SON POSTA GÜL HANIM Haçlılar, Mücahitler, Fedailer Arasında aa 22 Yazan: Ömer Rıza Kadının Endamı Zarif, Gözleri Kara Ve Füsunlu lflı ç_ençti, Beyazdı — Bu yabancı kadının hanı- na gidelim mi? Doğan: — Hayır! dedi. Başka bir yer bulmak daha doğru olur. Kurt: — Peki dedi. Fakat merkep eşyayı yüklen- miş gidiyordu. Yüzü örtülü kadın, iki karde- şin bir kadın tarafından idare olunan bir hana inmiye taraftar- olmadıklarını anladığı için onlara yaklaşarak: — Beyler! dedi. Hanımız çok temiz, çok iyidir. Sizin gibi kibar beyler hbep bize misafir olurlar. Sizi memnun edeceğime emin olun! beni takip ediniz! Yüzü örtülü kadın yürümüş, onlar da onu takibe mecbur olmuşlardı. Zaten eşyalarını gö- türen merkep te bir hayli uzak- laşmıştı. Kurtla Doğan dikkat ettiler. Halk bu kadını gördükçe ona yol açıyordu. Kadın gide gide bir katırın. bağlı olduğu yere varmış, katırı çözüp sırtına at- lamış, ilerlemiye başlamıştı. İki kardeş onun peşinden gidiyor- lardı. Bir aralık Kurt ile Doğan biribirlerinin yüzüne bakarak ko- nuştular: — Nereye gidiyoruz? — Bu kadın nereye götürürse a. .'gir hayli yörüdükten sonra büyük bir kapıdan : girdiler - ge- niş bir bahçenin ortasındaki beyaz bir evin önünde durdular. sonra yüzünün örtüsünü kaldıra- rak yüzünün güzelliğini iki kar- deşe göstermişti. Kadın hakika- ten güzeldi. Endamı zarifti. Göz- leri kara ve füsunlu idi. Gençti. Yirmi beş yaşında var yoktu, bem beyazdı. Kadın iki kardeşe bakarak: — Fakirhane burasıdır. Size lâyik değildir. Fakat temiz, serin bir yerdir. Sizin gibi asil insanlar ti izaz edemezsem kusura bak- mayımız: Doğan cevap verdi: — Biz asil, kibar insan de- ğgiliz. Orta halli insanız, onun için vereceğimiz ücreti de anlamak Kadın eşyayı getiren merkep | sahibine bakarak: — Ahmet, dedi, bu yabancı- lar, sözün doğrusunu söylemiyor- lar. Merkep sahibi aldırmadı ve eşyayı indirmekle oldu; sonra kadının yüzüne baktı ve sordu: — Ne emrediyorsunuz? — Sana bu yabancıların ya- lan söylediklerini anlatmıştım!. — Ne isterlerse onu söylesin- ler. Bundan bana ne? sonra on- lar seni değil, sen onları aradın! Kadın tekrar kardeşlere bak- t ve: — Tekrar ediyorum, dedi, bu- rası bir fakirhanedir. Sizin gibi asil insanlara lâyık değildir. Siz buraya inmekle bana büyük bir şeref vereceksiniz. Ücret meselesi bir şey değildir. — ÇY ö Ç X4 Doğan : — Pekâlâl dedi, bâhusus siz bizi buraya getirdiğinizden her halde bize iyi muamele edeceği- nizi zannediyoruz. — Bundan emin olabilirsiniz. Artık hamalı savabiliriz. i Bu güzel, bu zarif kadın, bu tatlı ve sevimli kadım hamal ile konuşmaya başladı. Hamal, yük- sekçe bir ücret istiyor, kadın razı olmuyordu. İkisi kavgaya başla- dılar. Hamal da kadına söğüp sayıyordu. Doğan dikkat etti.. Hamal dina: cak bir yılan gibi dikleşmiş ve: — Ben mi? Benmi cebel karı- sıyım? Öldüren, mahveden cebel şeyhinin casusu mıyım?!... Hamalın hiddeti birdenbire yatışır gibi oldu. Yalvarmıya baş- ladı: — Aman, Mesrure Hanım, dedi. Beni affet. Ben ettim. Sen etme, Alacağım para ile hayvanı nallayacağım. Sen ne emredersen onu alır, giderim. Sen benim ku- suruma bakma! Kadın birkaç para çıkarıp vermiş. Hamal da sesini çıkarm- yarak çıkıp gitmişti. hamalları; yolcuları, yabancıları soymak isterler. Size hanın en güzel odasını ayıracağım. Kadın sonra bağırdı. — Köle! gel.., Birdenbire bir zenci koşarak geldi, Eşyayı yüklendi. Hep bir- likte eve girdiler ve han sahibe- sinin peşinden büyük bir odaya vardılar. Oda, temiz ve güzeldi. İçinde iki yatak vardı. Kadın misafirlerine bakarak; — Münasip mi? dedi? Doğan cevap verdi: — Çok münasip. Kadın tekrar sordu : — İsimleriniz?. Doğan yine cevap verdi : — Bâkır ile Sadık.. Sizin — Mesrure. Hanginiz Bâkır.. — Benl dedi. — Çek güzel! Huda bilir ki bir kadın ikinizden birini seç- mekte güçlüğe uğrar. Siz mu- bakkak açsınız. Müsaade ediniz de yemeğinizi hazırlıyayım. Han sahibi Mesrure Hanım odadan çıktı ve iki kardeş yalnız kaldılar. Kurt : — Ne tuhaf! fedi. Bu kadın bizi adeta enseliyerek buraya getirdi. Acaba neden? Hamalın dediklerine dikkat ettin mi? An- laşılan bu şirin, bu güzel kadın biraz da tehlikeli.. Doğanım tam cevap vereceği sırada Mesrurenin sesi duyuldu: — Bâkır, Sadık Beyler! Af« federsiniz. Fakat birar yavaş | kapıların üst tarafı kafestir. İçe- ride konuşulan söz dışarıdan duyuluyor. Kurt hemen kendine geldi ve — Teşekkür ederiz! dedi. İkâ kardeş fısıldaşır gibi ko- nuşmiya — başladılar. — Eşyalarını yerleştiriyor, temiz üstbaş çıka- rıyor ve yıkanmıya hazırlanıyor- lardı. Yıkanıp giyindikten sonra zenci köle gelip onları başka bir odaya götürdü. Yemek sofrası hazırlanmıştı. İki kardeş oturup yediler. Mesrure de onlarla be- raber oturmuş ve yemek arasın- da Berutta ne kadar kalacakla- Doğan, şimdilik bir şey dü- şünmediklerini, birkaç gün din- lendikten ve şehri gördükten rını, seyahatlerini karadan yapa- cakları için at satın alacaklarını, bunlarla da civardaki tepeleri ( Arkası var) -— RADYO— 6 Ağustos Pazar İstanbul — 18 gramofon: Plâk neş- Tiyatı, 19 Müşerref H., Faik B. ve ar« kadaşları, 90 saz (Belkie HL), — 20.30 tanburi Refik B, ve arkadaşları, 21.30 gramofon: Plâk noşriyatı, 22 Anadolu #jansı, borsa haberi ve saat ayan. Ankara — 1230 gramofon, 18 salon orkestrası, 19 alaturka saz, 20.15 ajans haberleri, Varşova — 20 Deh halk masikisi, 21 Madam Arya Sinska şarkı söyliye- vek, S20 keman konseri, 28 — Kerop kahvesinden naklen dana, Peşte — 1950 Eğlenceli komedi, 20.05 Gül Baba isminde bir — operet, 24.15 bir Macar annesinin musahabesi. Palermo — 21 Haber ve gramo- fon, 21.05 senfoni, Münih — 17 Nürenberg'den naklen Vagner ihtilali, Viyana — 20 Orta konser, — Graz” dan nukleo, 21.90 kilise konseri, Prag — 20,85 —Parktan — naklen amumi konser, Bükreş — 20 Mukaddeme, — 2020 plük, — 21 musahabe 21.55 halk kon- veri. 7 Ağustos Pazartesi Varşova — 2010 Müuhasebe, 20.25 çat ile konser, Orpheüs'den — parça, 9045 Salzburg'dan nakil, 2255 — gra- .—a lon. Peşte — 18 Piyabo könseri, 19.15 halk şarkıları, 21 musahabe, 22.10 çı- gan orkestrası, 2305 salon orkestrası. Palırmo — 21 Haber ve gramo- fon, 2245 #nlon orkesiram. Münih — 21 Haber ve gramotfon, 2105 duna, 2245 salon orkestrası, Viyana — 0045 Salzburg musiki salomunun 988 müsameresi, Prag — 1950 Prag - istasiyonunun almanca kısan, 21,25 klarnet konseri, 2145 Bıüino'dan nakil p Bükreş — 20 — Musahabe, — 20:20 geamofon ile ştrkı, 2040 Radyo Da- rülkünunu, 21 salon örkestrası, 2145 çifte piyano, Breslau — 90 Situtgart'tan — nakil, 21 assker şarkıları, 22 akşam haberleri. Matbuat Cemiyeti tarafından tertip edilen 1933 MATBUAT ALMANAĞI çıkta Her kitapçıda bulumur. » Fiati 1 liradır. T AD BO U K f -_M> V i 6 li Fedai Bey Mahkeme Huzurunda Matmagel Suzanı Kim Öldürdü ? Maznun İîk İf;;s;ı_ı— Geri Aldı Dört ay evvel İstanbul halkını | günlerce işgal ettikten sonra l'hideıbin, hemen hiç kimsenin beklemediği bir dakikada neti- cesine eriveren Köprü cinayeti dün mahkeme huzuruna çıktı. Anadolü Ajansının daktiloğ- rafı Matmazel Suzanı Köprü üze- makla zan altına alınan yine Anadolu ajansı memurlarından Ali Beklenen bıtaya verdiği ifadede itiraf ettiği söylenen mahkümun bu sözünü geri almasile tecelli etti. * Ali Fedai Bey iki jandarmanın muhafazası altında salona getiril- mişti. Maznun sandalyesine otur- du. kendisini avukat Besim Şerif Bey ile bir arkadaşı müdafaa edecekti, onlar da maznunun yanında yer aldılar, reis celseyi '*.Ölıı kızın ailesi namına şab- si müddei mevkiinde avukat Sadi Rıza B. bulunacaktı. Fakat Av- rupada seyahate çıktığı için bu bakaüşe” Şt işti, bir istid göndermişti, davanın tehirini isti- yordu. — İstidası okundu, fakat mahkeme heyeti bu zatın bulun- masına İüzum görmedi, müddei- lerle cevap verdi: — Suzam ben vurmadım, di- yordu. Fakat poliste verdiği ifa- de çıkarıldı, okundu. Orada da: — Suzanı ben vurmadım, de- mişti. Fakat buna mukabil Müd- deiumumilikte verdiği ifade büs- bütün başka şekildeydi: — “Ben ogün evime gidiyor- dum, —Suzam köprü üstünde gördüm yanına vardım. Yine be- raber yaşıyalım dedim. O bana üç bin lira daha bulursan bera- ber yaşarız. cümlesile mukabele — Bana Poliste dayak attılar. Üç gün üç gece uykusuz kaldım. Böyle bir zamanda bana böyle birşey söyletmişler. Suzanı ben lihülyadan yani avam dilinde ka- ra sevdadan bahsediliyor. Aşa- ğgısında ise Fedal Beyde hiç bir akli hastalık bulunmadığı söyle- niyor, Raporda çok açık bir te- zat vardır. Malihülya mühim bir hastalıktır. Bunun muvakkat cin- net nöbetleri olur. Fedai Beyde C) kilin talebi veçhile raporun bir defa da Tıbbı Adli meclisinde tetkikini istedi. Mahkeme de bu talebi kubul ederek muhakemeyi talik etti. Seyyah Geldi, Diye Sevinmeyin ( Baştarafı 1 inci sayfada ) ' İ ; İŞ î ; f i b L İ f U z İT $ di l Fi Hi g f ; F f ğ İ T İr BA FE £ F İ p F :< t "