B Bdt Rumelindeki Türkler Büy Endışe İçınde İdıler 1 — Avrupa'daki ( İttihat ve terakki ) — merkeziniğ Abdü'hamidi — islâhat mecbur etmesi, 2 — Abdülhamidin ölümü. Birinci nokta, çok zaif bir Bmit olduğu için bir çokları buna hayal nazarile bakıyorlardı. Asıl ümitler. ve tahminler, Abdülha- midin ölümünde toplanıyordu. ; ( 1319 ) seaesine kadar bu halde devam eden vaziyet, o tarihten itibaren değişir gibi oldu. Çünkü (311) senesindenberi Rum- elinin — hıristiyanlarla — meskân mahallerinde — çalışan gizli bir kuvvet artık ortaya çıkmış, bom- balarile, tüfeklerile her — larafı velveleye — veriyordu. Rumelide pâtlıyan bu silâhlar, yalmız siya- set somasında değil, milletin hür- riyete susamış vicdanlarında da birer ma'kes bulmuştu. Bulgar geteleri — Mekedonya'yı.. — Rum çeteleri, Tisalya'yı alt üst ediyor, ( Devleti aliyyei Osmaniye ) nin asırlardanberi devam eden keyfi idaresine niheyet vermek istiyor- lardı. Bu hareketi, gerek (ana vatan) dahilinde ve gerek Avrupa'da çalışan hürriyetperverlerin nazarı dikkatini celbetti. Ve artık lakla- kiyattan ziyade filiyata geçmek lâzım geldiğini hissettirdi. Senelerdenberi Avrupada de- yam eden Jön Türklerin neşri- yati, ne Abdülhamidin mevküni sarsabilmiş Ve ne de Avrupa diplomatlarının nazarı ehemmiye- Hini celbeylemişti. Fakat Make- donyada patlıyan Bulgar bomba- ları, bir an içinde işin rengini değiştirivermişti.. Paris ittihatçı- ları bu vaziyetten istifade etmek istediler. Derhal kendilerine çeki- düzen verdiler, Esaslı bir sürette işe giriştiler, nihayet icrasına Gerek İstanbul ve gerek Pa- ris'te vaziyet bu merkezde iken, Rumelideki * Türkler - de, büyük bir endişe içinde idiler. Köyler » we kasabalar, iki ateş arasında kalmıştılar, Bir - taraftan Bulgar ve Yunan çeteleri, diğer taraftan da takip müfrezeleri, halkı kasıp kavuruyor.. Bütün Makedonyada rahat ve huzur biramiyordu. Şehirlerde bulunan münevver zümreler, memleketin deriu bir uçuruma — doğru — #ürüklendiğini görüyor. Fakat, bu hâle tecasif etmekten başka — ellerinden lir şey gelmiyordu.. Felâketi acıl yakından gören, (âçüncü ordu) nun genç zabitanı idi, Hergün dağdan dağa koşan, Bulgar ve Rum çetelerini kovalıyan bu genç za- bitler; karşlarındaki kuvvetlerin alelâde birer ( oşkya çetesi ) olmadıklarını — anlam şlardı. Bu çeteleri himaye eden Bulgar köylerinde, muntazam bir plânla hareket eden mükemmel teşkilâta| olduğunu çörüyor ve bu teşkilât, kadınların ve çocukların bile dahil olduğu u hissediyorlardı. Buna mukabil ( Osmanlı hükü- meti ) - dairelerinde, daha hâlâ eski kaytsızlık devam ediyor, (kanun) yerina (teamül) büküm sürüyordu. (aa * ae BÜRA İTTİHAT ve TERAEK — Her hakkı mahfuzdur. — Tefrika No, 48 Nasıl doğdu?.. Nasıl Yaşadı?., Nasıl Öldü?.. ük Bir Paris İttihat ve Terakki cemiyeti azaları H — Ahmet Rıza Bey, 2 — Daktor Nazım Bey, $ — Misirli Prena Mehmet Ali Paya, 4 — Sami Paya zade Sezal Bay, 5 — Ahmet Salp Bey Bötün bu hali gören ve nell- cedeki fecaati bhissedenler, biri- birlerine soruyorlardı — Nöreye gidiyoruz?... Buna, hiç kimse cevap vere- miyordu. Şayet vaziyetten alenen şikâyet edenler olursa, hükümet bunları da kolayca susturuyordu.. İstanbuldaki münevverlere karşı, kahir bir siyaset takip eden hükü met, yavaş yavaş bu siyaseti vilâ- yetlere de teşmil elmişti. Hükümetin yolsuzluğunu tenkit edenler, hap- solunuyor, başka vilâyetlere gön- deriliyordu. 1314 senesinde (Edir- ne) de, hükümetin aciz ve mes- kenetinden — alenen — bahseden (Talât B.) isminde bir postahane KAtIbI, “bir”buçük Teenö: hapsedik dikten sonra, (Selânik) e nefyo- Tunmuştu. Hükümetten darbe yiyenlerin ekserisi, korkuyor ve susuyor- lardı. Fakat Talât Bey, korkmadı ve susmadı. Selâniğin Kordonbo- yunda, elleri pantalonunuu ceple- rinde, her türlü ümit ve emelden mahrum bir halde dolaşırken, dertleşecek, kalbinin hicran'arını dökecek arkadaş aradı, Fakat bu- lamadı. Çünkü oraya (sürgün) dü. Bir sürgünle de herkes pervas z- ea konuşumazdı. Talât Bey, dör. ay kadar iş- kaldı. Belediyeden verilen yevmiye ile yaşadı. Hicran ve wt- rapla geçen buü hayat, onu biraz daha sertlaştirdi. Şahsen kendisine zülmedes D üikümete karşı daha kindar, daha müntekim bir hale getirdi. Bazan (kule kahveler) de bir köşeye çekilip oturuyur, hak kın ruhuna ve hissiyatına nüfuz etmiye çalışıyordu. Halk, müte- madiyen şikâyet ediyor.. Köy muhtarından, zaptiyeden, tahsil- dardan, eşkıyadan, tılçn “müf rezesinden şikâyet ediyordu. Fa- kat, nahiye müdürüne gelince duruyor, oradan ileri geçemiyor- du. Ayni zamanda yine bu kah- BZ eee Gle N l aB GönEK. ÇA SAFiYE HANIM Bayramın 2ini ve 3üncü günleri MÜLENRUJ'de dinliyeceksiniz. NS A D Üü A B E velerde grup grup oturan genç zabitler; Bulgar — çetelerinden, köy ( Daskal ) larından, askerin istihkakını çalan levarım reisle- rinden, işini uyduran konturatçı- lardan, takip esnasında askere para vermiyen mal müdürlerinden ve nihayet.. Alaydaan alaya bir sürre devesi gibi sırmalı ünifot- ma giyip nişanlarnı takmaktan başka hiçbir kıymet ve meziyeti ol yan kumandanlardan- bahse- derlerken derin derin içlerini çekiyor, gözlerini süzüyor, acı bir kin ve gayız ile dişlerini sıkarak başlarnı sallıyorlardı. O zaman Talât Beyin ; özleri bu genç zabitlerin üzerinde te- merküz ediyor, ouların kulaktan kulağa söyled.kleri şeyleri işite- bilmek için biraz daha onlardan tarafa — eğiliyor, —onların içine karışmak, kendi kalbindeki hic- ranları da onların hicranları ile karıştırmak istiyor, fakat buna cesaret edemiyordu. * Dört ay kadar Belediyenin ianesile yaş yan Talât Bey, niha- yet ( seyyar ) posta memuru olmuştu. ( Selânik - Manastır - Ü:küp ) şimendifer hattı üzerinde gidip şeliyor, ve bütün bu gidip gelmeler esnasında, Rumeli'de Türk — hâkimiyetinin — istikbalini tehdit eden sebepleri daha ya- kaodan tetkik ediyordu. Artık, üzerinden ( sürgün ) lük markası kalkıp ta bir (memur) olduğu için konuşacak ahbap ta bulabi- liyor, hatta ara sıra bunlara kalbindeki hisleri ve bicranları da söylüyordu. 315 senesi ağustosunun sıcak bir günü idi. Selânik istasyonu, bir karınca yuvası çibi ka, du. Selânik'ten Manaatir - p'e gidecek —olan tren hıncahinç dolmuştu. CArcan vari B Seyfe : ; SON POSTA TTRER Z T ei nn 29 7 Güzellik Kralıçesı İ ntıhabı Çok Heyecanlı Oldu (Baştaralı —1 inel sayfâda ) nıyor. Bu esnada 932 güzellik kraliçesi Keriman Hanım salona girdi. Ahenktar bir yürüyüşle ilerledi ve dehşetli ette alkış- landı. Bir az sonra salonda bir hareket oldu. Sahnedeki perde oynadı bütün nazarlar sahneye döndü. Güzeller teker teker çıkıyorlar Peyami Safa, güzelleri teker teker halka takdime başladı. Sah- neye ilk defa 62 numaralı Hayat H. çıktı ve dehşetli surette abk kışlandı. Sonra 45 numaralı Fe- riha H. çıktı ve daha ziyade al- kış topladı. Bu güzelleri 40 n maralı Turan, 43 numaralı Şükran Hanımlar ve diğer güzeller takip etti. | numaralı sarışın güzel et- rafına bol ve cömert selâmlar da- Zitti, tekrar tekrar kendini a alkışlıyanları selâmladı. Burnunu kıvıranlar Güzeller birbirini takip ede- rek sahneye çıkıyorlar ve — arzı- endam ediyorlardı. Sahneye çe kanlar içinde güzeller, orta hak liler ve çirkinler de vardı. Halkın bir kısmı bazan buraunu - kıviri- yordu. Salon bir hayhuy içinde yalkanıyordu. Bazan alkış ve *bravo,, takdir değil alay ifadae ediyordu!, Bir an geldiki halk güzel olmıyanları a l-î.vı::' alkışlamı ve bu lıınını.lı:â: da “acaba?,, ile ka- rışık bir heyecan uyandırdı. Güzeller Nasıldi? Rengârenk tuvalet!'er içindeki güzellerin içinde, esmeri, beyazı, sar şını, şişmanı, zayıfı, manalısı ve manasızı pek çoktü. Alkiş pek bollaştı; ” bâlk “ kabkâhalarla gülmekten kırılıyordu. Doğrusu halk memnundu. Pek öyle fazla güzel görmese bile eğleniyordu.. İzmir Ve Bursa Güzelleri Birdenbire — megafonun — sesi salonu süküta davet etti: — Allo alla.. İzmir ve Bursa zelleri sabneye teşrif etsinler ! zmir gözeli Neriman ve Bursa güzeli Leman banımlar sahneye çıktılar. Peyami Safa iki güzelin ortasında idi. Neriman ve Leman Hanımlar — güzeldi. - İkisinin de ayrı manası vardı. Eğer bana tercih hakkı verselerdi Neriman hanımı tercih ederdim. Neriman Haniım boylu — poslu ve çok « hbatli! Bursa güzeli minyon ve çok şirin £. Kırk Beş Kırk Baş Kiırk Baeşl.. İzmir ve Bursa güzelleri hak- kında rey verilmiyecekti. Çünkü Noriman ve Leman Hanımlar memleketlerinde zaten müsaba- kaya girmek Üzere seçilmişlerdi. biraz sonra sahneyi terk ettiler ve coşgun bir şekilde alkışlandı- lar alkışlandılar... Halk arasında fısıltılar ve ter- haykırmaları doldurmağa hdıdı. 1, 62, 45, mumaralı — güzeller tekrar sahneye — çıktılar Fakat 45 alkışlanıyor. Ve halkın hakiki takdiırlerini toplayordu. Güzeller Resmi geçidi Bu esnada müsabakayı tertip edenler güzellerin resmi geçit yapacaklarını halka — söylemek istiyorlar. Fakat seslerini duyu- | yamıyorlardı. Çünkü halk - coşp- | muş bir vaziyette idi. 45, 45 d- | ye haykırıp duruyordu. | — Müsabakaya 30- 35 güzel | girmişti. Rengârenk — tuvaletler ı içinde ve her biri kendine mah- ö ü & li sus hal ta Iıvıılır mahcup ve ser- best edalarla Maksimin ortasın- daki dansing üzerinde beş altı tür yaptılar. Fakat bir $ Kırk beş te kırk şıu.iwdlyı haykırmıya ve propağandaya de- vam ediyordu. Bu esnada sahnede bir hare- ket oldu. Sahneye kırmızı tuva: letli güzel bir kanım çıktı, Peyamı takdim etti Naşlda Saflta.'ın Hemşiresi — 1931 — güzellik — kıraliçesi Naşide Saffet Hanımın bemşiresi Müfide Hanımdan rica ettik... Büyük bir alkış tufanı koptu. 45 Feriha Hanıma yeni bir rakip çıkmıştı. Güzellerin halka takdimi işi bitmişti. Halk rey pusulalarını doldurmağa başladı. Kısım kısım propagandacılar etrafta dolaşma- ya başladılar. Gürültü, Heyecan Solonda cazbant çalıyor. Fa- kat halkın bağrışmaları ve kah- kahaları cazbandın o her vakit kulakları tırmalıyan — sesini bir oğultu haline sokuyor. Halk iki partiye ayrıldı. Bilhassa 45 ww maralı hanımı beğenenler ekse- riyeti teşkil " Ve :.5 ııııııılı.&y"h;hıll tekrar tekrar sahneye ve masanin üs- tüne çıkarıyorlar ve 45 numaralı hanım namütenahi alkışlanıyordu. Masa Örtüsünden Bayrak! Oğultu daha ziyade arttı 45 numaralı hanımın taraftarları bir masan:n örtüsünü çektiler ve Üş- tüne kocaman bir 45 yazdılar ve elleri Üzerinde havada dak- galandırmağa başladılar. Ayni zamanda orada hemen bir musiki teşekkülü viücut buldu. maşeri bir bestekâr hemen bir şarkı besteledi ve halk yeknesak bir ahenkle bir marş okuyormuş gibi: Kırk beş, kırk beş, kırk beş yoktur sana burada eş | Diye mırıldanmıya — başladı. Akalliyette kalan diğer güzelle- rin taraftarları da masa Öörtüsile propagandaya aynı şekilde mu- | kabele ettiler ve onlar da bir şarkı bestelediler, Reyler Taplanıyor Rey toplanmıya başladı fakat halk hâlâ 45 diyo haykırıp du- rüyordu. Bu esnada Megafonun wesi tekrar gürledi: — Müsabakan'n neticesini bay- ram ertesi öğreneceksiniz.. Bu hitap halkta bir soğuk su tesiri yaptı. Ve Halk tekrar: — 45, 45 diye bağırmıya baş- ladı. Bu esnada Feriha Lütfi H. perestişkârları tarafından sonsuz surette alkışlanıyordu. 45 kimdir ? 45 numaralı Foriha Hanım müsabakaya Birse namımüstearlı resimle İştirak etmişt. Pederi Lütfi Beydir. Kalamışta Bağdat caddesinde 18 numaralı evde oturmaktadır. Dün kendisi mavi bir tavalet giymişti. Müsabakanın neticesi 9 şubatta anlaşılacaktır. Güzal Kim? Dün müsabakaya iştirak eden hanımlar arasında güzeller vardı. Meselâ 45 Feriha Hanım bun- ların en güzellerindendi. Fakat ben aradığım güzeli bulamadım. Eğer Türkiye kurali- çesi bu güzeller arasındın seçi- leceksa ben reyimi ya İzmir gü- zeline veya 45e veririm Sabeh