Kara Cehennem Her Hakkı Mahfuzdur eee A Tefrika No, 14 Doğan Kaçırdığı Kızla Beraber Mi İdi? Kara Cehennem derhal mahallenin bekçisini buldu evde oturanları Sordu topçu ustalarından Kara Cehennem İbrahim ağa, bir gün Tophaneye gelmiş. Oradaki — arkadaşlarile görüşeceğini görüştükten sonra Galataya gitmiş. Cadde üzerinde- ki meyhanelerden birine oturarak birkaç kadeh rakı içmek istemiş- ti. Henüiz üçüncü kadehi içmiş, kafası biraz kirişlenmişti ki bir- denbire yerinden fırladı. — Hay, domuz oğlu domuz... Buralarda dolaşıyor. Diye mırıldandı; dik omuzla- rını gere gere bir levent gibi geçen doğanı, gözlerile takibe başladı. Doğan, sağ elini, belin- deki uzun saldırmasına dayamış, ipekli Trablus sarılı külâhını per- yasızca yukarı kaldırmış olarak yavaş yavaş yürüyor, Tophaneye doğru ilerliyordu. Kara Cehennem, kalbinde ta- gıdığı derin bir kin ve iğbirarla onun Aarkasından bakarken, Ru- melihisarında, o kadar yamaklar ve yoldaşlar arasında onun ken- disine yaptığı hakareti unutmu- yor.. Doğanm, kendisini bir sa- man çuvalı gibi kaldırarak bir tarafa fırlatıp atıvermesini bir türlü —hatırından çıkaramıyordu. Şimdi, gözlerile onu takip eder- ken elini kılıcının kabzasına daha sıkı bastırıyor, dişlerini gıcırdata gıcırdata- bir kadeh rakı daha Yine bu esnada, Rumelihisarı l / yuvarlıyordu. Kara Cehennemin zihninden birdenbire bir sual geçti: — Acaba bu piç, nereye gi- diyor?.. O, bu sualin cevabını bulmı- ya çalışırken, dimağında hafif hafif perdeler kalkıyor.. karanlık bir takım hatıralar, yavaş yavaş aydınlanıyordu... Doğanın, Bey- kozda Mehmet Beyin yalısında oturduğunu onun eski arkadaşla- rından işitmişti... Sonra, yine Mehmet Beyin yalısından genç bir kızın, bir çok elmas ve kıy- metli eşyalar çalarak yalıda bulu- man bir delikanlı ile kaçtığını ve hükümet tarafından da el altından aranıldığını hatırlıyordu... Daha sonra da; sarayda — bulunan, ve Sultan Mahmudun gözdelerin- den olan ( Hüsnümelek ) isminde- ki kadın, padişahın bir Rum kı- zını delicesine sevdiğini hikâye etmişti. Kara Cehennem, duramadı. Ke- sesinden çıkardığı bir kara beş- liği meyhanecinin önüne attı. kı« hanı ortasından kavrıyarak mey- haneden fırladı. Topaneye doğru hezlhi hazlı yürümiye başladı... Tam, Kapıiiçi- karakolunun önüne gele- ceği zaman, karşı taraftaki mey- hanede Doğan gözüne çarptı. Doğan, sol kolunu - tezğâha dayamış. Ayakta duruyor, hem meyhaneci ile konuşuyor, hem de elindeki büyük bakır kupadan yudum yüdüm şarap içiyordu... Kara Cehennem, bir kenara çekil- di. Doğan çıkıncaya kadar bekledi, Sonra ınıkhı uzağa takip M Boğazkesende, onun girdiği evi öğrendi. N Vakit geç idi. Tahkikat yap- mıya müsait değildi. Onun için sabah olmasınıi iple çekti. Ve sa- bah olunca da erkenden Gala- taya geldi. Oradaki kahvelerden birine yerleşti. Doğanın tekrar oradan geçmesini bekledi. Biraz sonra Doğan geçerken yine peşi- ne düştü. Bu sefer de, onun Tah- takaledeki kahvehanesini öğrendi. Şimdi asıl mesele; Boğazke- sendeki evde kim vardı?. Doğan burada yalnız mı idi?. Yoksa, kaçırdığı kızla beraber mi yaşı- yordu?, Eğer böyle ise, Doğan artık onun eline düşmüş oluyor- du. Hem o eski feci hatıranın intikamını alacak, hem de o kızı meydana çıkarmak suretile bü- yük bir iş yapmış olacaktı. Kara Cehennem, derhal mahal- lenin bekçisini buldu. Onu şüp- helendirmeden evde oturanları sordu. Bekçinin verdiği mulümat onun kanaatlerini takviye etti. Artık tereddüde lüzum görmedi. Doğruca saraya koştu. Fevkalâde mühim bir mesele hakkında ma- lâmat vereceğinden bahsederek huzura kabul için ricada bulundu. İkinci Mahmut, Kara Cehenne- mi dinlerken heyecandan heye- cana düşüyordu. Ve, onu naklet- tiği şeyleri dinledikten sonra bü- yük bir memnuniyet hissettiği ha- linden anlaşılıyordu. Derhal emir verdi: — Bu gece, yatsı ezanı oku- nürken; — Ayasofya — camisinin, meyyit kapısı önünde beni bekle, Dedi, x * Doğan, o gün de akşama ka- dar kahvesinde çalışmış.. Akşam dükkânını kapadıktan sonra Ga- latadan geçerken âdeti veçhile bir iki kupa şarap yuvarlamış.. Sonra da evine gelerek; Şahin'ini kucağına, Fatosunu da karşısına almış.. samimi bir zevk içinde tatlı saatler geçiriyordu. Gece, zifiri karanlıktı. Bu ka- ranlıkta, derviş elbisesi giymiş olan ikinci Mahmut ile Kara Ce- hennem; yavaş yavaş Doğanın evinin etrafında dolaşıyor, bahçe duvarını aşacak münasip bir yer arıyorlardı. Duvarın bir tarafı molozlarla ipice yükselmişti. Kara Cehennem, sırtını duvara dayıya- rak ikinci Mahmuda omuz' verdi, Evvelâ o, duvara çıktı. Sonra da elinden tutarak Kara Cehennemi çı- kardı. Mümkün olduğu kadar ses çıkarmıyarak duvardan atladılar. Ayaklarının uçlarna basa başa eve yaklaştılar. Bu ev, yanındaki büyük ve eski eve küçük bir duvarla bitişen, tek katlı bir bina idi. Demir parmaklıklı pen- cereleri sımsıkı tahta kapaklarla örtülmüştü. Epeyce eski olan bu kapakların arasından hafif ışıklar sızıyor, içerden de kalınlı inceli gülüşmeler duyuluyordu. ( Arkamı var ) — Nııııılıııı telefon edece- ğim de |.. — Bcrberli'kte Bir Türk Gencinin Muvaffakiyeti Bir vatandaşı- mızin Viyanada iyi bir muvaffa- kiyet kazandı- fını İşittik Bu va tan daşı mızın wdı — Şükrüdür, mesleği de kas din berberliğidir. Şükrü B. geçen ay içinde Viya- naya gitmiş, Vi- yana berber a- kademisine mü- Şükrü B. racaat ederek Diplome d'honneur al- mak üzere imtihan olmak istemiş. İyi bir tesadüfle bu müracaat aka- deminin senelik imtihan devresine rast gelmiş. Şükrü Bey de büyük birğseyirci kütlesi önünde, 59 ilik bir. mümeyyiz heyetin hn:uıuılı imtihan geçirmiş ve muvaffak olarak “Beynelmilel kadın berberi, — diplo- ması almış; Şükrü Beyin Diplom d'hoınğtınııı yerine beynel. milel kadın berböri diploması alma- sının sebebl şudur: Akademinin nizamnamesi muci- bince Diplam d'honnecur ancak 16 kişiye verilebilir. Bu 16 kişiden birl ölerek yeri inhilâl etmedikçe bir. ye- nisinin verilmesi caiz değildir. Münhal vukuunda da beynelmilel diplomaya sahip olmak şartile talip tanaddüt &derse aralarında müsabaka yapılır. Şükrü Bey diplomasını alarak memleketimize dönmüştür. Eğer ya- mılmıyorsak bu sahada Avrupâdan diploma alarak gelmiş ilk gençtir. szeeraETAren EELRMTEAATSSÜYEETEEEENENN ŞA Teşekkür — Refikamın ha- milden mütevellit rahatsızlığını teş- histe vukuf gösteren Cağaloğlunda doktor Rıza Enver ve Hasköyde İskenazi Beylerle ölü yavrucağı büyük bir meharetle alıp anasını kurtaran kabile Hasköylü Madam Mami Vasoya alenen teşekkür ederim. Son Posta tahrir heyetindem Mustafa Remzi Yeni Nı;rlııl Hımayel Etfal raporu — Türkiye Hi- mayei Etfal cemiyeti İstanbul merkezi taralından 932- 933 senesi kongresinde okunan ve merkez ve şubelerin bir see nelik icraatile bütçeleri ve kararlarını havi umumi rapor neşredilmiştir. b eee Resim Tahlili Kuponu Tabintinizi öğrenmek istiyorsanız Teaminizi S adet kupon ile birlikte gönderiniz. — Rosminiz — sraya tâbidir ve iade edilmez. lsim, meslek vıyı Ban'at bulu:ıduğu memleket | Resim intişar edecek mi? Resmin klişesi 90 kuruşluk pul mukabilinde göğdörilebilir. | HİKÂYE Bu Sütunda Hergün İngilizçeden: Tercüme Eden: Hatice Hatip Eski İskarpımn Hikâyesi Henry Cotton haftada iki kere ecnebi lisanları kursundan saat ondan sonra - çıkı; Kıllıım da oturan teyzesine idiyor, orada ihtiyar kadının lııııg elile hazırladığı bir fincan kakao - ile üzümlü pastayı yiyip evine avdet | '©or, ve yarım saat kadar yat- tığı yerde mecmuaları gözden geçirip saat bire varmadan uyu- muş bulunuyordu. Mister Cotton son d'"“â'.,a'"îâ:?a hayat geçiren gen. len Hılb:H işte bu pazartesi ak- rıı - ilk defa olarak - genç adam urstan çıktıktan sonra kendisini ııııhh oturduğu yere götüre- cek yeraltı trenine binmemiş, yo- lunun Üzerindeki bir sinemaya girivermişti. Bunun sebebi sabah- tan beri hiç durmadan yağan ve insanın asabını bozan müziç yağ- mur oldu. Bü havada teyzesine kadar gidecek heves kalmamıştı. Biletini almak için gişenin önünde duranların arkasısa takıl- dı, işte tam bu esnada gözleri gi- şeden biletini alan genç bir kıza te- ı.ıdüf etti. Bıı genç ve ince bir kız- ğızdı. Üzerinde kısa bir caket başında hasır sarı bir şapka var- ehreıı bir bebek yüzü gibi di. Mister Cotton genç kızın mevki bileti ıldığıııı işitmiş olduğu için kendisi de aynı bileti alıp galebeliği yararak önden gi- den genç kızı takip etti. Ve onun arkası sıra. salona girdi, o, yer aldıktan sonra da gidip ta yanına oturdu. Genç adam gösterilen filime bılmıyordıı. Gözleri hep yanın- da oturan genç kızda idi. Yarı karanlıkta oııın koyu renk saçla- ;ı:ı. qıhh'lnılımıı. bem 'ynunun kısmını ıoyııfıı i|ıdıLı'; deta âşık olu vi B vorııııu. Birden m, iskemlesi altına iği ayaklarına birşey çarptı. küçük bir İılurpm&î. Mister Cotton başını çevirip so- lunda oturana bıku_ Bu iri yarı bir adamdı. in onun ola- mazdı. O halde bu iskarpin sağında oturan o güzel kızındı. Birdenbire delikanlının aklına harikulâde birşey geldi! Bu küçücük iskarpini yavaşça altosunun cebine atacak ve filim ittikten sonra genç kız aranırken kendisine yardım edecekti! Bu suretle tanışmış olacaklar- di Yavaşça — eldivenini — yere attı. Ve bunu yerden almak bahanesile eğilip — iskarpini de beraber aldı ve paltosunun geniş cebine indiriverdi! Şimdi rahattı! Plânıtın - ilk kısmı ıııunffıkıyıtlı neheeluı- mişti. Elini cebine % pıru tutmuştu. Ve birdenbire bü- a hayretle bu iskarpinin ta- bir şiling büyüklüğünde bir delik olduğunu hissetti: Mister Cotton yııı âşık ol- duğu kadının zengin bir şey ol- ıııdıgını hükmetti. Bu hükmün- dı de aldanmadığı muhakkaktı, Bu zavallı kızcağız henüz birkaç gün evvel terzihaneden olarak ta bu akşam, yırtık iskar- dı ııy:i ihtiyar bir adamcağızdı. ıl,ıı iskarpini çıkara- * Mister Cotton yolda çözüyor. Ve hızlı hızlı si- nemaya doğru koşuyordu. Sine- manın kapısına geldiği zaman boşanmış olduğunu büyük dehşetle gördü. Yalnız kapıda iki kişi vardı. — Bunlardan birl tek ( ı..ıpı:.'ı.mı:.ı a ıdı.ı ek isl maş olan zavı kımğııdıl F çıkarmış olduğu halde ıııunurı tekarrup etti. Bu iskarpin yüzünden demin- den beri sizi arıyordum! Diye mırıldandı. Genç kız, delikanlının sözlerini duymuş ve elindeki — iskarpinini — görmüştü, üçtiRek gezçkkür ederimi diye — ederim! haykırdı. Eğer iskarpini b mış olsaydınız acaba ne yırıub tım! Henrey kıpkırmızı kesilmişti. Genç köı:. iıkırpln;.;iıenr:k kekeledi. kız iskar, HLA kak ki onlar bir Eı bu kadar ıııutııı iskarpinin tamir ahlı değildi. Yeni tabanın üstüne, M harflerle ve tebeşirle şu sözler yazılmıştı: — Seni seviyorum! Zavallı Cotton'un yüzlü mos- mor olmuştu, zira o da iskarpinin altında yazılı olan kelifheleri görın tü. ĞĞ ize DA old.uğıı ılırıf etmeği tercih ederim. lğıyı mınldıııdı. sonra yavaşca ilâve ett izi şimdi bulma- “dım. Çok daha evvel bende idi?,, — Yani sinemada olduğum müddetçe, — Evet! — Fakat nasil oluyor da is karpirim tamir edilmiş bulunuyor. Mister Cotton titrek ve mah- cup bir sesle iskarpinin hikâyesini kesik cümlelerle anlattı : — Bu kadar geç kalacağımı düşünememiştim! Bir müddet süküt ettiler. Ni- hayet genç kız başını — sallıyarak yavaşça : — Demek ki bu kelimeleri ıılurpıı— altına orada yazmış- lar!.. — Evet öyle olacak!.. Bana pininden giren yağmur sularile kü-| bir oyun yapmak istemişler |.. çücük ayağı doı;mıı. ve islanmıştı!| Yahul ta ihtiyar kunduracı halim- Yırtık iskarpini cebinde sak- lamış olan Mister Cotton da ha- kikaten bu gece acayip bir hal ı’ıı'dı. Çllı'ılı'llbmz © şimdiye kadar una er T yapma: bir adamdı. :Wk M m daha bir wynk olmıığı genç kızın delik iskarpini cebinde si- nemadan çıkmıştı! koşarak ilerli- yordu, Nihayet - acele kundura tamir eden - bir dükkânın kıpı- sından içeri nefes nefese gi Dükkânda bir tek işçi 'ırdl Bıı den bir şeyler anlamıştır. da... Bana yardım etmek için!.. Henry Cotton başını eğmişti. Genç kızın elinden iskarpini aldı. Yavaş yavaş kapıya kadar gidip eğildi. Yerdeki Iıüçllk halının üstünde bu eğildi. Tam ayak sesi duyuldu. Genç - kız hafif bir sesle : — Hayır bırakınız! Silmeyiniz, öyle kalsın| dedi.