l Çok Eski Devirlerde İstanbul | Tersaneye Ve Okmeyda- nına Düşenin Vay Halıne! Haydar Gani Kamelyayı Ve Annesini Öldüren Kirkoru Da Öldürdü Muharriri X Her Hakkı Mahfuzdur —122— bir adım attı. Orada masanın — üzerinden — bir aldı. Merdivene yaklaştı. Kirkor, duran tarf lağına fısıldadı: — Aman Beyim.. Allah aşke | na bana verdiğin sözden cayma. Sonra mahvolurum. O adam, teminat verdi: — Çocuk musun sen.. köşede bekliyor. Sandal da Ye- niköyde hazır. Doğraca vapura gideceğiz. — İnanmıyor — musun bana?.. Kırnor. inandı ve aşikâre bir merdivenden çıkmıya . İkinci kata çıktığı zaman taraftaki odadan bir ses — Kirkor! Efendim. Sen misin?.. Benim. Ne var?... — Paşadan acele bir mektup geldi Madama vereceğim. — Galiba uyudu. — Ben de söyledim —amma, cevap istiyorlar. Galiba yarın bir yere gideceklermiş. Ses kesildi. Kirkor, üçüncü kata çıktı. Sokak Gstündeki oda- nin kapısım hafifçe vurdu. Ka- Araba | rek onu yatağın yanına devirdi. Kamelyayı bir anda öldüren kanlı bıçak, Despinanın da gırtlağını parçalayıverdi. Kirkor, bıçağını yere attı. Dışarı - çıktı. Elleri kan içinde kalmıştı. Merdiven başında trab- Falsüt tökmme güki döndüe Talirar | zanın kenarında dokuma bir hav- o adama yaklaştı ve tekrar ku- | Yi ae ha ln lit Onu aldı. Ellerini sildi. Yavaş yavaş merdivenlerden inmiye başladı. Aşağıya inip te taşlıkta bek- lu vardı. liyen adamla karpı karşıya gek | dikleri zaman, © adam sordu: | — Bitti mi?.. — Tamamen bitti... — Gel, mutfağa anlat... girelim de Kirkor, yaptığı cinayelin te- | sirile titriyor, her câni gibi o da bir an evvel bu maktelden uzak- | laşmak — ihtiyacını hissediyordu. Ceneleri biribirine çarpa çarpa, rica etti: — Haydi.. Gidelim Yolda anlatırım. Beyim... Öteki mutfağa doğru yürü- | yerek: — Gel Daba canım., | var, şöyle kısaca anlat.. melya, henüz uyumamıştı. Yattığı | yerde sordu. — Ne o, Kirkor? — Bir mektup geldi de... — Gel içeri de Iâmbayı yak.. | ka- | ranlıktı. Kamelyanım yattığı kar- | Kirkor içeri girdi. Oda yolaya doğru hem yaklaşıyor, hem de söylüyordu: — Hele sen şu mektubu al.. | Ben de lâmbayı yakayım. Fakat mektubu verirken ye- re düşürdü. Almak için iğildi. İğilirken birdenbire Kamelyanın Üzerine abandı. Sol elile ağzını kapadı. Sağ elindeki bıçağı bo- ğazına dayadı ve bütün kuvveti- | le bastı. Derin bir yara açtı... Kamelya hiçbir ses çıkarmıya, hiçbir harekette bulunmıya muk- tedir olamıyarak öylece kaldı. Yalnız, Kirkor geri çekilirken hafifçe başı kaydı. Kirkor, yavaşça odadan çıktı. Merdivenden indi. Kamelyanın anası, (Despina) nın kapısının önlüne geldi ve seslendi: Mama. — Ne var?.. — Benim sigaram — bitmiş.. | Bir iki tane sigara versene... — Gel al.. Kirkor içeri girdi. Despina yer yatağında yatıyordu. Kirkor | sordu: — Sigaralar nerede mama?... Despina cevap verecekti. Fa- kat veremodi. Çünkü Kirkor Üzerine atılmış ve onun da ağ- zını kapamıştı. Aralarında bir mücadele başladı. Kadın bu hücuma mukavemet etmek için yataktan kalkmak istedi. Fakat Kirkor, bütün kuvvetini sarfede- | iaci ve Anjel ve € Mutfağa girmişlerdi. İkisi de karanlıkta ayakta duruyor, Kir- Demir Kapu Fransızca Sözlü ELHAMRA Sinemasında FERNAND GRAVEY tarafından KADIN BERBERİ (Coiffeur pour damcs) Vüveten; 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI ve dünya güzeli KERIMAN lar avdeti ru. Matineler saat | den iti İstanbul'a vakit | Arabaya Binerek Müsterihane Sıgarasım Yaktı Ve... | kor, fısıltılı bir sesle anlatıyordu. Birdenbire Kirkorun beynine bir yumruk indi. Bu sersemlikten sallanan Kirkor düşmemek için duvara dayanırken, keskin bir bıçak Kirkorun gırtlağına girdi. Kirkor kısaca: — Yandım... Yandım... Ah beni öldürüyorlar. Diye kekeledi. Ve sallanarak yere devrildi... Öteki adam, kaç- madı. Birkaç dakika — bekledi. ( Arkası var ) fim — gösterilecektir, — Fiat L inci balkon ve parter fotüy 40, lın susi 60 ve Jüka balkon 80 kuruştur. MELEK Sinemasında İKİ YÜZLÜ AŞK (La couturlere de Luneville) MADELEİNE RENAUD ve Komedi Françalse artistlerinden PIZRRE BLANCHAR tarafından intibaatım musavver ilk film aren başlı aa ğeş ea şa AAA AAA ae AA SA seA AA LA ĞASASA LA AAA AA AAASSS AAA Haa RADYO * Kak e b e ee L SDKi ae A DA AÜTE * 9 Eylül Cuma İstanbel — ( kısım alaturka saz Ve Hanımların — işi 1200 metre ) 18 birinci Riza ve 19,5 tra ve tango orkestrası, 90,6 or- 21 üçüneti met H.ınıuılır ta gramıolon ve dans lııv-ıhırı Roma — ( 441 metre) 20,15 gramo- ven'den par- ünde otu: p,.g — (488 mıım 20,30 Hı doktor | tarafından konferana, Viyana — ( GIT ametre ) 20,30 dana 21,45 komedi, 22,15 akşam — (6ö0 metre) 20,15 Çigan or- d 1,15 ajana haboerleri, 21,5 Peşto — Musikişinasları — Ce emiyetinin konseri, V yo esl, Si senfoni, £ onsar, Barlln —( 1695 metre ) 20 Alman birliğinde yoni hayat, 20,20 işçi saati- i ),10 Berlin kiliselerinde Kora heyetl. | plâk, 21,45 10 Eylüt Cumartesi İstanbul — (1200 metre) 18 Stud- yo orkestrası, 19,5 Tamburt Refik B, ile arkadaşları tarafından alaturka saz, 2lorkestra, 28 gramofon İle neş- riyat. Belgrat — ( 420 metre) 90,5 gramo- fon, 20,445 Collo kanseri, 21,40 şen gece. Roma —( Mi öletee VSi haber ve arlan Delorm — operasın- dan parçalar, ve diğer eski operalar- dan bazı havalar. Prağ —( 483 metre ) 20 Saksifon konser. Viyana — (BLT metre ) Si yon göce, ans havaları . Peşte ( matra 650 ) 20,1ö şarkı 45 gramolon plâkları, 23,30 spor haberlerini müteakıp Çıgan orkes- ttası, Varşova — ( 1411 metre ) 21 hafif koönser, 20,05 muhtelit havalar, 29,05 Şopen konseri. Berlin — (169ö mötre) 20 yeni bap- lyanlar İçin İngilizce dars, 20,45 in- san nedir? Mevzuu otrafında bir kon- ferans, 21 Königsbergton naklen (va- tan ve deniz) 23,80 Stutgrattan nak- len gece müsikisi. | kulu nesne ile Eskiden Tersane Zorbalarından Bütün Memleket Yaka Silkerdi süğem ğ Eski İstanbul manzaralarından Üsküdar sahilleri Dün eski İstanbulun — garip köşelerini — tanıtmıya — başlamış- tık. Evvelâ Yedikule ve Kazlı- çeşmedeki imtiyazlı sınıftan bah- setmiştik. Bu hükümet içinde hükümet süren Yedikule tabak- larile Fatih saraçlarının ( Ahiba- ba)ları hükümdarlara mahsus | elbiseler giyerlerdi. Bunlar İstanbul hâkimlerinden hiçbirisini tanımazlar, kendi mın- takalarına düşen bir (kanlı) ve (harami) yi köpek pisliği idmanı- na koşarlardı. Senelerce pis ko- uğraşan — suçlu, bu demir idare altında tövbe ve nedametle ıslahı bal ederse ken- disine biraz sermaye verilerek cemiyete kazanıcı bir uzuv halin- de iade edilirdi. Tersane: Saraç ve tabakların | kuvvetli Fütüvvet teşkilâtı kalil ve şerli adamları bile ıslah ederken Kasımpaşadaki müstakil tersane idaresinin (Kasımpaşa mukdimle- ri ) adı verilen bir eşkıya güruhu da masum ve temiz insanları engizisyon mezalimine uğratırlar- dı. O vakitler tersane, subaşı ve yeniçeri ağaları gibi zabıta memuru giremiyeceği — imtiyazı, fermanlı bir köşe idi. (150) kişilik azası bulunan bu şerir güruh eski İstanbulun resmi esnaf teşkilâtına dahildi. Bunlar | da alaylarda kendilerine mahsus bir yer ve mühim bir sıra işgal ederlerdi. Mukdimler © — vakit küreklerle idare edilen — bütün sivil ve resmi gemilere kürekçi bulmak — süretile komisyonculuk adı verilen soygunculuk — yapar- lardı. Bu zalim ve dinsiz adam- lar kemerlerine yüz, yüz elli ku- ruş sokarlar ve İstanbulun dört köşesinde insan avuna çıkarlardı. Elbiselerinden, tavırlarından İs- tanbulun — yabancısı — olduklarını anladıkları Anadollu saf adamla- rın yanına sureti haktan — görü- nerek sokulmak imkânını bulur- lar, onları bozahane (o vakitki bozalar sarhoş ederdi), meyhane, fuhuşhanelere — götürürlerdi. Bir iyilik yapıyorlarmış gibi yabancı adamların bütün huvardalık pa- ralarımı da kendileri verirlerdi. Saf köylüleri bu suretle zik zurna sarhoş edip Üzerlerine çu lanırlar, soyup sovana çevirdikten sonra da “Sana yedirdiğimiz bu para miri parası idi , diyerek adamcağızı karga tulumba edip Tersaneye götürürlerdi, Artık bu- raya düşen adamin kurtulmak imkânı yoktu. Çünkü bu fermanlı ve imtiyazlı yere İstanbul zabıtası Elnmıı ve hiçbir. suretle müda- ale edemezdi. Bu adamlar soyularak gemi- lere teslim edilirler, ailelerinin bile haberi olmadan burada ta- mam altı ay kürek çekmiye mahküm olurlardı. Altı ay bu suüretle — çalışan adamlara — ni- hayet biner akçea — verilerek serbest - bırakılırlardı. Mukdimler tersane kethüdalarının himayesl altında çalışırlardı. Gemilerde bedava çalıştırılan bu gibi zavallılar için tersane kethüdası piyasaya göre yevmiye takdir eder, fakat zavallılara altı ayda ancak bin akçe verir, geri kalan paraları da kendi kesele- rine atar, mukdimlere de bir kü- çük pay çıkarırdı. Zavallı köylü- ler altı ay sonra tersaneden salı- verilirken şöyle bir alaya da maruz kalırlardı:, “Bu iş hoşu- nuza gitlişe ilkbaharda tekrar gelin, iki bin akçeye çalışımız.,, Köylerinde öldüklerine hük- medilerek bazan refikaları bile başkalarile evlendirilen bu adam- lar azat edildikten sonra hayata yeni kavuşan bir insan sevinci duyarlardı. Okmeydanı: İstanbulun batak- hanelerinden birisi de Okmeyda- nındaki talimhanelerdi. Burası da İstanbulun yirmi ikinci hâkimliği olarak tanınan müstakil bir idare idi. Yeniçeri ocağından talimha- neci başı ve korucular ÖOkmey- danında (kol) dolaşırlar, bu ci- varda suçlu bir adam tutarlarsa hemen ahçıbaşıya götürürler, kı- sa bir divandan sonra adamcağı- zın cezasını verirlerdi. Talimha- neye girmek başlıbaşına — bir suçtu. Eğer suçlu bir sivil adam- sa derhal yay çilesile — ayak- larından bir. ağaç — dalına sallandırırlar, sonra Üzerine ok yağmuru açarlar, —delik deşik ederek öldürürlerdi. Eğer suçlu askerse onu da derhal sehpaya çekerek cezasını verirlerdi. Bun- ların elinde Fatih tarafından ve- rilmiş ve sonraki padişalahlar ta- rafından da yenilenmiş mütcaddit fermanlar (hattı şerif) ler vardı. 4 Bir Davet Müddeiumumilikten: İstanbulda bulunan, fakat ad- resi meçhul olan Sıvas azai sabr kasından Hakkârı hâkimi Ahmet Muhtar Beyin âcilen memuriyeti- ze müracaalı,