<A -Sayfa Karılarını Öldüren . . iki Şerir ( Baştaarfı 1 inel sayfada) vealtı ederlerken küçük bir mü- makaşa çıkm ştir. Münakaşanın sebebi — kadının — beşibirliklerini anaesinin evine — bırakmasıdır. Mehmet Ef. karısına; — Beşibirlikleri neden anne- ne bıraktın! Demiş ve kadın ters bir cevap vermiştir. lddialara nazaran, Mehmet Ef. bu ters cevaptan sinirlenmiş ve bıçakla karısının üzerine atılmış ve malüm faciayı işlemişlir. İddi- aya göre hâdisenin maznunu olan Mehmet Efendi büyük bir suğuk kanlılıkla karıs'ının yarı ölü cesşe- dini mabzendeki arpa sandığının içine atmıştır. Katil maznunu bu Son işini de gördükten —sonra kollarını sallayarak evden çıkmış ve akşam üzeri kain pederine Zabıta ve adliye tahkikata ehemmiyetle devam etmektedir. İkinci Eir Facia Daha Oldu Burada buna benzer bir facia daha olmuş, bir kasabada gebe bulunan karısnı ve karumndaki çocuğunu öldürmekle zan alima alınmıştır, Bu hâdise de şöyle cereyan etmiştir: Sivasın Ferhatbostan mahalle- sinde oturan Alhmet oğlu Hasan birkaç gün evvel bir kına gece- sine gitmiştir. Karısı sabaha ka- dar pencere önünde kocası Ha- sanın avdetini beklemiş, ve ko- casının gelmediğini görünce, tür- lü endişelere düşerek kocasını döğün evinde sağ sâlim bulduğu için memnun olmuş. fakat eğ-. lence yerinde karısı tarafından rahatsız edilmiye tahammül ede- miyen koca, karısınn — düğün evine gelmesine kızmıştır, iddiaya göre katil maznun Hasan: — Sen beni her yerde takip edecek misin? Diye karısının Üzerina atılmış. Ve elindeki bı- çağım kadının — karnına sapla- mıştır, Kadım hemen olduğu yere yıkılmış ve kanlar içinde hırılda- mıya başlamıştır. Haşan - karısını bu vaziyette görünce yaptığına pişman olmuş ve: — Allah aşkına ben yaptım, " gen yaşma, benim öldürdüğümü söyleme! diye yalvarmıya başla- mıştır, Fakat kadın son nefesini ve- rirken müddeiumumiye ve dok- tora kendisini kocasının öldür- düğünü söylemiş, ve — sözlerine şu kelimeleri de ilâve ederek can verip gitmiştir: — Beni o öldürdü, amma af- fedin, davacı değilim!.. Hasan tevkif edilmiş ve tah- kikata başlanmıştır. Mersin'de Halep Sporcularile Bir Maç Yapı'acak Mersin, ( Hususi ) — Birkaç hafta sonca Halep — sporcuları şehrimize şehrimize gelerek İd- man Yurdumuzla bir maç yap- mıya karar vermişlerdir. Halep — futbolcuları bundan 1 Adana ve Ankaraya da klerdır. Düzce'de Bir Kız Kaçırma SON #OP'STA H<5 » Üç Evli Bir Ada; Bir Plân Kurdu .Ve Bir Kızı Zorla Kaçırdı Düzce, (Husu pazarından trene si) — Gümüş- ? bindiğini — tes- ova — köyünden - bit edince yanına Salik oğ'u Mah- aldığı altı ave- mut isminde ç nesile derhal evli bir adam Düzceye gitmiş, burada bir. kız gece saat sekiz kaçırmıştır. Ka- buçukta — Hacı çırılan kız oşraf- tan Yakup zade Mustafa — Efen- dinin kızıdır. Salih ğ oğlu Mahmut Ya- kup zade Mus- tafa — Efendiye müracaatla kızı- nı istemiş, fakat Mahmudun — üç evli ol bitlediği için bu talep reddedilmiştir. Mahmut üç evli olmasına rağmen kızı almayı kafasına koyduğu için bir plân düşünmüş ve İstanbuldan Yakup zade Mustafa Efendiye çok sev- diği bir hemşerisi ağzından ölüm balinde olduğı ÇANKIRIDA BATIBELİ TÜNELİ YARIN AÇILIYOR Ameleler tünelde çalışırkan Çankırı ( Hususi ) — Batıbeli t€neli örme ameliyesi Kış müna- sebetile tatil edilmiştir. Tatil üç ay devam edecek, Üç ay sonra tekrar — faaliyele — başlanacaktır. İşlerini tatil eden ameleler Çan- kırıya gelmişlerdir. Baharda örme ameliyesi bittikten sonra büyük köprülerin inşasıma başlanacaktır. Bu en büyük tünelin küşat resmi yazın yapılacaktır. Ezan Ve Kamet Artık Türkçe Okunuyor Soma, (Hususi) — Ç ca- münde Hışıı Sadi Bey ıx:ndn ilk defa Türkçe ezan okunmuş- tar. Bunu diğer müezzinirde ta- kip etmiş ve artık Somada ezan ve kamet Türkçe okunmıya baş- lamıştr. Halk Türkçe ezandan fevkalâde memnun ve mütehassis kalmıştır. Şarkışla Fırka Kongresi Şarkışla (Hususi) — Kazamız Frka kongresi yapılmış, reis ve- killiğine Köse Hülil oğlu Hacı Halil, azalıklara da Şem'i Aziz, çiftçi Niyazi, sabık belediya reisi Hüsnü, çiftçi Emin ağa zade Durmuş Beyler, vilâyet kongre- sinde kara mümessilliğinde mec- bsi ümum? azasından Osmanzade Şükrü, Belediye reisi Ziya Beyler 3) seçilmişlerdir. R ve son nefesin- Düzceden bir marızara de bir kere daha görüşmek ir> tediğine dair bir telgraf çektir- miştir. Hacı Yakup zade bu telgrafi alır almaz çok.- sevdiği bu hemşerisinin son arzusunu yerine getirmek için derhal ha- reket etmiş, yola çıkmıştır. Mah- mut, Hacı Yakup zandenin Ada- Viranşehir'de Re'sül'ayn Nahiyesi İnkişaf Ediyor Viranşebir. (Hususi) — Kasa- bamıza merbut Re'sül'ayn nahi- yesi hergün biraz daha inkişaf etmektedir. Nahiyenin şimendiler güzerkâhında bulunması kiyme- tini bir kat daha arttırmıştır. Beş dakika mesafede bulunan Habur suyu Dahiyenin —mesire mahallidir. Bu suyun etrafındaki arazi gayet münbit ve mahsuk- dardır. Nahiye müdürü imar işi etrafında çok hararelli bir faali- yetle çalışmaktadır. Kerpiçten yapılmış olan bütün binalar ve dükkânlar beyaz boya ile badana edilmiş, siyah ve pis bir mam- zara arzeden kasabanın çehresi daha sevimli bir hal almıştır. Uşak'ta Kış Geldi Odun Ve Kömür Ucuzdur Uşak (Hususi) — Burada 80- guklar — başlamıştır.. Maamafih odun ve kömür fiatleri ucuzdur. Bir araba odun 2 lira, kömür 125 kuruştur. Hayvanlar da — ucuzdur. Bir koyun 2- 3 liraya, bir keçi 1-2 liraya satılmaktadır. Yalnız un biraz pahalıdır. Tarsusta Grip Ve Kızamık Tarsus, (Hususi) — Son gün- lerde şehrimizde kızamık, dizan- teri ve grip gibi — hastalıklar almıştır. Bir iki yerde de tilfoya tesa- düf edilmiştir. Sıhhat Müdüriyeti tedbir almaktadır. Şarkışla Muallimlerinin Bir Teşebbüsü Şarkışla, (Hususi) — Kazamız köy ve merkez muallimleri arala- rında bir arttırma ve yardım sandığı tesis etmişlerdir. Sandık idare heyetine Rukiye ve Zehra Hanımlarla Rasim, Baki ve S.tkı Beyler seçilmişlerdir. — Baha Isparlada Heyecanlı Eir Maç İsparta (Hususi) — İspartaspor Yakup zadenin evine girip ka- dınların — feryat ve istimdatlarına rağmen cebren ç kızı almış, ağzını bağlamış otomo- bile atıp kaçır- mıştır, bâdise bu- rada İşayi olur olmaz derin bir nefret uyandır- mıştır. Vak'aya zabıta vaziyet etmiş ve harem dairesindeki ka- dınları dörde çıkarmak maksadile gece baskını yapmaktan çekin- miyen Mahmudun derdesti içia takibata başlanılmıştır. #“MUÜŞ!'TA ? EDEBİYATÇI GEÇİNEN BİR ŞAİR Edebiyat meczubu Allahverdi Ei, Muş (Hususi) — Her memle- ketin kendine mahsus hususiyet- leri ve balk arasında kendine bir mevki ayırmış simaları vardır. Bunlardan — birisi de — Muşta'dır, Kalender bir adam olan münzevi yaşamaktan çok hoşlanan Allah- verdi namındaki bu adam hiç mektep ve medrese görmediği halde Fitrt bir halk şairidtr. Ken- disi tarafından ancak okunabilen yazılarla şimdiye kadar binlerle mısra şilir yazmış mükemmel bir eş'ar vücüude getirmiye muvaffak olmuştur. Bu edebiyat meczubu- nun fotoğraf nı da gönderiyorum. GeEğ_e’de Müezzinier Türkçe Ezan Meşkediyorlar Gerede (Hususi) — Şehrimiz müezzinleri her akşam açılan kur- sa devamla türkçe ezanı meşket- mektedirler. Şimdiden her müez- zin sabah ezanlarımı türkçe oku- mıya başlamıştır, Yalnız büyük camide beş vakit ezan türkçe okunmaktadır. Halk çok mem- nundur. Ezanın manasını anladık- Tarına sevinmektedir. Ramazandan itibaren bültün camilerde ezan uhkja okunacaktır. Buralarda havalar çok iyi gitmektedir. Bu vaziyet çiftçileri sevmdirmektedir. e — bin kişi huzurunda heyecanlı bir maç yaptılar, Her iki takım 2-2 ye ile Dağkursu futbol takımı 3 | berabere kaldılar. * Kânummetitl Tarihi Fıkra Celâli Dervişler ! Tarih, akıp giden büyük bir suya benzer, üzerinde çörçöp te bulunur. Bu çörçöp, kıymetsiz hü-liselerdir ki tarihe yapışmakla beraber onun ne sesini değiştirir, ne yolunu. Fakat onların yine bir ismi, kendilerini teşhis ettiren bir şekli vardır. Kimi büyücek, kimi küçük olur, kiminin rengi çok siyah, kiminin — beyazımsı bulunur. Tarihten bahsolunurken çörçöpün de bu hususiyetlerine dikkat etmek lâzımdır. Halbuki bizc: nedense tir, Küçük şeylere hi yet vermeyiz, Ali der cek yerde veli deyip geçeriz. M selâ geçen gün bir fıkra gördüm, “ celâli ,, dervişlerinin vaktile kahvelerde yanaklarına şiş sapladıklarından bahsediyordu. Kendi kendime güldüm, Emi- Bim ki o fıkrayı yazan meslek- taş,*iki cigara ile bir kahve ara- #ında gündelik vazifesini çırpıştı- rivermek — İistemiştir, — düşünmiye lüzum görmeden o Tıkrayı yaz- mıştır. Önün maksadı, bir 1a- manlar kahvelerde öyle maska- ralıklar görüldüğünü anlatmaktır. Bunu ifade edebiliyor mu, kâfi. Artık Üst tarafımı — düşünmez, düşünemez. Halbuki ifade, birkaç &ihetten sakattır, birçok okuyucuları müş- tehziyano güldürecek - şekildedir. Zira “celâli,, tarikati yoktur. Bu kelime ile Mevlânanın kurduğu tarikat kastolunuyorsa ona celali denmez, Melevi denilir. Ayni za» manda mevleviler, — yanaklarına şiş saplamazlardı, vey üflerlerdi, sima' ederlerdi, mesnevi okure lardı. — Hindin — fakirleri — gibi bıçak ve ateş oyunu yapanlar rüfailerdi. Sonra “celâli,, kelimesi Osmanlı tarihinde eşkiyalık ifade eder, Celâl adlı. bir adamın onuncu asırda Anadoluda çıkar- dığı gaileden dolaşı — bilâhare vukua gelen büyücek — şakavet hâdiselerine celâlilik ve o hâdl- selere karışanlara “->'*'1, denildi. Görülüyor ya , allanıdan bir kelime, İstihdaf edilen mak- sadı tamamen altüst ediyor. Böye le tarihl ve coğrafi isimlerin yerinde kullanılmaması — bazan çok gülünç neticeler doğurur. Eski sadrazamlardan birine atfo- lunan şu fıkrada olduğu gibi: Bu sadrazam, son derece ca- bildi, üstelik İstanbuldan dışarı- ya da çıkmamıştı. Bütün cografi malümatı Boğaziçinin iki sahilin- den ileriye geçemezdi. Bir gün kubbe altında donanma İşlerin- den bahsolunurken bilgiçlik göz- termek istedi: — Bir tarihte donanmamız Konya limanında iken.... Dedi. Öbür vezirler, biribir- lerine — bakıştılar, gülümsediler. Şeyhülislâm dayanamıyarak tam- hihe kalkıştı: , — Devletlâ vezir, Kooyada deniz ve liman yoktur. Donanma oraya nice gider? Demek istedi. Fakat öbürü her cabil gibi cesurdu, utanmaz bir yüz taşıyordu, hiç sıkılmadan şu cevabı verdi: — O vakit Seydi Paşa kap- tanıderya idi, conanmayı Konya- ya da götürüyordu! Biz de kalemleri cilâlayıp tarl. bi isimlere başka mefhumlar mı verelim. — Buna, — zannedersem, hakkımız yoktur. — M. T, âdet- edemmi-