HL Sayfa SON POSTA a Yt D1Ğ Museviler Ve Et Meselesiı —- Bugünün Meselelerinden — | Tanınmış Doktorların Günleri Nasıl Geçer ? l ( Baştarafı 1 inci sayfada ) kendisi hahamdır. Vazifesi de tavuk kasaplığı yapmak ve biz- zat kestiği tavukları kaşer etmek- tir. Yako Romi Efendi diyor kk — Muzsevilerin tavuklarım hep ben keserim, Museviler benim elimden geçmiyen tavuğu yemer- ler. Ba âdet bize Musa Pey- gamberden kaldı. Yako Efendi bunları anlatır- ken dükkândan İiçeriye bir Mw- sevi müşteri girdi ve bir tavuk istedi. Yako Efendi bize dönerek: — İşte, dedi, işiniz oldu. Şim- di size bir tavuk nas. kesilir, göstereceğim. Ve cebinden kısa saplı mus- tatil bir. bıçak çıkardı. Bıçağın Üstünde çizgi balinde kan pıhte ları vardı. F Haham efendi tarife başladı. — Musa Peygamberden - bize gelen böyle bir bıçaktır. Bunun boyu hayvanına göre değişir. Bu biçak tavuklar - içindir. Biz bu bıçağı şöyle muayene ederiz: İhtiyar haham başparmağının tarnağını bıçağın keskin tarafında boydan boya gezdirdi ve anlattı: — Bakınız, bıçakta tırtıl olür- sa tırnak takılır, o zaman anlarsınız ki bıçak körlenmiştir, bilemek Tâzımdır. Yako Efondi kafesli kümesçik- lerden siyah bir tavuk — seçti, kanatlarından tuttu, İyice uktı, sonra bayvanın koltuk - altlarımı üfledi : — İşte, dedi, burada yeşilli kırmızılı yaralar olursa hayvan hastadır. Biz böyle hayvanları kesmeyiz. Sonra tavuğun ayaklarımı kırar- casına sıktı, göğsünü yokladı, fri parmaklarını tayuğun etine soktu, boğazımı, kursağını ve şu- rasını burasını yokladıktan sonra anlatmıya başladı: — Eğer ki hayvanın bir yara- fında bir. kırıklık varsa, içinde hastalık ve bozukluk — olursa bu hayvan yenmez. Şimdi keseyim de görünüz. | Haham Yako Efendi tavuğun kanatlarını — kıskıvrak — avuçladı, başını da parmakları — arasında sıkıştırdı, sonra biçağını eline alarak hayvanın boynunda İnce bir çizgi açtı. Artık gırtlak dışarı fırlamış, İace bir kan sızmıya başlamıştı. Yako Efendi işini bitirmişti. Dükkânın bir köşesinde bakliyen iki çırak, hayvanı diri diri yolmıya başladılar. Tavukçağız çırpınıyor, ayaklarını geriyordu. Haham Efendi tekrar başladı: — Tamam, dedi, hayvanı kes- tikten sonra bıçağımıza yine bakarız. Eğer hayvan hasta ise bu biçak bize bu hastalığı gösterir ve o hayvan da yenmez. Mezbeha- daki haham da koyunları tıpkı sÖze ( Baştarafı 6 ıncı sayfada ) tanede, birçok miülesseselerde yüz binlerce lira sarfile vücude geti- rilmiş zengin kütüphanelar var- dır. Onlar ihtiyaçlarım oralarda tatmin edebilirler, Ve yalnız bir- kaç mecmua almakla iktifa eder- ler. Halbuki biz?1.. Rica ederim, hanği meslekta bu kadar zahmet, bu kadar kül- fet, bu kadar tehlike ve bu kadar ihtiyaç vardır. — Doktorların fazla kazan- | maları hakkın daki sözlere ne der- siniz? — Vallahi, bütün bu fedakâr- Iklara karşı edilen istifade haki- katen çok azdır. En fazla kaza- nan Ustatlarımızın bile kazançları hiçtir. Avrupada öyle — profesörler vardırki bir ameliyattan bizim yüz ameliyattan alamadığımız ka- dar para alırlar. Meselâ Ker isminde bir pro- fesör vardır. Bu zat safra kesesi ameliyatlarında, hasta iyi olduk- tan sonra s#ervetinin yüzde onunu alır. Bu süretle, yalnız bir ameli- yattan dört beş yüz bin lira ak dığı çok vakidir. Esasen, meselâ — Almanyada profesörler için, dahilt ve asabi tedavilerde Ücret için muayyen bir hudut yoktur. Hudut bütün hekin lere mab- sustur, o da tayin edilmiştir. Mua- yenehaneye döndüğümüz zaman size bir kitap « östereceğim. Ora- da bütün tedavi tarifeleri var- dır. Adetleri görünce bayret ede- PARA-J/ERVET KUMBARADAN DOGAR HULUS | diğer memleketlerde ceksiniz. Zira göreceksinizki bi- sim profesörlerimiz onların pra- tisyenlerinden bile on kat aşağı Geretle tedavi ediyorlar. Bizdeki dahiliye mütehassısla- rının Ücretleri de hiç mesabesin- dedir. Zira bizde her muayene müsavi Üücretle olur. Halbuki di- ğer memleketlerde herşey ayrı ayrı besap edilerek hesap pusu- lası tanzim olunur, Zira orada doktorlara para muayenehanede verilmez, Bu pur sulada, meselâ hastaya bir iğne bir fonksiyon veya sair bir şey yapılmışsa bu muayene Ücretine dahil değildir. Bunun içindir ki onların en köşede bucakta kalmış pratis- yenleri bile her sene bir iki ay seyahat ederler. Bu suretle hem « hhatlerini muhafaza hem de vaki olan terakkiyatı takip ederek yeniden büyük bir kuvvet ve neşe İle işe başlarlar. Bu hakikaten fay- dalı, hatta elzemdir. Tira, mütemadiyen dimağile | ve bedenile meşgul olan bir im san bir zaman gelir ki duruverir. Bu İitibarla, hekimlerin her sene bir iki ay hava değiştirme- leri, seyahat — etmeleri " Adeta zaruridir. Halbuki bizim ancak en bü- yük mütebassıslarımız, o da pek ender olarak bu mazhariyete ererler, bu mübrem ihtiyaçlarını | tatmin edebilirler. Ve ne feda- | kârlıklarla bunu yapabilirler bi- veniz?. Hekimlerin para kazanmaları bir noktadan daha lâzımdır. Çünkü yukarıda söylediğim gibi tatmini büyük bir paraya müte- vakkif çok ihtiyaçları vardır. Meselâ aletleri nazarı itibara alın. Hekimlik eskisi gibi değil, bergün yeni yeni aletler, teşhis ve tedavi vasıtaları icat olunu- or. Biz bunların da hiç değilse ğiı kısmını almak mecburiyetin- deyiz. Paramız olmazsa ne ile alacağız? —Almazsak — tamamile fenni bir tedavi yapabilir miyiz? Ben geçen sene Avrupada, gamekânlarda bir takım alet- ler gördüğüm — zaman — ağır mın süuyü akıyordu. Meselâ kemik kırıkları tedavisi için yüz- lerce alet “icat etmişler ki her biri yözlerce lira kıymetinde. Biz bunarı alamazsak eski hekimliği yapmıya mecbur kalacağız ki bunun memleket için çok fena olacağını takdir edebilirsiniz! Bu âletler hem hekim, hem halk için kolaylıktır. — Doktorlara kar$ı kullanılan lisan hakkında nme düşünüyor- sunuz? Operatörün mütebessim çeh- resi " ani bir Ffelâket haberi almış İnsanların acısı ilo karıştı. Şikâyetli bir sesle: — Doktorlara tecavüz etmek memlekete fenalık etmek demek- tir, dedi. İki saniye tereddütten sonra ilâve etti: — Bu, © tecavliz edenlerin kendi — menfaatlerine — değildir. Doktorluk ne kadar yükselirse iim de genişler, dallanır, budak- lanır, bizde de diğer memleket- lerde olduğu gibi âtisi parlak bir hekimliğin temeli — sağlamlaşmış d e Cerrahpaşaya gelmiştik. Dok- tor evvelâ bütün hastalarını birer birer dolaştı. b Bugün üç ameliyat vardı. Birisi apandisit, birisi bir ke- l liyatı idi. En zoru bu en sonün- cusu idi ki — hepsinden fazla sürdü. Operatör ameliyat esnasında asistanlara izahat veriyorda. Ne garip bir tesadüf ki, bun- bir ay evvel, bugün mü- şahit sıfatile girdiğim bu eter ve kloroform kokulu ameliyatha- nenin o masasında yine doktor Burhanettin Bey büyük bir. ke- laylıkla kırılmış kemiğimin ameli- yatını yapmıştı. Ameliyatlar yemek saatine kadar sürmüştü. Yemekten sonra “taburcu,, — edilecek — hastaların muameleleri, yeniden alımacakla» rın muayeneleri saat Üçe kadar #ürdü. Oradan Taksimde Stadyom karşısındaki Muayenehaneye gek diğimiz — zaman saat — dörde yaklaşmıştı. Doktor bana sabah giderken bahsettiği Almanyadakli tedavi Ücretleri — tarifesini göz- terdi. Size oradan ban alıyorum : Üst çene ameliyatı 2000 altın mark ki bizim paramızla 1000 lira — tutar. Bir dil ameliyatı 1000 Türk Tirası, Bunu görünce düşündüm ki dilleri bozuklara ameliyat yapı- mak İâzımgelirse bu çok pahalı- ya mel olacak, Gırtlağın yarısının çıkarılması 750, tam çıkarılması 1000 lira. İnsan gırtlağım ç.kartsa canı da beraber çıkacak, Bir meme ameliyatı 500 lira, göğüste bir verem ameliyatı 1000 lira... Kötü bir apandisit ameliyatı kaça biliyor musunuz ? 375 liraya... Bir büyük mide ameliyatı 1250 liraya, şayet kalın barsak- lar da beraber — olursa — 2000 Kiraya... En basit bir şey: Bir böbrek çıkarmak 1000 lirayal Kitapta bütün ameliyatların fiatleri yazılı. Binden aşağı rakam ya bilmiyor- lar, ya kullanmıyorlar. Bunları görünce aklıma meş- hur bir hikâye geldi: Hasisin — birisi hastalanmış, doktor gelmiş. İlâç yazmış, hasta ilâçların fiatini sormuş öğrenin ce, imamı çağırtmış: im cenazem kaça kak kar! Demiş. İmam fiatı söylemiş, hasta doktora: — Ört Üstümü öleyim demiş, o daha ucuz. 5 Bana Ööyle geliyorki bu fiat- ları gördükten sonra: — P — Ört üstümü öleyimi Demek için hasis olmıya hacet yok. Doktora ameliyat olmak için görüşmek Üzere müracaat etmiş bir iki kişi bekliyordu. Saat altı- da Aayrılrken; — Burhanettin B. gülerek: — Siz, dedi, bir günlük ha- atımı burada bitti zannetmeyin, üzim için çalışmanın en çetrefil tarafı asıl bu saatten sonra baş- hyor. — Allah kulaylık versin Bey- efendi! Teşekkür doklorun bir cümlesi Tağımda: — Bir dektor ameliyat ettiği hasta iyi oluncaya kadar nmeler çeker! Uykusuz geçirdiğimiz kâ- buslu gecelerimizin elim 1stırap- larımı, & cak odalarda doktorlara tecavüz edenler anlıyamazlar, onu biz biliriz! diyordu. adetler ederek — ayrıldım.. hâlâ ku-