Ne Cevap! Deliler Afacan — imti- han — oluyordu.. Muallim onu der- se kaldırmıştı : — Söyle ba- kalım : Buradan Küçükçekmece - ye gitmek için nerelere uğrar- &n ?.. Afacan boy- nonu — bükerek cevap — verdi: — Sizin yan- nıza efendim. — Ne, benim yanıma mı7.. Afacan mual- limin arkasında- ki camekânı gösterdi: — Çünkü Ki- çükçekmece si- zin — arkanizda da, ondan efen- dim. Afacanla Cim- göz, bir kitapçı dükkânı önünde durmuş bakıyor- lardı. vitrine asılı bir Afacan mecmuanın ka- pağını gösterdi : — Şu adam- lara bak Cingöz! — Kim onlar? — Kim olacak yazı yazanlar !.. Cingöz güldü: — Aptal m- #en sen?. Onlar muharrir değil.. Parasız İş peşin- do dolaşanlar. Atacan, doğum oüÜnünde bir ba'o verdi.. Kâski siz de aolsaydiniz!.. . —— - ——— —- - —- —a Kaş : Yapa-ızk — <n | yım Derken l Hikâyecik Annesi Afacanı İ e. ASA ci e üi : | Afacan Diyor Ki: | Soğuk Güneş açmıştı . Ortalık bahar g- biydi. Fakat hava Dersler Niye Benzer ? Bir gün hocamız bize bir tah- rir vazifesi verdi: “ Dersleri neye benzetirsiniz? dedi... Bütön çocuklar bu vazifeyi yaptı.. Tabii ben da beraber... İşte size bunları teker teker göstere- yim: Hesap — Babamın borçluları.. Yaramazlıkta anneme verdiğim gey Parasızlıkta 10390 nin yarısı... | Hendese — Annem, belli ol- maşın diye her gün biraz kırem, bir parça pudra ile yüzünde ka- pattığı çizğiler.. Evden oyuna kaç- tığım zaman döndüğüm sokak köşesi.. Baklavanın maini ve yuvarlağı.. Tarih — Masal... Cinal roman.. Edipolonun Tim Miak Koy'un ma- ceraları.. “Tarih tekerrürden iba- rettir! ,, dedikleri için bir nevi sınıf dönme.. Cografya — Taş, toprak ça- mur, yağmur, kar, fırtına, zelze- le yesaire... Sandal saf, oto- mobil ve tramvay gezintisi.. Gü- neş banyosu... Denizde yüzme.. Çin işi Japon işil... Kıraet — Yaramazlık, haşa- mılık, muziplik, kelebek avı, kuş- İarın cıvıltis ve bir nevi geve- nelik... Yazı — Can sıkıntısı.. karga- cık burgacıklar.. karınca yuvasi... Mürekkeple banyo.. dilimin. diş- lerim nda ezilişi.. uyku geti- ren hap.. yaramazlıkta ceza yee rine geçer... A]ı'rıııınılilı: — Gaz... Delilik.., birdirbir, koşmaca, köşe kapma- ga, sek sek, ter dökme, akşam üstü pestil gibi yatağa serilme... Elişi — Bulaşık, Fncan yıka- mak... Mangala kömür odunluktan kömür taşıma hlığ, silmek, evdeki misafirlere kahve pişirmek, su gelirmek... Annemin ayaklarına su dökmek, arkasını kaşımak oğmak - ilâ..ilâ.. Nasıl beyendinizmi? bir türlü 1sınamı- yordu... Afacan bahçe ka- pisı Önünde © muüş oyuiyordu.. Bu #ırada Hw nimteyze ile — bir misalir kapı Önüne ç r. Hanıme teyze karşı penosg töden dişarıy kan — bir. kadını gösterdi; - No geyl. Dedi., Alacanın — elleri buz. gibi donmuş- tu... Soğuğa da; namadı.. Pen den Bsokağa bal kadına bağırdı * — Hauimteyze, biraz içeriye çir- sene,.. Sen — gok soğukmuşsun, or soğutuyor- Biz. burada oybayamı: soğuk yoruzl... Dünya Bul. Hanımteyze İle Alacan — Üsküdara lardı.. Gişe- yo yanaştılar ve bir yirmi beşlik uzattılar.. — Biletçi hanımteyzeye sor- du: — Gidip gelme mi hanım ?., - A, nemelâ- Dünyabu ayol... — Gidip to gölmemek var.. nu- yere zim.. neye ? - mlar, Sevdiginlz güneş mi, Yaz mı beklediğiniz ?.. Ay güneşe bir eş mi, Kışmı beklediğiniz ?.. * Bu kış hiç gelmez oldu, Sıcaklık vermez oldu, Yüzae pek gülmez oldu, Bu güneş çömez oldu.. , Efenditer, işle size b'r kördüğüml... Ay ve Güneş Artık ey güneş artık Naz etme güleş artık Ayla gel birleş attık, Yaza koş yerleş artık.. ,4 Babamın yüzü gibi, Melayen kuzu gibi, Halep karpuzu gibi, Ay doğmuştu dün geca., zeytinyağı almıya göndermişti.. —Ala- w yan yolda zeytinyağı parasını kaybetü. — Arandı, tarandı, bulamadı.. Bu beşlaci kaybo-» dişi — idi.. — Artık banımteyzeden ok* ka ile dayak ye mek vardı.. — Dü- şündü, taşındı, ni hayet bir kurnaz- hk buldu.. Eve geldi. kapır yı çaldı.. Hanızr teyze kapıyı açar açmmaz Aflacan göz lerini oğuyturarak, burnunu — çekerek ağlamıya başladı : — Hi, hif.. An- nociğim. — Zoytia- N yağ şişesi ellimden kaydı, düştü.. Ki- Zeytinyağ- lar da hep sokağa döküldü.. Hanımteyze bir donbire kolunu w zatarak onu ense- sinden yakaladı ! Seni seni.. Bir de yalan hinzir söylersin haf Ayol zaytinyağı şişesin! burada — unutmuş L Bütün- bir. kış yok oldu, Dünyaya pek tok oldu, Gülmediği çok oldu, Ay doğmuştu dün gece.. * Yatarken uykunuza, Girince koynunuza, Sarılır. boynunuza, Ay doğmuştu dün Taşımak Adeti Değilmiş ! Birgün Hasan B., Hanımtey- ze ve Afacan bir miras meselesi için palas pandıras İzmire git- mişlerdi.. İzmirde bir kaç gün kaldılar.. Hasan B. işlerini gördü, 40 da bir bissesini aldı. Miras epice olduğu için kendisine ok- kalı bir para düşmüştü... Bunun şerefine birgün Afa- çanı ve Hanımteyzeyi alaralı İzmiri baştan aşağıya kadar ger- dirdi.;. Bizim İzmir muhabiri her üçünü de iyice tanıdığı için on- lara yoldaşlık — etti. gezdirdi, tozdurdu. Akşam yorgün arğın - otele geldikleri zaman kapıcı ellerine bir telgraf sıkıştırmıştı. Hasan B. | telgrafı açınca şu cümle ile kar- şılaştı: “Alacaklılar evi sardılar,, Ça- buk geliniz.,, | | İmza: Hala hanım Hasan Bey derbal emir verdi: — Haydi, eşyaları çabuk top- layın.. Vapur yarım saata kadar hareket ediyor.. Bir solukta bavulları doldur- dular.. Hasan -Beyle — birlikte paldır. küldür — aşağıya İndiler.. | Hasan Bey otelin borcunu ödedi Ve etrafama bakınarak sordu: — Tamam mı? Ötel müstahdimlerinden - biri | atıldı: — Kapıcıyı unuttunuz?. Afacan elini sallayarak mırık | dandı: — Kapıcı taşımak adetimiz değildir! dedi..