— T4 » — Bu sırada Başkumandanın ne- kadar endişeli olduğunu takdir etmek kolaydır. Bahusus ki hü- kümet el'an takviya kıtaatı hak- kında tamamile süküt etmekts ve Başkumandan bü süküta hiç bir mana verememekte idi. Bu zamanda Türklerin Gelibolu'da yeya civarındaki kuvvetleri 80 bin ile 100 bin arasında tahmin ediliyordu. Buna rağmen 17 ma- yısta gönderdiği raporda dört yeni fırka veyahut yeni bir müt- tefik istediği halde, İngiltere'den aldığı yegâne cevap, yeni bir fırkanın izam edilmekte olduğun- dan ve Rus'lar tarafından Kara- deniz Boğazı sahillerine asker çıkarmak fikrinden tamamile vaz- İ geçildiğinden ibaretti. ! 20 haziranda Jeneral Hami- ton, tekrar Lord Kitchener'e telgraf çekerek henlz - cevabı | verilmiyen 17 mayıs tarihli teb- grafına nazarıdikkatini — celbetti. | Bo telgrafta Jeneral Hamilton | * Karşımıza rubu milyon asker dökmek teşebbüsü ilerlemektedir. Bugtn bizim tutmakta olduğumuz mevziler ise, bukadar kuvvetlere karşı eldeki mevcut ile mukave- met edemiyecek bir haldedir. lagilteredeki — vaziyot bhenüz bu telgrafa da cevap verilebilecek bir halde değildi.. Çünki yeni | toşkil olunan Çanakkale Komis- yonu henüz içtima ederek Ça- nakkale seferi hakkında takip edilecek hattıhareketi müzakere etmemişti. Lord Kitchener bile reyini ne suretle istimal edeceğini kararlaştırmamıştı. Fakat bu ka- | dar teahhürden sonra Gelibolu'da kat'i bir darbe vurulabilmesi imkânından her zamandan fazla şüpheli ve mütereddit idi. 3 ha- ziranda Jeneral Hamilton'a çek- tiği bir telgrafta “ Derhal iste- diğiniz kadar takviye kuvveti gönderilirse, Kilidülbahir'i zap- tedip bu suretle Çanakkale se- ferini hitama erdirebileceğinize emin misiniz?,, diye şordu. Bu kat'T suale derhal cevap vermek — kabil değildi. Harpte | vaziyet olduğu gibi kalmaz. Va- | ziyet 17 mayıstaki vaziyetten çok daha ciddi idi ve artık temmuz evasıtından evvel takviye kıtaatının gelmesi kabil değildi. Bunun için Jeneral Hamilton'un verdiği cevap gayet kısa ve şöyle idi: “ Yarın umumi bir taarrurza başlıyorum. Her halde bunun neticesinden evvel size Resim Tahlili Yablatinizi — #ğrenmoz tesminizi S adet kupoa Zatiyorasucu ila Gd | Rosminiz sızaya | lkle gönderiniz. Ybidir ve iade edilmen. im, mutlek EBulunduğu menlel Resim ' edecek ml ? | randa | cekti. Bu hat zaptedilir edilmez, Vak'ı Jüzart feasa't) Vakes JBev at Jrama? 'u-.l.'ın,u, 2-)| 5İ öğe |1 22112 02) Yarsı Ti 6Ni a9 ai |9 47 |4 28) omsrı |2 405 8i i İsgiltere Hüktmeti tarahadan Onal lııownıd!lıı.ılııımıııl ÇANAKKALE Yazanı Ceneral Oglander Bomba Atmak San'atini Henüz Kimse Bilmeyordu kat' bir cevap vermekliğimi siz de arzu etmezsiniz,, 4 haziran, yani üçüneti Kirte muharebesi Gelibolu yarımada- sıtda yapılan İlk siper muharebesi idi. Sahilden sahile bütün hat Üzerinde her iki taraf ta, bazı yerleri — telörgülerle — muhafaza edilmiş siperler içinde bulunmakta idi. Türk siperleri arasında bazı müstahkem — mevkiler vardı. ki bunlar etrafa da hâkim bir vazi- yette bulunmakta idi. Bu yeni ve değişmiş vaziyete karşı evvelki taarruz plânlarından farklı bir plân kullanmak lâzımdı. İleri hareketinin her safhası hak- kında mufassal talimat verilmiş ve her kıt'a için ilerlenmesi matlup mesafe hiçbir noktada B:Oyudıyı tecavüz etmemekle ıdı, İngiliz taarruz plânı 1 hazi- | Biünci fırka tarafından tebliğ edilen hususi lalimat ile izah edilmişti. Taarruz edecek kuvvetler iki saftan mürekkep olacaktı. Beher dört yardalık cepheye beş kişi isabet edecek surette teşkil edilecek olan birinci saf düşmanın ilk hattımı zaptede- beher yardaya bir nefer isabet etmek — süretile — teşkil — edile- cek olan ikinci saf, — birinci safın üzerinden atlıyarak 400 ilâ 500 yarda ileride bulunan ikinci | hedefi zaptedecekti. Zaptedilen mevzileri tahkim etmek ve arkada eski İngiliz mevzilerile muvasale | siperleri kazmak için, ikinci safı husust alât ile mücehhez siper kazma takımları takip edecekti. Diğer kıtaat ta arkada kal- mış olabilecek münferit Türk avcılarını — tarıyacaktı. —Muhare- benin — son — saatlerine — döğru topçu —aleşine — müzakeret et- mek için piyade —efradı tara- findan kırmızı flâmalar taşınacak ve zaptedilen mevzileri göstermek için bu siperlerin arkasına di- | kilecek. Zaptedilen bir siz eri temizle- mek için bombacı postaları teşkil etmenin en muvafık usul olacağı kıtaata izah edilmişti. Fakat bu, nazariyeden — ibaret kılıyordu.î Bomba almak san'atini hemen hemen kimseler bilmiyordu ve aralarında — hakiklt bir bomba tutmuş efrat pek azdı. Bundan maada bomba da azdı ve mev- cut olanlar da oracıkta imal edil- miş ve barut ile demir parçala- rından ve eski reçel kutularından yapılmıştı. Bu hususta Türkler | daha kuüvvetli idiler; çünkü son sistem bombalarla mücehhezdiler. * ( Arkası var ) -— TAKVIİM —— CUMARTESİ NWCün. 3- 1 CİKÂNUN 932 Kati m35 | Arabt İ! Şaban ma | Raat 20 - 2ci Teyrim . Üa 1351 İzmir'de Bir Kaçakçı 89 Bin Liraya Mahküm Oldu İzmir, (Hususi) — Bir müddet evvel Ali Bey oğlu Kara Hüse- yin ile Çobani Mehmet, Meneme- nin Ali Ağa çiftliği sahillerine 20 çuval sigara kâğıdı çıkarmış- lar, yakalanmaması için toprağa gömmüşlerdi. Zabıta keyfiyetten haberdar olarak sigara kâğıtlarını meydana çıkarmış, Kara Hüseyin ile Meh- medi de İzmir ihtisas mahkeme- sine sevketmiştir.. Vapılan mu- hakemede maznunların cürümleri sabit olmuş; Kara Hüseyin bir sene, Mehmet 2 ay 15 gün hapse — mahküm — edilmişlerdir. Kara Hüseyin ayrıca 89,000 lira para cezasına mahküm edil- miştir. Eski Tüfekler Müze'de Kıymetli Bir Koleksiyon Bulundu Askeri Müze İdaresi tarihi topların vea tüfeklerin tasnifine devam etmektedir. evvelâ tüfeklerden başlanmıştır. Müze İdaresi — tasnif — bittikten | gonra bunların bir rehberini neş- redecektir. Yalnız (10) kilo ağır- lığında çok eski ve fitilli bir tüfekle (120) kilo ağırlığındaki kısa namlılı demir bir topun kullanıldığı tarih tespit edileme- miştir. Müze İdaresi — bunların birer fotoğrafını aldırarak Avru- pa müzelerine göndermiştir. Mü- | tehassıslar bunların hangi devir- lere ait olduğunu tespit edecek- lerdir. Bunların (14) üncü asır sonlarında — kullanıldığı — tahmin edilmektedir. Eski Eserler Niçin İhmal Ediliyor? 8 ikinci teırıu tarihli gazete- mizde Sultanahmet bdlunduğunu ve bu eserlerin bu- ralara ev ve apartman yaptıran- lar tarafından tahrip edildiğini yazmış, Belediyenin dikkat na- zarını celbetmiştik. Memnunihetle öğrendiğimize göre Belediye esa- sen bu notalara dikkat etmekte- dir. Filhakika Belediye Riyaseti bu. mesele — münasebetile — bize gönderdiği mektupta diyor ki *“Mevzuubahs edilen mahalde, eski eserlerin muhafazası encü- menince tetkikat icra ve tedabir de ittihaz edilmektedir. Bu vadide belediyemizçe ya- pılması icap edecek bir muamele tezahür ettiği ve talep olunduğu takdirde derhal ifa edileceği tabitdir., İstanbul'da Süt Meselesi Geçenlerde — ( Halkın Seşi ) sütunumuzda İstanbulun süt me- selesi ile meşgul olmuştuk, yine memnuniyetle — kaydedelim — ki Belediye bu yazıyı görmüş ve bize süt meselesinde belediyenin nasıl hareket — ettiğini — anlatmış- tır. Belediye bu — münasebetle gönderdiği bir mektupta diyor ki: Şehirde satılan sütler belediye zabıtası — memarları — tarafından mıntakaları belediye baş tabiple- | yvine getirilmekte ve muayene edi- lerek mahlut veya bozuük çıkan- lar imha edilmekle beraber eş- habı bakkında ceza tatbik olun- maktadır. Sütlerin daha sıkı bir kontro- le tabi tutalması ahiren kayma- kam ve belediye şübe Müdürle- rine tamimen emredilmiştir. Şimdilik işe | civarındaki | harabelerin altında taribt eserler | HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Yazanı Cıııiı Can Bir Güzel Karşısında Sıcak bir yaz ıkşıııı bnm.ı çarşılı serinlemek Ümidile dük- kânlarının önlerine attıkları is- kemlelere oturmuş konuşuyorlar: Tek tük piyasa edenler de var. Bu sırada caddenin başından en fazla yirmi beşinde tahmin edilen kadınların pembo beyaz dedikleri neviden, siyah, İri - gözlü, gür kirpikli, gayet güzel, fevkalâde kıvrak yürüyen bir kadin görün- dü. Ve bütün başlar ona döndü. Kadın ilerledikçe, arkasından birtakım sesler yükseliyordu. Ev- velâ üstbaştaki manav kırlaşmış, bıyıklarını bükerek : — Anam, dedi, altınışına gi- riyon. Hiç böylesini görmemiştim. Adapazar elması gibi.. Onun yanındaki Yahudi göz- lüklerini düzelterek : — Ne karidir bilir misin, de- di. Bizimkileri bile yeçti. Boy- nundaki yerdanlık en aşağıdan beş yuz lira eder. Sol taraftan geçen bir asker arkadaşını dürterek: — Sağa bakl. | dine gıl ulan! Sayı ile ken- TTEĞLM AAA Karmakarışık Bir Kııııınılııııı verdi. -Kendi tabirlerince etrafı dikizle meşgul iki külhan beyden biri: — Anam, dedi, mal böyle olur iştel. Dalin — aşöği ” Tüfekibaki kiür duracı ; — “ Yanılıp ta benim dük- kâna girerse nasıl ölçü alırım , diye gözlerini — bayılttı. Daha sonra oradan geçmekte olan bir softa : — * Yarabi - diye mırıldandı- kullarının sabrını denemek için mi bu güzelleri halkeyledin ! , Bu sırada şivelerinden Karadeniz uşağı olduğu Aanlaşılan iki deli- kanlıdan biri diğerine: “Bu esve mi yoksa hayalet mi? - dedi - kosileyim saa , Kadı epey ilerlemişti Altbaş- taki Karamanlı çırağın önünden geçiyordu. Acaba onun fikri nasıldır. diye yanına sokuldum. Beni görünce, içinde bir çok milletin paralarını saklıyan küçük camekândan başını kaldırdı : — Garı değil - İngiliz lirasıl Ne dersin acep guzum - dedi - gaça deyişilir ?.. Muamma! ( Baştarafı | inci sayfada ) ; sini kazdırmış, dağ kısmında en ufak deliklere kadar aratmıştır. İz Bulunamıyor ... —— Yapılan aranmıya rağmen ne evde, ne de başka yerde hiçbir | ize tesadüf etmek imkânı hâsıl olmamıştır. Bunun üzerine zabıta Penbe Hanımın komşularının ifa- | delerine müracaat etmiş kendi- sini tanıyanları şahit sıfatile din- lemiştir. Bu ifadelerden hiçbir netice alınamamıştır. Bir. Mahküman Sözleri Penbe Hanımın komşuların- dan biri Penbe Hanımın hapis- hanede bir biraderi olduğunu zabıtaya haber vermişti. Zabıta | Pembe Hanımin biraderini key- fiyetten haberdar etmiş, kardeşi hakkında — malümat — istemiştir. Penbe Hanımın biraderi, kar- deşinin nerede olduğunu bilme- diğini, fakat hapishanede bulun- duğu müddetçe hemşiresini Bahri Efendi namında bir zatın hima- yesine tevdi ettiğini, Bahri Efen- dinin birkaç gün evvel | kendisini ziyaret ederek hemşiresi hakkın- da sıhhat haberi getirdiğini söy- lemiştir. " Bahri Efendide Yok! B a eee eÜ Zabıta memurları, Bahri Efen- dinin adresini tesbit eltiklerinden kendisini evinde aramışlar, Fakat 23 haziran sabahı Aydına gitti- | gini öğrenmişlerdir. Penbe Ha- nımın ortadan kaybolduğu güne | teşadüf eden bu tarih, zab:tanın nazarından kaçmamıştır. | — Zabıta, bumun üzerine hâdisede bir cinayet kokusu sezmiş, müd- deiumumilikten bir tevkif müzek- keresi çıkartan Bahri EL. yi Ay- dında tevkif ettirmiştir. Bahri Ef. ifadesinde, Penbe —— —a e ae aa e L Hınımı 21 haziran günü gördü- günü, kendisinde hiçbir fevkalâ- delik olmadığını, tegayyüp - etti- ginden malümatı olmadığını, ken- disinin Aydına iş bulmak için gittiğini söylemiştir. Hâdise Adliyede: Zabıta, Bahri EL den daha bazı malümat idindikten sonra Bahri Ef. yi maznun sıfatile ad- liyeye tevdi — etmiştir. Adliye Bahri Ef. nin ifadesini tesbit et- miş, fakat Bahri Ef. nin bu cürmü işlediğine dair kuvvetli bir delil ve emmare bulamadığın- dan kendisini serbest bırakmıştır. Adliye, tahkikat — evrakının tekemmül etmediğini ve hâdise- nin mabiyetini aydınlatacak bir delil olmadığını nazartı — itibara alarak evrakı tekemmül ettiril- mek Üzere Zabıtaya iade etmiştir. Penbe Hanımın İzmirden baş- ka bir şehre gitmesi muhtemel görüldüğünden, kendisi hakkında civar vilâyetlerden malümat ta- lep edilmiştir. Bu dakikaya kadar Penbe Hanımın — bir. cinayete kurban gidip gitmediği anlaşıla- mam şlır. Yeni Neşriyat: Eski rk Kıyatetleri: — Eskl Tüek keyafetlerine dalr 1T20 şene evvel İngilitere'de tabı oıımup DUusShası ender bulunan bu kitap Muharzem Foyzi R. tarından Türkçeye tereüme - ettirlmiş veasıl metri olan İngilizçesile birlikte neliz bir turette yeniden başılmıştır. İngiltero devletinisinin resmi resanmat tarafından 'Türkiyede beş sene devum deden mesai ve totkikatın someresi olan bu kitap eaki 'Türk amskori ve idari teşkilâtina — ve halkın muhtelif siniflanın t tamamile muvafık olarak tubvir ve tarif etmektedir. Her Dif roRim yedişer Tenkte olmak üzere GÜ levbayi ihtivk Döden bu mühlm- e80f aslındaki sihhat- ve mefaseli tamamile ıkubulaza otmiştir. - 800, ciltli, 9ü0 Ta) takbi 400 k'ımîın.r. Snt::. y::l: İstanbul «dazaan Kitaphanesi» dir. KK A