Kara Cehennem Her Hakkı Mahiuzdur lkkbe Aşk Bu Muydu? Fotini yatağına yüzüstü yatıyor mest ve mahmur saatler yaşıyordu Bu genç adam, kimdi?. İnsan | reketlerde, düşkün bir adamın kudretinin, insan ocür'etinin en | zilletinden başka bir şey göremi- yüksek nümunesini o gösterirken | yordu. en pervaz bir tebessümle gü- İşte, birkaç gündenberi bütün len, en büyük tehlike ile müca- | bu hayaller Ove (düşüncelerle dele ederken bile alay ve şaka | yaşıyan Fotini mehtaplı bir gece- eden bu eşsiz ve emsalsiz deli- kanlı acaba hakikaten bir insan mı idi? Yoksa; Barbanın anlat tığı esatiri masallardaki kahra- manlardan birimi?. Şüphesiz ki, o bu yalıda ya bir uşak, ya “bir seyis, ya bir bahçıvandı. Fakat ne olursa olsun, artık onunla bir çatı altında bulunmak.. Kim- bilir, belki de onun bir başka kahramanlığını görmiye yine bir fırsat bulmak, en tatlı ve en munis bir hayaldi, Cece olup ta efendisi geldiği zaman Fotini bu hayaline bir az daha kuvvet verdi. İlk gördüğü gecedenberi tik- sindiği bu adamın, kalın ve siyah kaşları, sık ve sert sakalları, us- tura ile tıraş edildiği (o için bir mezar taşına benziyen başı, ve bilhassa fersiz ve bulanık göz- leri, sun'i bir kuvvetle hareket ediyor gibi görünen çelimsiz vü- cudile, Doğanm kudret ve haş- met saçan varlığını kıyas ettiği zaman kalbinde yanan bir nok- tanın acısını hissetti, Derin derin içini çekerek: . — Ah, onu bir kere daha görsem, - Dedi. de, yine yatağının üstüne uzan- mış, yine bu derin hulya ve tefekkürata dalmıştı... Yalının her tarafında ses seda kesilmişti. Vakit, sabaha doğru bir hayli ilerlemişti. Şamdandaki mumlar, erimiş ve sönmüştü. Pençerenin açık kanatlarından giren ılık bir rüzgâr, onu sıyırarak geçiyor. demir o parmaklıklardan süzülen ölgün bir ziya, onun üzerine mehtabın solgun yaldızlarını ser- piyordu. — Tık.. tık. tık. Bu üç hafif darbe, onu bir- denbire titretti. Evvelâ, O kapı vuruldu. zânnetti, Başın kapıya çevirdi. Fakat bu üç darbe, teker- rür etti. Odanm selâmlık cihetin- deki duvarında bulunan yüksek ve küçük. pençereden gelmekte idi. Fotimi, yatakta doğrularak, renkli camlardan ve yaldızlı çer çevelerden yapılmış olan bu pem çereye başını çevirdi. Camda, mehtaba karşı bir gölge teressüm etmişti... Hemen ayağa kalktı. Bu, şüphesiz bir hırsız olacaktı. Gözlerini pençereden ayırmadan yavaş yavaş kapıya doğru çeki- liyordu. O böyle adım adım ka- pıya çekilirken, korkup kaçması lâzım gelen gölge bilâkis daha ziyade cama yapışıyor.. muttarit fiskelerle cama vurmakta devam ediyordu. Fotini, kapıya dayanarak bir anda zihninden şu mülâhaza e Eğer bu, hırsız olsaydı; il değil, bu cüreti göstere- mezdi. Çünkü selâmlıkta bir alay adam vârdı. Bunları hiçe sayarak bu duvarın üstüne kadar çıkmak ve harem dairesine yaklaşmak tamamen muhaldi. Şu halde?.. Fotininin zihninden, şimşek gibi bir sual geçti: — Acaba, bu?.. Bu suali ikmal edemedi, Elini kalbinin üstüne bastı, Pencereye dikkatle baktı. Kalbinden taşan bir ses, dimağına şu sözleri fısil- dadı: — Ne Şüphe. ediyorsun.. Bu, m Aradan birkaç gün geçmişti.. Ne zamandanberi içinde yaşadığı bu loş oda evvelce ona bir zın- dan gibi gelirken; Doğan'ı gör- düğü gündenberi her şey değiş- miş, sanki bu odanın (kasvetli köşelerinden bir ümit yıldızı be- lirmişti. Yalnızlıktan kurtulmak, her ne şekil ve surette olursa olsun, bir adamla karşı karşıya bulun- mak için, efendisinin gelmesini iple çekerken; şimdi yalnız kalmak istiyor,. Hayallerini daha kuvvetle yaşatmak, o Onları (o dağıtmamak için insan yüzü görmekten çeki- niyordu.. Daima yatağının üstüne boyluboyuna uzanıyor. Başım, kilitlenmiş © avuçlarının “arasına aliyor.. Gözlerini yumuyor.. Hulya ufuklarınn o enginlerine dalarak Dem mk el sa Di Ön yordu... , Pencereye dikkatle baktıkça, ökk, © (aşk yili ba) | > Silimi Doğala bahün ber mu idi?. Bunu iyice bilmiyordu. | zetiyor ve artık şüphe etmiyordu. Bütün hayatın ağlar ve oltalar | Lâkin bu sefer de, dima; canlanan bir ses, kalbine cev veriyordu : . — Varsın, Doğan olsun.. Ne yapabilir?.. Bu pencereyi açmak, onunla konuşmak, hem onu hem de kendini güre göre ölüme atmak demektir. Bütün vücudünde buz gibi soğuk'bir el geziyor, onu üşütü- yor ve titretiyordu. Bu tehlikeyi zararsızca atlatabilmek için yalnız bir çare vardı. Doğanâ yalvar- mak, onu oradan uzaklaştırmaktı. Bu fikirle, yavaş yavaş pençereye yaklaştı. Başım - kaldırıp baktı. Ay ışığı onun başına iyor; kilisedeki azizlerin başları etra- ile ihtiyar bir balıkçının perişan çehresi arasında geçiren Fotini, aşkın tarifini henüz kimseden işitmemiş; - aşkın buhran ve he- yecanlarına tutulan bir kimseyi görmemişti. Vakıa efendisi, her gelişinde ona kalbinden, m ve elemlerinden bahsediyor. Git- tikçe artan bir hararetle sinesine baştırarak : — Yaktın beni gâvurun piçi, yaktın... Diye, önünde kıyrım kıvrım kıvranıyor ve inim inim inliyorsa da; Fotini bu adamın bu hallerini de iğrenç buluyor.. Bütün bu il ya . şünceli hare- SON POSTA — Nihayet Seninle yalnız kalabildik !.. Resminizi Bize Gönderinz * ize Tabiatinizi Söyliyelim Resminizi kupon “İle gönderiniz. Kupon diğer sayfamızdadır 29 Sabri ET: Ağır başlı ve dü- ket eder, işle- rinden, fiil ve hareketlerin | den — etrafın haberdar Ool- mamasin İs- ter, - Kızdığı zaman atak ve hırçın olur. Eğlenceyi de ihmal etmez. Tahak- küme ve ağır söze gelemez. Za- hiren sakin halile kendisini sev- dirir, . 5 Pulatlı'da Muzaffer Ef: Zekidir. — işlerinde | ve tarzı hayatın- da intizam ku- yudatına rig- yet eder. Açık sözlü olmak ister. Eğlence- lerden, heye- can mevzula- rından mah- istemez. Nadiren tehlikeli sum kalmak bedbin olur, cür'etkâr, ve mütecaviz insanlarla düşüp kalkmaktan hazzetmez. Canının kıymetini bilir. Rahatıni arar. 50 Ankara'da N. Riza H. (Fotoğ. rafının dercini istemiyor.) Amerika seyyahlarına benziyen bir tipi var- dır. Sade giyinir. Temizlik bah- sinde izi. Başkalarına minnet etmekten parasını iyi yarak borç altına dişe edebilir. Kocasının müne tahammül göstermez. Aile hayatında in ve iki arkadaş gi r ve o suretle harek edilmesini ister, 58 Ankara'da M. Rize B, (Fotoğ rafının dercini istemiyor.) Birşeyi beğenmekte müşkülpesent davra- nır. Kusurları çabuk yo Dai- ma gülmez çehresinde sertliğe delâlet eden bir mana vardır. Münakaşayı sever, ikna kuvveti var, Müdafaa ettiği fikir ve pren- siplerden feragat edemez. hâle çeviriyordu... Kaç günden- beri onu Obir daha görüp göremiyeceğini düşünürken; şim- di ona bu kadar yakın olmak hayatında ilk defa hissettiği bir zevk ve saadet oluyordu. Fakat vaziyet, onu bu zevkin bir lâhza olsun lezzetini tatmaktan mene- diyordu. ( Arkas var ) 18 Güz HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Yazan: İsmet Hulâsl Üç Ahbap Çavuşlar Vapur ayni yerde #aatlerdir beklemekten bıkmış gibi düt düt diye bağırırken ben de giriverdim. Orta kattaki salona şeytanların cirit oynamaları için hazırlanmış. Güverteye çıktım.. ne kalabalık eğer kaptan, köprüsünde durup, yakasından çıkardığı bir toplu iğneyi atacak olsa yere düşmiye- cek.. bu kalabalık içinde omuzla- ra çarpa çarpa, ayaklara basa basa ilerledim, Kendime, şöyle çıkıverecek ufacık bir yer ara- dım. İnsan aradıktan sonra mev- lâsını da, belâsını da bulabilir de, ben ufacık bir yer bulamazmıy- dım? buldum. Bu yer kırmızı kırmızı şapkalı, yeşil gözler cive- lek bir genç kızla beyaz şapkalı, siyah kivır kıvır saçlı cana yakın bir küçük hanımın arasında idi. şöyle iki pardonla sıkışıp oturdum: — Rahatsız mısın?.. — Estağfirullah. Estağfirullah kelimesi ağzımdan çıkar çikmaz; devirdiğim çamın farkına varmıştım.. meğer sağım- daki kırmızı şapkalı -rahatsız mr sın?.. - Sualini solumdaki beyaz şapkalıya soruyormuş: — Yok rahatsız değilim. Beyaz şapkalının lâl dudak- ları arasından çıkan söz yüzüme sürtüne sürtüne geçip kırmızı şap- kalınm ufacık kulağından içeri Sağımdaki çantasını açtı. Bir çikolata çıkardı: — Çikolata vereyim.. Gayri ihtiyari elimi uzatıver- miş bulundum, kapkara koskoca elim, ince manikürlü parmaklar arasından çikolatayı çekiverdi, dikkat oedince devrilen ikinci çamın birinciden daha büyük olduğunu gördüm. Solumdaki boş yere uzanmış elini geri çekiyordu. — Ah affedersiniz.. Çikolatayı sağıma mı verecek- tim, soluma mı uzatacaktım, yoksa yiyecekmiydim? Benim bu mütered- dit halim onların hoşuna gitti. ikisi birden gülmiye başladılar: — Bir yanlışlık! — Zararı yok beyefendi afiyet olsunl... Çantada daha çikolata var- miş, Hep berâber çikolataları yedik. : Yoğurt Ve Süt en. |Belediyenin Talimatnamesi Tasdik Edildi Daimi Encümen O yoğurtçu, sütçü ve mahallebiciler için yeni bir talimatname hazırlıyarak tas- dik için Sıhhat Vekâletine gön- dermişti. Sıhhat Vekâleti bu gibi esnaf hakkında umumi bir tali- matname (hazırlamakta ol » Dünkü ge- de, Belediyenin süt ve hakkında talimatname hazırlamakta olduğu hakkında çıkan haberler doğru değildir. Kışlık Odun İhtiyacı Yaz mevsimi bitmek üzere olduğu için belediye, şehrin kış- lık m:hbrukat ihtiyacile de meşgul olmya başlamıştır. Şimdiki tah- minlere göre önümüzdeki kış mev- siminde odun ve kömür fiatları geçen seneye nisbetle bir miktar ucuz olacaktır. Çünkü şehrimize şı günlerde mebzul miktarda odun gelecektir. Bununla beraber kış şiddetli | “ mesi için — Siz de adaya mı gidiyor- sunuz?. — Evet, ya siz? — Heybeliadaya..' — Ne alâl,, Hakikaten ne alâ yanımda biri bir yanımda öteki üçümüz birden Heybeli eşeklere bindik, Çam gittik.. Bir ona, bir ona yordum. İkisi de birbirinden c ei a- na oyakındılar. (Kendi ken dime, esmer lavırcık (saçlara bayıldım derken » öteki sarışın yeşil gözlü gözüme İlişiyor, rimden cayıveriyordum.. Bu sefer esmerin bir gülüşü, işi yine değiştiriyor. (Velhasıl hangisini “seveceğimi, hangisine daha fazla yakınlık göstereceğimi bir türlü kestiremiyordum. Akşama kadar beraberdik. - Öyle anlaştık, öyle anlaştık ki, ayrılırken daima buluşmak.. Bü- tün eğlence vakıtlarımızı beraber geçirmek için üçümüz birlikte üç başı mamur bir karar verdik. z * Günler birbirinin peşine takıl mış ilerleyen bir tiren katarı gibi gelip geçti. Biz artık tama- mile dost olmuştuk, etrafımızda- kiler bile tanışmış adımızı “üç ahbak çavuş,, koymuşlardı. Görenler biribirlerine göste- riyor: — Üç ahbap çavuşlar! * M4 v iyi huylu, tatlı ey im laklı bu iki gü- zel arasında irdiği için beni kıskanmayınız.. ahbap çavuşlar arasında en benim.. Bir sevgilim olsun baş- başa vakit geçirelim istiyorum. Fakat imkân yok ki.. Üç kişi baş- başa verip biribirimize aşi anlatamayız ya!.. Hem ben bekâr bir adamım, evlenmek istiyorum. Beğendiğim, sevdiğim kadın üç ahbap çavuş” lar partisinin kadınlarından biri « olabilir.. Fakat o, birini ayıramı- yorum ki ikisini birden de ala- mam İ.. Keşki vapura binmeseydim, keşki elimi uzatıp çikolatalarını almasaydım.. i Malül Gaziler Yeni Heyet Yeni İşler Görmiye Çalışıyor Malül Gaziler & in ge- cemiyete ait işleri eline almış ve tedvir oetmiye e. Yeni: heyet eski: heyetin de kalman evrak ve vesikaları tamamen almıştır. Haber aldığımıza göre yeni heyet Malül Cazilerimizin bütün isteklerinin yerine getiril- cak, bu hususta hükümet la teşebbüslerde bulunacaktır. Cemiyet bilhassa tütün beyiye hâsılatının Malüllere taksimi işinin prüzsüz bir şe- kilde yapılması meselesile de uğ- raşacaktır. Diğer taraftan yeni idare heyeti, Malül Gazilere yeni menfaatler teminine de gayret edecektir, « © göğüğü taktirde odun ve kömür fiyatlı lem de ihtimal vi Sali Sil