İTTİHAT ve TERAEKKİ — Her hakkı mahfuzdur. — Ikinci Kısım No. 111 Nasıl doğdu?.. SON - POTSA Nasıl Yaşadı?.. Nasıl Öldü?.. Bu Esnada İstanbulda Bazı Garip Ve şkük Hâdiseler Oluyordu Mahiyeti Me Bir taraftan da Şürayı Ümmeti çıkarmakla meşgul oluyordu... Lü- kin, cemiyetle hükümet; araların- daki muamelâtta bir türlü tevazün hasıl edemiyorlardı, — Sadrazam Kâmil Paşa, cemiyetin her umura müdahalesinden şikâyete başla- mıştı, (Tasfiye) namı altında ç- karılan — memurların yerine iki misli adam kayırılmış, dairelerin kalem odalarında oturulacak yer kalmamıştı. Böyle olmakla bera- ber yine hergün nazırlara birçok tavsiyeli adamlar gönderiliyor; kalem müdürleri bunlara otura- cak sandalye bulmaktan izharı aczediyorlardı... Tavsiye edilen- lerin ekserisi, Anadolunun ve Arabistanın ücra — köşelerinden avdet eden sürgünlerdi. Seneler- denberi yuvalarından ve sevgili- lerinden mahrum yaşayan bu za- vallılar, üçer beşer kişilik kafile- ler halinde İstanbula geliyorlar.. Bunların içinden ehemmiyeti haiz olanlar, derecesine göre istikbal olunuyorlardı. Şamdan avdet eden Müşir Fuat Paşaya, görülmemiş derecede parlak bir merasim yapılmıştı. Bu suretle avdet eden menli- ler, doğruca cemiyetin İstanbul merkezine geliyorlar, kendilerini tanıtıyorlar.. haiz - oldukları içti- mai mevkileri derecesinde birer kabul sureti ile karşılamıyorlardı. Gelenlerin içinde pek çok çile çekmiş ve her türlü refahı bak etmiş insanlar vardı. Fakat bum- lar, bir mümtaziyeti haiz olma- için göze çarpamıyorlardı. Senelerce — gurbet diyarlarında sürünmekten nütevellit bir şaş- kınlıkla maddi ve manevi müva- zeneleri sarsılan bu bedbahtlar; Sönmüş liyakatlari ve fersude kıyafetlerile İstanbul merkezinin kapıları önünde saatlerce boyun- larını büküyorlar.. vatanı halâs *fkl cemiyetten, kendilerine de bir necat bekliyorlardı... Fakat artık devlet direleri hiç lüzumu olmıyan birçok memurlarla dolup taşıyor; necat kapıları da kapa- niyordu. Fakat aç mideler, bunün Manasıniı — anlamıyordü. — Açıkta lanlar, şikâyete başlamışlardı. B_" şikâyet gittikçe genişliyor; git gide, halk ve avam tabaka- sının basit ve muhakemesiz di- mağlarına kadar çarparak, onlar- da da başka başka - şekillerde bir hoşnutsuzluk — husule getiri- yordu. Hürriyetin ilk günündenberi başlayan hudutsuz meserret, en çılğın derecelere kadar yüksel- n sonra, yavaş yavaş kuv- vetini kaybetmiş; bir sabun köpü- Kü gibi sönü vermişti. Bu aksül- amel, şimdi bir neşesizliğe doğru or, herkesin kalbinde bir takım menfi hislerin doğmasına sebebiyet yveriyordu... Bu kadar büyük bir sevinç ile karşılanan hürriyet, hiç kimseye bir şey ka- zandırmamış.. hiç kimsenin ka- zancını arttırmamıştı. Bu garip zihniyet — ve — hislerle — bedbin ©olmıya başlıyan halk ve bilhassa avam, kendi düşüncelerinde bak. ı,ıhlınnıki- yecABüe ) S renl * ı yete başlıyor.. Ve başkalarının şikâyetlerini dinlemekten de zevk duyuyordu... Tasfiyeden müteessir olan eski memurlar da, gözlerini yumuyor, ağızlarını açıyor; önle- rine gelenlere, dert yanıyor; ve kendilerini bu feci akibete mah- küm edenlere karşı gayz ve ateş saçıyorlardı. Bunlar, artık cemiyet mensuplarının hususiyetlerini bile didiklemiye başlamışlardı. Onların yetlerini ölçüyorlardı. En ehem- miyetsiz hareketlerine mübalağalı manalar veriyorlar. Resmi ve mecburi — ziyafetlerde yediklcn yemekleri, bir iş için Üücretini kendi keselerinden tesviye ederek bindikleri arabaları bile güıdıfı kaçırmıyorlar; bütün bunları, bin türlü dedikodu sermayesi yapı- yorlardı.. Az zaman ıırfmr!ı, bütün mahalle kahveleri, Sir- keci ve — Babiâlinin — bütün gazinoları bir kıylükal piyasası haline gelmişti. N Bu esnada, İstanbulda bazı garip ve mahiyeti meşkük hâdi- seler de zuhur ediyor; bunlar da menfi düşünenlerin evham ve zihniyetlerinde mübalağalı akisler husule — getiriyordu. İstanbulda, Sirkeci otellerinin birisinde, genç bir delikanlı ölü olarak bulun- muş; ve bu ölünün, hiçbir tahki- katı adliye ve tıbbiyeye - lüzum gösterilmeden — defnedildiği şayi olmuştu. Bu delikanlı, büsbütün meçhul bir şahsiyet değildi. Dok- tor Nâzım Beyin, tütüncü Yakup ağa sıfatile İzmirde çalıştığı es- nada Romanyadan gizlice ire gelen ve orada (evrakı muzırra ) tevzi ederken ele geçen gençti. Esasen Aydınlı bir mektep - tale- besi olan bu genç, istipdat dev- rinin son zamanlarında evvelâ Bul- garistana, Oradan da Romanyz geçmiş.. Doktor İbrahim Te Beyin riyaseti altında çalışan HLt ve Terakki ! Cemiyeil Kös” tence Şubesi) ne iltihak etmişti. Bir müddet sonra, İbrahim Temo Bey bu gence birtakım gazete ve beyannameler vermiş, bir Ro- manya pasaporlile İzmire gönder- mişti. (|Evvelce, İzmir bâdiselerini yazdığımız zaman naklettiğimiz mazideki hallerile şimdiki vazi-; Meşrutiyetin ilânı üzerine Müşir Faat Paşanın menfasındaki evden ilk çıkışı ;ı[ır!ırı kbcynn.m,ıq ,ıpı;'hm- en yakalanmış, o tarihte İzmir Polis Müdürü ' Tbae) Mazhar. Bey tarafından kendisii e da- yak atılmış evnedl:ıı:ıîlq,&nbulı yollanmış.. Fakat, aradan çok geçmeden hürriyetin ilân edil- mesi üzerine birçok mevkuflar meyaninda bu genç te serbest bırakılmıştı. Şimdi bu delikanlı- nın, böyle eszarengiz bir surette ölmesi ve hiçbir tetkikat yapıl- madan defnedilmesi, ı—îy'&l i bir icraatına Sıy'dııtiı ıhmk&m% ü bahane arayanlara, müsait bir fırsat veri | ( Arkası var ) Hasta Bakıcılık Mektebi Hilâliahmere — merbuttur. Bu sene yeniden S0 talebe alınacak- tır. Mektep leyli ve meccanidir. Talebenin iskân, iaşe, ilbas ve bilümum masarifi ve hatta her ay verilen cep barçlığı Hilâliah- mere aittir. Tahsil müddeti iki buçuk senedir. Mektebe, ilkmek- tebi ikmal edenler imtihanla, or- tamektebi bitirenler — imtihansız kabul edilir. Taliplerin 18 ile 30 yaş arasında bulunmaları lâzım- dır. Mektebi bitirenler beş sene müddetle mecburi hizmete tâ- bidirler. Kayit ve kabul muamelesine başlanmıştır. Kayit 15 - eylülde kapanacaktır. Adanada karilerimizden “A,, Beye: Arzunuza muvafık mücssese bulmak müşküldür. Ancak Hukuk Fakültesi ve yüksek Ticaret mek- Boğaziçi Yeniköy köybaşı caddesi 818 numaralı dükkânda Halil Beye: Henüz Lise ve Muallim Mek- tebi leyli meccanilik imtihan ta- rihi tesbit edilmemiştir. İmtihan günü ve şeraiti Vekâlet tarafın- dan ilân edilecektir. Gazeteleri takip ediniz. S Mektepçi | Ankara <— Sayfa 9 Pastası KaçakçılıkMücadelesinin Bir Ayda Verdiği Netice ( Baştarafı 1 inci sayfada ) | bile memlekete kaçak olarak gir- mesine imkân verilmemiştir. Geçen temmuz ayında cenup hudutlarımızda vukubulan kaçak- çılık hâdiseleri yüz elli kadardır, fakat hepsi de tenkil edilmiştir. Bu yüz elli hâdisenin cür'etkâr- larından 220 kişi muhafaza me- murlarımız tarafından diri diri yakalanmış, — on beş — kadar cür'etkâr da ateş açmak gibi ağır bir harekete yeltendikleri için ölü olarak yakalanmışlardır. Yine bu müddet — zarfında, — üzerlerinde kaçak eşya taşınan 800 kadar hayvan ele geçirilmiştir. Yapılan tetkikat ..u.'.m cenup Budır dumuzdan kaçak eşya kaçırmak istiyenlerden — hemen — hepsinin ıüAlı oldukları ve bunlardan bazılarının bomba bile taşıdıkları BAA MNĞK STF SN BĞ Bu bir ay içinde yakalanan kaçak eşyaya gelince; tesbit edil- diğine göre temmuzun başından sonuna kadar yirmi bin kilo kadar kaçak eşya, 53,500 defter sigara kâğıdı, 1200 kutu kadar kibrit, çak mak taşı ve sair eşya elde edil- miştir. yakalanan eşya arasında şeker, gaz, ipekli kumaşlar ekseri yeti teşkil etmektedir. Ayrıca bir yığın da tüfek ve binlerce fişek ele geçirilmiştir. Ağustos ayımın ilk haftasında da yedisi müsademeli — olmak üzere 25 kaçakçılık vaksın'da biri yaralı ve ikisi ölü olarak 29 kaçakcı, 1 tüfenk, 500 kilo gümrük kaçağı, 600 kilo - inhisar kaçağı 3500 defter sigara kâğıdı ve muhtelif cins hayvan tutul- muştur. — *« * TaRLeR AM a ATAMDE — Sa Resminizi Bize Gğnde_rinı'z, » Size Tabiatinizi Söyliyelim... Rösminizi kupon İle gönderiniz. Kapon diğor saylamızdadır. at B.: Nazik ve | narindir. Teh- e likeli ve me- <0 süliyetli şey- lerle — meşgul olmaz, canını sever, ataklık | yapmaz. Neş'e- li ve eğlence- nuşur, ğini sever, sev- medikleri hak- kında riya ve tabasbus ya- pamaz, hisle- —- rini kolaylıkla izhar edebilir. Na- mus, âaile ve ahlâk bahsinde kıs- kanç davranır. B 83 Kukiye H.: (Fotoğeafının der- cinı istemiyor.) Mahcup ve çe- kingendir. Her yere sokulmaz, tavra hareketlerinde sıkılganlığı çabuk belli olur. Temizlik ve in- tizam bahsinde titiz davranır, mes'uliyetten endişe eder, bu iti- barla vazifesini ihmal etmez. Di- le düşmekten korkar ve tarzı ba- yatını bu korku ile sevk ve idare eder. —- Yüksek Ziraat Enstitüsünün Gözü pekçedir Rahatına fazla düşkünlük gös termez, boğa- zını sever, Üüs- tünü — başını ihmal — eder, çS * — intizam kuyu- datına — pek F":vq-v-g;îı-v’.: *—nğbet:;::; iş gelir. Hüsnü muameleden hoş- lanır. Bazen inatçı ve dikbaşlı olur. 89 Hayri Ek: E 61 Ş. A. Boy: Çalışkandır. Medih ve takdirden hoşlanır, teş vik ve teşci- lere — kapılır. Çabuk — kızar ve parlar, k: çük — şeyler izzeti nefis me selesi yapabi- lir, tahakkü- ; K me, sert muameleye tahammülü kuvvetli — değildir. Mukabeleye temayül eder. Alâyişi ve nümayişi sever, kendisinden bahsedilmesini ister. Eğlence ve zevklerden uzak kalmaz, büyüklere karşı hürmet- kâr bir tavır alır. 80 Ankara'a Hüseyin B.: (Fotoğ- rafının dercini istemiyor.) Sureti umumiyede sakin ;uhiüm' bul- duğu zaman neş'eli ve konı kandır, kafasını fazla yormak ıiıî temez, — tesadüflerden — istif: eder. Menfaatlerine | kıı; a ;:i becerikli ve işgüzar değildir. Ziraat Vekâletinden: — inşa edilmekte olan Zootekni, Kimya, Süthane ve Şaraphane - binalarının Mefruşat ve onl: ü tesisatı 21 gün -.ıddetle ve kapalı zarf usulile ıılh:;ı..y:nk.:î muştur. Bu işe ait ""_h"ı“mı münakasa şartnamesi plânlar ve sair evrak on beş lira bedel mukabilinde Ziraat Vekâleti Yük- sek Ziraat Enstıtüsü Bürosundan alınacı şartnamesinde yazıldığı veçhile sine ait vesikalarla birlikte tesellümü — yapılmış ve iyi yonuna müracaa! aktır. Her talip münakasa ehliyeti fenniye ve kudreti maliye- ı:igırî 20,000 Tira kıymetinde — kat'i netice i i İ olduğuna — dair vesikayı da Iuıııııiyı:::mş ee a Talipler kendi teklif edecekleri bedelin », muvakkate mektupları beraberlerinde olduğu halde ihale günü olan 17/ ağustos/ 933l=ı"=eo= saat 15 te göstermeye — mecburdur. 7,5 nisbetinde teminatı t İnşaat Komi: L a el e a L ÇA KS 5 a S ÖL A ta oei » f el RĞR, A SAA e LÜM