. . ER Dünya Hâdiseleri İki Millet Arasında Bir Mesele Garp cephesi barp sahasında ) — bulunan ve Him Biî’;,;îfiîı"lî denburg'un ku_- man da sın da ki tü Kopardı| hassa ordusu te burlarından birine ait olduğu da anlaşılan bayrağın, Hindenburg tarafından geri istenilmesi bir mesele oldu. Bu sütunlarda bir defa daha kaydettiğimiz veçhile, geçen sene, harp meydanında kılıcın kaybeden bir Fransız zabiti, bunu, Berlin askeri müze- sinde görmüş, Alman Cümhur- reisine müracaat etmiş, Hinden- burg ta bâlâ sağ olan bu eski mubaribin arzusunu yerine getire- vek bu kılıcı sahibine geri ver- | dirmişti. Hindenburg'un müruca- atı, bu eskl hâdiseyi hatırlıyan Birçok Fransızları mütehassis et miş, umumiyetle bayrağın iadesi etrafında fikirler yürütülmüştür. Fakat bir kısım müfrit Fransız gazeteleri, bayrağın geri verilmesi şöyle dursun, bilâkis Alman'ların 1870 muharebesinde — aldıkları bayrakları vermelerini — istemiye başlamış ve iş çığırından çık- mıştır. Bu münasebetle, bu me- sele, eski Fransız muharip grup- larından birinin kulübünde konu- şulurken sabık Fransız Emniyeti umumiye Müdürü M. Frank şöyle bir teklifte bulunmuştur : Fransız —askert — müzesinde mevcut bütün bayrakları halka teşhir. etmek, Fakat bunların Üzerlerine etiketler koyarak dost düşman, kaç kişinin hayatına mal olduklarını da kaydetmek. Bu eski Emniyet Müdürünün omum! selâmet noktasından ileri sürdüğü bu fikir herbalde yabana atılacak bir şey değildir. * İrlııdı cümhuriyeti, hararetli bir hava içinde yeni intihabat " yaptı. Bın [âılllıı— * p;,| bat, — İrlanda'nın th!ı. Bi İngıltere 'ye kırıı Belediye alacağı vaz'iye- KReisi ti gösterecektir. Bu meselede, karşı karşıya iki adam vardır: Dö Valera ki İrlan- danın tam bir. istiklâl sahibi ol- masını istiyor. Kosgrav'da İngi- tere ile iyi geçinmek, bunun için de istediklerine boyun eğmek taraftarıdır. İntihabatın ilk neti- gelerine bakılırsa davayı Dö Va: lera kazanacaktır. Bu münase- betle İrlandanın Mmerkezi olan Düblen'de şöyle bir hâdise geç- miştir: Düblen belediye reisi, vazifesi Acabı olarak intihap günü, bütün sandık mevkilerini gezerken bir- kaç kişilik grupun dil tecavüzüne uğramış, bunlardan bir tanesi belediye reoisine bir de tokat aşketmiştir. Belediye reisi ise, mütecavizine bir yumruk iİndi- rip yere serdikten #onra şu wöz- leri söylemiştir: *— Bir belediya reisi sıfatila bu adamın fena hareketine mw- kabele etmek bir tenezzül oldu. Fakat bir İrlandalı için böyle bir hakareti hazmetmek — mümkük olmadığına göre, belediye reisli- gine İrlandali olmayı tercih et- tim., Bu hâdiseden çıhnlıbilı- Yamrağu cek kıssa ur ki Dö Valera kazanırsa, — İngiliz-İrlanda müna- sebat» cidden — müşkül bir şekil alacaktır. ALIŞ VERİİŞ.ALEMINDE Herkesin Agzmda Bir “Buhran,, Lâfıdır Gidiyor... Fabrikası Battı, Sahıbı Top Attı Yagma Gidiyor Müflisin Mah İstiyorlar Umum! buh- ran, küçük ayak satıcılarının. çok işine yaradı. Koltuğu — altına İşportasını alan sokağa fırlıyor. — Haydi E- fendim her ra- man tüccar (İf- lâe etmez.. * — Fabrikası battı, sahibi top atll.. — Yağma gi- diyor — müflisia malı., Ellilik - ço- raplar on beşe.. — Kapanın bunlar... — Allah kimseyi düşürmesin. Düşmez, kalkmaz bir Allah.. — Haydi efendim.. topatanın çorabına gell.. Bu ağız kalabalığına aldanan- lar belki azaldı. Fakat, satıcılar, havayı — değiştirmediler. Çığırt- kanların ağzına bakarak, iktısadi gidişimiz hakkında hüküm vermiye kalkışanlar için manzara şudur: Ortada batmıyan bir tek fab- rika, top atmıyan bir tek fabrika sahibi kalmamı:ş... O canım mallar, sokaklarda sürünüyor da yüzlerine bakan ol- müayor. Satıcılar ağlaşır. Müşte- riler ağlaşır. Malı yok pahasına salılan tüccar ağlaşır. Bilmem bu işin sonu neye varacak ? Bizde pek az kiş, işporta ile mağaza camekânı arasında bir fark bulur. İşportanın ucuzluğu, Müşteriyi okadar şaşırtır ki aldan- dığına mümkün değil kendisini İkoa edemezsiniz. Yalnız şunu da söylemeyi unut- mamalı: Umumi buhran, yalmız işportacıların değil, dükkân sat- cılarının da ekmeğine tere yağı sürdü. Meselâ. kostümlük kumaş ala- caksınız. Rastgele bir dükkâna girdiniz. Tezgâhtarla uzun bir pazarlıktan sonra fiatta uzlaştınız. Kumaşa makası vururken, sizi bile acmdıracak — bir tarıda göğüs geçirir. — Ah, beyim ah... İnan ok sun ziyanına mal satıyoruz! bere- ket versin ki elimizde biraz çe- şit var. Bunlar da bitti mi, siz sağ, biz selâmet... Yabut refikanıza bir kadın şemsiyesl alacaksınız. Tezgâhtar, size malın etiketini açmadan kon- tenjandan bahs açar: — Gelmiyor.. mal gelmiyor.. biz bw fiatlarıki hani veriyoruz, müşteriyi geri çevirmiyolim diye... Yoksa, dört yüz kuruş, bunun mal olmuşu bize... Hatta bazan yerli mallar için de böyle ağız yapanlar var, — Fabrikada kumaşaz.. beye- fendiciğim.. Bugünlerde yeni çe- şit bekliyoruz! — Rağbet okadar fazla ok duki elimizda bir kostümlük pars ça kaldı. O da sizin kısmetiniz- miş.. Sağlıcakla giyin efendim.. Hangi dükkâna girsenirz, kar- gınıza mal sahibinden evvel bub- ran çıkıyor. — Geçen sene, biz bu fanta- elinde kalıyor, Üki alış veriş manzarası den çıkarıyoruz. Eh... Ne yapar Sınız, buhran... — Közselemiz azaldı. Yenisi de gelmedi. Bunlar, vaktile yaptığı- mız istok mallar.. Hâlis Fransız köselesi... Üstü de birinci videlâ... Dokuz liraya bunları elimizi öpe- ne veriyorduk Amma, ne çare... Buhran!.. Bir nuz: — Bana, bir uskumru dolk- ması... Garson, ellerini uğuşturuyor: — Efendim, başka birşey em- lokantaya — giriyorsu- redeceksiniz. U kumra — dolması kalmadı. Geçen- lerde bizim ahçı- ya yaptırmıştık. Bir hafta, kimse el sürmedi. Ta- nesi oubeş kuruşa pahalı — geliyor. Biz de harcını iyi koyduğumuz için faşağısına — satar mayoruz. Malüm- ya, efendim, buhran... Buhran, ade- ta eski devrin | Çapan oğlu gibi birşey oldu. Hangi geyl karıştırsanız, altımr da “buhran,, çıkıyor. “Buhran, — mazeretlerin en kuvvetlisi. Buhran dediniz mi akan sul » durüyor. Kiracısınız, ay başında kirayı başka bir ihtiyacmıza sarfettiniz. Ne düşünüyorsunuz? Elde buhran gibi, mükemmel bir tecil sene- diniz var: — Vallahi, şu buhran - bizi öyle sarstı ki. Hiç sormayın! size kirayı ay nihayetinden evvel veremiyeceğiril Yalnız şu 'varki, “buhran;1 alacaklıların hepsine kabul etti- remiyoruz. Belki ev kirasını, bir müddet İçin — geciktirebiliyoruz, bakkala, kasaba sütçüye olan borçları, elimiz genişleyince ver- mek kaydile bir iki ay savsakla- yabiliyoruz. Fakat ne Terkos bubran dim liyor, ne Elektrik şirketi.. Tram- vayda, tünelde, vapurda da pa- ra yerine bir kere buhranı kabul ettirebilsek —artık — dokunmayın keyfimize... Birçoklarımızın gelişigüzel, her yerde, münasebet alsın almasın sarfettiğimiz bu “buhran,, keli- mesini alış veriş lügatımızdan çıkarsak çok iyi olacakl... *4 Üfürükçülüğe Rağbet Edenler Brezilya'da Üfürükçüler Milyoner Oluyorlar Brezilyanın meşhur Ufürükçü kadını Madam Alpara Çok şükür bizde üfürükçülük ve büyücülük gibi Iptidat saçma- xi yelekleri, sekizer Hiraya sat- | lar yazak edildi. Doğrusunu eöy- | taktı, bu sene, Üçer buçüğe eh | lemek Tüzimgelirsa üfürükçülük, - uydurma sÖözler ve hareketlerle af — kimseleri — dolandırmaktan başka bir şey değildir. Eskiden Elâzizliler Bir lise Memleketimiz gençleri Ortae- mektep tahsilini bitirdikten sonrş tahsillerine devam edemiyorlar. Ancak vakti hâli yerinde olan ve zengin denilen ailelerin çocuk- ları başka şehirlerimie giderek lise tahsili alabiliyorlar. Elâziz, nüfusunun - kesafeti cihetile çok talebesi olan bir şehirdir. Meari! Vekâletimizin burada bir İise açılmasını yeni sene programına ithal etmesini vatanın bu köşe- sindeki gençlerin de Maarif nu- rundan istifadelerini temin eyl- mesinl rica ederiz. Elâziz; Mustate' Komal Hadise Nasıl Oldu? Şehremini Postahane Müdüri« le aramda geçen hâdise polise ve dolayısile Hilâliahmer gazete- sine başka şekilde aksetmiştir. Postahaneye tebrik mektupları verdim. Memur, beş kelimeden fazla yazısmı bulunan - tebrikleri mektup Ücretile göndereceğini söyledi. Münakaşa ettik, O esna- da orada bulunan müdür müda- hale etti, ve Üzerime yürüdü. Kendimi sakındım. O esnada camlar indi. Müdürün ayağı kay- dı, düşerken başı çerçeveye çarptı. Hâdisenin cereyan ettiği esnada Maltepeo Askeri Lisesin- den beş talebe vardı. Onlar da hâdiseye anlattığım şekilde şeha- det ettiler. Hâdise bundan iba- rettir. Erkek Müuzliim Mektebi talebesinden Cemal Boruttan Bir Şikâyet Beruttan yazılıyor: Evimde bir radyo var, Bw nunla akşamları Ankara ve İstan- bul radyosunun neşriyatını din- Jiyoruz. Fakat İstanbul istasyonu Üzerine müteaddit telgraf mevce- leri tesir etmekte olduğu için müşkülât çekiyoruz. İstanbul rad- yosunun nazarı dikkatini celbet- menizi rica ederim. Berut; V. M. GN — saflığından, daha doğrusu bir kısım halkın cabilliğinden istifade ederek han ve hamam sabibi olmuşlardır. Şimdi bizim memle- kette üfürükçülük, dolaundırıcılık- ftan Farksızdır. ve ağır cezası vardır. Fakat dünyanın birçok yerle- rinde, hem de medeni tanınan memleketlerinde — büyücülük ve Ufürükçülük — elân — hükmünü lera etmektedir. Meselâ Centbi Amerika'da Berezilya'da — halk büyücülere çok rağbet etmekte — her işini büyücülere danışmak — suretile görmektedir. Bu yüzden orada büyücüler en muhterem ve muteber — kimselerdir. Ayni xa manda oralarda üfürükçüler ıı;l; yönerlerden farksız. bir ba; sürerler. — Brozilya'nın — meşhur Gfürükçüsü Madam — Alpara'nıt Bugün bizim paramızla ikl milyot Uraya #ahip olduğu tebmin edi Hyor.