' Dünya Haâdiseleri | j—;—__—.- Madam Roozve! Kocasile Bozuşa- | cağa Benzeyor Yeni Amerika cümhur M. — Rooxzveltle aras nda Çünkü mu- bir ihlillî at çıkacağa — benzi- harrirlikten yor. Bu - ihtimal Madam Roozveltin yazıcılık merakından doğmak is- tidadındadır.. Madam Roozvelt muallimedir, muharrirdir. Birçok yevmi, baftalık ve aylık gazate- İere yazı yazar. Fakat M. Roor- velt rekicümbur intihap edildiği zaman, karısndan, şimdilik yazı reisi karısı ciddi yazmaktan vazğeçmesini rica et * miş, kadın da bu ricayı kabul etmişti. Çünkü reisicümbur kadar onun korısı da merasime tabidir, Biri devlet reisi ise öbürü de memleketin birinci kadin vatan- daşıdır. ve resmi merasimlerde yeri vardır. Bu itibarla herhangi bir yazıdan dolayı münakaşa çı- kıp ta lehte, aleyhte yazılar yazıl- ması, hoş kaçmıyacaktır. M. Rooz- velt işte bu sebeplerden - dolayı karısından fodakârlık istemişti. Halbuki kadın şimdi verdiği sözü tutmak istememekte ve yazı yaz- makta devam eylemektedir. Hat- ta gazetelerden birinde çıkan bir fotoğrafı münasebetile bir kari bu garzeteye bir mektup gönder- miİş ve reisicümhur karısının, he- men hergün ilân sütunları ara- snda resmini görmenin hoş kaç- * madığını bildirmiştir. Anlaşılan M. Roozvelt bu fikirde değildir. * Bu senenin mükâfatını Galsvorty İs- Nobel minde yaşlıca bir Edebiyat Tagiliz muharriri P kazandı, Bu mu- Mükâfatı vaffakiyetten bir kaç ay sonra da iki taraflı zatür- reeye tutuldu ve öldü. M. Gals- vorty, dünyanın maruf ediplerini kucağında taplıyan meşhur Pen kulübün reisidir. Kulübün faali- yet sahasını daha fazla genişlet- mek için mükâfat olarak aldığı 9000 İnğiliz liras nı ketmeyi düşünmüş, fakat hastalık birdenbire bastırdığı İçin tasav- vurunu fül haline koyı Karısı bu fikrini bildiği gasının ölümünden sonra da arzu miş ve bu 9000 İngiliz liramı Pon kulübe terkedilmiştir. * Almınlırın geçirdikleri - kınt lı vaziyet, galiba biraz da sinirlerine te- sir yapmış olmalı ki Alman mah- kemolerinde çok garip mevzulara tesadüf ediliyor. Meselâ geçen gün bir amele, ça- lıştığı mücssesa müdürüne müra- caat etmiş, evleneceği - için yev- miyesinin —arttrılmasını — istemiş, Ret cevabı. alınca mahkemeye gitmiş, Fakat oradan da yüz geri edilmiş. Bu amele, bu karara itirar etmiş, itirarı da reddolun- muş, reisicömhura şöyle bir istida vermiş : Almanyada Garip Bir Dava — “Ben evleneceğim. Fakat param yok. Param yok — diye ölünceye kadar aile kurmıyayım mı 7? Siz söyleyin ve bir fikir verin, » Hindenburgun — bu verdiği malüm Mareşal svale ne — cevap değildir. buraya ter- | SON POS'I'A — TARlHl MUSAHABE « Şerıat Ilgadır ; Fakat Ahval Ve Etvarı Calibi Şhe/ | Etandi Hazretleri, “Şavketmeap | Etendimiz ,, irade buyurdulfar, şerlat te Ilgadir. Müjdelemiye geldim. Mutlakiyet — devrindeki razamların azil ve infiallerinde vükelâ heyeti de — muvakkaten mazul olur, icap edenler değişir, nezaret koltuğunda kalanların da *“ipka, ları hakkında — “irudei seniyei cenabı zillallaht şeref efzayı sünuh ve sudur, olur ve bu “Fermanı hikmet beyanı sad- | tacidurı azami,, saray yaverleri Nobel edebiyat | vasıtasile şifahen tebliğ ve tebşir edilirdi. Bu usul, sarayn kamım kadar muta bir an'anesi icabı idi. Bu gibi tebligatı ifaya me- mur olan yaverler arasında bir kaymakam —Ahmet Bey vardı. Ahmet Bey, o devrin birçok | sırmalı, kordonlu paşaları, müşir- leri gibi cabil, kopkoyu ümmi bir. adamdı. Senelerce hizmet ettiği sarayda hergün yüzlerce defa tekrarlanan padişahın unva- bile beceremer, — “şevket- meap, — yerine *şevketlümap efendimiz,, der, “hakan,, kelime- “Halkan,, şeklinde telâffuz nıni | ederdi. Fakat bu koyu cehline Tit | rağmean, sarayda İmtiyazlı mev- sunu yerine yetirmiye karar ver- | kileri olan diğer “Çerkes Üme- | rası, gibi müthiş kibirli ve mağ- rurdu, ayni zamanda seryaver Mehmet Paşanın da kardeşi ok ması onun bu kötü gururunu şımarıklık derecesine vardırmıştı. Sarayın bu gözde “ Çerkes Prensi , Ahmet Beyin yalnız bir merakı vardı. Türkçesi çok kıt olmakla beraber ağızdan birçok lügat ezberler, manasını anlama- d ğı çetrefil terkipleri, yerli, yer- siz kullanmıya bayılırdı. Sadrazam Kâmil Paşanın bik mem kaçıncı defa değişmesinde, Şeyhislâm — makamını — * Üryani zade Ahmet EF. ,, işgal ediyordu. Kâmil Paşann sadaretten azlo- lunduğu gün birkaç yaver, başma- beyincinin odasında toplanmıştık: Kâmil Paşanın değişmesile mu- wakkaten mazul olan diğer anazır- lardan, — sandalyalarında birakı- lanlara bermutat Padişahın irade- sini tebliğ edecektik. Ben, Sarasker Ahmet Saip Paşaya — göuderilmiştim. — Bizim Çerkes “Ahmet B. — Şeyhislâm Efendiye.. Başmabeyinci, nazırlara yolladığı bütün yaverlere söyle- Gö Dolayı Olbapta... diğini bittabi Kaymakam Ahmet Beye de aynen tekrarlamıştı. — Şeyhislâm — Efondiye müjde etf bâiradei şihatte ipkadır, , O gün vazifedar arkadaşlarla beraber İşimizi bitirdikten sonra “ Yaveran dairesi ,, ne çekilmiş- tileş birbirlmize, nezarette Ipka edilen Paşaların iradeyi duyunca geçirdikleri heyecanı ve sevinci anlatıyorduk, Tam bu sırada sa- rayın cümle kapısındaki nöbelçi zabitinden haber geldi: — Şeyhislâm efendi hazret- leri teşrif buyurdular, bir “Mese- lei mühimme,, hakkında başmabe- yinci bey ile görüşmek İstiyor- lar, fakat hal ve etvarları calibi şüphe görüldüğünden olbapta... Derhal kapıya koştuk. Filha- kika gelen şeyhislâm efendi idi. Ve yine söyledikleri gibi Uryani zadenin halinde bir - başkalık vardı. Yüzü sapsarı kesilmişti; bütün vücudu fark edilecek de- recede sarsılıyordu. Hatta cüb- besinin kleri xil çalarak baş- mabeyincinin dairesine koşarken dikkat ettim: Şıîıııllm efendinin sakalları bile tir, tir titriyordu. O geceyi merak içinde geçir- dik. Fakat sabahleyin iİşin içyüzü anlaşılınca, Uryani zade Ahmet hocayı bu kadar korku ve heye- cana düşüren vak'a bizim için günlerce devam eden bir alay mevzuu oldu. Meoğer, işte, “ Ümerayı çera- kise, den Ahmet Beyin yumurt- git, seniye * Me- yesam SÖON POSTANIN İLÂN FİATLERİ <vese #—1lânın tok sübun f satırı Şazetonin metin yazışile vasat! 4 kelimedir. 2—AYynl yazının 2 satırı 1 santlmdir. 3—Daha kalın ve daha ince yazılar santim İlg hesap- edilir. 4 —Saylasına göre ilânlar aşağıdaki Hiatlere tübidir: Sayfa Santimi * 400 £K 2 250 « 3 « 200 Diğer anyfalarda 50 4-5 « 100 « Son — sayfada 25 . rüldüğün | tökelmiş. — o den ladığı bir deve kuşu yumurtam varmış.. Başmabeynciden: — Şeyhislâm Efendiye git, müjde et! BA iradel seniye “Meşihat ta ibkadır., Emrini alan Ahmet B. atıma binerek yola düzülmüş, fakat yolda, Şeyhislâmdan alacağı bah- şişe aklını çok vermiş olacak ki Başmabeyncinin söylediklerini w nutmuş.. Esasen manasını anla- madığı bu cümleyi bir türlü ha- fırlıyamamış, ne yapsın? Çetrefil terkip meraklısı Çerkes Ahmet B. düşünmüş, taşınmış, nihayet Başmabeyncinin söylediklerine uygun bir cümle aklına gelmiş ve Şeyhislâm Efendinin yanına girer, girmez bağırmış: — Efendi Hazretleri, Başma- beynci oğlunuz şevketlümap efen- dimizin —iradelerini — tebliğ için gönderdiler. Şevketlümap efendi- miz, “Şeriat ta ilgadır,, irade bu- yurdular, tebrik ederim, müjde ederim!.. Çerkes yaverin ağrından “Şe- riat ta ilgadır, sözünü İşiden şeyhislâm efendi kadife minde- rinden sıçramış: — Aman, demiş. Bey oğlum susl O ne bilâf söz. Fakat yaver ısrar etmiş: — Evet efendim, “halikan,, hazretleri “yerlat ta ilgadır,, ira- de buyurdular. Bittabi, Üryani zade sfırı rde telefon “mevad- dan — olduğundan kullanılması memnu — idi; ismi, “aakili e 'a,, diye gazetelerde okunuyordu. Binaenaleyh şeyhis- devi. di — muüzirra,, | Mâm efendi hazretleri arabasına atladığı gibl soluğu, “sarayı şev- ketihtivayi, tacıdarı âzami,, de almıştı. Bittabi mesele anlaşıldı ve bu hâdiseden sonra da Çer- kes Ahmet Bey şifahi irade teb- liğinden menedildi. Fakat bu gülünç yanlışlık — oldukça telâş ve heayecan uyandırmış, bilhassa zavallı Üryani zadenin günlerce uykusunu kaçıran bir korku mev- suu olmuştu. Nakleden; Ahmet Naim Tanınmış Daktor- İların Günleri Nasıl Geçer ? ( Baştarafı 1 inel sayfada ) varlarda senelerce gece gündür uğraşmak mecburiyetinde kalırlar, bir hekim ancak otuz beş kırk yaş- larına geldiği zaman “tecrübeli bir mütahassıs, asıfatını ihraz edebi- liyor. Hekimliğin her şubesinde mesleğini ifa ederken daima har yat! tehlikeler vardır. İstilat has- talıklardan #sarfınazar ediyorum, Fakat meselâ mesleğimden bah- setmek İcap ederse, nice ope- ratörler bir ameliyat esnasında aldıkları bir İğne yarasından ök müşlerdir. Hatta, daha geçen sene “Koloenya,, da en meşhur dartilfünun cerrahl hocası Frans ken Haym bir safra kesesi ame- liyatı yaparkan parmağına ufak bir iğne batmış ve ikl gün sonra ufüneli demden ölmüştür, Ameliyatla —iltihaplı kemik ameliyatları ve diğer ülttihapli hastalıkların izalesine çalşan çok operatorlar kan zehirlenmesile hayata göz yummuşlardır. Yapılan tetkikat gösteriyor ki ameliyathanelerde uzun müd- det çalışanların yani operatorların kanlarında bazı tahavvüller olur, Eter ve klorform buharları ve kokularile vücutları derin tagaye yürlere uğrayor, damarlar rede- leniyor, kalp adalesi mütecasir oluyor. Bunlara ilâveten ruht hes yecanların âsâba yaptığı sui tesir- lerde çok mühimdir. Meselâ bir operatör; bütün bu kabil tehlikeler ve sul tesir ler altında boş zamanlarında mü- temadiyen okumak, mütemadiyen yazmak mecburiyetindedir. Ve bu boş zamanlar da ne kadar azdır. Bu şekilde çalışan doktorlar diğer insanların bütün hayat! zevklerin- den gâm almaya vakit bula- mazlar. Okumak denince diğer mes- leklere mensup olanların okuduk- ları kabilden şeyler akla getirilme melidir. Bizim okuduklarımız çok can sıkan yüzlerce cilt kitaptırkl yalnız serlevhalarını okuyabilmek bile mühim bir meseledir: Avrupada tıbbin yalnız - bir mesleği için yüzlerce mecmua intişar eder. Meselâ operatörler için yalnız Almanyada her ay kitap lar halinde elliden fazla mecmuz çikıyor. Biz bunların kısmı azas mını getirtip okumak mecburiye- Hindeyiz. Zira ancak fennin son ileri adımlarına gidişi uydurmak şartile muztarip vatandaşlarımızar da lâyıkile bizmet edebiliriz. Arkadaşların birçoğu | boğar larından kesiyor, evinde ailelerine alacağı mantoyu veya balo elbk sesini feda ediyor, Almanyadakl Fransadaki — kitapçısına — takalt taksit para gönderiyor. Hastahas hanelerde arkadaşlarımız aylık* larını alır almaz soluğu. bankad& alıyorlar. İstife para dizmek - içla değil amma, kitapçıya para ye* tiştirmek için. Zira parası vaktin” de gönderilmiyen kitapçı — irsaliı tın arkasını kesiyor. Kitap ve mecmua deyip get” meyiniz. Bu bizleği hakikatet yıkıyor. Zira bunlar çok pıhıi' dır. Bir kitap elli lira, yüz Hirâ yüz elli lira, bir. mecmua )'l'd beş, otuz lirayadır. Avrupalı doktorlar bizler kar dar kitap parası vermezler. orada her köşe başında, her bi (Devamı Vi İnci sayfada ) hasr”