SON POSTA aB Ve Şoför Acaba Hüviyetimi Anlamış Mı İdi Beni Teslim Mi Edecekti Biraz Sonra Balıkğı Gemisinin Esrarı Anlaşılacaktı —-9- Şu Almana. manen olsun galebe etmek istedim. Fakat bunu belli etmemek için yine kekeme bir almanca ile sordum: — Makine, işlemiyor mu?. — Bayır. — Bunun için mi işlemiyor?. — Evet. — Yanılıyorsun dostum... Bak, buradaki küçük boru bLir yere çarpmış, tersind döcüüeü Mükk neye beazin gelmiyor, onun için işlemiyor. Şoför, bir oraya, bir baktı. Fena halde — Hakikaten öyle... Lâkin, Şoför müsün, sen?. — Hayır.. Fakat biraz anlarım. — Şimdi ne yapacağız.. Tam yarım saatlik iş var. Hançara geç kalacağır. Pilotların hepsi de yağ bekliyor. Kumandan Bloharla yine gırllak gırtlağa geleceğiz. Artık, dayanamadım: — 'Sen şu lâmbayı al da ora- dan çekil. Dedim ve ben de kamyonun altına girdim... Nekadar - isabet olmuş. Yine o anda başımıza bir bu işten den pek memnun olmuştu.. Hem süratle gidiyor, hem de konuşu yorduk. Hüviyetim hakkındaki suallerine açık cevaplar verdim, (Hamburk) lu — olduğumu, fakat uzun zaman İrgiliz gemilerinde dolaştığımı — söyledim. — Askere yeni girdiğimi ve şimdilik Bal- | riye Nezaretinin emrinde isem de henüz bir gemiye verilmediğimi de ilâve ettim. Şoför, buna memnun oldu : — Senin gibi açıkgöz bir muavinim — olsaydı, çok memnun olurdum.. Nasıl; işine geliyor mu? Böyle birşey seni de memnun eder mi?,. O aralık boş bulundum, biç düşünmeden: — Tabiü... Çok lurdum. memnun ©- Dedim... Bu cevabım üzerine şoför. — Eh.. Öyle ise künyeni ba- na ver. Ötesine karışma... Ben şimdi, doğrüu gider; kumandan Bluheri görürüm. Senin, balaza- dem olduğunu söyler, bizim ka- rargâha aldırırım.. Haydi.. Kün- yemi ver. Bu talep karşısındr, şaşırmış kalmıştım. Ne cevap verecektim. yere daha kolay gidebilirim. Şoför, biç aldırmadı: — Canım, işte karargâha ke- dar geldik. Hiç olmazsa, karşı karşıya birer çay içeriz. Şimdi tam çay zamanıdır. — Fakat gidecegim yere geç kalırım. — Aldırma... Şoförün bu garip ısrarı, beni şüphelendirdi. Acaba, hüviyetimi keşfetmiş te, beni böylece götü- rüp, karagâha teslim mi edecek- tir.. Böyle olmasa bile, işte sabah oluyordu. Bir saat, belki de yarım saat sonra — balıkçı gemisinin esrarı da — meydana çıkacak, zavallı Yohan © bale koyan adam, şüphesiz aranmıya başlıyacaktı. Bu tehlikeli vaziyet- ten sıyrılmanın çaresini düşünür- ken, etrafı tel örgü ile çevrilmiş olan karargâhın kapısına gelmiş- tik. Kapımın önündeki süngülü çifte uöbetçiler, kenara çekilçe rek kamyona yol verdiler. Bun- ların önünden geçerken, yüzüme dik dik baktıklarınmı zannettim. Kamyon, — ilerledi. — Tayyare meydanının sağındaki pavyonun önünde tevekkufetti. Şoför beni kamyonda birakarak gitti. Biraz sonra ( depo memuru ) olduğu zabit devriyesi daha dikilmez |En küçük birtereddüdümün başıma anlaşılan bir küçük zabitle geldi. mi?, Zabit, şoförü — islicvaba başladı. Şoför, hiç şaşalamadan beni muavin diye takdim etti. İsticvapla beraber, birkaç da- kika zarfında bozuk borunun da tamiri bitti. Şoför, memnuu bir halde direksiyona atladı: — Gel bakalım, muavin... Diye bağırdı. Zabiti selâmla- dim. Şoförün yanına atladım... Bu vaziyet, muvakkaten olsun beni tehlikeden uzaklaştırıyor ve Meçhul bir istikbale doğru koş- u. Şoför sordu: — Nereye gideceksin?., Hiç tereddüt etmeden cevap a: — Bugün izinliyim.. Gidecek, Tuayyen bir yerim yok. Benim iÇin işinden kalma. — Hangara kadar beraber gidelim. Orada Sdüşünürüm. Şoför, hangara vaktile yetişe- tek Kumandan Bloherle kavgadan ı“üınğı için, bana tesadüfün- fkara'nmen büyük Kitap; gaze!c'- Ki rtasiye mağazasi VK LA BU OT Her : türlü” Fot Azımı'- mal Kh L OY bir felâket getireceği muhakkak- tı. Bana, birşey söylemek, şeförü kandıracak bir cevap vermek lâzımdı. Bereket versin, her bu- naidığım zaman imdadıma ye- tişen şeylan derhal kulağıma sufle etti: — Maalesef künyemi henüz bilmiyorum... Çünkü, umumi sev- kiyat merkezinden buraya dün gönderildim. Şimdi, Bahriye de- posunda misafirim. Henüz ne bir kıt'aya, ne de bir gemiye veril- medim... Eh.. artık bana müsaa- ade.. burada inersem, gideceğim 12 İbrahim Bu Magrur ve müs- tağnidir. — Şık giyinmek — is- ter. Fazla ko- nuşmaz, — Ça buk — İâübali olmaz, — İzzeti nefis — mesai- Tinde alıngan olur. Fiil ve areketlerini beyenir. FAŞA Li n 34 H. Ü. NH (Fotoğrafının der- cini istemiyor.) Şen ve şuhdur, Muhit ve muhatabını kendisile meşgul etmesinini bilir ve çabuk nazarı dikkati celbeder, Tavurla- rında çapkınca bir oeda varsa da samimiyetle — muhatabı. üzerinde iyi bir tesi birakabilir. C ydiğini yakıştırır. Arkadaşları taralından hem sevilir. hemde — kıskanılır. Cömertliğe mütemayildir, 42 İzmirdea ıg. Ha (Fotoğrafı- nn dercini istemiyor.) Vehleten bir tesir yapamaz, fakat konuştuk- ça açılır ve cazip olur, donuk ve ağır duruşu, mütehakkim edası, ona magrur ve — kibirli demek fırsatını verirsede; tevazaa ve sa. de'iğe taraftardır, Yağları ona teslim ettiklen sonra kamyonu, — pavyonun — arkasına çekli; (Arkası Dr. Hafız Cemal Dahiliye mütehassısı umadanmaada hergün (2,00- 5) İstanbul Divınyolıııırdı No. 118 e: 22303 var) .- Zayi 409 numaralı arabacılık öhe liyetnameml kaybettim. Yenisini aha cağimdan hükmü yoktur, Hamit 54 Z. Nuriye H. (Fotoğrafının dercini istemiyor. ) Derli toplu bir ev hanımıdır. Sokaza fazla çık: maz, çok kimse ile tanışmaz ve konuşmaz. Kafasını yalnız ey iş lerine ve idaresine ait mesailde işletir. Parayı ve menfaallerini sever, ve biriklirmesini - bilir, H 48 Otelci 8. Sadi B, (Fotoğrafı nın dercini istemiyor.) Zeki — ve aculdür. Herşeyi anlamak, — dinle: mek ve tecessüs etmek merakın- dadır. Çabuk karar verir, başka- larıma az itimat eder. Temizliği ve şık giyinmeği sever, yeni — ce- reyanlara ve modaya tâbi — olur. Münakaşadan hazzeder, P. 51 İzmirde Hikmet H. (Fotoğra- finın dercini - istemiyor.) İstediği zaman genç, zinde ve neş'elidir. Kırıldığı zaman surat asar, manalı ve sitemli vaziyetler alır ve - iğbı- rarını derhal belli eder. — İşlerine karışılmasım, tenkit edilmesini is- temez. Suyuna gidilirse cömert, ikramcı ve fedakâr olur. Süsü ih- mal edemez, temizlikte titizdir, Ev işlerini başkasına terketmez, biz- zat çalışmayınca rahat edemez, Sonra söyliyeceğini evvelâ — söyli- yeceği için etrafındakilere kendi- sini saydtrmasını bilir. verilmek lâz mdır ki orduya Devletler Ve Askerâk Meselesi AvTSRRATTE OŞ Sayfa 11 —— Tahdidi Teslihat Müzake- resini Karşılayan Müşlkü.. Meslekten Yetişme Ordu Veya Mecburi Hizmet Fikirleri Neleri İfade Ediyor? Fransanın Avrupa devletlerine teklif ettiği yeni tahdidi teslihat plânı, bilhassa mühim bir nokta- dan itiraza uğruyor. Bu nokta şudur: Meslekten yetişme ordular meselesi. Fransa istiyor ki, bu yeni teklif ile meslekten yetişme ordular kalksın. Ayni zamanda, onun yerine, ayni kuvvette, kur'a efradı konulsun. Bu teklifin hedefi Almanyadır. Çüönki Versay muahedesile 100 bin kişilik daimi bir ordusu vardır. Bu orduya girebilmek için 12 senelik bir mukavele yapmak lâzızadır. — Bittabi — böyle — bir mukavele — ile —orduya — giren asker, az zamanda mükem: bir surette yetişiyor. Fakat iş masraflı oluyor. Onun için A- manlar da ordularını tamamen meslekten yetişme olarak — teşkil edilmesini — istemiyorlar. — Fakat kur'a efradı her bir veya iki senede değişeceği için terbiyesi iyi olmıyacaktır. Bu itibarla mik- tarın arttırılmasını ve meselâ 100 bin yerine 300 bin rakamının ka- bul edilmesini istiyorlar. Buna da Fransızlar razı olmıyor. Alman orduları talim ve ter- biye dairesi reişi ceneral Adam Almanya'nın bu husustaki nuktai nazarını kısa bir beyanat ile izzh etmiştir. Bilhassa askerlik bah- sinin mühim bir faslını aydınlat- tığı için naklediyoruz. Jeneral Adam diyorki: * Modern bir devlet, meslek- ten yetişme bir ordu ile kanaat edemez. Taki İngiltere ve Amerika da olduğu veçhle hususi şerait bunu icap eylesin!, $ Meslekten yetişme ordu geçmiş asırların bir. bakiyesidir. Büyük Fransız — ihtilâlinden — itibaren mesleki ordu nazeariyesinin yerini tutarak bütün bir milleti yaşayış ve ölümde aynı derece hak sahibi addeden mecbur! bizmet fikri, Avrupa — kıt'asının — meslekten yetişme en mükemmel ordularını aratmamıştır. — Yeni — askerlik kaideleri, para ile tutuluş — bir asker tasavvur etmiyor. Bunu, ordu içinde yabancı addediyor. Meslekten yetişme bir ordu- nun başlıca vasfları şunlardır: 1 — Böyle bir ordu çok maş- raflıdır. Mukavelede uzun — müd- detli yapılmak ve yüksek ücret ağbet artsın. Binaenaleyh hem hizmet zamanında fazla para vermek, hem de hizmelten sonra askerin açıkta kalmamasımı temin ede- cek tedbirler almak icap eder. 2 — Modern bir devlet ordu efradından kuvvetli bir hazırlık ve oldukça — geniş bir malümat hamulesi ister. Hayat mücadelesi diğer efrat için de ayni icapları emreder. — Bu itibarla ordunun bu noktadan hazırlık masrafları çok yüksek olur. 3 — Mesleki bir orduda yi- yecek içecek iyi, elbise güzel, sıbhi şerait çok muntazam ol- malıdır. Ayni zamanda, böyle bir or- dunun milletten ayrı bir kütle haline gelmemesini temin edecek daimi opaganda ve telkinat yapıl mdır. Bunun içindir ki bugünkü Alman ordusu, harp- ten evvelki orduya nisbetle, maaş bahsinde 6, elbise bahsinde 3, Anan ordusu talim ve terbiye relsi Ceneral Adam sıihhi — şerait bahsinde 2 — defa fazla masraf yapmaktacır. 4 — Askeri talim ve terbiye çok zordur ve böyle bir ordunun bir harp vasıtası olmak itibarile kıymeti büyük değildir. Çünkü uzun devreli askerlik, bu mesle- ği matrut bir hale 'koyar. Talime ler cazibesini kaybeder, Halbuki mütemadiyen d bu cihet böyle noğıxldix. Si 5 — Binnetice terfi imkânlari da mahdultur. Bu da - mesleğe olan alâkayı baltalar. 6 — Mesleki ordunun efra- dın: evlenmekten menetmek müm- kün değildir. Halbuki evli asker, askerlik heyecanından — uzaklaş- mış. bir 'kimsedir. : 7 — Böyle bir askeri kütle, ergeç, bir siyaset oyuncağı ola- bilr. Halbuki bu gibi fena me- yillerle mücadele, daimi syrette uğraşmayı ve masrafı emreder. 8 — 19 uncu asır düşünüşü- ne göre bir adam, valandaşlık hakkını kazanabilmek için cemi- yete hizmet etmesi lâzımdr. De- mek oluyor ki bir vatandaş vazi- fesini yaptığı takdirdedir k. dev- letten yardım ve himaye istiye- bilir. Bu manevi mecburiyet, mib leti temsil eden devlet uğrunda her ferdin icabında hayatını ver- mesi ifadesini doğurur. Diğer ta- raftan devlet te, vatandaş'arı or- duya a'larak onlara vatandaşlık vecibelerini ifa etmek imkânımı verir. Bu makul düşünüştür ki bütün kıt'ayı Avrupa mem'eket» lerini mecburi askerlik hizmeti esasını kabul etmiye sevbeyle- miştir. Sırf bu noktai nazar, münhasıran —meslekten yeltişme askerlerden mürekkep ordular teşkili fikrini redetmiye kâfidir.,, “ÜREEE ei ——— İstanbul Yedinci İcra Dalre- sinden: Bir borçtan dolayı mahcuz yazı makinesi AÂmerikan — yazıhanesi bir kanapo İki koltuk ve kobir kasa işbu T. saninla 22 inci salı günü saat 11 den itibaren Galatada Voyvada eaddesinde Ünyon han 5386 lu yazıbanede bilmüzeyede paraya çeve rleceği iân alunur. rramammmam aa Pertevniyel Vaktındanı < şli'de Ebekiz sokağında — Valde apart. 5 ve 18 No. üzlreleri birar sene Yedikulede Begrat — kapısında 29 No, bostan sene müddetle, Köprübaşında hanı tahtında 26 No, mağarsa bir sene müddotle. Balfda muharrer emlâk yirmi güs müddetle — müzayedeye vazedilin'şti Kiralamak — isteyenlerin 12 K. 989 tarihine müsadif parartesi günü sâat oönbeşe — kadar İstaabul Evkaf müdüriyelinde Pertevniyal idareşine veya idare encümenine müracaat ey-