Kumbara Yapmak İçin Ne Kadar Alet SON POSTA Ve Edevatın Varsa Hepsini Yakacaksın Bu Emir Süleyman Ustanın Pek Hoşuna Gitmişti Muharrirl X4 Her Hakkı Mahfuzdur —252— Bir gün Abdülhamite yine bir jurual verilmiş, vasıta olan adamın ebemmiyetine binnen bu juroal tahkikata havale edilmişti. Jurna- him mevzuu, cidden korkunçtu . (Üsküdar'da Yalnız servide bir tek zevcesile ikamet eden Süley- man usta isininde bir şahıs| ın (kumbara imalâtile meşğul olduğu ve banesi taharri edildiği takdirde bunların derhal zahire ihracı mümkün — bulunduğu hasbessa- dâka arzolunmuştu. Evin taharrisine ve tahkikat icrasına — saraydan — bir kaç kişi memur edildi. Üsküdar muta- sarrıfının da - iştirakile — olduk- ça kalabalık bir heyet, (Yalnız- servi) deki Süleyman — ustanın evine gitti. Ev, tenha bir yerde etrafı duvarla muhat ve hakika- ten şüpheli bir — vaziyette — idi. Evvelâ evin her tarafı polis ve memurlarla sarıldı. Ve sonra içeri girilerek taharriyat yapıldı. Evin alt katındaki bodrumda yüz elli tane (kumbara) bulundu. Fakat bütün bunlar, o devirda on para- ya satılan ve para biriktirmek için çocuklar tarafından kullanı- lan yuvarlak ve içi boş tahta kumbaralardan ibaretti. Teharriye memur olan heyet, bunları bir gösterişten ibare telâk- ki ederek taharriye bir kat daha kuvvet verdi. Asıl madent ve tehlikeli kumbaraları - meydana çıkarmak için evin temellerine kadar kazdılar, bahçenin bütün topraklarına şişler saplıyarak ara- madık taş altı bırakmadılar. Fakat hiçbir şey bulamadılar. Taharri- yatın neticesini havi bir zabıt va- rakası yaptılar, altını birer birer imzaladılar. Toprak kumbaraları çuvallara doldurdular, Süleyman ustayı da beraber âkdilar. Üsküdar | iskelenine — geldiler. — Oradan da Beşiktaşa geçtiler. Süleyman usta, Beşiktaş kara- koluna misafir edildi. Burada is- | ticvap edilecekti. Bu adama atfo- lanan cürme temas ettiği için (iş'arı ahire kadar ) kumbaralar da orada bir yerde hıfrolunuyor- du. Ertesi gün Süleyman usta istievap İçin Serhafiye Ahmet Celâlettin paşanın dairesine gö- türüldü. İstintak iki gün sürdü. Nihayet üçüncü gün Süleyman usta yine saraya celbedildi. Ken- disine şu emir verildi: — Bugünden itibaren efendi- miz sana ayda Üç yüz kuruş maaş tahsis buyurdu. Her ay gelip, bu parayı Hazinei hassadan alacak- sın. Lâkin, yine bugünden itiba- ren de kat'iyyen kumbara yap- mıyacaksın. memurlar vereceğiz. Bunlarla evi- ne gideceksin. Evinde kumbara yapmak için ne kadar alât ve edevat varsa, ©o memurların yö- zünün önünde yakacaksın. Denildi... Bu emir tabiidir. ki | Süleyman ustanın hoaşuna | mişti. |o otmek — gayesili Şimdi senin yanına | git- Çünkü —uzun uzadıya uğ- raşarak bu kumbaraları yapıyor, sonra hergün bunları bır çuvala doldurup sırtına — yüklenerek ak- tar dükkânlarını dolaşıyor, tanesi beş paraya olmak Üüzere ancak birkaç tane satabiliyor, aacak genç ve güzel karısına bir ek- mek parası kazanıyordu. — Fa- kat — şimdi, artık bu me- şakkatli işlere lüzum kalmamış- t. Evinde, rahat rahat otura- cak, hiç yorulmadan ayda üç yür kuruş — maaş alacaktı... işin aslı şu idi: Halepli bir baytar topraktan eşya yapmakla | geçinen bu adamcağızın kumbara yaptığını da öğrendiği için ojur | | nalı vermişti. Halbuki, bu masum adamı talil siyanet etmiş, büyük bir Felâkete maruz kalacağını zannederken Ümit fevkinde bir sandet ele geçirmişti. Bu hâdiseden Üç gün sonra mabeynde bir kıyamet koptu. Bir gece tam Abdülhamidin ya- tacağı esnada bir jurnal takdim edildi. Bu jurnalda, ( ser hafiye Ahmet Colâlettin Paşasın odasın- daki dolabın alt gözünde bir bomba mevcut olduğu ) ihbar edilmişti. Abdülhamit, derhal bir heyet tortip etti. Bu heyeti bizzat huzuruna — celbederek — gözünün önünde —tahlif etti; ve sonra Ce'âleddin Paşanın odasını ta- harriye gönderdi. Heyet Celâleddin Paşanın oda- sına gitti Doğruca dolap açıldı. Orada, kâğıtlara sarılı olan (Bom- ba) çıkarıldı... Abdülhamit bunu ve İntizarın | haber alır almaz, bombanın he- yet tarafından Beşiktaş karako- luna götürülmesini, oraya Topas neden diğer mütehassıs heyet celbedilerek bunun muayene olun- masını irade etti. Kâğıda sarılı olan bomba, bin ihtiyat ile Beşiktaş karakoluna götürüldü. Muhtelif semtlerde oturan bir çok yüksek rütbeli topçu Ümera ve mütehassısları gece yatakla- rından kaldırılarak — endişe ve helecanlar içinde Baeşiktaş kara- koluna — celbedildi. aturan ve (mevadı infilâkiye mü- ıehııuı) olan baruthane müdür muavini İbrahim Bey tarafından bu tehlikeli cismin üzerindeki kâğıtlar yavaş yavaş açıldı. Arkası var ) f__—'——x Zekât Ve Fitrenizi Tayyare Cemiyetine Veriniz Çünkü vereceğiniz paralar o vasıta ile memlekete en büyük hizmetleri yapan Hilâliahmer ve Himayei Etfal Cemiyetlerine de gidecektir. Dünya ve abretinizi yapmak için bu yol, en doğru || yoldur. 6. 8. Kongresi Galatasaray Spor — kulübü Riyasetindemn: Onlatasaray Spor ku- lubü kozgresinin in'ikat tarihi olan 20 Küânunusani 938 cuma günü Gala- tasarayın maçı olmasına — ve öertesi cuma bayrama tosadüf etmesine bina- ©D komgrönin in'ikadı 8 Şubat 998 tuma günü saat ona talik edilmiştir. Yüksek Ticaret Mektebi talebesinin dün mektepte bir müsamere Maksim salonlarında da bir çay riyafeti tertip ettiklerini yazmıştık. Resimde talebeyi Maksimde bir arada görüyorsunur. Nazarı Dikkata Aile hayatt İktımadiyesine yardım küşat edilmiş olan Nektar K. Zarukyan Biçki Dikiş Mek- tebi beşinel devre talebe kaydına başlamıştır. — Biçki ve Dikişi biraz bi- lenlere üç ay hiç bilmiyenlere altı ay zarfında esaslı surette tedris eder musaddak şahadetnüume verir, ücretler mutedildir. Cumadan başka hergün müracaat olunur. Adres Beyoğlu ye caddesi No 63 Zayi; Şirketimizin et nakliye ga Altınbakkal İcadi- rajına ait kamyoolardan (8831076) mo- öe aumaralı kamyonun hanlil olduğu 8420 numaralı söyrüselere ait pilâka- — lardan Aranıyor Kayseri vilâyetinin. Muncusun karyesinden Nerses Ağa ve Sima Hanım oğlu Yoremya'yı arıyor. Yeremya seferberliğin ikinci ge- nesinde Kı)'»en'nıxı Büyük Bah- çebaşı'ndaki yetim mektebinden İstanbul'a gelmiş, sonra müslü- man ve ismi Mustafa olmuştur. Kendisini bilenlerin İstanbul'da Çemberlitaş'ta Vezir Hanında annesi Sima; kardeşi Kara- bete haber verirlerse memnun edileceklerdir. HM KN » biri zayi olup yenisi nlinacar gından hükmü olmadığı Üda olanur. İst. Kasapları T. A, Ş. Et makliye yarajı Bakırköyde | Gençler Ne Dıyar ? Para Hırsından Uzak Yaşamak İstıyorum Tevlik Fikret, Mehmeat Dursun, Fehmi Yılmaz Beyler Gençlere İnkılâp, hayat ve istikbal — hakkında sorduğumuz suallerin bir kısım cevaplarını da bugün neşrediyorur: Ankara Devlet Demiryolları memurlarından Mehmet Dursun Beyin cevabı: “—Türk ufuklarında kurtuluş ve istiklâl güneşinin doğacağını akıllarından silen bedbinlere bu inkılâp göstermiştir ki Türk milleti kendi kuvvet ve kudretine her zaman İnanmış ve Önüne gelon bütün engelleri yıkmıştır. Bizde buhran hafiftir. Bunun da birkaç sene içinde zeval bulacağına kanaatim vardır. İnsanı doğruluğa, fazilete ve ahlâka sevkeden bir dine iman ederim. Taassubu sevmem. Herkes mes'ut bir alle yuvası kurmak — emelindedir. Hayattan korkmak, yaşamaktan Ümit kes- mek demektir. Hayatta daima sağlam bir vücuda malik olarak yaşamak istiyorum., Emir oğlu Ziya Haşim Bey diyor ki: *— Kültür itibarile zayıf olan bir cemiyette ibda yoktur. İnk- lâp ile intikali biribirine karıştır- mamak lâzımdır. Haddi buhran belki zail olur. Fakat manevi buhranın cenaze merasimine an- cak birkaç neslin tabutlarile iştirak edebiliriz. İnsanın dini kendisidir. Hayat bir vasıtadır, korku —ve cesaret verici — bir keyfiyet değildir.. Her ferdi, kendi kendini tanıyan bir. cemi- yet istiyorum. Aile hayatı bizde esası anlaşılamıyan bir muam- madır.,, Ankara Ferit Güneri Beyin Türk inkılâbı köhne ka- Faları ezdi, çelik gibi sağlam vü- kendimi kuvvetli buluyorum. Dine karşı samiml bir inanışım vardır. Aile hakkında henüz bir şey di- şünemiyorum ve — hayattan hiç korkmuyorum. Sadece bir hayat, yekâne emelimdir.,, Hayriye lisesinde Mehmet Mü- nir Bı diyor ki: *— Türk ikil bı. dünya inki- Tkpları arasında bir harikadır. Takılâbımız milletin bütün fertle- | rine istinat eden bir vesif taşı- | maktadir. Bubran, iktısadi bir muvazenesizliktir. Fakat — bizde buhran hafif geçiyor. Bugün din, ilâhi mahiyetini kaybetmiş, bir telâkki mes'elesi olmuştur. insanlar bir şeye inan- mak ihtiyacındadır. Aile, cemiyet meclisine çıkan yolda en emni- yetli bir adımdır. Karışık man- zaralı mevcutlardan korkulur. Ben de hayatın karma karışık vaziyeti | karşısında korkmaktayım. Alâyiş- siz bir hayat istiyorum.,, Sandıklıda Evliya oğlu Hasan Beyin cevabı: * — Memleketin istıraplarını dindiren, ülkemize hayat veren yüce Gazinin yaratmış olduğu Inkılâbın genç bir evladı olmak!a müftehirim. İnkılâbımızı arızasız ve teblikesiz bir şekilde yürütmek gençliğin en büyük vazifesidir. Yerli mallarımızı kullanmak saye- sinde buhrandan kolayca kurtu- mak mümkündür. Din, temizliği ve vazife perverliği emrediyorsa dindarım. Hayattan hiçbir zaman korkmak istemem. Fakat her fFert, emellerine kavuşması için Öönüne çıkacak engelleri yıkması Tâzımdır. Aile hayatının insanlar arasında mü- him bir mevkii vardır. Memlekete faydalı olacak bir şekilde yaşa- | mak emelindeyim. ,, Ankara'da Koçhisarlı Fehmi Yılmaz Bey diyor ki: * — İnkılâp hakkındaki linizin manası çok geniştir. Buna bizim gibi henüiz yetişenler jumu- sua- | mt mahiyette bir cevap veremez- ler. Buhran karşısında kendimi çok zaif hissediyorum. Din mes'- elesine gelince, düşüniyorum, dü- şüniyorum, en sonra bir varlığa dayanıyorum ve buna da - iİman ediyorum. Hayatta herkes bir aile sahibi olmalıdır. Hayatın hiç bir tehlikesinden korkum yoktur. Sakin ve sessiz bir hayat bence hayat değildir. Bir köşeye büzül- müş, hiçbir şeye karışmıyan, hâ- diseler karşısında kafa yormıyan, dil oynatmıyan iasanlar uyuşuk mevcutlardır.,, İzmitte Tevfik Fikret Beyin cevabıl *— Büyük Gazinin kazandığı büyük zafer, dünyada henüz kimseye nasip olmamıştır. Gazi, yarattığı ve yaşattığı inkılâplarla en büyük mucizesini başarmış | oluyor. Din meselesini düşünemi- cutlar yarattı. Buhran karşısında | yecek kadar meşgülüm. - Bir aile reisi olmak en büyük emelimdir. Hayattan hiç korkum yoktur.,, Hukuk Fakültesinden Baytar oğlu Kadri Beyin cevabı: “— Cemiyet daini bir akış halidedir. Biz buna tekâmül di- yoruz. Bu akış bazan hızlanır ve yolunu değiştirir. Buna da inkılâp diyoruz. Onun için Türk inkilâ- bini pek tabil buluyorum. Bugünkü buhran iktısadi de- gildir. Dindarım; yürüyen cemiyetin dindarı. Aile yuvasını kuracağım wakit somyalı bir karyola almayı düşünmem. Karımla karşı karşıya oturup müşterek heyatımız ve memleketimiz hakkında — konuş- mak için iki sandalye ve bir masa almayı düşünürüm. Hayattan korkanlar veya ml- cadeloden yılanların sığındığı yer ölümdür. Barut ve kan kokusundan, top ve tüfek sesindea, para bur- sından uzak bir cemiyette yaşt- mak isterim.,,