Tegiltere HMükümetl taralından Gasl Br.ne hediye edilen eserin terefimosi ÇANAKKALE Teblıı;a Göre Yazan: Ceneral Oglander | Mukabil Taarruza Geçilecekti Fakat Türkler hlç yılııı- dan ilerlemekte devam ettiler ve bir müddet sonra 400 rakımlı tepenin kenarlarından uzun piya- de kolları ileri atılmıya başladı. Türklerin 400 — rakımlı tepe üzerindeki siperleri Ayustralya- hların siperlerinden takriben Iki- yüz yarda mesafede idi ve ara- daki arazi her nekadar fundalık idise de bir masa sathı gibi düm- düzdü. İşte bu düzlükten Türk- ler saf saf ilerilemeğe başladılar ve Avustralyallar da kimisi ayak- ta, kimisi olurur vaz'iyette ateş açarak bu safları biçmeğe başla- dıdar. Daha şimalde Ouinnn's mevkiine karşı bilâhare heş defa tekrarlanan daha şiddetli bir hü- curı yapılmakta, ayni zamanda Popes, Nek, Bolton, Courtney's mevkilerine de ayrıca — taarruz edilmekte idi. Fakat yalnız bir mevkide Türkler Anzac siperlerini mu- vakkat bir surette işgal edebil- diler ve saat (5) te büyük taar- ruz artık akamete uğradı. Taar- ruza yeniden can vermek Üzere bir iki noktada mahalli bazı gay- retler yapıldisa da bu küçük taar- ruzlar başlar başlamaz — derhal piyade ateşile tevkif edildi ve sabah saat 11 de muharebe ni- hayete erdi Kendi resml tebliğlerine naza- zan Türklerin bu muvaffakiyetsiz taarruzdaki zayiatı 10000 kişiye baliğ olmuştu. Yalnız Anzac si- perlerinin önünde ©o gün sayıla- bilen Türk şühedasının mikdarı 3000 den Fazla idi. Buna muka- bil Avusturalya ve yeni Zelanda kuvvetlerinin zayiatı ancak 600 kişiden ibaretti. Bütün on dokuz mayıs günü © civarda elân büyük Türk kav- vetlerinin bulunduğu haberi Jene- ral Birdwood'un karargâhında oldukca endişe uyandırdı ve esir edilen bir Türk zabitinin Ferdası sabah daha büyük mikyasta taar- ruza geçileceğine dair verdiği ifa- de bu endişeyi bir kat daha arttırdı. Bunun üzerine Jeneral Birdwood derhal karargâhı. umu- miye telgraf çekerek hâlâ Helles- de bulunan yeni Zellanda livası © akşam W sahilinden irkâp edi- lerek — sevkedildi. 18 mayıs akşamı Onzacdaki efrada verilen emirdeki düşman taarruzu akim kaldığı takdirde mukabil taaruza geçilmesi hiç mevzuubahs edilmemiş — olduğun- v —e a Resim — Tahlili — Kuponu | Tabiatinisi üğrenmek — istiyorsanız | sesininizi S adet küpoa ile bir- hkte gönderi tâbillir Roamiviz wraya | ve ada edilimeı. | EEC eee U eler AĞ İ veya san'at? Lulunduğu n kllşasl 3O U kurüylük Pumuksbllkulo gönderil odi 2 | olamıyacağını bildirdi. Bu dıın maatteessüf düşmanın en şaşkın bir vaz'iyette kaldığı bir sırada böyle bir mukabil taarruza geçilemedi. Öğleden sonra saat ikide Jeneral Godley, (Welling- ton) atlı piyade kıtaatından yüz kişilik bir müfrezenin Türklerin Nek mevkiinde bulunan siperle- rine basşkın yapmasını emretti. Fakat o zamana kadar Türk mev- zilerinde intizam iade edilmişti. Binaenaleyh baskın — müfrezesi siperden baş kaldırır. kaldırmaz öyle müthiş bir ateşe maruz kal- di ki Jeneral Gödley evvelce vermiş olduğu emri derhal geri almağa mecbur oldu. On beş da- kika sonra Karargâhı umumiden gelen bir tebliğde düşman hü- cumları def edilir edilmez muka- bil taarruza geçilmesi için her fır- sattan İstifade edilmesi emredili- | yordu. Fakat artık muvaffakiyetli bir mukabil taarruza kalkışmak zamanı geçmişti. Avusturalyalıların 19 mayısta kazandıkları — muvaffakiyetlerden biri de evvlece bazı parçalarının Helleste ele geçen Türklerin Ya- rıma da haritasının birkaç pafta- | lermi daha ele geçirmiş olmaları idi. o zamana kadar Akdeniz kuvayı seferiyesinin elinde bulu- nan haritaların hepsi yanlış ve noksan bulunduğundan zaptedilen bu paftalar sayesinde yeni hari- talar tanzim edilerek pek ax bir zamanda bütün kıt'alara tevri edilebildi. Anzac Mütarekesi 19 mayıs akşamı, - siperlerin önünde bir hayli Türk cesedinin bulunması sırf sıhhi noktai nazar- dan Anzac kıtaatı için yeni ve tehlikeli bir mesele teşkil etmişti. Anzac siper — hattını bir tek adım daha geriye almak kabil | değildi. Fakat birkaç gün sonra ileri hatta barınmak imkânsız ola- caktı. Bu vaziyet karşısında Je- neral Birdwoot 19 mayıs akşami | karargâhi ümümiye telefon ede- rek ferdası gün düşman kumada- nı ile temas edip ölülerin ve ya- ralıların kaldırılıması için bir mü- tareke akdedilmesini teklif etti. Jeneral Hamilton böyle bir teklifin düşman tarafından propa- ganda vasıtası olarak istimal edil- mesinden korktu ve Jeneral Bird- woota haber göndererek Anzac kıtaatı tarafından kat'iyen böyle bir mütareke teklif edilmemesini Fakat Türkler ölülerini defnetmek | | bazı köylüler bu ağaçları keserek için böyle bir teklifte bulunurlar- sa derhal kabul edilmesini bildirdi, Jeneral Birdwood cevap ve- rerhk Türklerin böyle bir teklifte bulunmaları ihtimali — olmadığını | l fakat bir iki gün sonra cezetler- | den hasıl olacak taaffün yüzün- | tutunmak — kabil haber üzerine Jeseral Hamilton Avus- turalya kıtaatının Türk siperleri- ne kâıt atarak onları — ölülerini defnedip yaralılarını kaldırmıya davet etmelerine muarız bulun- fakat hiçbir — suretle den siperlerde madığını | beyaz bayrak çekilmemesini ve Anzac cephesinde düşmanla res- men mülâkat yapılmamasını em- retti, a ( Arkası var ) | | çalışacaklardır. SÖON ?OSI'A lMudemslerımız Neden Hareketsiz ? (Baştarafı 1 inci ııyfıdı ) acaba bunun sebebi yok mu ? Tabiler İlmi eserler satılmadığı için basmıyorlar. Müderrislerin de bunları kendi hesaplarına bastı- racak kadar — paraları Bu sene gerek — Darülfünun bütçesinde ve gerekse Maarif Vekâleti bütçesine İlmi eserleri bastırmak mıştır. için tahsisat konma- Darülfünün müderrisleri inkı- lâp karşısınde vazifelerini yapmak için çalışmaktadırlar. Gazi Hazretlerinin irşatlerile Tetkik Cemiyeti ile, Türk Tarihi Cemiyetinde müderrisler vazife almışlardır. Vazife alan müder- risler kendi ihtisasları dahlinde Ben de — Türk tarihinin Osmanlılar kısmı - ile ordu tarihini yazacak, Türk mi- marisi hakkındaki etüda yardım edeceğim. Darülfünunun inkılâp vazife- sini yapmadığı hakkındaki noktai nazarı doğru bulmuyorum,,. Fahrettin Kerim Beyin Düşüneszleri Tıp Fakültesinden Fahreddin Kerim Beyde düşüncelerini şöyle hülâsa etti: — “Bu işi bir cepheden gör- mek doğru değildir. Evelcede muh- telif vesilelerle ve muhtelif yerler- de söylediğimiz ve yazdığımız gibi Darülfünun arzu edilen şekilde vazifesini ifa edememişse bunun birçok sebepleri vardır. Yalnız Gazi — inkılâbında — Darülfünun | elinden geldiği kadar büyük şe- ve çizdiği yol- | refin arkasından dan yürümeğe çalışmış ve yetiş- tirip anayurda gönderdiği genç- lere bir taraftan bilgi aşılarken diğer taraftan da — inkılâp ve memleket sevgisi ve bilhassa va- zife aşkı telkin — etmiye çalış miştir. — Anadolunun — mühtelif | köşelerinde vazife başında bulu- nan genç arkadaşlardan gelen mektupları dosyemizde iftiharla saklıyoruz. Fakat yaptığımiz işin daha çok verimli — olmasımı biz de arzu ederiz. Sırası ve zamanı gelince — bu verimi çoğaltacak tedbirlerin esirgenmiyeceği mu- Urfada Yabani Fıstık VAğaçınn Tahrip Ediliyor Urfa, (Hususi) — Harran ©- vası üstünde Tektek dağında bulunan yabani fistbik ağaçları son günlerde harap edilmektedir, | hakkaktır,, şebre getirmekte ve odun olarak satmaktadırlar. Halbuki bu ağaç- lardan meyva almak suretile da- ha büyük istifadeler temin et- mek mümkündü. Hasta Mısınız?... Aradığıma doktorun adresini Son Postanın Küçük ilânlar- Rğ ında Bulabilirsiniz. Pazartesi -Perşembe yoktur. | | rında, teşkil edilecek edilmek Türk Dili | | diye | cinayetin faili bir türlü buluna- HİKÂYE Bu Sütunda | Hergun Yarzan: Abdü lgafur EfRndi Yirmi sene oluyor Tahtaminare imamı Abdülga- far Ef. o gün Evkafa uğramış, yaklaşan ramazan için kandillere yağ ve son cemaat yerine de iki adet hasır istemişti. Ona müte- vellinin olmadığıntı biraz sonra gelmesini söylediler. Serin ve kapalı bir hava idi. Evkafın loş, rütubetli koridorla- ayaz kesmekten ise bir kahveye gidip nargile tokurdat- mayı münasip buldu. Fakat öyle kıraathane gibi yerlere girmeyi mugayiri ahlâk buluyordu. Sağım da, solunda, ötesinde berisinde is- kambil, tavla oyniyanları görmek onların kumar oynıyarak - işledik- leri günaha iştirak etmek de- mekti. Evkaf yokuşundan aşağı doğru indi. Sağa bir sokak kıv- rılıyordu. İleride kahvemsi bir yer gördü. — Hah... dedi. Mahalle kah- vesi olmalı... Acele Acele yürü- dü. Kahvenin buğulu camlarından içersi görülmüyordu. Kapıyı itti, fakat müthiş inkisarı hayale uğra- mıştı. Çönkü her masanın üstün- de kâğıt oynanıyordu. Müşteriler de sağlam ayakkabı — değildi, hepsi kopuk, serseri — güruhun- | dandı. Kiminin kaytan bıyıkları vardı, kimi ceketini omuzuna atmış ayağında sivri yemeniler, ceplerinden çıkardıkları ufak şi şeden ara sıra demleniyorlardı. Geri dönmek - istedi, fakat kah- veci yanma yaklaşmış elinden şemsiyesini almıştı bile... Etraftan: — Buyursunlar hocafendi sesleri, duyuldu. Gaffar Efendide bilmecburiye selâm verip oturdu. * Gafur Efendi gözleri kapalı salavat çekerken Kulaksız Recep yanındaki Kel Ahmedin kulağına eğildi: — Ulan be... şu hocaya. oyun oynıyalım. — Nasıl? — Bende bir esrarlı cıgara var. Ne yapalım, fedakârlık edip tüttürelim şuna... — Olur be.. O sırada tesadüf Gafur Efen- di de iri tabakasını çıkarmış kalın bir cıgara- sarmıya başla- mıştı. Kulaksız. Recep yerinden doğruldu. — Pabuçlarını — ayağına sokarak Gafur Efendiye eğildi. — Buyurun hocam, Gafur Efendi gözlüğünün üs- tünden Recebe baktı. Kafasını sallıyarak: — Teşekkür ederim — evlât, hazır clgırı dokunuyor bana.. bir Rccıp bu sefer israr etti: | — Tenezzül etmiyor musun hocam, Biz de müslümaz. Allah allah.. Gafur Efendi çarnaçar cıgarayı aldı. Ve arkasından Re- | cebin çakmağı parladı. İ Hoca efendi artık evkafa bile uğramıyarak evin yolunu - tuttu. Çünkü başına ağrılar gelmiş, şa- kakları zonklamıya, midesi bu- lanmiya başlamıştı. Âdeta koşarcasına eve gidi- yordu. Fakat tam camün!önü- ne gelmişti ki mttezzin koşarak yanına geldi. — Norde kaldınız. hocafendi hazretleri, vazzı unuttunuz. mu? Cemaat bekliyor sizi... Eyvahh... Gördünüz mü belâ- yı Gafur Ef, bugün vaız olduğu- nu unutmuştu bile, Müezzin âde- ta sürükler gibi çekiyordu, pa- buçlukta — ayakkaplarını bıraktı ve kalın perdeyi iterek hocayı içeri soktu. — Geldi, efendimiz geldi di- ye koştular elini öptüler. Kürsliye doğru sallanarak — yürürken ihti- yarca bir kadın yanına yaklaştı. — Hocafendi hastamız vefat ettil Gafur Efendi ne söyliyeceğini kestiremiyordu bile - Allah ka- vuştursun - dedi ve kürsünün merdivenlerini tırmandı. Cebinden küçük kitabım çıkarırken şöyle bir derin geyirdi. Cemaat da- galandı ve her ağızdan bir ses yükseldi. — Estağfurullah... Gafur Ef. bütün kudretini toplıyarak söze başlamak istedi : — Ey cemaatı müslimin.. Bilirsiniz. ki rakı içen, zina yapan, fakirlere yardım etmiyen, namaz kılmıyan ilâh.. ilâh.. cen- nete ve bunları icra eden cehen- neme gidecektir. Cemaat biribirinin — yüzüne baktı, o Ffütursuz devam edi- yordu. — Bu hesaba göre, dans oy- nayanir, sinemalara, tiyatrolara gidenler, resimlerini çıküreı:ler. cennettedir. Demektir. Allahutaalâ emir buyurmuşlar- dır ki zinhar... Sözün —sonunu — getiremedi. İkinci bir geyirti daha işitildi. Amanyarabbi ne baş ağrısı idi bu. Sanki beyninin içinde bir davul çalınıyordu. Gözümün önün- de tuhaf tuhaf hayallar vardı. — Ey camaat bütün yaptık- larınızı Allah rızası için. Durdu, — dudakları dökülür gibi: — On para diye mırıldandı. arasından Karaısalı da Mühim Bir Cinayelı'n Faili Tevkif Edildi Karaisalı, (Hususi) — İki sene evvel, bağlar içi bir cinayet olmuş, Salyaş köyünden Mamut oğlu Mehmet öldürülmüştü. Şim- kadar yapılan tahkikatta mış ve meçbul kalmıştı. Yeni jandarma kumandanı İbrahim Et- | hem Bey devam eden bu tah- kikata vaziyet etmiş ve Mamut oğlu Mehmedin bir kadınm mace- rası yüzünden ayni köyden Ali oğlu Mehmet tarafından öldü- rüldüğünü — tesbit ederek katili " yakalamış ve adliyeye vermiştir. ——— —— —- Yeni Neşriyat İstanbul Ticaret Odası Mec- muası — <(Sinci — ölldinin 10 uncu Birinci Teşrins ayısı cıkmıştır. Faydali Kitap — İzmir zührovi hastalıklarla Mücadele Cemiyeti gen$ kızlara annelere hitap eden bir küçük kitap çıkarmıştir. Bu kitapta trongl bastalığının virayot tarzları misallerle izah odümiş ve renkli resimlerle gös” torllmiştir. Gürbüz Türk Çocuğu — Ht maysi Etal Cemiyeti tarafından — 000“ redilen bu mecmuanın 72 inci sayıtt birçok kıymetli yazılarla çıkmıştır. Hiyalle — Umumsi hütüphamt noşriyatırın 26 mci - kitabıdir. Plati 10 kuruştar. » .