_4 Sayfa SON OP'STA Gelişigüzel Müsahabe Oturamıyan Kurtlara, Beş Bar- Para İstemenin berle tıraşa, Hiçbir. Şey Çalmoayan Hırsıza Dair.. Tabilyat alimlerinden birisi, bir Avrupa mecmuasında yazdığı bir makalede kurtların - amma du- manlı havayı seven, karlar bastı- rınca orlaya çıkan meşhur hay- vanın deği, fındık kurdü, ipek böceği gibi kurtların - hiç otur- madıkların:, hatta oturmak iste- seler bile buna muvaffak olamı- yacaklarını söylüyor. Zavallı kurtlar, desenize onlar da sabahları, akşamları bazı hat- larda işliyen tramvaylardaki halk gibi oturmuyorlar, oturmak iste- seler bile muvaffak olamıyorlar. Gazeteler yazıyordu: Adananın hoşmeşrep — adamlarından - birisi dört beş kişiye birden tıraş olur- | lerinden Erzurum Biçki Yurdu Dikiş Yurdu Faaliyğtle Çalışıyor. Erzurumda Spor Ve Musiki Merakı Erzurum (Hu- susi) — Şehrimi- zin yegâne ha« yırlı. mücssese- birisi de (Erzurum Biçki ve Dikiş Yurdu ) dur. Bu hay rlı mücce»-4 memlekete çok nafi bizc- - | lerde bulunmak- muş. Berberlerden birisi suratının | sağ kısınını, biri sol tarafını 8- bunlayıp tıraşa başlar, bir Üçün- | cüsü makasla ensesini düzcltir, bi sağ şakağındaki, bir bap- kı 1 şakağındaki saçları ke- #ermiş. Zevk meselesidir, karışılmaz; fakat bu şekilde fiç makasla iki usturanın altına girmek için in- sanda hayli geniş yürek bulunmalı! Bu, bütün mizah muharrirle- rini birden okumak, Filorinalının | bu yurt bir sene tadır. -Kolordu Satınalma — Ko- misyonu — Reisl levazım binbaşısı Hamdi Beyin kayınvaldesi Ay- şe Hanımefendi tarafından geçen sene tesis edilen zarfında ümidin fevkinde işler başarmıştır. İstanbul darülmuallli- matından diplomalı olan —Ayşe | Hanımın tahtı İdaresinde bulunan beş on manzuümesini birden din- | lemek gibi bir şey ki hakikaten müşküldür, kolay kolay dayanıla- cuk şey değil! Londrada evin hirine bir bır- #z girmiş. Girer ya, koskoca şehir, diyeceksiniz, hırlısı|'da var, hırsızı da var. Fakat bu hırsızın öteki hırsızlardan farkı var. Hır- sız dediğiniz yükte hafif pahada ağır no varsa, kaldırır, götürür Yani bir şey çalar. Bu söylediğim hırsız ise Lond- rada girdiği evden hiçbir şey aşırmamıştır. Yalvız, evin salonuna girmiş, Orada duran hoparlörle radyo —makinesinin kırdıktan sonra sıvışıp gitmiş. Anlaşılıyorki bu garip hırmz, | asri iptilâlardan bizar bir adam- cağızdır. Kimbilir. ne - kadar zaman bu boparlörün dünyamn yedi iklim, dört bucağından ge- tirdiği çeşit çeşit cayırtıları din- lemiş, İngilizce: — Lâhavlel Çekmiş, nihayet sabrı, taham- mülü kalmamış; geceleyin bir hır- sız. gibi eve girerek başına ağrı veren bu' geveze aleti parçala- mıştır. Bu adama hırsız demek bil- mem doğru mudür? — Zavallı adamcağız, bir şey çalmamış, ça- hnan huzuru ve sükünunu git- miş, geri almış demektir, TOPLU (ĞNE Soma'da Ecnebi K;rı;ğa;ıyalar Ne Kadar Tütün Aldı Soma, (Hususi) — Di Ameri- kan tütün kumpanyası evvelki gün de buradan 35 bin okka tütün mübayaa etmişlir. Fiat yüz kuruşla altınış kuruş — arasında mütehavvildır. Bu kumpanyanın şimdiye ka- dar satın aldığı tütün miktarı 155 bin okkadır. Daha satı'ma- miş 70 Lin okka tütün ©u tütünlerin da İnhisar vardır. İdaresi Fuadan satın alınacağı umuk lır. Tâmbalarını | yurt müseccel olmakla beraber müddeti fenniyesi iki senedir. Geçen sene birinci sınıfı muvaf fakiyetle ikmal eden Erzurumun kibar ailelerine mensup on iki banım bu sene ikinci sınıfa de- vara etmektedir. Birinci sin f bit- tabi yine mevcut olup birçok müdavimleri vardır. Hanımları- mıza dikiş, biçki ve elişleri gibi çok lâzım vn” menfeatli olan hü- nerleri muvaffakiyetle — öğreten mezkör yurdun mezunu bulunan hanım kızlarımız da herhangi bir yerde yurt açmak hakkını ka- zanmış - olacaklardır. Yurt her sene hitam'ında ha- nim kızlarımızın bir senelik sâyle- ilain semeresini halka göstermek Tarsus'ta Feci Bir Cinayet Yapıldı Tarsus ( Hususi ) — Kargılı köyüntle müthiş ve töüyler ürper- tici bir cinayet İşlenmiştir: Meh- met Çavuş oğlu Yusuf ve kar- deşi Hasan, birkaç güön evvel bir kibrit için müthiş bir kavga yapmışlar ve biribirlerine kızgın | bir halde ayrılm.şlardır. Evvelki gece dea Hasan, bu kavganın hizile eve gelmiş, içerde hiç kimsenin olmadığını görünce | Yusufun — karısını — araştırmağa başlamıştır. — Yusufun — karısını, kainçederi Hamis Mustafa'nın evinde olduğunu anlıyan Hasan derhal oraya koşmuştur.. Yenge- | sile münakaşaya başlıyan Hasan bir aralık bıçağım çekcrek, k r- deşinin kaynanası Emineyi muh-s telif —yerlerinden ağr surette yaralamıştır. Bu vaziyeti gören “Yusufun kainpederi de işe karışmış, fakat © da birkaç bıçak darbesi ye- dikten sonra yere yuvarlanmıştır. Bu kanlı hâdiseden sonra köy halkı biribirine girercesine telâşa | düşmüşler ve katil, kanlı bıçağile yakalanmıştır. Edirne Hastanesinde Edirne, (Hususi) — Şehrimiz Memleket hastahanesi baktriyos lokluğuna tayin edilen doktor Sadettin Bey şehrimize gelmiş, yazilesine başlamıştır. B'çki ve diklş yurdu sarglsını gayesile bir el işleri sergisi vü- cuda gelirmektedir. Bu sergide sırf hanım kızlarımız. tarafından bizzat yapılan kostüm, hakış, biçki ve birçok envaı teşhir edil- mektedir. Nakış, dikiş ve biçki- nin bilhassa aile ocaklarna çok ehemmiyetli olduğunu takdir eden hanım kızlarımız büyük bir rağ- betle kendi yurtlarına koştuğu gibi genç hemşirelerini do mez- kür yurda davet etmektedirler. Memleketimizde geceleri umuma mahsus olmak üzere halk mek- tepleri de açılmış. Maarif Müdü- rümüz Ali Bey de ilim ve irfan hususunda yılmaz bir azimle faa- liyetlerine devam — etmektedir. Velhasıl memleketimizin her şeyi gibi ilim ve irfan ordusu da çok muntazamdır. Erzurumda İzcilik Merakı Memleketimizin her tarafında İzmit'te Fakir Talebeler İçin Pansiyon Açıldı olduğu gibi bura- | da da irfan or- dusuna çok ehem- miyet verilmek- tedir. Erzurumun müstakbel — ev- latları ilim irfan | için bahişkârane | mekteplerine koş- maktadırlar. Bu- rada mektepleri- mizin gürbüz tale- beleri bilhassa iz- ciliğe çok me- raklı olduğundan çevik ve — İnti- zamlı ixcilerimiz vardır. Lise ve Erkek — Muallim Mektebi izcileri | memlekette nam kazanmışlardır. Bu kadar merak veçevikliğe rağ- men bilmem neden burada &#por hareketleri biraz durgun gidiyor. Erzurum'da Musliki Merakı Halkımız musikiyi çok sov- | mektedir. Kıraathathanelerde ic- rayi terennüm eden sazları din- lemiye koşan halkımız musisinin ruha bir gıda verdiğini çok iyi takdir etmiştir. Buna binaendir ki burada birçok musiki muallimleri vardır. Bu muallimler hemen her kibar ve zevkımı seven ailelere hususi musiki dersleri vermekte- dirl»r ve bir vatandaşımızın kendi icatkerdesi olan Cümbüş burada günden güne ragbet bulmaktadır. | Erzurum'dua Kış Bu sene kış birdenbire geldi. Yirmi dört saat içinde 20 santim kar yağdıktan sonra hava tekrar açtı. Hava açık fakat ve ayaz çok müthiş... — Vamık Faik İzm Ete Belediye bahçesi İzmit (Hususi) — İzmit Halk Evinin mevcut şubelerinden &n faali “ Köycülük ,, şubesididir. Bu şubenin değerli azaları köy köy gezerek memleketin efendisi olan vatandaşlarla konuşuyor, dertle- rini, arzularını, dileklerini birer birer dinliyor, onlara müfit ola- bilecek yardımlarda bulunuyor... İçtimat muavenet şubesi tak- dir ve tebrike lâyık birhareketle Orta mektep binasında, civar köy ve kasabalardan tahsile gelen ta- lebelere bir pansiyen açmağa karar vermiş, ayni zamanda ga- yet ucuz bir fiyatla fakir talebe- lere temiz, sıhhi yemekler vermi- başlamıştır. Kendileriyle temas ettiğim birçok talebeler Halk Evi- mizin bu çok musip hareketini şükranla söylemişlerdir. İzmit Halk Evinin — muhtelif şubeleri memleket efkârı Üzerin- de iyi bir tesir yapmıya başla- Ulıştır. Akşehir'de Belediye Ü;;i;ımı Gazi- nin Bir Heykeli Dikilecek Akşehir, ( Hususl ) — Şehri- mizde belediye meydanma Büyük Gazimizin güzel bir heykelinin rekzi takarrür (etmiştir. Belediye kaidenin —İnşası için faaliyete başlamıştır. Yolu! Osman oğulları devrinde "Di- vanı hümayun,, denilen daireden yazılmış —mektuplar, fermanlar, filânlar ibretle okunacak şeyler- dir. Gönül ister ki bunlar cilt cilt ve sıra ile neşredilsin, merak edenler de bu 'sayede © devrin garabetlerle dolu tarihini apaçık okusun. Dün o yazılardan birkaç tas nesi elime geçti, gözden geçire dim. Bunlardan biri Üçüncü Suk tan Ahmet tarafından “isveç Ki ralı ve Golva, Vandal ve ona tabi nice vilâyetlerin hükümdarı Fredrikoş'a,, yazılan namei hü- mayun sureti idi. Orada (Fredri- koş) diye anılaa hükümdar, meşhur. Demirbaş — Şari'ın » kız kardeşi Eleonoranın kocası olup karısının muvafakatile İsveç tahs baa geçen birinci — Frecriktir. Sultan Ahmet bu mektubunda “Koz bekçi Mustafa Ağa,, is- minde birini elçilikle İsveçe gön- derdiğini ve vaktile Demirbaş Şarl'a ödünç olarak — verilen iki yüz elli bin kuruşun ( bugünkü rayiçle yirmi beş milyon ) öden- mesini İstiyor. Fakat koca bir imperatorlu- ğun en yüksek dairesinden çıkan ve bizzat İmperalorun imzasını taşıyan bu mektupta Fahiş bir kelime yanlışı var. Demirbaş'ın ödünç aldığı paradan bahsolu- nurken: “Karolş kıralın mamulün« bih temessüklerle Hazinei âmi- remizden ikraz eylediği iki bin kese akçe,, deniliyor. Halbuki burada ikraz değil istikraz keli- mesi kullanılmak lâzım idi. Bu yaülış bana şu fıkrayı has tırlattı: Birinci Ahmet zamanında erdar olan Ahmet Paşaya cebi delik alay beylerinden birl müracaat ederek “bir kese akçe istikraz etmesini,, rica eder. Ahs met Paşa, —suratımı ekşiterek şu cevabı verir: — Daha kelimenin manasını öğrenmemişsin. — İstikraz değil, ikraz demeliydin. Ben yanlış ko- nuşanlara bir pul vermem! Mecliste bulunan sipah ağa- larından biri bu muhavereyi işitir işitmez yavaşça kalkar, dışarı çıkar, şu mealde bir teskere yazdırarak Başdefterdara — gön- derir: “Keremkâr efendim, izzetlâ velinimetim. — Bugünlerde akçe ihtiyacı giribanıma pençe vurdu- an karzı hasen olarak köles nize bir kese kuruş ikraz buyu- rulmasını mübarek dameninizi öperek dilerim. ,, Ahmest Paşa, tezkereyi bir daha ve bir daha okuduktan sonra yanındakilere döner: — Ne diyelim der, herif ke- limeyi yerinde kullanm ş. İstediği parayı vermemek olamz! Beri tarafta sipahi ağasına arkadaşları soruyorlar: — Borcunu nice ve hangi dem ödiyeceksin? O gülümsiyor: — Amma yaptınız ha, diyor, ben defterdara geri para mı ve« ririm? Kelimeyi doğru kullandı ğım nesine yetmez? Malüm olduğu Üzere İsveç hükümeti, Demirbaş Şarl'ın Tür- kiyeye olan borcunu yıllarca öde- memişti. Şu fikraya nazarn onlar da sipahi ağası gibi düşünmüş ve “padişah, kelimeyi — yanlış kullandı, niçin para verelim,, de“ miş olacaklar !. — M. T.