SÖON POSTA , Mart 3 -— —— k On Yedi Sene Süren Ç 'Hâ—âraman 'blı'- Türküh ıhaceralâü Hazin Bir Macera E( I Z I L K I I- ı c I- I A S LA N | Beklenmiyen Bir Tesadüf Bir Genç Kızı E Yazan; Ömer Rıza ——#| — Anne Ve Babasına Kavuşturdu e & İmparatoriçe Çok Nefisti Nasıl, Rüyana Giren Kadını Tanıdın Mı ? Dedi, Hayır! Dedim Dünkü Kısmın Hülâsası Gece, Bosfora hükim bir taraçada dürüyorum. Kalkanımı ây işığına tuttam ve kalkanındakl akse lak- tım. Orta yaşlı bir adam olmuşum, Bizans İmperatoriçesinin muhafız kuvvetlerine kumanda ediyorum. Zathlarım mühteşemdi. Gönçliğ <e ait iki hatıra taşıyorum: Zümrüdü bir gerdanlık ve bir kızıl kılıç, Üz yardamü, aüt niseni ve Çiçok Hanımı düşünerek dalmişim. Bir- dentire — karşımda — Tmperatoriçe İren'i gördüm. Ogüsta dadim - ve impor torlçeyi solâmladım. İmpe ra'orlçe uyuyamamıştı. Devlet İp- lerile yorulan — kafasıniı — dinlendir- mek İstiyorda. Bava İltifat ediyor vo benimle konuşuyordu. Momle- kotimden ayrıl p buraya nasıl gal- diğini sordu. Bir kadın yüzündan buralara geldiğin! söyledim. İa- peratoriçe sevgilimin gösel olup olmadığını sordu. Güzeldi, dedim. «Bon mi dahı gözellm, yoksa 80 Bin eski sevgilin mi?», «Ççek Sizden daha güzeldi, Ögüstar de- dm. Bu cevap, İmperaroriçoyl deh- yetlf auretto kızdırdı. İinperatoriçe, Çiçeok seai başından atmış, onu bırak ta Bizansta<i metreslorini anlat! Dedi. Üyle bir geyim yok. Büt kardeşim tekin bir kadıa yü- zündes kurban g'ttiği iİçin kadın- karla alış verişi kestim! dedim. —Kumandan Aslan! Seni yoksa bügünlerde teşekkül eden çizli rahipler cemiyetinden misin? Bunlar öyle adamlarmış ki kadın yüzü gördüler mi, hiç olmazsa beş on dakika gözlerini yere diker, o kadının hayalini gözlerinden si- lerlermiş! — Böyle bir şeyden haberim yok, »Ogüsta... — Hiristiyan mısın? Aslan! — Hayır, Ogüsta... — Putlara mı tap:yorsun?, — Eskiden yurdumuza bir put getirmişler. Günün birinde onun kafasını kılıcımla biçmiştim.. — O halde nesin? — Muhafaza kıtalarınızm ku- mandan yım. Düşünen bir adamım, Az buçuk şairim. Saz da çalarım. Fakut kadından korkmuş, yılmış bir İnsanım! — Şüirlerini Rumca mı yaz- yorsun? — Hayır, Türkçel, — Bir pot daha kırdın!. — Neden? — Anlaşılan bana da şiir yaz- manı istememden korktun. Her ne ise, sana soruyorum, Kadın- dan nodiye yıldn? Ne diye onunla münasebeti kestin? Rahip olmıyan bir erkek için bundan daha gayrı tabil bir şey olmaz, Acaba hâlâ o Çiçeği mi seviyor- sun?! Fâlâ onunla birleşmeyi mi umuyorsua? — Onu sevsem ve istesem alırd im.. İ — Oha'de mutlaka başka bir kadın var.. şu şöğsündeki gerdanlık nedir? Onu hep tak- tığını görüyorum., Bu gerdanlık © Çiçek Hanımın mı? — Hayır Ogilstal Ç'ıçek. bu | gerdanlığı bir aralık alın ş, sonra geri vermişü. Çünkü ona ugur İmparatoriçe Oğüsta suzluk getirmişti. Bunu takan her kadın da mutlaka bir Felâkete uğrar. — Bu gerdanlığı bana verl — Verememl Ogüsta. — Bedelini veririm. — Bunun kadınlara uğursuz- lük gelirdiğini arzeltim. — Kumandan Aslan! Beni kızdırıyorsun. No diye istediğim bir şeyi çıkarıp vermiyorsun? — Oğüsta ben bunu eski bir merzardan çıkardım! — Olabilir, çünki bu İş Mısır işidir.. — Bendenitz bu gerdanlığı mezardan çıkardıktan sonra bir rüya gördüm. Meğer bu gerdan- Lk, daha büyük bir gerdanlığın yarsı. imiş. Rüyamda —bunun diğer yarısını takan kadınla kar- gılaştım, bu kadın: beni aral dedi. Ozaman bu zaman bu kadını arıyorum. — Bulamadım. —Rüyada görmek istedim. Göremedim, — Bon sana demedim mi? İşin içinde başka bir kadın varl. — Ogüsta berim aradığım kadın belki bin yıl evvel yaşamış! Belki de bugün yeniden dünyaya gelmiştir. Belki de bin yıl sonra | gelecek. Zati haşmetiniz bu ger- danlığın Misir işi olduğunu söy- lediniz.. O halde yerime başka | bir kumandan tayin buyurımmanızı istirham ederim! — Neden? — Mısra gideceğim.. — Kumandan Aslan! Müsa- ademi almadan bir ad arsa 1 ayaklarını kıranm. Seni zind. , larda çürülürüm. Anladın mı? — Ferman Ogüstal İmparatoriçepia biddeti biraz yalışmıştı:. A TU TF — Kumandan Aslan! — EFendimiz... — Sen biraz aklımı oynatmışa benziyorsun. Fakat ben senin gibi çılgınlardan boşlanırım. Çün- kü etrafımdaki Çanak yalayıcı dalkavukların hepsinden bıktım. Bütün bu Bizansta, senin gibi, bana sözün değrusunu söyliyecek bir tek adam yok! Sen bana şu gerdanlığı ver. Sana yarın iade ederim. Onu bir. lamba işığı altında muayene yim, — Onu takmıyacağımıza söz verir misiniz? Ogüsta, — Tabil Senin küflü zırhla- rına sürünen © gerdanlığı ben âıl_ı':ık göğsüme değdirir miyim, ç: Ben de gerdanlığı çözdüm ve verdim. İren keştüu, boynundaki azun iİnci -gerdanlığı çözüp başr ma alb, sonra benim verdiğim gerdanlığı takarak Öüüme geldi ve sordur (Arkası var Adana, 2 (Husust) — Umuml harbin ikinci senesi, yani on yedi yıl evvel bakkal Celil çavuş aile- sinin birl beş, biri dört yaşında Zeynep ve Hadice isimli iki kız çocuğu birdenbire kaybolmuşlar, senelerce arandıkları halde bu- lunamamışlardı. — Badbabt ana ve baba elem ve mihnet içinde göz yaşlarını döke döke nihayet bu folâketin acılıklarım — yavaş yavaş unutmuşlardı. Geçenlerde Adana zenginle- rinden Gani zade Osman Beyin nilesi mühimce bir ameliyat için İstanbula gitmiş, ve büyük bir hastaneye — yatmıştır. — Hastanın baş ucundaki genç basta bakıcı hemşire hastanın nazarı dikkatini celbetmiştir. Bu kızcağız gözleri zaman zaman uzaklara dalıyor, bazan kirpiklerine toplanan iki damla yaş, onun derin bir ıstırap yaşadığını gösleriyormuş. Yine birgün hastasile başbaşa kalan hemşire bastasına hayalını anlat- mak ve içindeki acılarını döke- bilmek için bir vesile hazırlamış, geniş bir nefesle içini çekerek, — Ah... Adanal demiştir. Hemşirenin bu içten gelen tehassürü Adanalı haştanın büs- bütün nazarı dikkatini celbetmiş ve onu söyletmiştir.. Kızcağır: Öz anamı, babamı hatırlıyamam, Fakat evimiz hamama yakın bir yerde idi. Aklımız ermiye biraz başlamıştı ki beni ve ablam büyütenlerin öz anamız ve baba- mız olmadıklarını öğrendim, de- miştir, Kucağızın anlattıklarına göre iki kardeşi büyütenler ölmüşler, fakat ölmeden evvel ablasını gelin etmi;lermiş. Evvelâ onun yanma iltica etmiş. Daha sonra hastabakıcı mektebine girerek hemşire olmuş. Onları büyütenler kendilerini Adanada bulduklarını söylerlermiş. Küçük Hatice ile Zeynebin kaybolma hâdiselerini hatırlıyan Adanalı basta onu teselliye baş- lamış ve Adanadaki ebeveyni ile muhabere temin ederek bed. baht ana ile babayı hasretlerine kavuşturmuştur. Hastabakıcı hemşire Adanaya bareket etmek Üzere babasından yol parası istemiştir. DAVET Kadıköy Havagazi Şirketi Süreyya Paşa sinemasının müsamere salonunda havagarzile yemek pişirme ders'eri ihdas etmiştir. Dersler ayda iki defa verilir. ve meccanidir. En nefis ve mütenevvi yemeklerin pişirme tarzını öğrelmek için Kadıköy Havagazi Şirketi muhterem Hanımefendileri bu derslera devama hürmetle davet eder. lik ders 6 Mart 1933 Pazartesi günü saat Uçte ve gelecek dersler her on beş günde bir Pazartesi günleri verilecektir. ——MMMMMM———TL—MELEME————————.——-5: Gündüz 15,30 — btontul Befediyesi ı " ;.;';'f: Şehir Tiyatvosu İğ Herbi ei OÇ G Biihani HİLE ve ((| | ranNENBERG SEVGİ : Teretime edea OPERA Sinemasında Sabri Bey || < UMUMA Bugün MELEK ve ELHAMRA sinemalarında büyük bir şaheser sizi bekliyor! BİR GECENİN ŞARKISI Mümessili; ÇOŞKUN BELDE filmini yaratan meşhur tenor JAN KİEPURA Fransızca sözlü ve İtalyanca şarkılı Bugün Elhamra'da saat 10.45, Melek'te saat 11 de tenzilâtlı matine vardır. « sinemalarında 1_ Caddelerden geçenler haE;tle durdular! Çünkü hem ALEMDAR hem Kadıköy HALE kahkahaları caddeleri tuttu! KARIM BENİ ALDATIRSA! Gençler dikkat ediniz! Cuma günü.ya'nız 12 matinesinde talebeye tenzilât yapılacaktır. Diğer mati- neler ve suvarelerde tenzilât yoktur. Hususi davetiyeler kabul edilmiyecektir. v aanmm ea vera Ş aa ee aa amaReraaan Türkün sinemada yarattığı şaheseri devam ediyor. ALEMDAR Cuma Matineler: 12-2-4-6 gece 8,15 - 10 Kadıköy HALE » Her matine sonunda #alon hqılvlıfıkhı. binlerce halkın coşkun alkış ve ae © 12-2-4-6 gece 8,15-10