4 Kasım 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

4 Kasım 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bu Vahşi Sürüsü Fırtına Gürültüsü Koparıyordu Şimdi Müthiş Bir Vücudumun Yavaş Ya Yavaş Soğuduğunu Hissediyordum Bazan bu sesler duruyor, ayni abenk ile birçok ellerin biribirine çarp- tığı duyuluyordu.. Artık yerlilerin eline düştüğümü anlamıştım. Ba- ma mukadder olan akıbet, şum lardan bii olacaktı; Ya, ağzım- dan itibaren ağaçtan bir şişe geçirilerek hafif bir ateşte yavaş yavaş kebap edilecektim. Veyahut, parçalanarak mükemmel bir kı- zartma yapılacaktım. Benim için bunların her ikisi de mlisavi idi. Beni yiyecek olan bu vahşi in- #anların midesine kâhya olmak istemiyordum. Sadece, bütün bu işleri, beni öldürdükten sonra yapmalarını temenni ediyordum. Henüz canım sağ ve aklım ba- ymda iken o koca kazığın ağ- xımdan burula burula girmesi veyabut kollarımın ve bacakları- mın birer birer kesilmesi, şüp- hesiz pek hoşa gider bir şey değildi.. Birdenbire, bulunduğum izbenin kapısı açıldı. e Yüzüme $iddetli bir ziya çarptı. Bir iki defa gözlerimi (o kırpıştırdıktan sonra hafifçe başımı kaldırarak baktım. Alevlerle karışık siyah dumanları görür görmez, yine aşımı yere bıraktım. Kapının Önünde duran simsiyah ve kıvır tk saçlı bir adam keskin bir mMâra attı. Yine orada duran birkaç © kişi, © sıçrıyarak O hep- ir ağızdan bir şarkı söy- İemiye başladı. Musikiyi esasen Şok sevdiğim için bu şarkının ahenğini pek fena bulmuyordum. Yalnız, bu şarkıyı acıklı vaziyette dinlemeseydim, tabii daha mem- Bun olurdum... Şarkı söyliyenler Yanma geldiler. Beni nezaketle tutarak umuzları bizasına kadar Yükselttiler. Şarkının o ahengine Uygun bir aks ile izbeden çıka- Tarak hemen oracıktaki geniş bir meydana götürdüler. Başım, “şaya. sarkıyor, fakat etrafım Sörmiye mâni olmuyordu. Şöylece *trafıma göz gezdirdiğin zaman, evvelâ meydanda yanan büyük bir ateş gördüm. Bu ateşin etra- Wihda, sim siyah ve kıvırcık saçlı Mmsanlardan mürekkep olan bir Kalabalık bulunuyordu. Bunların da kimi oturuyor, kimi de ayak- ta durarak uzun mızraklara da- Yanıyordu... Beni üç defa bu mey- danda dolaştırdılar. Sonra da Ateşin yanında yere çakılı olan bir kazığa bağladılar. Soşkun bir halde bağrıyor ve bü- tün kuvvetlerile ellerini biribinine Sarpiyorlardı. Karşıma tesadüf yerde, kazıklardan çatılmış kler bir sedir bulunuyor, bu- Mu östünde de iri yapılı bir vahşi Sturuyordu. Etrafındaki bir dizi Mzraklı muhafıza, ve başından, Kerdanından, kollarından sıra si- Va sarkan birtakım süslü taşlara Mazaran bunun herhalde kabile Teli olduğu anlaşılıyordu. Bu reis t azan oturuyor, bazan kalkiyor; Ne mütemadiyen © tepines-k ez fazla meserret izhar Man kyordu. Bunlar, böylece bir tepindikten sonra reis ya Veb yavaş kerevetinden indi. Ba e ar. ii. na doğru ilerlemiye başladı. O- zaman oturanlardan sekiz on kişi daha kalktı. Hepsinin ellerinde korkunç ve satıra benziyen bir- takım aletler vardı. Bunlar bana yaklaştılar. Ellerindeki o keskin aleti birer birer vücuduma do- kundurdular. Vücudumun yavaş yavaş soğuduğunu hissettim. Ve başımı geri çevirdim. Yanıma gelenler, şimdi başka bir şarkı tutturmuşlar ve etrafımda mun- tazam bir ahenkle tepinerek de- laşmıya başlamışlardı. Söyledik- leri şarkı, aşağı yukarı (Henole- lo) da işittiğim bir yerli şarkısına benziyordu. Bu şarkı pek hoşu- ma gittiği için öğrenmiştim. Şim- di içimden bir his geld. Son nefesimde bu şarkıyı bağıra ba- ğıra söylemek, sonra da ölmek. Vahşiler, tepine tepine etrafımda döndükten sonra, reis yerine gitmiş, ötekiler de etrafım- da yarım ay şeklinde dizilmişler- di. Aldıkları vaziyetten artık beni parçalamıya hazırlandıklarını hissediyordum. o Biraz kendimi kaybeder gibi oldum. Bilmiyorum nasıl bir hisle boynumu büktüm. Tıpkı (Honololu) yerlileri gibi hıçkırıklı bir sesle o şarkıyı söy- lemiye başladım. Etrafımda duran ve tek tek heceli sözlerle konu- şan vahşiler birdenbire sustular, Bana baktılar. Ve sonra, kısa bir cümle ile reise haykırdılar. Reis ellerini kaldırdı. Bütün vah- şilere üç heceli bir kelime ile bir emir verdi. Şimdi bütün vah- şiler susmuş beni dinliyorlardı. Sesimin pek fena olmadığını bili- yordum. Fakat şu andaki kadar müessir olduğunu ve bilhassa böyle bir vabşi sürüsünü sustura- cak kadar sehhar bulunduğunu hiç zannetmiyordum. Bunun için artık ben coşmuştum... Kelime- leri © biribirine çarparak, bazan nağmeleri uzatarak şarkıya devam ederken, birdenbire reis yerinden fırladı. Koşa koşa gelerek bana yaklaştı. Hayret ve taaccüple yüzüme baktı, Ve sonra sağ elini kaldırip parmaklarını bana uza tarak: — Tabo... Diye bağırdı. (Tabo) nun ne olduğunu bilmediğim için reisin beni susturmak istediğini zannet- tim ve derhal şarkıyı kestim. Fa- kat reis evvelâ sağın sonra 80 İnhisarlar Umum Nevi Eter Su'firik 3000 Kolodyom 3000 İyot 200 Litapon 1500 Reçina 6750 Amyant 600 Yaldız 3000 Kurşun 300 Mor Boya 150 Lâstik Rondelâ 60000 tekrar | luna dönerek, dik sesle iki defa daha: — Tabo... Diye haykırdı ve sonra be- men yanıma geldi. Belinden ince bir bıçak çıkardı. o Yukardan aşağı vücudumu kıskıvrak bağir yan ot liflerinden yapılmış ipleri kesmiye başladı. Reisin ne yapa” cağım bilmediğim için gözümün ucile bıçağın istikametini takip ediyor ve vilcudumu saran iple İ rin birer birer kesilmesine hay- ret eyliyordum. Bu iş uzun sür- medi. İplerin kesilmesile vücu- dum birdenbire serbesledi. Uzun müddet sımsıkı bağlı kaldığım , için her tarafım uyuşmuştu. Bir- denbire sendeledim, yere düşe- cektim, Reis bir daha; — Tabo... Diye haykırdı ve hemen üs- İ tüme atılarak belimden kavradı. Beni bir tüy gibi kaldırdı. Sert | adımlarla yörümiye başladı.. Ne oluyordum?. Şu anda bunun ce vabın: vermek müşküldü. Çünkü, ne bir şey düşünebiliyor, ne de bir şey hissediyordum. lArkası var) Göz Hekimi Profosör Paristen mezan Dr. Esat Pş.|Dr. Ş. Şükrü Babosli - Ankıra caddesi Nor 6) EEELEMEKN DEUTSCHE ORIENTBANK Tesis © Tarihi 1995 Merkezi: Berlin | Türkiye Şubeleri: İstanbul, İzmir Galata Tel: B. O. 247-248-984 Istanbul 24410 Deposu » 23227 Her nevi banka muamelâtı SELANIK BANKASI | Tenis © tari 1883 Sermayesi Tamamen tediye edilmiş , 30,000,000 Frank Idare Merkezi: Istanbul i Türkiyedeki şubeleri; | O GALATA, İSTANBUL, İZMİR | SAMSUN, ADAMA, MERSİ | Yunanistandaki Şubeleri: Diplomatlara Hükmeden( Gznküvele, İstanbullu Dilber Despina Bir Yıldız (Baş tarah | inci sayfada kullanırdı. Vaşingtonda on renler, çok defa yeni hü karşısında şaşırıp kalırlard. Ora- da, o, Baron dö Behvildi. Güzelliği ve cazibesi önünde i biçbir salonun kapısı kapalı kak madı. Bulunduğu memleketin eu kibar aileleri, Madam Despinanın doatlağu ile iftihar eder, erkek- ler, iltifat ve teveccühünü kazan- mak için her fedakârliğa hazır gbi görünürlerdi. “Türk güzeli, nin etrafında daimi bir takdirkâr balesi dolaşırdı. Fakat; sık sık karşılaşılan bu kadın, günün birinde esrarengiz surette o ortadan (o kaybolurdu. Dostların: bilhassa siyaset adam- larile askerler “arasında intibap eder, sonra, boşlukta parlıyan mubarekinden kopmuş bir yıldız gibi karanlıklara dalar, giderdi. İ Çünkü, o zaman, vaziyet tehlike leşmiş olur, balinden şüphe du- yulduğunu anlamış bulunurdu. Onun bu durup dinlenmeden devam edip giden seyahatlerin- den birinde idi. Madam Despina, İspanyada Zaman 1918 senesinin başlan | idi. Madam Davidoviç namı diğer | Heskethin yannda esrarengiz iki insan daha vardı, Biri, orta yaşlı, ne güzel ne çirkin bir Alman kadını idi. Diğeri de şakakları beyazlaşmıya başlamış, iri, yarı bir adam. Tanıyanlar, ona “Ba- ron,, diyorlardı. Madam Heskethin hal ve ha- rekâtı, ilk defa olarak Entelicens * servisin nazarı dikkatini celbetti. SELANİK, ATİNA, KAVALA, PİRE Bilümum banka musme'ât., Kredi | mektuplar”. İ hesap küşadı dı. Hususi kasalar i " öksürenleree KATRAN HAKKI EKREM Bu vahşi sürüsü, şimdi daha | Müdürlüğünden: Miktarı Kilo ,, beyaz ve sar adet Yukarda nevi ve miktar yazılı —. pazarlık suretile müba- yaa olunacaktır. Taliplerin 911/932 çarşamba günü sani (14 U2)ta Galatada o 7,5 teminatı muvakkate akçelerini hamiler komisyonuna müracaatları. Mübayaa öd im kn iii rinin Çünkü kadın, bitaraf devletlerden birinin sefirile pek sıkı, fıkı mü- nasebette bulunuyordu. Bu fsefir ise, Alman ve Avusturya elçile- pek samimi Ayni zamanda, hayatı müte- temadi seyahatlerle geçen, parayı | avuç dolusu sarfeden bu kadının bu paraları nereden aldığıda meraki wucip oluyordu. Enteli- cens servisin kuraaz hafiyeleri, İ bu sır perdesini delip yırtmakta gecikmediler. İâdise şöyle oldu: Bir gün öğle sonunda Madam Despina Madrit otellerinden bi- .rinde çay içiyordu. adam geldi ve konuşmıya baş- ladilar, Bu adamın Alman casus teşkilâtile münasebette bulundu- ğendan İngiliz hafiyeleri şüphe et- mekte idiler, İçlerinden biri, büyük. bir meharetle bir perdenin kıv- | rımları arasına gizlendi, “ Türk güzeli ,, ile şüpheli adamın ko- nuşmalarını dinledi. Bu muhaverenin dinlenmesin- den sonra kadının hakiki hüvi- * yeti İngiliz casus teşkilâkh tara- fından (anlaşılmış o bulunuyordu. Fakat asıl mesele, acele etmeden, kadını bir tuzağa düşürmek ve elinde mevcut gizli vesikaları almaktı, O günden itibaren Okadının | elrrfinda sıkı bir tarassut başladı. Bütün hareketleri takip olunuyor, mektupları yakalanmak isteniyor- du. Genç kadın zeki bir şeydi. Bu tarassudu hissetti ve bir sabah yanındaki Alman kadını ve Ba- ronla beraber ortadan kayboldu. | Haftalarca İzinini saklamıya mu- vaffak oldu. Fakat epey zaman sonra Amerikada gözüktü. Nev- yorkta idi ve bir otelde yalnızca dağ Te m karargâh o kurmuştu. | bir dostu idi. | Yanma bir | Man m Sarta ' N Gibi Söndü il “uruyerdu. Arkadaşları da ayri ayr. otellere misafir olmşlardı. Fakat geceleri, merkez parkı nın tenha patikalarında karşıla” şıyor ve meraklı gözlerder uzak olarak konuşuyorlardı. | Madam Davideviç Baron dö Belvil ismini | taşıyordu, Yüzünde esaslı deği- şiklikler yapmış, başına sarı saçlı bir peruka geçirmişti. Fakat israf derecesini bulan sarfiyatı, siyaset ve askerlik mahfellerine girmek . hususundaki ısrarı yine nazan dikkati üzerine celbetti, Hüvi- yeti yine anlaşıldı. Bu arada bü- yük bankalardan birinde hu'usi biş kasa kiralamış olduğu da öğre- nildi. Entelicens servis memur'ar; mahirane bir surette bu kanın içini gözden geçirdiler. Dünya- nın dört bir tarafından toplanmış askeri vesikalar, şifreli evrak ele geçli. Kadının cürmü sabii ok muştu, Amerikan zabıtası vazi- yetten haberdar edildi. Tam tev- kif edileceği sırada her nereden ise bu kararı haber aldı ve orla- dan yine kayboldu. Bu defa Va- şingtona iltica etmişti ve ortık hiç kimsenin izini bulamıyacağına kanidi. Fakat kısa bir takipten sonra gerek Madam Despina gerek iki arkadayı yakalandılar,” Tahkikat hâkimlerinin bütün gayreti, kadının paraları nereden bulduğunu öğrenmiye matuftu. İ Tahkikat epey uzun sürdü ve bir netice vermedi. Fakat bir sabah, 1918 senesinin haziran İ ayında güzel Despinanm tevkif- hanedeki höcresi açıldığı zaman i genç kadının ölüm halinde oldu- ğu görüldü. | etmedi. Bütün dünyada “ Türk | güzeli , diye enılan ve her geç: tiği yerde bir alev ve ateş izi çizip bırakan diber Despina İ ağzını açamadan gözlerini ebe- iyi > yad: Bu esrarengiz ölüm, o zaman, uzun boylu münakaşaları mucip oldu. Fakat hakiki sebebini tek bir adamın bilmesi kadar tabii bir şey olamazdı. Bu adam: Ak manyanın Vaşingten Sefiri Kont | Bernstorfi'tur. l— en ——— Pele ei e Yİ Lei EZA Rİ Kırtasiye mağazası AKBA LU İli manca <AYI4 beri muvallakıyetle tanıması de 1 - tevsian Çember İ Ulaşın karşısına hakletmiştiri Telekeler va muayemebare için kiralık oda var dır. Müdiri Ziya hüm üz mezi Ai e Yapılan tedavi para e

Bu sayıdan diğer sayfalar: