Ca ON KOSTA l'l"l'lllAT VE TEEAKKI — Her hakkı mahfuzdur. — Tefrika No. 35 Nasıl doğdu?.. Nasıl Yaşadı?.. Nasıl Öldıi?.. Sabahaddin B. Sahneye Çıktığı V;ı- kit Ahmet Rıza B Sarsıldı Şu halde kandılenııı dl' hararetle — sarılan — diğer kuvvete — temayül etmek — o0 ların — davasını kendi — davasile birleştirerek kendisine bir müm- taziyet vermek, bu suretle de bir (lider) mevküne geçmek Prens Sabahattin Beyin istikbal proje- sine pek uygun geliyordu... Ayni zamanda, bunda kendisi için başka bir menfaat daha vardı. Ahmet Rıza Beyin (Kızıl Milli- yetçi) liği, olsa alsa yalmıi Türk- leri memnun eder ve kendisine mahdut bir sahada bir mevki temin eylerdi. Fakat, (ahrarâne) bir düşünüşle ortaya atılmak: — (Türk) lüğün hakkından daha büyük olan bir (Osutanlı) hk hakkı vardır. Diye bağırmak, şüphesiz Os- manlı — unsurlarının — kulaklarını açacak ve ona hadsız hesapsız taraftar — kazandıracaktı.. — Ya, sonra Avrupa?.. Bütün dünyada hiristiyanlardan başka hiç kimse- ye hak vermiyen; bütün Osman- h ölkesinde, ancak ve ancak h- rıstıyanları hâkim ve kadir gör- mek isteyen, Avrupa.. Kimbilir onun bu fikrini ne kadar yüksek görecek ve icap ettiği zaman, ne büyük yardımlar edecekti, Prens- Sebahattin Beyin dıma- ğgında kıvılcımnlanan bu fikir, gün geçtikçe kıpkızı! ateş halini alı- yor ve bu ateşin onun dımağına werdiği hümma, ona İistikbalin en haileti bir programını hazır- latıyordu.. (Osman oğulları vak- tile milvonlarca Türkün kanını su gibi akıtarak “meşrikten mağri- be kadar uzanan geniş bir ölke yapmmışlard.. Şimdi, damarlarında bu hanedanın kanını taşıyan bir ( türedi ) çıkıyor.. Her karış top- rağında bin Türk şehidi gömül- | müş olan bu Ülkevi, Lir anda inhilâle sevkedecek Aâmiller ha- zırlıyordu. * Prens Sabahaddin Bey, mür- şitlerinden aldığı ilham üzerine âkılâna düşünüyor, kendisini ta- mamen — göstürmek — İstemiyor, şimdilik babacının firması alt nda çalışmaıyı daha muvafık bulüyor- du. Damat Mahmut Paşa, suflör Ne L..cket eden bir oyuncuya benziyordu. Bütün hayatını içki içmek ve ara sıra da ( gazel ) söylerrekle geçiren bu zat, esasen (siyaset ) le alâkadar olmadığı gibi, hatta bu cereyanları bile anlamıyordu.. Nitekim 1900 se- nesinde Pariste yapılan kengrede onu ( İttihat ve Terakki Cemi- yeni ) nin Triyasetine — geçirmek için mücadele çıkardıkları zaman, bu zat kendi kendini müdafaa —ıdonıoınış. bışkılınnın yırdıı-ı-— İ larile orada tutunabilmişti. Bu çarçışmada, yine Ahmet Rıza | Bey kazanmış, biçbir. rüzgârdan devrilmiyen sağlam bir heykel gibi, kaidesi üstünde dimdik kalmıştı. Çünki, istinat ettiği kaideler sağlamdı. Fakat.. 1902 senesinde, artık palazlanan ve ortaya atılmak zamanının geldiğine hükmetmiş olan Prens Sabahaddin Bey, kendi kudretine emin bir glâd- yatör gibi sahneye çıktığı vakit, Ahmet Rıza Beyin muvazenesi biraz sarsılır gibi olmuştu. Çünki yalnız Ermeniler değil, Paris'te bulunan diğer unsurlara mensup olan mücabhitler de Prens Saba- haddin Beyin etrafında toplanı- yorlardı. Vakıâ bu kongredeki riyaset mücadelesinde de ne Prens Sabahaddin Bey ve ne de Damat Mahmut Paşa bir kürsü sahibi olamadılar. Fakat, Ahmet Rıze Beyi bir hayli hırpaladılar. * Lâkin.. — Mücadele — böylece beyhude yere devam edip gidiyor, Hiçbir tarafa bir fayda temin etmiyor.. Ne Ermenilerin ve ne de Jön Türklerin mesalal. hiçbir netice vermiyordu. Abdülhamit, daha hâlâ (Şev- ket ve saltanatla) — oturuyor, (Osmanlı devleti) nin ezeldenberi kurulmuş olan mutlak ve keyfi idaresi, hiç şaşmıyan bir krono- metro saat gibi işliyordu. Ermeniler, Kumkapı patrikha- nesinde,, — (Babıâli) — önlerinde, Osmanlı — bankasında — talilerini tecrübe etmiş, ve kanlı darbe- İstanbul Belediyesi ŞehirTiyatrosu MWHM I) Y Bu akşam saat 21,30 da SARI LZEYBEK Opereti UMUMA Heçimizin memleketimizde edeceğimiz MÜ KARIM cexi ALDATIRSA! yapık ğ ni Ier ye(İı ten sonra, daha müsait şeraite intizaren geri çekilmişler. En coşkun ve en fedakâr komi- teciler bile, milli mukadderatları- nn ballini artık bir mucizenin zühuruna terkeylemişlerdi. Buna binaen yavaş yavaş damat Mah- mut Paşa ile oğullarından da ümitlerini kesiyor, hergün biraz daha onların muhitinden uzak- laşıyorlardı. Bu hal, damat Mahmut Paşa ile oğullarını tekrar- sefalete doğru — sürüklüyor. — Vaziyetleri günden güne —müşkülleşiyordu. Riyaset kavgası yüzünden, Abh- met Rıza Beyle de araları fena halde açılmıştı. Sabahattin Bey düşünüyor. Eğer bir fevkalâdelik yapama: bu gurbet diya- rında, feci bir husran içinde sürüne sürüne tebah olup gide- ceklerine hükmediyorlardı. Bu esnada, Prens Sabahattin Bey Trablus garptan bir mektup aldı. Bu mektupta, (mühim bir meselenin müzakeresi zımnında ( Malta ) ya teşrif buyurmaları| rica olunuyordu. Prens, bu mektubu alıralmaz, pek neşeli ve ümitli bir halde derhal maltaya gitti ve orada kendisini bekliyen ( Şevket Bey ) isminde bir zat ile müzakereye girişti... Bu, Şevket B. denilen zat, ( Tarblusgarp fırkası kuman- danı, Müşir Recep paşa) nın yaveri idi. Ötedenberi vatanper- werane işlerls uğraşıyor ve (Trab- lusgarp) a “ geldikten sonra da orada ( İttihat ve Terakki Cemi- yeti) namına teşkilât yapıyordu. ( Arıuı var ) lK sinema senenin yeni ve en güzel filmlerinden : DAKTİLONUN İZDİVACI şen ve sevimli artist MARY GLORY'nin Fransızca sözlü filmi düşünerek iftihar KEMMEL Rejisör: ERTUĞRUL MUHSİN Püyük ©9 BİR ÇiÇEK ret — filmi edilmiştir. İKi BÖGEK ikmal 'KATE DE NAGY FERAH SiNEMA'nın Büyük varyete programı, hokkabazlar kralı ROLF HANSEN'le tamam- landı... denler hayretler VORTLAYLAR'ı LEFT ve RIGHT' leri heyecan ve takdirle seyre- ROLF HANSEN'i görünce içinde — kalıyorlar. Program saat 9,30 da başlar. Boğaziçi, Kadıköy vapurlarına yetiştirilir. Fiatlar geçen ramazanlar gibidir. İ | haneyi Almanya 'dü. İngiliz Casusları Esrarengız Köşkte Geçen Pazarlık Sahnesı ( Baştarafı 1 inci ıu,udı ) isminde güya bir mühendlatir. Hak katte bir casustur. Bu hâdisenin Üzerinden tak- riben bir hafta kadar geçmişti. Polis memuru Glavs ile Jenike, Glavsın heyecan verici bir ders aldığı köşkün önünde resmi Üni- formalarile dolaşıyor, mutat nö- bet lerini yapı pıyorlardı. Tatil gü- nü olduğu için şehir sokaklarını dolduran sarhoş bahriye ' nefer- lerinin çıkarabilecekleri hâdise- lere karşı daima tetbirli bulun- mak maksadile, bütün nöbetçi polis memurları, ikişer ikişer geziyorlardı. Caddenin nihayetine kadar birkaç defa gidip geldik- ten sonra köşke yaklaşırlarken içeriden bir adam çıkt. Bu adam, uzun boylu, geniş omuzlu, atlet yapılı bir şahıstı. Polis memur- İarınmın yanına kadar gelmelerini bekledi, sonra onlara doğru yürüdü, Dedi kir — Benimle bir dakika için şu eve girer misiniz ? Polis memurları, gayet tabil olarak, biraz — şaşaladılar, — ilk kendini toplıyan Jenike — oldu. Geçmiş vak'anın bir defa daha tazelenmesinden Ürkerek gayet resmi ve soğuk bir eda İle cevap verdi. — Bir erzunuz mu var? Va- ılle_ıfnııı taallük eden bir iş için mi Uzun boyla adam bu suale mukabele olmak üÜzere güldü: — “ Şüphesiz. Size, bundan birkaç gün evvel, bu civarda soyulan gu—ıhıney( kimlerin - soy- duklarını söyülyeceğim. Bu mesele beni çok alâkadar ediyor. Esasen bir müddettenberi gazetelerde de buna dair malümat çıkmaktadır.,, Bu cevap Üzerine Glavs sapsarı kesilmişti. Fakat bu işin içinden şu veyı bu suretle sıyrılabilece- üÜmit eden Jenike soğuk E'nl ilığı elden birakmadı. Ayni resini eda ile derhal elini cebine götürdü, bir kurşun kalemle not doftırini çıkardı: — Alâ, dedi. Madamki hır- sızların kimler olduğunu biliyor- sunuz, lâtfen söyleyiniz. Bu derece soğuk kanlılık, meç- hul adamı bir parça sinirlendirmi- şti. Deminki tebessülmden, şimdi, yüzünde eser kalmamıştı. Kar-« şsındaki polis memurunun göz bebeklerine gözünü dikerek mu- kabele etti: — Lütfen not ediniz: Bira- soyanlar, Vilhelmshafen zabıtasına mensup polis Glavs ile arkadaşı polis Jenike'dir. Bu söze karşı, iki polis me- murüu puüt gibi kaldılar. — Jeni- ke'nin kalem tutan eli, ihtiyarsız bir hareketle yanına düştü. Meçhul adam, — karşısındaki memurları daha — fazla azaba sokmak isteniyormuş gibi derbal ilâve etti: — Mm»;ıllr oimıaı. her kolayı bulunur. canı- :nhlıh isa benimle beraber içeri giriniz. Fakat cevap bekle- miye lüzum görmeden deı, bahçe kapısını iterek açtı, çimen- liği geçti, evden içeri girdi ve sağdaki büyük odaya girdi. Polis memurları, hiçbir şey söylemeden onu takip ediyorlardı. Bu oda da bir kadın vardı, bir kol otur« muş, kitap okuyordu. renleri farketmekle beraber gö- zünü kitaptan kaldırmadı, sadece göyle bir baş işareti yaptı. Fakat bu kadının kendisini bir yumrukta yere seren mabut mahluk olduğunu Glavs derhal tanımıştı. Meçhul adam, arkasına taka- rak eve soktuğu memurların bir parça kendilorine gelmelerini te- min için birer bardak bira ve tigara verdi. oturacak iki lskem- le gösterdi. Cigaralarını yakıp bir iki nefes çekecek kadar on- lara zaman kazandırdıktan sonra söze başladı: — Şimdi size benim kim ob duğumu tanıtacağım. Benim adım Petersendir, mesleğim mühendis- liktir. Madam da hemşiremdir. Kısa bir müddet için buraya gekdik. Uzun zaman kalacak de- giliz. Birer seyyah gibi şöyle bir gezecek ve dönecğiz. Çünkü zabıta yolcu kalemi fişlerine ba- kıp ta isimlerimizi bulamazsanız, hayrete düşmiyesiniz. diye buas ları size söylüyorum. Ziyaretimiz ve burada bulunuşumuz, kısa bir zamana inhisar ediyor. Şimdi bizi alâkadr eden me- seleye gelelim: Geçen akşam, ece yarısı evimize — girerek mzı eşya çalmak teşebbüsünde bulunduğunuzu hemşiremden öğ- rendim, M. Glavs. O sırada eve yeni gelmiştim. Derhal peşinize düştüm. Buradan çıktıktan sonra aranızda geçen muhavereyi dim ledim. Bu suretle, son zamanda, müştereken yaptığınız hırsızlık- ları da öğrenmiş oldum. Bu sözler, Glavsın Üzerinde müthiş bir soğuk su duşu tesirl yapmıştı. Şimdi iskemlenin üze- rinde oturamıyor, adeta yığılıl- bir halde bulunu, de gözleri Üzerine götürmüş, adeta ağlar bir vaziyette idk Fakat Jenike, bu itham karşısın da kıpkırmızı kesildi, derhal e lııııılulıdııı fırladı, dediki: — Bu şekilde söz söyleme- nıze müsaade edemem, Giavs böyle bir hırsızlık — yapmışsa, bununla benim alâkam olamaz, sokakta — konuştuğumuz — şeyler, son zamanda vukua gelen lıırııı- lıkların faillerini bulmak i, bir aramaktan ibaretti. & rııııllıl pek fena bir — surette tanılım ı K n Hıın.wnîıbylı bir ithamın ne kadar ağır bir şey — olduğunu bir saniye olsun düşündünüz mü? Bu sırada Petersen'da ayağt kalkmıştı, Jenike'nin bu sözlerini | müteakip elini polis memurunum omuzu Üzerine koydu: — Öyle ise telâş etmeyiniğ, dedi. Şimdi ben Polis Müdüriye" edil a1 82 h F kı tine telefon ederim. Fakat emif | olaunuz, bu telefon ile beraber şU fotograf ta zabıtaya verilmiş olar caktır. Bu sözle beraber cebim” den bir Ffotograf çıkardı vt Jenikeye uzattı. Bu, geceleyin, gayet hassat bir makine ile al.nmış bir resim Bir hafta svvel kasası soyulat birahanenin avlusunu gösteriyor* du. Bu avluda da sivil kıyafetti “Glavs ile reşmi kıyafette Jenik! odi görünüyorlardı, Glavs pen lerden birinden iniyor, Jenike": onun inmesizi kolaylaştırmak İÇ omuz veriyordu. Bu resmi görür görmez kede gayri ihtiyari iskemlı yığıldı. Renksiz ve aptal gibi V hıldo karşısında — gülümsi adama bakıyordu. Bundan sonrası epey sürdü ve iki Alman polis mem! İ ancak ertesi sabah köşkteli tılar. Her birinin cebinde b bin marklık küçük birer $ kalplerinde de sırlarının ifşa miyeceğine dair kuvvetli yaat vardı. Buna mukabil, makla mükellef vazifeler almışlardı ve bu lerin üzerlerine davet ed tehlikeyi hafifletmek mak adeta yekdiğerine cesaret ediyorlardı. oldukları ' |