20 Kasım 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

20 Kasım 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ee UO AF At m l Dünya Hâdiseteri ı_ z ğ Küçük İtilâf CenerallarıArala- rında Konuştular Belgrat'tan bildiriliyor: Çekos- Hövakya Büyük * Erkâmı Harbiye Reisi Jeneral Lazaresku, Küçük İhtilâf Büyük Erkânı Harbiyele- rinin — toplantılarında — bulunmak üzere buraya gelmişlerdir. Bu toplantı mevzuu, tahdidi teslihat meseleleri karşısında kü- çük - itilâfın alacağı vaziyettir. Çek ve Romen Erkânı Harbiye Reislerinin beraberlerinde hare- ket şubeleri müdürlerile istihba- , rat ” şefleri mevcuttur. Yugoslav Erkânı -Harbiye Reisi — Jeneral Milovanoviç, bütün Erkânı- Har- , biyesile beraber - Müttefik Hükü- - metler Erkânı Harbiye Reislerini - İstasyonda , karşılamıştır. Fen Âlt Üst Oluyor! Roma — İsmi gizli tutülan fakat eseri etrafında şimdiden bararetli münakaşalar — yapılan bir İtalyan (filazofu, fen nokta- sından mühim — addolunan bir takım iddialarla dolu bir kitap bastırmaktadır. hur âlim Laplas'ın dünyanın te- şeşekkülü, Kepler'in kürre'nin hareketi, Novtonun'da arz cazi- | beleri kaidelerini altüst edecek iddialarda bulunmakta ve buuların hatalı olduğunu ispat etmektedir. | İleri sürdüğü yeni nazariyelerin eşya — tatbikine —daha — uygun düştüğü iddiasile dünya — fen adamlarını fikirlerini münakaşaya davet etmektedir. Fırında Yanan Bir Kızçağız Belgrat — Mes'uliyeti kimse- ye yükletemiyecek bir tedbirsizlik neticesi, şehirde feci bir vak'a olmuş; sekiz yaşında bir kızcağız, ekmek fırınlarından birinde diri, diri yanarak kebap olmuştur. Vak'a şöyle cereyan etmiştir: Evde küçük bir kabahat işle- diği için ceza görmekten korkan bir kız çocuğu, babasının eyinden kaçmış, mahallenin fırınna gir- mişmiş, işçilerin dikkaisizliğinden istifade ederek fırının içine girip saklanmışlır. Küçük kız, geceyi firinde — geçirmiştir. Sabahleyin hiçbir. şeyden haberi olmıyan fırıncı, günün ilk ağız ekmeği için fırını yakmış, ekmek bhamı- rünu fırına koymuş ve kapağını kapamıştır. Bittabi fırın gürültü- 1ü olduğu için çocuğun yapmış olması mühtemel feryatlar işitik memiş, ekmek pişip dışarı çıka> rıldığı zaman, biçare yavrunun gesedi kebap olmuş bir balde bulunmuştur. Gebelik Bahsi Londra — Birtakım memle- ketler gibi İngilterede de çocuk düşürülmesine kanun cevaz ver- mez. Cevaz vermesi, birtakım m :amelelerin yapılmasına, müte- hassısların müsaadesine bağlıdır. Halbuki bir kasaba veya köyde mütebassıslar bulmak — mümkün olmadığı için, çok defa gebe kadın'a beraber doğacak çocuğun da hayatları zayi olmaktadır! Kanunlarda, bugünün ihliyaçla- rına göre değişiklik yapılması, İngiliz doktorluk ve hukuk âle- minin - ötedenberi — istediği bir şeydir. Bu münasebetle, Londra'da bir. kengre toplanmış, birçok doktor, avukat, papazlar da bu kongreye iştirak etmiş, bu h- susta Millet Meclisine, ( Avam Kamaras: ) müracaat edilmesine karar verilmiştir. d Bu- filozof, meş- | | |Aziz devrinden SON T L SÜ L NS lll 63 SENELİK ODACI İLE Bllî HASBİHAL.. | Eski HariciyeOdacısıEski DevrinSima- larını Ve Hâdiselerini Nasıl Anlatıyor? En Çok İngiliz Sefiri Bahşiş Veriyordu, Rus Sefiri Aceleci İdi. — Reşadiye kasaba- sının Feslek köyünde doğ- muşum. İstanbula geldi- ğim zaman yirmi yaşın- da yoktum, senelerden 1285 - senesi.. - Aylardan mart ayı... Amcam Hacı Hasan Efendi, eniştem Kadir Ağa öbür Amcam İsmail Efendi, bunlar' hep Hariciyede cdacı.. Beni de gelir gelmez Hariciye odacık.ğına — yazdırdılar, ,, Hariciyenin (63) sene- Kk odacısı Mabmut Ağa ile konuşuyorum. Sultan itibaren sayıstaı kendisinin de unut- tuğu bunca nazıra hiz- met eden sevimli ihtiyar, bana eski — hâtıralarımı anlatıyor : — Oğul, benim ilk yetiştiğim nazır rahmetli Âli Paşa idi. Âli Paşa, değerli bir udamdı am- ma, kiymeti bilinmedi, Daha öldüğü gün Oğul ları Hariciye Mektupçusu Ali Fuat Beyle Amedçi Kaleminden Reşit Beyi işlerinden çıkardı- lardı. Âli Paşadan sonra - işler ka- rıştı, Ruslar hükümeti ele aldılar. Hariciye Nazırı Saffet Paşa, çok çalıştı amma, Avrupaya söz ge- çiremedi. Sultan Aziz tahttan indikten sonra dünya düzelecek diye ümide düştük, olmadı. Sultan Murat, üç ay üç gün Padişahlık ederek çekildi. Yerine geçen Sultan Hamit, hepsinden düzen- baz çıktı. Meclisi Meb'usanı da- ğuttı. Muharebe sonunda bütün Rumeliyi kaybettik. Ruslar, aha şu yeşil köyün Üstüne kadar geldiler. Neyse, uzun sürer bura- ları.. Diyeceğim şu ki, Sultan Azizin günündenberi rahat yüzü görmedik. Kapısında çalıştığım nazırların içinde bize en hoş muamele eden Kürt Sait Pş. idi. Alman- yaya sefirlik ile giderken müste- şarı yanına çağırdı: — Odacılara iyi bakacaksınız. Aylıklarını gününde vereceksiniz! Bir şikâyet- duymıyayım... diye nasihat etti. Berlinden dönüşte tekrar Ha- riciye nazırı olmuştu. Onun gününde, hak hoşnut olsun, odacıların işi iyi idi. Sefir lerden avuç avuç — bahşiş alırdık. Her sefir, ramazan gelince bize topluca bir para gönderirdi. (48) odacı bu parayı aramızda payla- şırdık. Bahşışı en bol olan sefir, İngiliz sefiri idi. Dur bakayım adı bir hoştu, ha... Filip Filip derlerdi. (Sir Filip Gürri olacak) ondan sonra da ÂAvusturya sefiri... Sefirlerin hariciyeye gelişinde hepimiz yoluna dizilip selâma dururduk. Baş odacı Ahmet Ağa yardı nazırın odasına girip sefirin geldiğini o haber verirdi, Nazır, el- çiyi, kapıya kadar çıkıp karşılar- dı. Sefir içeri girer, ne konuşa- caksa konuşur, — dışarı çıkardı. Kabul günleri, sefirler hep birden gelirlerdi. O zaman, sıraya bakıl- ıııı.ınhduılluüıkimoı Sait Paşanın Eli Çok Sıkı 63 senelik Hariciye odacısı Mahmut Ağa nâzırın yanına girerdi. Avustarya sefiri Baron dö Kaliçe senelerce kıdemli sefir olarak kaldı idi. Rus — sefiri Donlidof çok aceleci adamdı. Çarçabuk Nazr rın yanma girmek isterdi. Bah- şişi de boldu ha.. Hariciye Müsteşarı Artin Paşa, açıkça — Ermenilerle — el - birliği ederdi. Millet ©o kadar uğraştı, bu adamı atamadı.. Arkasını saraya dayamıştı. Kardeşi mabe- yinde mütercimdi O zamanlar, senede altı ay maaş alırdık, geri kalan altı ay, cılık yumurta gibi boş çıkardı. Memurlar, çok sıkıntıda idiler. Tedahulde kalan ayl.klarını, yüz kuruşunu 10 kuruş, 15 kuruşa sarraflara kırdırırlardı. Bu sarraf- lar, sarayda nüfuzlu adamlarla ortaktılar. Aybaşlarında tıkır tıkır paralarını vezneden alırlardı. Memurlar, parasız — kalınca odacılara baş vururlardı. Ben, kimseye faizle para vermedim, yardım olsun diye bazı efendi- lerin hacetini görürdüm amma faiz almazdım. Kazancım yolun- daydı. Haram parayı ne yapa- caktım? Sefirler, nazırlar, büyük deve let adamları bol bol bahşiş ve- rirlerdi. 321 senesine — doğru biriktirdiğim paralarla, Soğukçeş- me rüşdiyesinin arkasında sekiz odalı bir ev yaptırdım. Fakat ev Mahalleler Arasında Bir. muüharririmiz İstanbul, Haliç ve Boğaziçinin en la- ntuemış semt ve mahallelerin! dolaştı. bunların hususiyel. terini, tarihte bıraklıkları İz. leri, bugünkü deri ve ihilyaç- larını tespit etti. Mahalleler Arasında Yedi dağ üstüne kurulan güzel İstanbulun sadık bir aynası olacuktır. MAHALLELER ARASINDA Lezzetle takip edeceğinize şüphemiz olmıyan bu tetkik yazılarını birkaç güne kadar neşredeceğiz. İdi daha yanda iken Sultan Hamide: — Hariciyede bir oda- cı seksen odalı bir saray yaptırıyor! Diye — jurual vermişler. Zaptiye Nazırı Şefik Paşa, — tahkikata memur olmuş. Benim hiç- bir şeyden haberim yok. Birgün Zaptiye Nezaretin- den çağırdılar. Şefik Pa- şa ayakta beni gülerek karşıladı: — Senin ne olduğunu öğrendik. Haydi git ra- hatına bak... dedi. Meğer beni kime sor- dularsa “ Mahmut Ağaya boyumuzca kefiliz,, ceva- bim almışlar. Fakat şu bizim sekiz odalı evi, na- sıl seksen odalı yaptılar? Hâlâ şaşar dururum. ,, İstanbulun —en — eski odacısı Mahmut Ağanın hafızasında, — Sadrazam Sait Paşa en kuwvetli iz bırakanlardan biri.. — Hey gidi Sait Paşa, dünya sana da kalmadı, diyor ve anla- tıyor: — Okadar eli sıkı idi ki (50) liradan bir para fazla masraf ettiği ay, iddia ettiklerine göre basta olurdu, sağlığında ( 350 ) bin âltın liralık mal aldığını söy- lerler. Değil, sadraram kapı ağa- ları bile ondan daha yeni elbise giyinirlerdi. Sait paşanın kimseye on para bahşiş verdiğini gören yoktu, Mahmut Ağa, İzzet Holo pa- şadan bahsederken: — Ben onun koltuğunda çan- ta ile mahkeme mahkeme dola- şıp avukatlık ettiği zamanları bi- lirim.. Diyor. Balkan muharebesi esnasında, Hariciye Nazırılığını yapan Gab- riyel Noradönkyan — Efendinin adını anarken: — O pek büyük Türk düş- manı idi. Açıkça hiyanet ederdi. Nasıl oldu da en nazik zamanm- larda koca devletin hariciyesin! eline teslim ettiler? Diye hayret- lere düşüyor. Mahmut Ağa diyor ki: — Allah, bu millete son gür- lüğü verdi. Yoksa, hali harapti. Mustafa Kemal Paşaya, İsmet Paşaya gece gündüz dua edi- yorum. Ne idi o devirler? Bir sefaret kavası, - yarım padişah kadar hüküm sürerdi. Ben kos- koca Osmanlı devletinin Hariciye nazırlarını ayaklarına kapandıran zorba elçiler gördüm... Bugünü- müze çok şükürler olsun...,, İstanbulda Hariciye evrak ka- leminin baş odacılığını yapan Mahmut Ağa hâlâ, bir çok genç- lere parmak ısırtacak bir çevik- likle erkenden işinin başına gider ve akşama kadar çalışır. Boş zamanlarda da eline ke- seri alıp evinin ufak tefek tâ- mirlerile meşgul olur. w, Kari Mektupları |Zaro Ağa [750 Yaşındadır İ | Dünyanın en yaşlı adamı Zara — ağa Amerikaya gittiği zaman profösörler tarafından müşahede altma alındığını ve (90) yaşından fazla olmadığına karar verildiğini hayretle — gazetelerde — okudum. Ben vazifem hasebile Zaronun doğduğu —Mutkı köyünde ve civarında dolaştım. Mutkı köyün- de Zaro'nun 120-1230 — yaşında olduğunu söyliyenlerden başka Kerp.. köyünden 125 yaşında Timur Ağa Zaro'nun kendisinde beş on yaş büyük olduğuna şahadet etmektedir.' Sultan Mah- mut zamanında İstanbulda tahsil- de bulunan Vartonun Canesaray koyünden - Şeyh Ali Efendide Yeniçerilerin lağvı esnasında le- tanbul'da- Zaro ile beraber bulun- duklarını - ve o zaman - Zaro'nun kendisinden - 10-15 yaş - büyük olduğunu söylemiştir. Bunlardan başka bana Zaro'nun yaşı hak- kında — malümat veren Mutkı köylü ve Zaro'nün komşusu asır- dide bir ihtiyar ve Aspansiulya köyünden Mehmet Ağa isminde diğer bir ihtiyar, İko köyünden 95 yaşında Halit Ağa isminde diğer ihtiyar bana Zaro'nun ken- dilerinden 30-40 yaş büyük oldu- ğunu söylemişlerdir. Bütün bu şahadetlerle sabittir ki Zaro bu- gün 150 yaşında değilse bile 130 yaşını çoktan çeçmiştir. Dr. Baytar Sıtkı Simavi 30 Talebznin Temennisi Biz Gelenbevi ortamektebinla söon sınıfından birer dersten ile male kalmış 30 talebeyiz. Maarif Vekâletinin son kararından isti- fade ederek ders senesi sonunda ikmal kaldığımız dersin imtihanıni vermek Üzere İisenin birinci we nıfına devam etmiye karar verdik. Liselerde yer bulamadık. Nazari dikkati celbederiz. Ecnebi Dille Konuşanlar Edirnede bazı vatandaşlar sokaklarda, dükkânlarda, kahve ve gazinolarda, basılı ber yerde yüksek sesle fransızça ve diğer bazı ecnebi İisanları konı a dırlar. Temiz Türkçemiz dururken | ve hiç lüzumu yokken bu yabanci dillerle konuşmak Türk vatandaş" | ları çok müteessir etmektedir. —| Edirne: MN )| Cevaplarımız Karilerimizden Mu<stala Buye; rülen yeşil ve kırmızı lâmbalaf yangın işareti değildir. Bunlardaf — yeşil fener - Köprü açılmıştır. | Haliçteki gemiler dışarı çıkabilir ” demektir. Kırm zı fener de tuı:; rıdaki gemilerin Haliç'e girebile” | ceğine işarettir. Galata kulesindi bu zaman haricinde förülen iş$” retlerden yeşil fener An::â n sahilinde, kırmızı fener - İst. 4 cihetinde, beyaz fener de Ber yoğlu cihetinde yangın olduğut alâmettir. y Karilerimizden A. Rıza Boye! ü'; —İş kanunu meclisin D" devresinde müzakere edilecekti”" Bahsettiğiniz işler ecnebi tabaası9? memnu san'atler ıııyımdı&r-’ kanun bir iki aya kadar tatbik sahasına girecek ve © M'g sizin söylediğiniz işlerde çalışaf ecnebiler çıkacaklardır. j

Bu sayıdan diğer sayfalar: