19 Mart 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

19 Mart 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Her hakkı mahfuzdur. — Tefrika No. 97 İTTİHAT ve TERAKKİ Nasıl doğdu?.. Nasıl Yaşadı?.. Nasıl Öldü?.. Akrabasını İpe Çekmek, Kurşuna Dizmekle Ba da ankarip — görülece- a ktir. Halen, — vakayil — elimeye l kapı açmak muvafıkı — devlet ve millet değilse, sabıkan be- yan olunan eşhası müfsidenin def'i ve zati şahanenin mevkil şeref ve fahrini tamamile muha- fazayı bugün pek müthiş olan cemiyet tamamile deruhte ve temin eylemek şartile Meclisi Meb'usanın derhal küşadını talep eder; olmadığı balde vebal, ulül- emre aittir. * Bu beyanname İstanbulda, Yıldız. sarayında ağır bir darbe tesirini yaptığı gibi Selânikte bur lunan tahkik heyetini de kıvran- dırmıya başlamıştı. M Zaten Niyazi Beyin dağa çık- ması bavadisile heyecan içinde kalan Tahkik Heyeti Reisi Mahir Paşa, Müfettişi Umumi Hilmi Paşa vasıtasile bu beyannameye de muttali olur olmaz; derhal telgrafhaneye gitmiş: (Bu vaziyet karşısında, bura- da tahkikata imkân olmadığın- dan, derhal İstanbula aldırılma- mızı istirham ederiz. ) Diye, Abdülhamidin busus! şifre — kâtibi Esat Beye bir şifreli telgraf vermişti. — Fakat, sabırsızlıkla beklenen cevap ge- miyor, heyet azaları, endişeli sa- atler geçiriyordu. Bu esnada, Yıldız. sarayında kimsenin kimseye bakacak bali yoktu. İş, bu vaziyete gelmişken bile, yine mefsadet ve jurnalcılık işliyor, mes'uliyet şunun bunun omuzlarına — yükletilmek İstenili- yordu. Abdülhamide verilen jurs nalların mühim bir kısmı, seras- ker Ali Rıza paşa aleyhinde idi, Bu jurnallârın meali de şu suret- lerle hülâsa edilebilirdi : (Makamı saltanatlarına, sahte bir sadakatle merbut olan seras- ker Rıza Paşa kulları, ikinci ve Gçüncü orduları mektepli ve mü- nevver fikirli zabitan ile doldur- muş, bu suretle nefsi şahanelerine karşı yapılacak — suikastin esasını kurmuştur... ) (- .. Erkânıharplerin vazifeleri büsbütün ayrı olduğu halde, se- rasker Rıza paşa bunları tabur ve alay kumandanlıklarına tayin etmiş, bu suretla orduda teced- düt ve inkilâp - fikirleri husule gelirmiştir... ) Uo Serasker Riza paşa an kastin Rumelide yedi buçuk fırka- nın içtima ve ittihadına meydan wermiştir...) Ciddi hiçbir mana ve maksat Dördüncü Oordu rine Rumelideki — Inkılâp muavini de vardı. O da yaveri — sfatile mabeyne — usulen t ğını Ü Hazreti Hüsey hatta.. kendisini (İzele fatihi SON POSTA Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk garetesi Jetanbul . Eeki Zaptt ıdı'e' Çatalçeşme sokağı n 'Telefont İstanbul * 20203 Posta kutusut İstanbul - 741 Wade etmiyen bu jurnallar, Ab- TTelgratı lstanbul SONPOSTA dülhamidi lıeyeclıdıı;ı heyecana AB O_NE FİATİ . Bir * i Şöyülüevk... Bir. Ütt BRRE eee Nİ ECNEBİ we üçüncü ordudaki mektepli za- bitanın adedi hakkında Serasker Rıza Paşadan cetveller ve dek- terler isterken, diğer taraftan da artık Resnede ilk alevleri par- hyan bu ihtilâl Aateşini, hangi sadık bendesine — söndürteceğini düşünüyordu... Bereket versin, Selânikte bulanan Müşir İbrahim Paşa bunu Abdülhamide derhal hatırlatlı. Senelerdenberi — müşir «lduğu balde fırka kumandanlık- 1400 Kr. 1 Sene —27C0Kr —— Gelen evrak geri verilmez İlâalardan — mes'uliyot alınmas cevap İçin mektupl ara (6) kuruşluk Gul İavesi lazımdır. Adres değiştirilmesi (20) kuruştar. Gazetemlade çıkan resim ve yazılarıa bütün hakları mahfür ve güszetemize alttir. öhret Kazanmıştı Ordusunu şiddetli bir rsapturapt altında bulundurmuş, meşgul olmasına kat'iyyen meydan verm. larında istihdam edilen ve hal- buki üçüncü ordu müşiriyetine hasret çeken Arnavut İbrahim Paşa, on beş gün evvel, ordu müşiri Hayri Paşanın vefatı Üze- nihayet muradına ermiş.. fikirlerini boğmak için bir misli fazla maaş ve hesaps:z bir hafiye tahsisatile ordu müşiri olarak Selâniğe ge- mişti. Refakatinde kıymetli bir mabk- yetine aldığı, oğlu kolağası Nu- rettin Bey (1) di. İbrahim Paşa, Resnede Niyazi Beyin dağa çık- ihbar ederken, iki tavsiyede bulunmuş- tu. Bunlardan biri, Metroviçede "in gömleği İle kılıçımı taşıdığı için, İstiklâl harbinde kendisine verilen her vazifeyi büyük bir Muvaffakiyetle İfa ettiğini zanne- unvanile yadeyieyon ma'lut Nurettin Pp Müşiri, Zeki Paşa zabitama siyasl işlerle emişti fırka kumandanı olan — birinci ferik Arnavut Şemsi Paşanın bu isyanı bastırmıya memur — edil- mesi.. Diğeri de Şemsi Faşanın hâdise mahalline yetişinceye ka- dar, Manastırda bulunan Nazmi Paşanın kâfi derecede bir. kuw- vetle derhal asileri takibe müba- şeret eylemesi.. Bilhassa bu ga ilenin def'i için ordu müşüriye- tine getirilen İbrahim Paşanın bizzal isyan Mahalline kadar gitmemesi İse, nazarı dikkati celbeden ayrı bir keyfiyatti. Bu tavsiyelerin ikisi de, Ab- dülhamidin işine gelmişti. Şemsi Paşa, alaydan yetişme, cahil bir askerdi. Fakat hünkârın şahsına karşı olan sadakatini defantla ispat etmiş ve bu sayede birinci feriklik gibi askerliğin en yüksek bir rütbesini ele geçirmişti. Eş- kıya takibinde ve Çete harbinde ) | bilhassa mabareti vardı. Fevkalâde cesur ve cüretkârdı. Devlet aley- bine vuku *en küçük bir harekette, zalim — ve insafsızdı. Muhtelif zamanlarda Arnavutlu- ğun şurasında burasında zubur eden mevzil kıyamlar da, en yas kın akrabasını bile ipe çekmek ve kurşuna ekle — şöbhret kazanmışlı. Abdülhamit, tamamen şahsına merbut olan bu sadık bendesini dalma Arnavutlukta bulunduruyor, bir zamanlar Ar» navutlukta müşir Derviş paşa- ya gördürdüğü işleri, bu rzatın vefatı Üzerine Şemsettin paşaya gördürüyordu... Nazmi — paşaya gelince: daha beş gün evvel alay müftüsü Mustafa Ffendinin teş- vikile İstanbula gelmiş, Rumeli ahvalile cemiyetin amali hakkın- da bildiklerini söylemiş ve bu hizmetine mükâfat olarak livalığa terfi ettirilerek tekrar manastra gönderilmişti. ÇArkamı var) İygittere — Fükümeti tarafından Gagl Hz. ne bediye ediler eserin teretnst CANAKKALE ee Hi çi İngilizlerin Yazan: Ceneral Oglander Çanakkale Mağlübiyetinin Sebebi Hiç şüphe yok ki, Boğazları zorlayıp türkleri ortadan kaldır- mak, Ruslara muavenet etmek ve bu suretle balkan — devletlerini itilâf devletleri Tehine muhare- beye iştirak ettirmek maksadile tertip edilen Çanakkale seferi barbınmuminin sevkulceyş noktai nazarından, en mükemmel plâm larından — biri . idi. 1915 te bu plânı kuvwvaden file çıkarmak ta kabildi. Fakat birçok esbap bu seferin muvaffak — olmamasında amil oldu, Bunların başlıcası ise İngiliz ordusunun bu sefere ta- mamen — hanırlıksız. bir. halde atılmış olması idi. İngilizlerin kaybetmiş olduğu fırsatlar Türklerin de nazarı dikkatini celbetmiş, hatta seferin tarihçesini haz rlıyan Türk taribi harp şubesi bu baptaki mütalua- sını açıkça yazmıştır.. Bunda, boğazları zorlamak için İngiliz- lerin denizden veya karadan olmak Üzere iki çareye tevessül edebilecekleri zikredildikten son- ra şöyle denilmektedir: “Deniz- den yapılan hücumun yalnız bir defaya inhisar etmesi cayi dik- kattır. Ufak tefek zayiat vermek- ten kaçınmakla büyük gayeler istihsal etmek kabil — değildir. İngilizler, —teşebbüslerini — daha sıkı ve tekrar tekrar yapmış olsalardı belki de yalnız denizden yaptıkları bücumla boğazları zor- layabilirlerdi. İkinci şık, — yani karadan hücum, hiç şüphe yok ki daha muvafık ve daha mam- tıkt idi. Fakat bu taarruz İngi- lizlerin yaptığı gibi küçük bir kuvvetle başlanıp peyderpey tak- viye edilecek değildi.. Çanakkale seleri esnasında Gelibolu yarımadasına gönderilen efradın miktarı da, İngilterenin böyle bir sefere hazırlıksız olarak girmiş olmasından dolayı maruz kaldığı felâketin derecesini gös- terir. 1915 senesi martında, bo- ğazları zorlamak bususunda do- nanmaya yardım etmek Üzere alelacele Çanakkaleye gönderilen Jeneral Hamilton'un — emrindeki kuvvetler 75000 kişiden ibaretti. Karaya çıktığı dakikada elinde faz'a olarak bir tek fırka bulun- muş olsaydı belki de daha bida- yette muvaffak olurdu. Halbaki başlangıçta yapılan bu hatayı tamir etmek için bilâhare Çanak- kaleya gönderilen efradın miktarı yarım milyonu aşmıştı. Bunlardan 43 bin zabit ve nefer telef ol muş, esir edilmiş, kaybolmuş ve- yahut bastalıktan veya aldıkları yaralar yüzünden ölmüştü. Hasta- lar ve yaralılar da dabil olmak üzere İngilizlerin Çanakkaledeki zayiatlerinin mecmuu 205 bin ki- 'e iğ olmuştu. ği F:.:dını uı'ıyhlı ise 47 bin kişiyi tecavüz ediyordu. Her nekadar İngilizler, ka- raya çıktıktan itibaren talilerinin maküs gittiğini iddia ediyorlarsa da bu doğru değildir. Tali ber iki tarafa da ayni — derecede güldü veya —somurttu. Gerek nisanda, gerek ağustosta İngiliz- ler karaya çıkarken, ve gerek seferin sonunda yarım adayı tah- liye ederlerken havanın nekadar müsait olduğunu inkâr etmek kabil değildir. Fakat , ne de olsa gerek barpte, gerek sulh zama- müda bir İşte muvaffak olama- mak, taliden ziyade başka başka sebepler yüzündendir. Tali ekse- riya tamamile hazırlıklı olanlara yardım eder. Her nekadar en iyl düşünülmüş plânların tatbikinde bile umulmadık müşkülâta tesar düf edilirse de, hiç şüphe yok ki bu müşkülâtı iktihama en çok lılıudıklı olan plân — muvaffak olur. İngilizlerin Çanakkaledeki mağlübiyetlerinin esbabını araş tırırken — bunların asıl —mühim olanlarını unutmamak lâzımdır. Bunların başlıcası da Türklerin harpteki emsalsir meziyeti aske- riyeleri ve Mustafa Kemalin par lak kumandasıdır. Çenakkale se- ferinin bidayetinde İn; iliz'er Türk- lerin kuvvet ve kudretini yanlış takdir etmişlerdi. Bilhassa Surye- de cereyan eden birkaç vak'adan sonra Türklerin İngilizlere karşı istekle harbetmiyecekleri zanmı bâsıl olmuştu. Halbuki bundan daha yanlış bir zehap olamazdı. Çanakkalede harbedea Türk ar kerinin bir tek gayesi varde yur- dunu düşman istilasına karşı mü- dafaa etmek! ve bu müdafaayı okadar cesurane, okadar asilâne bir surette yaptıki, karşısındaki düşmanlarının bile derin hörme- tini kazandı. Yalnız bir cihetten Türkler İstilâ —ordularına faiktılar, o da Türk askerlerinin kısm:azamının ber türlü müşkülâtla karşılaşmı- ya alışkın, kanaatkâr, — sabırlı lndîıdd“ ahalisinden bulunman Bütün diğer cihetlerdenise Türk- ler daha talisiz bir vaziyette idiler. Top cephaneleri, kemiyet ve key- fiyet itibarile müstevlilerinkinden çok aşağı idi. Levazımı harbiye ve tecbizata gelince, büsbütün fa- kirdiler. Leyman Fon Sanders'in batıratında dediği gibi: İstilâ orduları dünyanın bütün menabi- ine ma'ik oldukları halde Türk- ler, siperlerini kazmak için elzem olan bazı alât ve edevatı bile İngilizlerden zaptetmek mecburi- yetinde idiler. Kum torbası yok- tu. İstanbuldan arasıra gönderi- lenleri ise, Türk askerleri gön- leklerini yamamak için kullanır- lardı. Türkler ancak — büyük metanetleri sayesinde bu kadar müşkülâta karşı göğüs germeye muvaffak olabildiler. O zaman bir piyade fırkasına kumanda etmekte olan bugünkü Türk devleti reisi, o “İstikbalin adamı, Mustafa Kemalin kw manda — hususunda — gösterdiği müstesna — dehayı hürmet ve takdirle —itiraf etmek lâzımdır. 25 nisanda ilk karaya çıkıldığı zaman Anzac kolordusunun he- deflerine — varamaması Mustafa Kemalin bir saniye zarfında ve- ziyeti kavraması — yüzündendi. 9 uncu kolordunun uzun müddet hazırlanan taarruzunu — kıran ve ba kolorduyu mağ'üp eden Mur tafa Kemaldi. Bundan yirmi dört saat sonra bizzat idare ettiği bir istikşafı müteakip yaptığı muka- bil bir taarruzla İngilizleri Conk bayırından püskürten ve Sar- bayır sırtlarını ve binmetice bo- ğgazları — kurtaran yine Mustala Kemaldi. SON

Bu sayıdan diğer sayfalar: