AH MET REİS Yazan: Piyer Melon MarkizHizmetten Memnundu Artık Şimdi Onlar Yeni Mahpeslerine İyice Alışmışlardı Esir edilmelerile be raber İçine Otkıldkları dar mahpesten kurtulmak, kadınlar için hürriyete kavuşmak derece- sinde sevineli oldu. Güverteye ayak bastıkları zaman havanın serinliğinden adeta başları döndü, sarhoş gibi oldular. Ay ışığı altında Cezairin kademeli beyaz binaları krşılarında duruyor, bin lerce gemi direğinin arasindan süzülerek siyah suya akseden par- lak yıldızların pırıltıları ise göz kamaştıran titreşmeler hâsıl edi- yordu. Fakat Bu manzarayı uzun boylu seyretmiye, vakıt müsait değildi. Sessiz zencilerin hareke- tine uymak mecburiyeti vardı. Böylece ve gözlerini açıp kapa- yıncaya kadar bir çift katır ko- gulmuş bir arabanın içine yerleş- tiler, eşyaları yanlarına konuldu ve kafile, sahil boyunu takip ederek Ahmet reisin ta tepedeki evinin yolunu tuttu. Orada, cidden hatırlı misafirlere mahsus huzır- landıkları anlaşılan odalara yerleş- tirildiler. Yorgunlukları ve sinirlerinin gerginliği o dereceyi bulmuşlu ki bütül merak ve endişele rine rağmen derin bir uykuya daldılar ve sabab çok geç gözlerini açabildiler. Fakat bu Uyanış, göz kamaştırıcı bir hâdi- se oldu. Çünkü kalyonun loş ve karanlık ambarından sonra evin ortasındaki kemerli büyük avlu, bahçedeki havuz ve hav zun tatlı bir zemzeme ile dur madan fışkıran berrak suları ve nihayet etrafa altın ışıklar saçan güneşin beyazlığı hakika- ten ruhlarına ferah verdi. Hiz- metlerine genç (esirler tahsis edilmişti. En ufak arzularını bile hallerinden seziyor ve yerine getiriyorlardı. Hizmetçilerin ibti- yaçları anlamak kabiliyeti oka- dar fazla idi ki Markiz di Kar tro kendi emrinde bile bu dere mükemmeliyelle kendisine hir- met edilmediğini itiraf etmiye mecbur oldu. Buna mukabil kandilerile be- raber getirilen hizmetçi kadınlar birer birer esrarengiz bir sürette ortadan kayboluyorlardı. Bunlar, mevcudiyeti her tarafta bissolunan evin badım ağası tarafından birer suretle davet ediliyor ve bir de- ba görünmeyorlardı. Aynı zaman- da evin içinde başka kadınlar da bulunmak gerekti, Bunların kendi Üzerlerinde toplanan meraklarını duvarlarıu arkasından bissetmekle beraber biç bir şey görmeyorlar- dı. Fakat, bazen avlunun ortasına çıkarak güneş banyosu aldıkları zaman kulaklarına kadar gelen bafif gülüşmeler ve kumaş temas- larından hasıl olma bışırtılar, bir takım görünmez gözlerin kendi lerine baktı.larını anlatiyorlardı Şayanı hayret olan şey şuy- bu bakışların kendilerine nereden tevcih edildiğini bir türlü © anlayamayorlardı. — Zira, duvarlarda — tek pencere bile yoktu. Günler bu suretle ve tabammül edilemiyecek kadar y- geçiyorlardı. Şimdi onlar artık yeni mah- beslerine alışmışlardı. Sabah tu- valetlerini yapar yapmaz en ufak J bir rüzgârın bile kımıldatmadığı geniş (o palmiyelerin ogölgelerine oturur, güneş yükselip te ortalık kızışmıya başladığı zaman gök zun ve birbirleia benzeri olarak i 18 Şubat Cumartesi İstanbul — (1900 metre ) 18 Saz (Müşorret H.), 18.45 Orkestra, 19,90 Prunsızet ders (Müptedilere mahsus), 20 karagöz (Hazim B. tarafından, 10.80 Hafız Abmet B., 21.90 Orkestra ajanı ve borsa huberi, sant ayarı, Ankara — (1538 metre ) 12,90 Orkestra; 18 orkostra, 19 Ajans babor- leri, 19.15 Ferabuak faslı, Varşova — (411 metre) 1815 plâk, 19 kahve konseri, 2105, operet musik'si, 22,10 piyano ile Cbopin'in eserlerinden konser, 24 cazbaat, Peşte — (550 metre) 18.05 opera takım tarafından eperetlerden mürek- ken konser, 19,50 Telefon memurları” nm tagannili &onseri, 21,05 tiyatro mütoakibon Sigan Omusikisi, 24,50 dans musikisi Münih — (533 metre) 1806 kon- ser, 19,50 tagann!, müsahabe, 21 Gil bert'in eserlerinden 2 perdelik «Mika do» öperati, 21,50 Stutgrat'tan göce musikisi, Viyana — (617 metre) 18,50 Şarka ait Avrupa musikisi, (Opera parçaları), 20,35 tagannl (piyano ile), 21,05 «Trlo» isimli temsil, 24,90 caz (eaganaili) Milâao - Torino - Florensa 18,15 dans musikisi, 20 plâk, 20,40 yeni musiki, 2i plâk 21,00 kabare, 29 caz. Prağ — (457 metre) 17.15 konser, 18,55 plâk; 19,35 mesikili Almanca neşriyat, 20.20 bando muzika, 21,25 gramofon © plAğı İle seyahat hatırıları, 23,20 hafif musiki. Bükreş — (894 metre) 18,05 ka rışık musiki, 19,90 devamı, gramofon, 21,05 radyo Örkeştresi 21,59 piyano konseri 22,20 radyo orkestrası. aaa aaa gelikli kemerlerin arasına geçer ve yemekleri, süslü siniler ile önlerine getirilirdi. Ak$amın bir- denbire basan karanlığı ile bir- likte etrafa yayılan serinlik on ları odalarına o uzaklaştırır ve geçen bir günden sonra bir yenisi beklenmiye başlardı. (Aza var ) Yeni Neşriyat: Turgut Rels Türk denizcilik tarihinde Turgut Reis ile Barbaros Hayrettin Paşala- nn isimleri en birinel safta gelir, Kanuni devrinin perlak zaferlerini, şaalı korsanlarını temin eden üme- tanın en başında karaman Turgut vardır. Turgut İzmir vilâyetinin bir kö- yünde doğmuş bir türk evlâdı idi. Azmi, cesareti, zekâsı, ve vatın sevdası İle devrinin en büyük adamı oldu. Yarım asırdan fazla bir müddet Akdenizi hâkimiyeti altında lere, Venediklilere, , Malta'ılara bu denizde dolaşmağı haram elti, Cezair, Tunus ve Trablusgarbın Os- manlı hâkimiyeti altına girmesinde en büyük bir âmil oldu. Eski bir babriyeli olan Ali Riza Seyfi Bey birçok tetebbü ve tetkik neticesi Olarak bu büyük korsa in bayatım bir kitap halinde meşret- miştir. Kıymetli - vesikalar, taribi resimleri ib iva eden bu değerli eter bühasıa tavsiyeye lâyıktır. Resimi Ay Matbaası Türk Limitet Şirketi tarafından tabolunmuştur. Almancadan Türkçeye — Küçük eeplüyatidir. Pahah Yüyatler yerine bilhasıa talebe İçin ucuz olmak üzere Yapılmıştır, Gözel bir Gilt içinde İkâbl kütüphanesi tarafından neşredilmiştir. Fiati 50 kuruştur. Müsllifi Mehmet Ali Beydir. TAKVIM |! Gün CUMARTESİ Kasim 8 18 ŞUBAT 6933 gu, — Arabi 3 2 > Şava ( Sİ ğe Vakit | Ezan vasat | — Güneş | 1 10/8 M Öğle | & 45112 28 İ Yam (ai icime | 4 89 | 15 Z8İ laomak | 14 39 1915 54 Milli letinden: Müdafaa Vekâ- I — 931 ve 932 senelerinde mazeretlerine binâen vaktinde mü- racaat ederek ikramiyelerini alamıyan malüllerle şehit ve yetimlerinin istihkaklarına ait bordroları Maliye Vekâletine ve cetvelleri de Askerlik şubelerine gönderilmiştir. Buna öre eshabı istihkakın Askerlik şubelerine müracaat etmeleri, bu tevziattan sora müracaat edeceklerin paraları 933 tevzlatında verileceğinden beyhude yere M. M. vekâletine müracaat edilmemesi, 933 senesinde vaktinde müracaat etmemiş olanlar için ayrıca bir tevzi yapılamıyacağından malöllerle şehit yetim- lerinin behemehal 1 Nisan 933 tarihine kadar şubelerine müracaatla kayıtlarını yaptırmaları, bu tarihe kadar kayıtla- rını yaptırmıyanların müracaatlarının bilâhare kabul edil miyeceği ilân olunur. Tayyare Cemiyeti Mübayaat Ko- misyonundan: Şartnamesi veçhile 202 top kuşe kilğıdı satın alınacağından taliplerin 20-2-933 pazartesi komisyonuna müracaatları. günü smat 15 te mübayaat vayy a, 9 Deniz Kızı Eftalya Hayatı, Şöhreti, Maceraları Hatıraları toplıyan: N... İçtikçe Çalıyor Ve Oku- yor, Okudukça İçiyorduk 7 929 Senesinin Başlarında İdi... —7- Sazlar içinde en sevdiğim keman onun elinde dertleri, hatıraları, sevinçleri, türlü türlü biribirine zit duyguları canlam dıran adeta konuşan - gülen - ağlıyan en işleyici sesler çıka” rıyordu. Kemikli iri vöcudünün özerin- de mağrur duruşlu genç güzel yüzü, kalbe dalan derin bakışlı iri gözleri, görgülü insanlara has kibar, hoşa gidici hallerile ve san'atile Sadi diyebilirim ilk konuşuşta bende unutamıyacağım bir tesir bıraktı. Evet onu sevmiştim. O, İste- diğim şarkıları çalarken ben, gözlerim epeydir hasretle özle- diğim sakin hayatın hulyalarına dalgın ; düşünüyordum: — İşte aradığım erkek! Di- yordum. Elim elinde ayrılırken en tatlı gülüşlerimden birile gözleri- nin içine baktım: — Çok mersi Sadi Bey de- dim; sam'atinizin en yükseklerine çok yakınsınız tebrik ederim! Mütevazınne gülümsedi : — Çok fazla iltifat! Dedi, ve mahcup ilâve etti: — Eğer alay değilse teşek- kür ederim! — Eğer maniiniz yoksa ya- rından sonra akşam plâkları be- raber doldururuz! — Hiçbir maniim yok, «iz istedikten sonra iftihar ve teşek- kürle: Peki! — Mersil — Estağfurullah şimdilik müsaadenizle ! — Estağfurullah efendim. — Allaha ısmarladık! — Güle güle efendim! İşte bütün konuşmamız bu kadardı. O gitti Ben kararımı vermiştim. Pateye plâklara gece okuyacağımı haber verdim. Zira ses geceleri daha şeffaf olur. efendim, » Pate'nin makine (dairesinde idik. Orta yerde iyi hazırlanmış ufak bir içki sofrası kurulmuştu. Hayret etmiştim. Şirket mü- dürüne gülerek: — Âlem yamaya mı pilâğa okumaya mı geldik? dedim. — Bir az neş'elenirsiniz, da- ha keyifli ve istekli okursunuz diye düşündüm, hem de hançre- niz kızışmış olur! Fena fikir değildi. Birer, iki- şer tane attık. Bir tane okuduk. Birer daha yuvarladık, bir pilâk duha okuduk. Böyle ata okuya bir kaç pilâk sonra bizleri şirket müdürünün istediğinden &lâ bir neş'e sarmıştı. Bu neş'eye ken- dini oOkapıp koyveren Müdür Bey de sofradan demlenmeye başladı. Artık “Pate, nin makine dairesinde (zevkli keyifli sazlı sözlü, eşi az bulunur garip bir Alem başlamıştı. İçiyor içiyor, okuyor ve çal- yor, okuyup çaldıkça içiyorduk. Diyebilirim ki Pate iyl yapa" madığı © eserler hayatımda en istekle okuduklarımdır. Kolum biya'ya Sahibinin sesine ayni İs- tekle okuya bilsem emisim ki emsalsiz eserler yaratmış olurum. O neş'e içinde Sadi için bes- lediğim ümit ve emel kuvvel's canlandı. Patenin makine daire- sinde işler bitinceye kadar biz Sadi ile anlaşmıştık. O geceden sonra ben Eftalya Sadi oldum. * 929 senesi başlarında idi. Bir plâk O angajmanı (o münasebetile Sadi, kemençeci Aleko ve udi Yorgi Parise gitmiştik. O sırada, garip ve iyi bir tesadüf eseri olarak kendi işleri için orada bulunan Hafız Sadettin Beyle karşılaştık. Plâk işleri bittikten sonra arzu ve teklif üzerine Kade civarında Pöti jurnal salo- | nunda ömrümde ilk defa sahneye çıktım, bir konser verdik, Sans rım ki bu Pariste verilen ilk ala- turka konserdi. Koca memleketin bütün musiki sevenleri, en ki- bar balkı Pöti jurnal'ın geniş salonunu hıncahınç doldurmuştu. O arada Komedi Fransez'in kıymetli o artisti OM. Şambröy, operanın en tanınmış aktör ve aktrisleri meşhur sinema aktörü Rikardö Kortez ve daba birçok şimdi isimlerini hatırlıyamadığım isimleri herkese yabancı gelmiye- cek meşhur simalar vardı, kon- ser biter bitmez bötün bu zevat sabneye kadar geldiler hepimizin ayrı ayrı ellerimizi sıktılar, tebrik ettiler. Bu ilk konser beni sahneye ısındırdı. Pariste birçok konser ler daha verdik. Alatarka onları öyle sarmıştı ki doymuyor, bık- mıyorlardı. Konser (tekliflerinir ardı arkası gelmiyordu. ( O turnede diğer bazı mem leketlerde (konserler o verdikten sonra Mısıra geçtik, Mesrdaki konserlerimiz umulmadık bir rağ- betle karşılandı. Türkiyede ise, bu seyahat dünüşünde mütemadi teklif ve ısrarları kıramıyarak ilk defa sahneye çıktım. Şimdi size, Pariste, Kıbzısta, Aydında başi mıza gelmiş garip birkaç hatıramı anlatayım. ” Parise yeni gitmiştik. Orada, İstanbülda' yirmi sene yaşamış bir Musevi ailesi ile tanıştık. Bize çok büyük © misafirperverlikler göstermiş olan bu ailenin reisi bir gün bizi otelde buldu: — Sizden çok büyük bir ricam vârl Dedi. Gülüyordu. Sorduk: (Arkası var ) TASHİH — Geçen günkü yazıda Necati Bey yerine yanlış- lıkla Basri Bey yazılmıştır. Yine ismi geçen Anastas Es fendi kemani değil kemençeci- dir. Sazendelerden biri udi Misir. W İbrahim Beydir. Tashih ederiz. 3 5