ÖtedeBeride,AskeriÜniforma Taşıyan Hürriyet Kahramanları Peyda Olmuştu | En namdar Hürriyet kah- ramanlarından biri, — arkasında -ozaman Rumeliye mahsus olan - mavi jandarma caketi ve başında sırmalı kalpağı olduğu halde Ka- dıköyünde tebaasından Siroçkinin işlettiği ti- yatroda, üstkat localarının kapısında durmuş, bihis ve bişuur bir halde küçük Aaptestini bozmıya başla- mıştı. Salaş - tiyatronun, tahta aralıklarından aşağı kattaki lo- € v akan bu sarı su, derhal aşağıdakileri — hiddetle — yukarı kata koşturmuş.. Fakat karşıla- rında o koskoca hürriyet kahra- manını — görenler, derhal geri dönmeye mecbur olmuşlardı. n Ordunun kıymet ve şerefini idrak eden yüksek ruhlu ümera ve zabitlerimiz, bunları gördükçe dilhun oluyor; artık ordu . ile alâkasını kesmiş ve kendilerine herşeyin — fevkinde bir mevki vermiş olan bu kahramanların ordu ile nisbetleri kalmadığı halde hâlâ asker üniforması ta- şamalarına — hayret ve taaccüp ediyorlardı. Nitekim bu maksatla Harbiye — Nezaretine — müracaat ettiler. Ordunun yüksek şeref ve mevküni kurtarmak için bu gibi hâdiselerin önüne — geçilmesini istediler... Harbiye Nezareti bu bapta uzun bir emirname neşret- ti. Askerliğin şeref ve kudsiyetini kurtarmıya, bir hayli gayret etti. Cemiyetin bütün mes'uliyetini deruhte edenler, bir taraftan bu fahiş hata ve çirkin halleri birer suretle örtbas etmiye uğraşırlar- ken, diğer taraftan da intihaba- tın, cemiyetin amali veçhile intaç edilmesine gayret ediyorlardı. Şu anda, cemiyetin karşısında üç mühim rakip vardı. 1 — Devrisabıkta olduğu gibi bu devirde de külâh kapmak istiyen taşra eşraf ve âyanı. 2 — Gayrimüslim ve gayri Türk anasır. 3 — Muhalifler. Birinci rakip en hafifi idi. Bunlarla, üç aşağı beş yukarı uyuşulabilirdi. İkinci rakibe karşı, ihtiyatkâr bulunmak ve iyi tedbirler almak icap ediyordu. Çünkü: Gayrimüs- limler, esasen her sene kilise in- tihabı yaptıkları için intihap hile- lerini çok iyi biliyorlardı. Buna binaen bunlara karşı komitecice davranmak lâzımgeliyordu... Gayri türk olanlara gelince: Bunların da hissi milli ile hareket edecekleri şüphesizdi. Maamafih — bunlara karşı da, dini bir cephe göster- mek ve bu suretle, milli hisleri- ni dini hislerine feda ederek Türklerle — birleşmelerini — temin etmek muhtemeldi. Fakat.. en mühim rakip olan muhaliflere karşı ne yapılacaktı?.. İşte bu nokta Üüzerinde duran cemiyet erkânı arasında, mühim bir ihtilâf vardı. Başta Talât, Man- yasi zade Refik ve hatta binbaşı Cemal beyler gibi munsıf ve mutedil olanlar, bunlarla da iti- lâfa taraftardı. Fakat, doktor Nâzım, Rahmi, Bahaettin Şakir, Kara Kemal Beylerle bunlarn Mısırlıoğlunda — Rüs * Mahmut Şevket Paşanın yerine Kos- va valiliğine gönderilen Hâdi Paşa partisine dahil olanlar, cemiyete muhalif bulunanlara en küçük bir mevki bile - verilmesine razı olmuyorlar; her vasıtaya müracaat ederek muhaliflerle mücadeleye girişilmesini istiyorlardı. Filhakika, (muhalefet), henüz tebellür etmemişti.. (Osmanlı it- tihat ve terakki cemiyeti), henüz siyasi bir fırka haline girmemiş, hatta siyasi ve idari maksadı hakkında bir program dahi neş- retmemişti. Buna binaen, bugün cemiyete — muhalefet — edenlerin tenkidatı, metin ve ilmi esaslara istinat etmiyor; şahsi dedikodu- lardan ve daha ziyade post kav- gasından ileri geçmiyordu. Şu anda, cemiyetten hoşlan- mıyanların — ekseriyetini; — meşru- tiyetin ilâmından sonra — men- faatleri sektedar olanlarla, menfalarından —avdet edip te geçinecek iş bulamıyanlar - teş- t 24 Ağustos Perşembe İstanbul — 18 Gramolon: — plâk neşriyatı, 1830 Pr. dera ( ilerlemiş olaulara malısus), 19 Kemal Niyazi B. ve arkadaşları, 20 Nebil oğlu İsmail Hakkı B 9080 kemsui Reşat Bi ve arkaşlarının — refakatile Vedin Riza H. ve Muzaller B., 2130 gramofon: Ptâk borsa neştiyaı, 23 Anadolu ujansı, haberi, saat ayarı. Ankara — 1200 — gramofon, — 18 alaturka saz? 1845 viyoloosel konseri, 19.15 alaturka saz, 2015 ajans ha- berleri, - Viyana — 2030 İki perdelik ope- Ta: Misirli Helena, 2335 gramöfonla gece könseri. Barsölon — 2110 — Konser, 23,15 büyük konsear, 9405 opera romaneları, 2LAS cuzbant. Tuluz — MA ÜÖperet parçaları, 2050 senfonik örkestre, 21,05 armonik konseri. 21.20 Viyana oörkestrası, 22.05 konser: Delibesin eserleri, 2805 kon- gser, 25.290 opera parçaları, 1,10 şarkı- lar, 1.20 senfosik orkestra. Laypzig — 2 Konser, tiyatro, 23.35 haberler. " Bükreş — 2025 Hafif musiki par- çaları, 2100 — teganni konseri, 91.25 senfonik könser, 2220 orkestra konse- 285 22.36 rinin mabadı. Prag 20.15 — Askeri g1.15> senfonik kouser, 22.20 ggee — 2105 'l'ıv'onni ve or- kc!!vr:"î:;;wv:, 23,00 dans havaları, 2330 haberler — ve dane havalarının mabud muzika, salon .—....u»mw—.——m——m—o,hm——; ı—ç—ooTo ZSONUPOSTA İTTİHAT ve TERAKKİ K, Nasıl doğdu?.. Nasil Yaşadı?.. Nasıl Öldü?.. kil ediyordu. Bu da, ferdi bir mahiyette kalıyordu. Bu gayri memnunlar, henüz birleşmemişler mubalif bir fırka halinde cemi- yete karşı bir cephe tesis etme- mişlerdi. Hemen hepsi de cahbil ve âcizlerden mürekkep olan bu kalabalığın arasında başlıca bir- kaç sima tebarüz ediyor; ve işte, cemiyeti de en çok bunlar düşün- dürüyordu... Bunlardan başlıcası Murat Beydi. Murat Bey hemen hemen bütün sarıklılarla memle- | ketin mutedil ve ağır başlı züm- | resinin kalbini kazanmıştı. Ken- disine en küçük bir poz bile ver- mek istemiyen cemiyetten, şüp- hesizdir ki vakti gelince intikam alacaktı... Murat Beyden sonra, endişe edilecek bir sima daha, yardı. Bu da; meşrutiyetin ilânına ve jurnalcılığın da ilgasına rağ- men İstanbul'a ayak — basar basmaz cemiyet aleyhinde Ab- dülhamide iki jurnal takdim edecek derecede cüretkârlık gös- teren, ve bugünde memleketin münevver — zümresi — karşısında | ameli esaslara müsteniden meş- rutiyet dersleri veren Ali Kemal Beydi. Murat Bey mazideki hiz- metlerini ileri sürüyor; cemiyete karşı olan davasının meşruiyetine dair deliller gösteriyer; — meşruti- yetin bugünkü feyiz ve nimetin- | den bir hak istiyordu. Fakat, Ali Kemal Bey?.. Sabık devirde, Av- rupada geçirdiği karışık hayatı, Acem kılıcı gibi iki yüzlü olan ilminin şarlatanlığı ve şaklaban- hğı ile örtmiye çalışıyor.. Hü- cumlarını cemiyete mensup şahıs- lara ve şahısların usiyetlerine hasrederek adetâ — şantajla bir mevki kazanmıya uğraşıyordu. ( Arkası var ) * skea 25 Ağustos Cuma Viyana — 2015 — Milb — havalar, 21,0) oörkestra kouseri, 29 50 gece | konseri. | Paris — 2006 Gramolfon, — 30.10 musahabe, 2036 könser, 2110 gramo- fon, 21.36 orkesira könseri, 2335 ha-” berler. Tuluz — 2005 Konser, Masnenin koman, 1,10 şarkılar, 1,90 Arjantiı kestrası. ' SY MA ot , Laypzig — 21,/00 - Orkesira kanse- Ti, Y3,15 musababe, 1.05 konser, — 2025 Radyo orkestram, 20,45 Karmen operası, Belgrat — 21.05 Şarkılar, 21,35 konser. — 22,20 koönser, 22 50 Tadyo or- kest am, 24415 dans havaları — « gra- mofonla ,, Varşova — 21 — Sönfonik konser, 23,06 dana havaları, 23,30 spor haber- leri ve dans havalarının — mabadı. Va ğ - -— TAKVİM —— Gün PERŞEMDE — “Hımr 31 24 AĞUSTOS p43 Ni Zak b eli 1 3 Cemaz Glevvel 1952 (11 - Ağustes - 1340 —— ĞA, Vekii | Eranl Vasatil Vahi Güneş 10 2 |3 18| Akşı a 12 Öğle SAT | 16 Yazı l"İm' ai | 8 06 | Ve 03 AALE REL İ Plâ_]r'iardrdw Ne*I;r. —Ğördüm z zının Dizlerini Açtırma- Sayfa 13 yan Ananın Plâjdaki Hali ( Baştarafı 1 inci sayfada ) fakat beriki el yordamile yolunu bulan bir âma gibi, hâlâ teneke panltısile ışıldıyan boş gözlerinde can al cı(!) bir mana yaratmıya çalışıyor. O da, önündeki kadın kadar türlü türlü meziyetleri olduğuna kani. Nihayet, trenin tenha sahan- lığında sokuldu. Ne söylediğini duyamdım. Kadın, onu yukardan aşağı süzdü. Gözlerindeki nefret elle tutulabilecek kadar madde- leşmişti! "1’ Rica ederim, dedi, terbi- yesizliğin hududunu - çoktan aş- tınız, beni rahat bırakın ! Korumasını bilmediği haysi- yetinde bir yağlı, sırım kamçı gibi şaklıyan bu cümle, delikanlı müsveddesinin — damarlarındaki bütün kanı sarı yüzüne doldurdu. Dudakları titredi, kulakları oyna- dı, gözlerinde şuur, hissedilecek kadar azaldı ve, yazmakla mah- kemeye — gidebileceğim — kadar sunturlu bir küfür savurdu, uzak- laştı. - Kadının — dudaklarında, uzaklaşanı — kendinden — geçiren haleti ruhiyeyi anlamanın, tanı- manın yara! nefret dolu bir tebesıü:ı bzlırdwi. Bu sahneyi seyrettikten sonra kompartımanda — bulduğum — bir | yere iliştim. Trende karşımda gepgenç bir kız, yanımda yaşlı bir kadın o- turuyordu, bir aralık kadın kızı dürttü ve dizlerinden biraz yuka- m kaçmış eteğini indirmesini işa- ret etti. Kendi kendime gülümsedim, bu kızının eteği dizinden iki par- mak yukarı kaydı diye nevri dö- nen mütaassıp kadın onu plajda mayo ile görünce nasıl bayılmı- | yacaktı? eserleri parçaları. 2805 opera - komik | parçaları. 24.20 - operet parçaları 2450 | * Tirende, çıkık omuzlu delikanlı müsveddesini kepazı eden mağ- rür kadım, iri ve geniş omuzlu bir esmer gencin koluna kulp olmuştu. Tirende eteği diz kapağından iki santim yukarı kaymış kız, yırtık hamam bohçalarını andıran bir mayo geymişti. Belinin altın- dan ensesine bir şerit uzanıyor, o şeritten ayrılan ve iki omuzun- dan askı gibi atılmış iki ince | kordela, kısa ve dar mayosunun kumaşından bir sutyeni tutuyor, başka bir şerit te, sutyeni mayonun alt kısınına raptediyordu. meğe bir türlü cesaret edemiyor- du. Epidir peşinde dolaşan bir açıkgöz bu fırsatı ganimet bildi, sokuldu: — Korkuyorsunuz galiba? — Evet, soğuk diye! — A, hiç değil, bilâkis, bu sene deniz hiç bukadar sıcak ol- mamıştı! — Bana cesaret vermek için söyliyorsunuz! — Vallahi değil, emin olun, haydi gelin beraber girelim ister- seniz! — Su atmıyacaksınız amma? Genç kız yavaş yavaş suya girmiye — başlamıştı, — birdenbire sendeledi: — Ayy, ne fena, sipsivri taş- lar var... Delikanlı sokuldu, elini uzattı: — Tutun, dedi, üç adım sonra kumluk başlar, hep böyle gitmez!. * Yarım saat sonra onu tekrar gördüm. Ruzgârın kabarttığı çar- şafile, siyah yelkenini açmış bir yuvarlak sandal gibi plajda bir aşağı bir yukarı dolaşıyor; bakı- mıyor, terlerini siliyor, yine aranı- yordu. Bu kalabalıkta kaybettiği kızını, yüzmenin her türlüsünü öğrenmiş bir halde bulacağına şüphe etmiyordum. Çünkü konuştuğu — delikanlı tecrübeli bir hocaya benziyordu ve kızda istidat vardı... Naci Sadullah |Bir Gazeteci Arkadaşımız Tecavüze Uğradı Cumbhuriyet refikımızın Tah- rir Heyeti ve Neşriyat Müdürü Abidin Daver , geçen akşam saat 9,30 da E: indeki evine giderken iki meçhul şahsın hü- cumuna uğramıştır. Arkadaşımız Etemefendi caddesinde — elinde ketler olduğu halde yürürken arşıdan gelen iki adam birden- bire üstüne a! b'lfD:ı yu;rıgk indirmişler, Abidin 'Dever yin ;:uıdiılııi müdafaa etmesi üzerine * istikametinde kaçıp işlerdir. Telefonla hâdiseden berdar edilen zabıta, derakap taharriyata başlamış, o civarda bulduğu birçok kimseleri arkada- şımıza göstermiştir. Abidin Da- ver Bey şahsan — tanışmadığı adamlar olan mütecavizlerin eş- kâlini polise verdiği için faal za- bıtamızın bunları & akalıya- cağına şüphe yokt:ş.eç n z Mütecavizlerin arkadaşımızı karanlık basarken bir saat ka- dar yolda bekledikleri ve oralar- da dolaştıkları zabıta - tahkikatı | neticesinde taayyün etmiştir. Deniz kenarında duruyor, gir- | Tarzı hareketlerinden ağızla- rından kaçırdıkları bazı sözlerden bunların karmanyolacı olmadık- ları ve gazete neşriyatından — in- fial duyan bazı kimseler tarafın- dan fili bir tehdit maksadile su- reti mahsusada — gönderildikleri / anlaşılmaktadır.