonluğun esas kaidesine te- bean yalan söylemekten içtinap ederim. * Yukarıda da — söylediğimizi tekrar edelim: Bu karanlık me- sele ancak mahkemede anlaşıla- caktır. O zamana kadar kapanmış telâkki edilmesi zaruridir. Fakat buna rağmen hâdisenin henüz zabıtayı işgal etmekte olan bir noktası vardır ki mühimdir. Kadın Kimdir? Kazayı yapan ister Alâeddin Bey olsun, ister başkası, karileri- miz hatırlarlar ki kurban giden jan- gdarmamızın yanında hâdiseyi gör- müş olan arkadaşı ilk ifadesinde: Otomobilden bir erkek çıktı. Yanında bir kadın vardı, demişti, acaba bu kadın kimdir? Zabıta kazayı yapanın Alâed- din Bey olması takdirinde yanın- a: kina ; balasabilesiğini do müş, evvelâ refikasını hatırlamış, refikasının ise o gece Göıte:cdı bulunduğunu —öğrenince taharri istikametini başka yollara tevcih etmiştir. Alâeddin Bey muntazam bir t yaşar, vakti evile işi arasın- ::y;eçeı. fakat buna rağmen dost, arkadaş, meslek itibarile ve sa- dece bu sıfatlarla tanıştığı ka- dınlar bulunabilir. Acaba bunlar * arasında o gece Alâeddin Beye | tesadüf ederek bir gezinti yapan var midir? Bu asual vazedilince batıra iki isim — gelmiştir. Bu isimlerden birisi: — Madam Te, ikincisi de (Madam “:Lİ:. Fakat tahkik edilince Te nin ©o gece erkenden Büyükdereye gittiği, bir aileyi ziyaret ettiği ve ©o ailede geç vakite kadar r sonra da hep birlikte baloya uğ- randığı anlaşılmıştır. Binaenaleyh zabıta bu hanımı isticvaba lüzum dahi görmemiştir. İkinci kadına, Madam Aya gelince: Bu hanım o gece mensup ob duğu müessesede geç vakte kar dar çalışmıştır. Müessesenin mü- dürü ile görüştük. Bir satırla anlattı: — — Gece yarıma kadar - işinin başında idil Ohalde? Hatıra şu ihtimal g:lmiî:in — Ya aranılan kadın henüz bulunmamıştır, yahut ta böyle bir kadın yoktur ve jandarma neferi heyecan arasında yanılmıştır. Esa- sen bu şahidin geçirdiği baygın- hk dolayısile.. — muayenesine'de lüzum e Diyarıbekirde Garip Bir Hâdise ( Baştarafı 1 inci sayfada ) Liceli Hakkı ve Reşit isminde üç kişiye açmıştır. Bunun üzerine dört arkadaş kaçakçıları bastırmışlar, ve baskın esnasında içlerinden birine jandarma onbaşısı elbisesi giydirmişlerdir. Kaçakçılar jan- darma onbaşısını görür görmez kaçmışlardır. Bundan sonra dört kafadar da eşyayı aralarında paylaşmıya başlamışlardır. Fakat ..’,'.ıZ... ellahdeıpıginiğini, gören kaçakçılar, doğru İh- tisas mahkemesine gitmişler ve vaziyeti anlatmışlardır. Müddel umumi Hidayet Beytarafından kaçak eşyayı aralarında taksim eden ve kendilerine jandarma süsünlü veren Reşit Efendi ile arkadaşları cürmü meşhut alinde yakalanmışlardır. Hepsi tevkif edilmişler ve muhakeme edilmek üzere mahkemeye verilmişlerdir.