10 “Sayfa 0 Gâvur Mehmet Kavra Yürek Çetesi Tefrika 82 Şırrrak Diye Bir Tokat Şakladı Ve Mihalaviç Bir An Sallandı. Hafif Bir * İniltiyle Yere Yuvarlandı — Hayır efendim. İzniniz olur- bir şey sormıya geldim. — Ne gibi? — — Bilmem hatırlarmısınız, Ba- na izin verdiğiniz. gün, dışarı çıkarken, (bir kalpazanlık meselesi wardı amma.. Hele şu iznini bitir, gel de.. Sonra konuşuruz) buyur- /— muştunuz. — Evet — — Onun hakkında biraz ma- Tümat almak istedim. Hasan Bey, ciddi bir tavır almış, kaşlarını çatmıştı. Gâvür Mehmedin bu sözleri, onu adeta ' şüpheye düşürmüştü. Gecenin bu ktinde, ortada fol yok, yumurta “yokken bir amirin karşısına çık- mak, ondan istizahta bulunmak, - biraz yakışıksız hareketti. Maama- ' fih, Hasan Bey sert bir muamele “ile mukabele etmek istemedi. Gâvur Mehmedin bu sözlerinde / herhalde bir münasebet olacağını tahmin etti. — Vallahi oğlum, sana şimdi bir şey söyliyemiyeceğim. Yalnız ortada bir mesele var. Dünya âlem, kalp para ile doldu. Sar- rı'lar, el'aman çağrıyor. Devleti- izin haysiyeti, şerefi bozuluyor. Frenk elçileri hergün mabeyne geliyor, şikâyet ediyorlarmış. Bu “kalpazanlar, sade burada değil.. Yaptıkları frenk altınlarını, on- a memleketlerine de gönde- Tiyorlarmış.. Bunları kim yapı- yor? Ne>de yapılıyor? Henüz bunlara dair belli başlı birşey nemedik. — Bir rivayetenazaran Yeniköy taraflarında bir Ermeni varmış; 6 yapıyormuş. Diğer bir rivayete ' göre, Galata taraflarında yine bir Ermeni Rumlarla ortak ol- O muş.. Makineler kurmuş.. Şakır Oşakır para kesiyormuş.. Lâkin, henüz bu rivayetlerin dibini de- lipte şöyle aslımı meyddana çı- karamadık. Senin, böyle işleri dara çıkarmakta pek mahir olduğunu söylüyorlar. Hele şu “iznini bitir de, paçaları sıva.. Bir p ucu yakala.. Şu habislerin beynini ezelim. — Beyim!.. Okadar beklemiye hacet yok. Sayenizde bu kalpa- Z elebaşın! — tuttum, ge- zan Hasan Bey, oturduğu yerden sıçradı. Az kalsın, elindeki kah- ve fincamı dökülecek; üstü başı berbat olacaktı. Hayret ve he- ' yecanla sordu: — Tuttun, getirdin mi?.. — Evet efendim. — Nerede?. $ — — İskelede.. Sandalda, mü- gaade buyurursanız, birkaç ar- kadaş alayım da, o herifle, “ikâ çömezini huzurunuza getireyim. / Herif biraz azılca da... — Hasan Bey Gâvur Mehmede ' cevap vermeden, dışarı hıykırdı: — Çavuş!.. Kapı açıldı. İçeri, iri yarı bir girdi. Hasan Bey derhal ür verdi: - ş — — Karakolda bir tek nöbetçi h. kalsın. Ne kadar nefer varsa, efendi ile gitsin. Ne emir verirse öylece hareket edilsin. Çabuk... Koğuş, birdenbire boşandı. Gâ- vur Mehmet, bu kadar telâşı fazla bulduğu için bunlardan ancak iki manga zaptiye alarak kusurunu karakola bıraktı. O iki mangayı yanına aldı. İskeleye geldi. Kap- tan Mihalaviçle, iki genç Hırvatı karakola getirdi. Kaptan Mihalaviç; ellerinin, ayaklarının bağlı ve başınında sarılı olmasına rağmen, kudurmuş bir hayvan gibi debeleniyor, ip- leri koparmak, etrafındakilere saldırmak, hiç olmazsa hayatını pahalı satmak istiyordu. Hasan Bey, bu gürültüyü duyar duymaz karakolun kapısı önüne çıkmıştı. Kısa taş merdi- velerin hitam bulduğu küçük sa- hanlıkta, oylu boyuna yatan dev cüsseli Karadağlıyı görünce hay- ret etmekten kendini alamamış: — Çözün şunun bağlarını... Diye — bağırmıştı... -Kaptan Mihalaviç bağları çözülür çözül- mez, birdenbire yerinden fırladı. Ayağa kalktı. Evvelâ, karşısına dikilmiş olan Hasan Beye baktı. Sonra küstah bir tavurla: — Kim oluyorsunuz, siz de.. beni tutuyorsunuz.. ben — ecnebi- im.. size teririm.. Â T Diye bı'ğ:dı_.. O zaman Hasan Beyin sağ kolu bir yay gibi ha- valandı: — Şırak... Diye bir tokat şakladı. Miha laviç bir an sallandı ve.. hafif bir inilti koyvererek yere yuvar- landı. Bu koca Karadağlının bir tokatla yere yuvarlanması, ora- dakileri korku ve hayret içinde | Gâvur Mehmet. | bıraktı. - Hatta bile kendini tutamıyarak : — Yaşa... Diye a.::ığıı'ı'lı... Herkesin na- zarları, yere kaydı. Şimdi yarı baygın bir halde yerde yatan.. ve birdenbire sükünet kespede- rek, için için ağlıyan kaptan Mi- | halaviç, inliyor : — Eyvah.. ben.. ben tokat yiyyvim.. bir tokatta yere serileyim ha... Öldürün beni.. ubl.dnürmı, beni.. artık yaşamam öîyc söyleniyordu. ( Arkası var ) ——— SON POSTA İLÂN FİATLARI 1— İlâma tek sütun 1 satırı gazetenin metin yazısile vasati 4 kelimedir. 2— Ayni yazının 2 satıri 1 santimdir. 3— Duha kalın ve daha ince yazılar sangim ile hesap edilir. 4— Sayfasına göre ilânlarf aşazıdaki Katlara tâbıdi: İ Santimi Suyfa * inci 4-5, Diğer sayfalarda Son » ——— Allahaşkına | | Fazla tahsil görenler mektebe | imtihansız kabul edilirler. Şehit, — Kızınızın şarkılarını rad- yoda işitmeyi daha çok arzu ederdim, — Demek çok hoşunuza gi- diyor ? — Hayır, radyoyu kapamıya imkân vardır da ! Hava Makinist Mektebine 'Nasıl Girilir ? Ortamektep mezunu - olmak. Yaş 17-20 arasında olmak. Daha | malül, asker ve san'atkâr çocuk- | ları ve yabancı dil bilenler tercih | olunurlar. Mektebe — kabul - edilecekler gedikli. küçük zabitler hakkındaki kanun mucibince muamele gö- rürler. Mektebi ikmal edenler havâ kıt'alarında 12 sene müd- detle hava gedikli küçük zabiti olarak vazife göreceklerini taah- hüt ederler. Mektebe 15 ağustosa kadar talebe almır. Mektebin - tahsil müddeti iki senedir,leyli ve mec- canidir. Mektebi ikmal edenler seki- zinci sene nihayetinde baş ge- dikli olurlar. 12 sene nihaye- tinde isteyenler terhis edilir. 20 seneyi ikmal edenlere, son aldık- ları maaş üzerinden tekaütlükleri yapılır ve ayrıca 506-700 lira ik- ramiye verilir. 12 seneyi ikmal edenlerin maaşı 100 ve 20 seneyi ikmal edenlerin maaşı 120 lira tutar. Hava gedikli makinistleri maaşlarından başka ayrıca her uçuş saati için Üç lira' uçuş zam- mı alırlar, Malüliyet halinde 1500 lira ikramiye verilir ve mü- lâzim — rütbesile — tekaütlükleri yapılır. 1âi Deniz Ticaret Mektebi A S M meziunlarından — Mustala Beyel Âli Deniz Ticaret Mektebinin tahsil müddeti. ikisi tali, ikisi âli olmak üzere dört — senedir Âli kısım, kaptan ve çarkçı olmak üzere ikişer sınıflıdır. Tâli kısım kaptan ve çarhçı sınıflarına ay- rılmamıştır. Mektebin tâli birinci sınıfına beş sınıflı orta san'at mek- tebi mezumlarile lise dokuzuncu sınıfı ikmal etmiş veya o derece- de tahsil götmüş olanlar alınır. Tâli ikinci” sınıfa lise onuncu sınıfı ikmal edenler alınır. Âli birinci sınıfa tali ikinci sınıftan terfi edenler kâfi gelmediği tak- dirde, icabında bilimtihan lise mezunları alınabilir. Bir talebenin ilmi kabiliyeti ne kadar yüksek olursa olsun son — sınıfa talebe kabul — edilmez. Âli — birinci sınıfa kabul edilecek talebenin yaşı 18-21 arasında olmalıdır. Tâli birinci sınıfa kabul edilecek talebenin yaşı 15-18 arasında olmalıdır. Kayıt muamelesi eylülda başlar. Bir teşrinievvelde biter. Müracaat edenler bir teşrinievvel- de mektepte hazır bulunmalıdır- ;lar. Mektep leylidir. Bir teehhüt- name vermek İâzımdır. aüğ e — " , SÖN POSTA WH..—»— Sebebi Varmiış VwAim-"'l_ - HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Nakleden: Hatice Hanımefendinin Kabul ünü — Peyman salonu İyi temizle, Gelen misafir , pastacının sonra gidip güzel çiçekler al, | çırağı idil Nihayet Semiha geyin- saat iki onnıdın herşey hazır i, ve salona girdi. olmalı. Kapı tokmaklarını da par- Semihanın birdenbire kaşları ada s vi latmayı unutma. Bugün misafir kabul ediyorum. —Peki hanımefendi ! Peyman, —hanımını, aynanın karşısında giyinir bırakarak oda- 8i tı. Scııiü bir aydanberi evli idi. Kocası genç ve oldukça tanınmış bir tüccardı. Odasında, büyük bir Iııyıeî: ve gün ilk defa misafir kabul ediyördu! İki evvel kocası onu eski dostu Salim Beyin evine götür- müştü. Onların bir ziyafetleri vardı. İşte orada Semiha birçok kimselerle tanıştı, etrafını birçok gençler almış, hatta içlerinden biri: — Hanımefendi kabul gününüz l'ııııg'ıe gündür? diye sormuştu. miha henüz bir kabul günü apacağını bile düşünmüş değildi. sualin karşısında biraz şaşa- lamış, fakat hemen kendini - top- hyarak: —Perbcımbe günleri kabul edi- yorum!.. Diyivermişti. Salim Be- =ıı evinden çıkarken hem ev sa- iplerine, hem de orada tanıdığı insanlara: ; —Perşembe günleri misafirlerimi kabul ediyorum, teşrif ederseniz çokdııevineceiîml demesini unut- madı. ğ Perşembe — sabahı Semiha kocasına: — — Şevket dedi. Bugün benim misafir günüm, ne olur yazıhane- den dörtte çık, beni yabancılarla yalnız bırakma, beraber çay içelim.,, Şevket reddedemedi, kendisine eğer kurtulabilirse dörtten sonra hemen eve avdet edeceğini vadetti. * Peyman Hanımından aldığı emirleri bir gayretle icra ediyordu. u mükemmel su- rette temizledikten ıonr& alış ve- riş için sokağa gitti. Genç hiz- metçi kız hınııııgdan daha fazla telâş ediyordu. Çiçekçiye gitti: zun saplı güller isterim, dedişSakın solmuş olmasın hal.. Salona koyacağım, bugün ha- nımefendinin kıîul günüdür! Oradan çıktıktan sonra pas- tacıya uğradı: m rica ederim pastalar taze olsun, dedi. Çirakla apart- mana öğleden sonra yollarsınız. Sakın unutmayınız. Bugün bizim hanımefendinin kabul günüdür! Apartmana girerken kömürcü ile karşılaştı. (,'.'Zıçıı için odun getiriyordu: —A deli mi oldun! diye hay- kırdı. Yarın getirirsin. Bugün ola- maz. Dünya kadar işim var, bugün banımefendinin kabul - gü- nü ayol! fendinin kabul iüul hemen hemen - bütün öğrenmiş oldu. —- yiz Semiha acele ile yemeğini yedikten sonra tuvaletini ikmal etmek için yeniden odasına çe- kildi. Hangi elbisesini giyecekti ? “Pembeyi ini giymeli idi? Yoksa koyu maviyi mi? Nihayet bu sonuncuyu giymiye karar verdi. Daha saçını kıvırmamış, çorapla- rımı giymemişti! Saat ikiyi geçi- yordu! Birden kapı çalındı, Semiha heyecanla : — Peyman, dedi. Misafirse salona al, sonra buraya gel de bana yardım et.. Kendi kendime kalırsanm - daha bir saat geyine- telyöceğimi 'ç S Ream at mahalle SERER üAi a Ktn eei Si bugün dhaııııme;_ K farkediyordu! Esasen lüzumundan fazla büyüktü! Büyük sedirle kuyruklu piyano heme! hemen odanın üçte ikisini kapı- ıoıdıı. Geri kalan boş yerler ız oltuk ve sandalyeler ile dolu Misafirleri çok olursa ne ola- caktı ? sığamıyacakları gz ecan idi. Bu kabul gününü d_dıw. adeta büyütüyordu! İlk defa ola- rak kabul etmek ona pek zor iyordu. O bu türlü şeylere değildi. — Annesi miş, buna alışmamış idil Neden konuşacaklardı! Ha- pek saçma ola- caktı! tiyatrodan yim de- se, bi ynanan piyesleri görnemiri bile! ne söyliyecekti! canım elbette gelen kimse de zını açıp birşey € © zaman cevap verecek nasıl olsa bir ııu'l::lue Esasen lerce böyle ba- şa kalmıyacakları ıııhılımtı. Nasıl olsa başka misafirler de ge- . buçuk!.. Dört!.. Pek acele etmişim! diye mırıl- dandı, dörtten evvel kimse gel- miyeceğini düşünmeli idim! Semiha ereden bakıyordu. Dışarıda temadi eden bir yağmur vardı. Tek tük şemsiyeli insanlar iyordu. Ortalık — kararmıya ıştı. Karşı evin önünde bir otomobil durdu, ve içinden şiş- man bir adam inip eve girdi. Oda epeyce kararmıştı. Se- miha elektrik düğmesini çevirdi, Eeîg'elu:'l kıpııhktıî mgql xı- aktı; tiyı — çeyrel iyordu! Bu ne denıldg Gelmiyecekler mi idi? Peyman küçük çay masasını hazırlamıştı. Şimdi çaydanlıkla astaları getirip masanın Üzerine rakmış ve yeniden odadan çık- mıştı. Sdeııı:ıihı kemali - dikkatle dı- rıdaki ayak seslerini dinlemiye aşladı. — Niçin gelmıyoılııı’ Gelmiyecekler mi — idi? Herşey Öyle ihtimamla hazırlanmıştı ki.. taların, pisküvilerin pek işti- aver bir görünüşü vardı! Ah.: bırlar ne lerdi! Niçin Tni Semiha a ayak — sesleri katına kadar çık- değildi. -Açılan önünde Şevketin sesini işitti! Gelen ko- casıydı.. vket salona girince hazır- lanmış çay masasının x:ıuıdı. Semihayı hıçkırırken buldu. Genç kadın mendilile yüzü- nü kapamış? Hıçkırıkları arasın- da: ! — Tetbiyesizler!.. — Diyordu. ŞW musuti. gelmediler,