22 Ocak 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

22 Ocak 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ordularda Gazlı Bombacı Kıt'aları Amerika ordusu, bir iddiaya sulh aşkından 'doğan bir ilham ile, gazli bombaları hususl hücum kıt- alarile — kuvvet- lendirilmiştir. Be- ber âlayda bu kıtalardan altı tane bulunacaktır. Gazli hücum kıta- larını teşkil eden nefer ve zabit- ler hususi bir surette yetiştiri- mekte ve bulunlar, attıkları bom- bâyı bedefe ulaştıracak bir şekil olunmakta- göre Amerikalı- lar Yeni Bir Tecrübe Yapıyorlar ve sürette terbiye dırlar. Bu kıtaların teşkili, son defa yukua -gelen bazı asayişsizlik hâ- diseleri münasebetile gazli bom- Baların kullanılması neticesi, zamlu “ görülmüştür. Çünkü ken- dilerine karşı bu bombalâr ku- lanılan adamlar da, bunların te- sirini gördükten sonra, maneviyat namına bir şey kalmamaktadır. Amerika hükümeti, beynelmi- lel bir ordu vücude getirilip te Cemiyeti akvamın emrine veri- diği takdirde, bilhassa bu nevi ehbemmiyet verik mesi İüzumuna kanidir. Çünkü hiçbir. kuvvet, bu bombaların tesirine mukavemet edememek- tedir. Bunun diğer bir faydası ise bombaların insanları yarala- mayıp sadece sersemletmesi veya gözlerini muvakkat bir müddet İiçin görmez bir hale getirmesidir. * Dünyı iktısatçıları, çektiğimiz ıkın(na bir türlü çare bu- 7933 Mataa| İamadılr, Çünkü ortada — mevcut des dert ile ona karşı deva olarak gösterilen çareler, biribirini tutmuyordu. — İlim ve tekniğin Aciz kaldığı 'bu derde, Papa bizzat çaresaz olmak ister gibi bir vaziyet takınmış ve bütün dünyaya ilân ettiği bir beyanname e 1933 senesini mukaddes sene ilân eylemiştir. Bu beyannamenin esası, Papanın Romada umuma hitaben söylediği bir nutuktur. Papa, bu nutkunda, Yahudilerin Tevrat mucibince her on beş se- noeda bir borçlarını tehir ettikle- rini, 1933 senesi ise hiristiyanlığın ilânının 1900 üncü devri senevi- sine tesadüf ettiği için bu tarih dönümü noktasından bütün dün- kıtalara — fazla Senesi yanın biribirine borçlarını bağış- | Papanın | lamalarını — istemiştir. kararına göre mukaddes sene bu nisanda başlıyacak ve Romada, © münasebetle büyük şenlikler ve merasim yapılacaktır. Papa, bu merasime, bütün dünya Ka- toliklerini davet etmiştir. İşin bakikati ise şadur: Bu sene İtalyaya pek az sey- ah gelmiştir. Papanın bu daveti, (!ı!yın bütçesinde hasıl olan bu boşluğu telâfi edecek dini ve iktısad! zekice bir tedbirdir. İşte Zekât Ve Fitre Münferit yardımlar neticeyi vermez. Baıyram münasebe- tile vereceğimiz zekât ve fitreleri- istediğimiz mizl şu veya bu fakire vermek dağınık ve faydamız bir yardımdır. Fakat bunu Hilâiahmer, Hümayel- etfal ve Tuyyare Cemiyeti gibi üç hayırlı müessesenin eline teslim edersek azami yardımı sapmiş ve en büyük sevabı kazanımş oluruz. Bu sene zekât ve fitrenizi Tayyare Comiyeti tarafından topliyan teşki- lâta verinla. hâmil | dü-- | | Tevkifhanede başladı canım sıkıl- SON POSTA ——0 —— — a ea A G e DA “NASIL DELİRD[M?., “Yahudi Davidin 160 Milyonluk Ordusu Geliyor... Savulun Yoldan!.. ,, 'Bir Kısım |Sokaklarda 32 Sabıkası Olan Davit, Unkapanında Kancayı Taktığı!/şık Yok Zeytinyağı Fıçılarını Nasıl Avlayordu ? Yahudi Davit.. Bu İsim size biraz tuhaf gelecek.. Ne yapalım ki, David'in adı budur. Ona yal- nız Davit deseniz, cevap bile vermez. Yahudi Davidi geçen gün hapishanede — dinledim, Davit, kendisini ziyarete gelenlere tatlı tatlı bir şeyler anlat yordu. Yanma sokularak - sözlerine | kulak verdim. 32 sabıkah Davidin nasıl deli olduğunu kendisinden dinlediğim gibi yazıyorum: — O çünler, çok efkârlı idim. mıyaâ... Davit.. Oğlum, bu böyle git- miyecek! Dedim.. Bir sabah koğuüşta: —Ey cemaati. — Savulun... Geliyorlariı. Diye yatağımdan fır- ladım.. 160 Milyonluk Ordu Herkes gaşırdu — Kim geliyor Davit? — Susun be.. Görmüyor mu- sunuz.. Çengelköyün arkasında yirmi tane zırblı var,.. — No zırhlısı?.. — Hay budalalar... donanması geliyor bel.. Davidin donanmasını musunuz? Biraz sonra, sesimi daha yükselttim: — Nab, işte ordularım da başladı yürümiye... 160 - milyon asker bu.. Şaka değil.. Davidin 160 milyon askeri... Savulun bel çiğneneceksiniz.. Koğuştakiler, bana tohaf tı- haf kakmıya başladılar. Amma, ben de delimiyim, deliyim. — Gözlerim, çanak gibi açık mış. Çenelerim takır takır öter.. Bunlar benden korktular. Hemeca doktora haber saldırıldı. Doktor gelince ben yine bozmadım: Telefcnla konuşuyo- rum gibi haberler alıyordum: — Nededin? Sarayburnunda mı? Peki! orada beklesinler.. Ben emir vermeyince kimse yerinden ayrılmasın. Ateşl dedini mi, baş- larsınız bombardımana... Davidin Donanması Doktor, gülmiye başladı: Ne oluyorsun — Yahudi Davidin Yahudi görmüyor bir. kat Davit? — Hiç paşam.. sağlığınız? — Kimiule konuşuyorsun böyle? — Telefon ettiler, paşam.. bi- zim donanma saray — burnuna gelmiş. — Ay senin var? — Elbette paşam..donanmam- da var, askerim de.. Şimdi bir emir verip “ateş!,, desem İstan- bul içinde korkusundan hörozlar bile ötmez. Doktor, — bunları — İşitince, donanman mı | müşahede altına aldılar. daha — fazla beklemedi. He- men raporu yazıp beni Tıbbı Ad- liye gönderdi. Tıbbı Adlide beni haftalarca Orada, deliliğim iki misli arttı. Kapıme zın Üstünde küçük bir delik var. Doktorlar, bizi o delikten gözlü- yorlar, kim 'fazla bağırıyor, kim ne yapıyor, görüyorlar, Deliler Arasında Ben bakardım, delikte birisi | on deli ile timarhaneye giderken | Kızkülesi, Sabıkalı Davit çavaldan boy gösleriyor entarisile varse, kalkardım ayağa... Orada- ki delilerin yataklarımı sırtlarına verip iki sıralı karşıma dizerdim, Aralarından geçerken: — Bakl! — kumandası ğim gibi, hepsi —beni selâm- larlardı. Ben de ipten yap- tığım kılıcımı sallıyarak - araların- dan geçerdim, Delileri, öyle korkutmuştum ki, benden habersiz nefes ala- mazlardı. Daha böyle ne maska- ralıklar yapmadım. Nihayet, beni *“delidir,, diye timarhaneye gönr dermiye karar verdiler. Kapalı bir araba içinde sekiz verdi- yolda bir iş daha yaptım. Ara- badaki delilere birdenbire: — Eller yukarı! diye bağır- | dım. Korkularından hepsi ellerini kaldırdılar. Bir taraftan da güya | tabancama davrandım: — Kıpırdamayin.. Yakarım!.. Delileri admakıllı yıldırınca birer birer ceplerini aramağa başladım. Kiminde bir lira, ki- minde iki lira, kiminde otuz ku- raş, ne buldumsa aldım, Mazhar Osman Beyin Karşısında Onlar da galiba benim gibi yarım deli, yarm akıllı cins- tendi. Hiçbiri ses çıkarmadı. Timarhaneye — gelince, dikkatli davranmak lâzımdı. Mazhar Osmana metam am- latınak — kolay “değildi. “ Büncü sene, delilerle uğraşa — uğraşa, adamın gözüne baktığı gibi deli midir, akıllı mıdır anlıyordu. Ben de onu bildiğim için bu- rada sahiden deliliği ele aldım. Mazhar Osman Bey, bir sa- bah Kuğuşları gezerken beni karyolanın altında buldu. Kar- yolanın Üstüne yatayım da, ken- dimi zorla kapı dışarı mi- attı- rayım?.. çok Aklım başımda hanede işim ne? Mazhar Osman B., beni kar- yolanın altından çıkartarak yanı- na getirtti: olsa, tımar- — Adın ne senin? Ağzımı burnumu çarpıtarak gülmeye başladım: — Benim üç tane adım var.. Korsan Davit. Yahudi Davit, Kumandan Davit.. Sen hangisini soruyorsun? — Peki, nerde oturuyorsun? - Ben üç yerde otururum. Balatta Tahtaminare mahallesi,. Deniz mahallesi Altı- kulaç sokağı... Ffener açıkla rıyedi direk Üstünde kırmızı köşk.. Sen hangisini soruyorsun? Deliler Peygamberi Uzatınıyalım, Mazhar Osman da benimle başa çıkamıyacağını anlamıştı, Koğuşta, biçbir delinin aklından geçmiyen şeyleri y pr yordum., Bazı gün peygamber postuna oturarak etrafıma top- ladığım delilere emirler veriyor, bazı güan.de onlara top tüfek talimleri yaptırıyordum. Arasıra, yine deliliğim tutar. Amma eskisi gibi deliremiyorum. Akıllandığım zaman dehşetli açık göz olurum.. Deli oldum mu? kimse sokulmasın yanıma... Yabudi Davit, elini şimdiye kadar kana bulamamıştır; Aklı Üstüne gâh gelip gâh giden bu yarım divane, denizi karadan çok sever, hemen bütün marifet- leri denizdedir. Bir zamanlar, Unkapanı lske- lesinden, Karaköye aktarma edi- len zeytinyağı fıçılarma musallat olmuş. Eline geçirdiği birkaç yüz metre uzunluğunda bir halatın ucuna kancayı takar, mavna biraz açılınca fıçıları birer birer denize düşürür, sonra halatla çekip aşırırmış. Nasıl Yapmış ? Davit, bu vak'ayı şöyle anla- tıyor : — Bu işe aylarca devam et- | tim, Kimse sırrına eremedi. Ge- cenin karalığında uzattığım halatı gören olmadığı için evvelâ fıçılar kendi kendine denize yuvarlan- yor zannedildi. Sonra baktılar ki her gece birkaç fıçı meydanda yok. Unkapanından Karaköye kadar iki sahile bekçiler koydu- lar. Yine nafile!.. Tam köprüden geçerken, — fıçılar sanki kendi kendine cumburlop denize düşü- yor ve geri geri gitlerek gözden kayboluyordu. Fıçıları aşıranıtli kim olduğunu bir türlü bulamadılar. Kimbilir belki de İşe cinleri perileri de karıştıracaklardı. Fakat bir gün, bizim foya meydana çıktı. Yine böyle fıçılardan birine kancayı takmış, çekmiye hazırlanıyordum. bir de ne göreyim: Fıçının için- den bir polis çıkmaz mı ? Eh.. Yahudi davidi görmeli.. El ayak buz kesti zavallıda.. Tabil, yakalayıp attılar içeriye.. Yahudi davit, artık epeyce akıllanmış görünmektedir. Ha- pishaneden çıktıktan sonra alm- nın teri ve elinin emeğile geçin- mek bususunda kat'1 kararı var. , » Belediyemizin şehrin tenviratı işine ehemmiyet verdiğini görü- yoruz, Fakat buna rağmen şehri- miz dahilinde bir kısım sokaklar el'an karanlık içindedir. Bu kış gecelerinde karanlık sokaklarda yürümek çok müşkül ve çok tehlikeli oluyor. O kadar ki bazan yağmurlu havalırda ge- celeri komşuya bile gitme müm- kün olmuyor. Belediye bu mese- leye bir çare bulursa çok hayırlı bir iş yapmış olacaktr. Aksaray: Hüsamettin Eroin Meselesi Birkaç gün — evvelki “Son Posta,, da İstanbul zabıtasının kokain ve eroin iptilâsına karşı sıkı bir mücadele açtığını oku- dum ve bu mücadele - neticesi olarak bazı kokain kaçakçılarıman meydena çıktığ.na dair havadısler gördüm. Polisin bu mücadelesi beni çok memnun etti. Ben ecski bir kokain mübtelâsıyım, Bir ara- lk bu müthiş zehirin uzun müd- det esiri oldum. Fakat sonraları ölüm tehlikeleri geçirdiğim için doktorların israr ve tehditleri sa- yesinde bugün bu zehirden temas men kurtulmuş bir vaziyetteyim. Bunun içindir ki ufak bir yardı- mım olur diye birkaç satır kara- lamıya lüzum gördüm. Her ne- dense bir takım gençler bugün ercin kullanmıya karşı İnhimak gösteriyorlar. Bunları bu felâket uçurumundan kurtarmak için yab nız polisin mücadelesi kâfi gek mez. Hilâlihamer ve yeşil - İhlâl gibi cemiyetler de bu meseleye gençliği bu zehirden kurlarmak için gayret sarfetmelidirler. Bu hu doktorlarımıza — düşen vazife çok büyüktür. Hatta ikti- darım olsa kokain mücadelesi için bir mecmua çıkarırdım. Fakat ne yapayımki bugün kendiml geçindirmek — hususunda — bile müşkülât çekiyorum. Nişantapıt A. B R. Kemalettin Boyd Gönderdiğiniz mektupları oku- duk ve şikâyetinizin nazarı dik« kate alınması için lâzımgelen makamlara gönderdik. Fatihte Hüseyin Rüştü Beye: Bu bususta Belediyenin bir kararı vardır ve bu karar tatbik edilmektedir. * M. C. Hanıma: Hakkınızı — teslim etmemek mümkün değildir. Fakat ne yapa» hm ki ortada sarih bir kanun vardır. Bu kanunun emrini dinle- mek lâzımdır. M_ SON POSTANI İLÂN FİATLERİ —llânın tek sütun1 satırı gazetenin metin yazıslle vasati 4 kelimedir. 2— Ayni yazının 2 satıri # santümdir. 9—Daha kalın ve daha İnco yazılar santlın ile hesap edilir. 4—Suylasına göre İlânlar aşağıdaki Batlere tübidir; Santimi 4J0 K 2s0 « 200 « o00 « so - . - Diğer sayfalarda Son — sayfada

Bu sayıdan diğer sayfalar: