Saraya Mütemadiyen Mürettep nallar Yağıyor, Ateşler Körükleniyordu Hunkâr Her An Muharriri Xx Her Hakkı Mahfuzdur Hip— bak.. Bu adam da se- yakin bazı — A, nin söylediklerine şeyler ihbar ediyor. Demek ki verdiği malümat doğru. Şimdi bu adamı buldur. Güzelce bir isticvap et. Fakat bu isticva- bı, ben de işitmek isterim. Der demez, İzzet Paşa sevin- cinden titredi. Çünki © jurnalı, (Üsküdarlı Halit Efendi) isminde | birine kendisi yazdırmış, huzurda | bulunduğu esnada da yine kendi tertibatile Abdülhamide verdir- taişti. İzzet Paşa, huzurdan çıkar çıkmaz, hemen Üsküdara adam koşturarak ( Halit Efendi ) yi isletti. yabancısı — değildi. Bu adam gelir gelmez bir kenara çekti, şu talimatı verdi: — Eceey Halit Efendi.. İşte nihayet başına devlet kuşu k- - du. Göreyim seni. Eğer bu işi güzelce idare edebilirsen; rütbe, nişan, ihsan.. Bunlar, hep senin içindir. Verdiğin jurnal efendi- mizin üzerinde İTâzımgolen tesiri | yaptı. Şimdi seni, içeri götürüp orıı'a isticvap edeceğim. Lâ- bu istievabı efendimiz yecek. Buna binaen, yeceğin sözlere fevkalâde dikkat Sonra da sakın benimle ta- ma dair ağzından bir tek n kaçırma... Bir de, gayet serbest bulun. Efendimizin orada olduğunu biliyor gibi hareket etme.. Haydi bakahmı. Eğer bında da muvaffak — olursan, artık sana yok, yok... de söyli- İzzet paşa, bu talimatı ver- dikten sonra Halit Ef, yi aldı. (Küçük mabeyn) dairesine gölür- dü. Halit Ef. nin getirlildiğini ve (iradei şahane) ye intizar edildi- iini arzetti bilhassa tertibat alınmış odaya — geçti. Orada Halit Ef, yi isticvaba başladı. Abdülhamii, paravana- nın — arkasından bü - isticvabı (dinliyordu. Halit Efendiye soru- lan suallerle, onun tarafından ve- rilen cevapların hulâsası şundan ibaretti: İzzet Paşa — Siz, —mahiiin bazı maruzatta bulunmuşsun Şevketmaap efendimiz, bu malü- malti ne süretle - elde öğrenmek istiyorlar. Halit Efendi — Efendim, ben- deniz, Üsküdar'da mukim baytar miralayı ressam Halil B. vasıtasile bir çok defalar Fuat Paşanın köşküne gittim. Her gittiğim zaman orada bir çok zevata tesa- düf ettim. olduğunu sormağa cesaret ede- medim. Aacak konuşulan sözler- den, anladım ki, Fuat Pş. nın mak- sadı İstanbulda bir ihtilâl çıkarmak ve efendimizi saltanattan iskat et- mektir, ve sonra, ettiğinizi Halit Efendi esasen onun | İızel Puşı — Oraya ne mak- satla gittiniz? Halit Efendi — Fuat Paşaya bir daire müdürü lâzımmış. Ben bu işe girmek istiyorum. Fakat orada böyle efendimizin aleyhin- de bir cereyan olduğunu hisse- der etmez sarfı nazar ettim. bahsettiniz. mi? H. E. — Hayır, Sadece, (Fu- at paşa çok asabi bir adam. Onun — maiyetinde — çalşamam) dedim. . P. — Bu jurnalı ne mak- satla verdiniz, - H. E — Maza, velinimet efen- dimize hizmet etmiş olmak için... LP — Eğer Fuat Paşanın maiyetine girmiş olsaydınız, orada cereyan eden ahval bir kat daha vukuf l'cshcder ve © (Baş tarafı Linci sayfada ( Andon'un bu cinayetle alâkası olmadığı anlaşılmıştır. Dün de işa- ret ettiğimiz gibi cesedin üzerin- den bir nüfus kâğıdı çıkmıştır. Fakat nüfus kâğıdının hüviyet yazılı olan say rılmış, birinci sayfadaki isim ve sı kopa- tabii bunların kimler | ise okunmuyadak * bir şekilde ka- ralanmışlır. — Yalnız yırtılmıyan — kısımlarında ( 313 ) senesi ve bir de Edirne vilâyeli- | nin ( Havs. ) kasabası Ancak ceset sahibinin yaşında tesbit içli''dülas” Küğatirik yazılıd henüz 27 edildiği bu me olduğu ul adığı tabmin edik ktedir. Bununla beraber zabta Edir- e vilâyeline de NALZY AŞKT. Musiki - güzellik Şebriri zin bütün sinema meraklıları Bu bafta MELEK sinemasında LUPE VELEZ ve LAWRENS TİBET tarafından temsil edilen ADALAR ŞARKISI filmini takdir ile görüyorlar. Filme ilâve: Paramount havadis gazetesi GLORYA'da MARCELLE CHANTAL - CHAR- VANEL ve GABRİEL GAB- O'nun temsili muhteşemleri KANUN NAMINA filmini görmiyecek İhiçbir kimse kalmıyacaktır. Sebebi... . P. — Halil Beye bunlardan yazılar | texkerenin | ah yi <TA GALİP ve Aynı zamarda MELEK siner İhtilal Korkusu İçinde Yaşıyordu zaman velinimet efendimize daha büyük hizmetler ifa eylerdiler. Niçin böyle yapmadılar. H.E. — Bunu düşünemedim. Maamafih, emir buyrurursa, efen- dimizin uğruna her ifaya hazırım. Bir saniye süküt ile geçti. İzzet Paşa — birdenbire, — sanki bir yayla —müteharrik — imiş gibi yerinden sıçradı. — İki ellerini, gö m üstünde ka- vuşturdu. Ç o anda Abdül- bamit, paravanayı dolaşıyordu... | Abdülhamit görünür görünmez, Halit Efendide yerinden fırladı. Hemen yerlere kapandı. Meçhul | bir korku ile titremiye başladı. Abdülhamit, Halit Efendinin önönde durdu. Şahane bir aza- ı metle: | ıAvIıgsı var ) Feriköy Cınayetının Içyuzu Meçhul Kaldl | etmiştir. miştir. Ceset morga nakledi- Ayr.ca ölenin kuşağı ara- | sında 20 santim uzunluğunda me- şin bir kılıf içinde bir beyaz bıçak- la bir mendil bir de fitilli çakmak | çıkmıştır. Kesik bıyıklı ve olduk- | ça zinde görünen bu meçbul adamın sırtında yamalı lâcivert bir pantalonla yamalı bez bir ayalı Dün bu | adam veya yine bi vardır. ama kadar kanlı cesedin işleyen hüviyete ve cinayeti damların leri - anlaş lamamıştı | cevap geldikten sonra canilerin meydana çıkacağı tahmin edi- adam sol böğründen aldığı bir yara ile elli adım ka- ükten sonra düşerek AN MURAT ve J T7 arın yarattığı zarafetin zaferidir. nn da zaferidir. Bir tavsiye,.. semamam GLORYA'da RAMON NOVARRO ve SUZY VERNON'u AŞIK RAHİBE ( Seville'li Şarkıcı ) filminde görünüz. Hiç mütesssif olmıyacaksınız . Her seansta “GLORYA CAZ,, Hakiki bir zaferdir. ——— geee ASRİ SİNEMA BUSTER KEATON ğ ve sehhar CONCHİTA MONTE- NEGRO'nun temsili MALEK HARBE GİDİYOR Filmi ile kalıkaha haftası Jur- fedakârlığı | Edirneden | | gösterdiğini ilâve ederek, | | ve dolaymle İinin Teşnnîevvel 2 Zenginliğine Aıt Yeni Hakikatler (Baş tarafı | inci ııylılı) izah etti ve “Türk ne maddi ve manevi boyunduruk kabul eden- lerden değildir. İstılahların öz dilimizde karşılığı ve bilinmek lâzındır,, dedi. Bundan sonra Abdullah Bat- tal Bey konferansına başladı. Abdullah Battal Bey dilimizin zengin ve enginliğinden, en ince manaları ve — nüansları kabiliyetinde buluduğundan balhr- sederek Nevafnin Yürkçe ile farisiyi mukayese eden eserini tetkik olarak Nevaf acemcede mukabili olm- yan birçok kelimelerin türkçede bulunduğunu ve birçok kelimeleri İranlıların türkçeden aldıklarını misallerle izah ve ispat ediyordu. Uygur edebiyatında türkçenin parlak — örnekleri bulümdağunu, bunların bağrını ve öz beynini gösteren yüce dil âbideleri oldu- ğunu — söyledi, — Kodatkobilikle hemen ayni tarihte — yazılan Divani lügatüt türkün — türkçe- nin zenginliği arapçadan aşağı değil bilâkis yüksek olduğunu epey zamandanberi ölü diller arasına katılmış olan Çağataycaya ve bu lisanda yazılan eserlere — geçti. Abdullah Battal Beyin bu nok- tadaki mütaleasını şöyle bulâsa etmek mümkündür: “Çağatayca — ile Osmanlıca sun't birer dildirler. Dil inkılâ- bında bunlardan istifademiz, © sun! dillerin teşekkülüne dahil olan türkçe unsurları almaktan ibaret olacaktır.,, Bundan sonra Bedros Zeki B. söz aldı ve bütün diller arasında türkçenin en güzel, en sade, en kolay öğrenilir dil olduğundan bahsetti. Mütecakıben Müderris Yusuf Ziya Bey söz aldı. Fuat Raif Beyin konferansında iştikakçılara kendisine — tarizde mevzau ifade | aldı. | buhınmuş kendisinin olduğunu — söyliyere iştikak bahislerindeki tarzı hareketini izah ve bu tariz- n | lerin mahalsiz olduğunu beyan etti. bulunmak | ; Fuat Bey buna kısa bir cevap vererek hiç isim zikretmediğini ve tarizde bulunmadığını söyledi. Edirme mel'usu Şeref B. de söz alarak Türkün dünya ve medeniyet — tarihindeki — yüksek mevkiinden — bahsederek — Arap zannedilen birçok mütefekkirlerin isimlerini saydı ve bunların, eser- lerini arapça yazmış Türk bü- yüMleri olduğunu anlattıktan son- ra Yüce Türk kurtarıcısı Gazi- dilimizi derleyip düzeltme ele almak - ve bu kurültayı nin işini toplamakla Türk milletine yaptığı yeni hizmetin yüksek kıymetini anlattı. Bundan sonra Hüseyin Namık Bey Çin tarihlerinde en eski Türk yadigârlarından bahsetmek iste- diğini beyanla söze başladı: “Şimdiye kadar Türk isminin allıncı ve yedinci asırlara ait Çin tarihlerinde geçtiği malüm- dur. Halbuki son zamanlarda Tokyo darülfünunu müderrislerin- den birisi Şiki adlı bir Çin tari- hini meydana çıkarmıştır. Bu eski Çin tarihinde Türk isminin milât- tan 23-24 asır evvele kadar çıktı- ğını göstermektedir.,, Hüseyin Namık Bey eski Çin tarihlerinde türkçeden — alınmış olan” 36 kelimeden bahsetmiş, bunlardan birkaçını misal olarak saymışlır. Bundan sonra Reis Kâzim Pş.: Diğer tezlerin uzun olduğunu bunların encümene verileceğini söyliyerek içtimaz tatil — etti. Bugünkü celsede Faik Âli, Hü- seyin Cahit, Halit Ziya, Abdülhak Hamit, Sami Paşa zade Sezai, Ahmet Cevat ve Ali Canip Bey- ler söz ılıcıklırdıt Simav Avcıları Birkaç gün evvel Simav avcılarının kalabalık bir sürek avı tertip ettiklerini, güzel ve çok eğlenceli bir gün geçirdiklerini yazmıştık. Resmimizde Simav avcılarını hep bir arada görüyorsunuz. Bursada Okuma Heveskârlarının Adedi Gittikçe Artıyor Bursa (Husust) — Moktep- lerde tedrisata başlanmıştır. Bu sene okuyanların. adedi geçen senekinin bir misli fazlanır. Fakat havalar sıcak gittiği için öğleden sonra mektepler tatil edilmekte- dir. Yeni yabılan tayyare sine- ması da faaliyete başlamıştır. Bu sinema asri ve sesli filim techi- zatınmı ihtiva etmektedir. Bursanın Kestanesi Bursa ( Hususi ) — Kestane Hatleri çok ucuzdur. En iyi ve iri kestanenin okkası yüz para- “i) d Kırşehirde Yeni Açılan Hastane Bü- yük Bir İhtiyacı Karşıladı Kırşehir ( Hususi ) — Yakın- larda tesia edilmiş olan Memle- ket hastahanesi mühim bir ihti- yacın önüne geçmiştir. Hastaha- nenin — tesisinden sonra ölüm vak'aları azalmıştır. hastahanede ay başından itibaren kılinik te- davisinede başlanmıştır. Bu ayak tedavisinden köydüler çok istifa- de etmektedirler. Şimdilik birde diş hekimine ihtiyacımız, vardır. ——— ———t dır. Pişmiş keslane beş kuruğa satılmaktadır.