ddt — MİZAH o eai Kırılan — | iDÜÜRÜİÜ a. ..__..._..____.__._k._..L 1 t f Özür Eski bir sayyaşa bir. bardak bira ikram istedim özür diledi: — Müsaade edin de içmiye- yim Beyefendi.. Bir defa içki içmek için bu saat erken. Esasen ben, içkiler arasında birayı hiç | sevmem, ve bilhassa demin on iki duble kadar içtim. Koku Evde yemek yiyorlardı, sof- raya ilk olarak çorba geldi. Zevç bir kaşık alınca yüzünü buruşturdu.. — Hanım, bu çorbada fena bir koku var.. Zevce şaşırdı: — Bilâkis olacağını zannediyorum.. Tereyağı bitmişti, onun yerine senin geçen gün aldığın briyanlini kullandım. Cehennem Arkadaş arkadaşa kızdı: — Artık ben gidiyorum, faz- In lâf dinlemem !. — Cehenneme git.. — Böyle fena lâf söylemeye #ıkılmıyor musun: — Ben fena lâf söylemiyo- rum ki: Cennette yalnızlıktan canın sıkılmasın diye cehenneme git dedim. Sağır Dilsiz girdi: — Beyefendi, dedi, — demin müesseseye alınmasını emrettiğiniz memur hem sağır, hem de dilsiz... Bu adam ne iş görebilirki: — Ben onu için aldım. Müesseseden şikâyet edenlerin şikâyetlerini dinler. Kim Görmüş Annesi küçük Halüğa danıldı: — Bunlar ne kirli eldir. Şu hale bak, simsiyah olmuş, sen biçbir gün benim ellerimi böyle kirli gördün mü?, Halük düşündü: — Hayır görmedim. Amma bana anne annem mu- hakkak ıörmnşmf gibi geliyor. anne — Elinizdeki paketlerden, dün akşam yine zevcenizle kavga elmiş olduğunuz anlaşılıyor.. lokantada | etmek | ben iyi bir koku | Muhasebeci, müdürün odasına | şikâyet kalemi | | yet icatetti disenet, — Topladığınız çiçekler güzel. vüate vb , hepsinden daha Bıbam da sizin fik- bir, ben senin ne çi- Aile Cingöz Hüseyin meğer hapis- hanede imiş, bana ailesinin ya- nıma gittiğini söylemişti. — Yalan söylememiş ki: Ba- bası orada, amcası orada, aile- sinin yanına gitmiş sayılmaz mı? Gölge Etma — Diyojen İskenderi Kebire “Gölge etme başka ihsan isle- mem,, demiş. — Olurya, kendinin de şem- | | bizi kimse göremedi. siyesi varsı Mazeret Mizmetçi odaya girdi, — Beyelendi koltuğuna oturmuş gazete okuyordu 1 Beyefendi ber yefen di tele- fon etiller Hanıme- fond'yi tramvay çiğnemiş.. Efondi yanındaki masanın üzerlm bıraktı. hiz- metçisine döndü. dıği | rimiz çok fena Tabak Naciye H. evine bir hizmetçi arıyordu. Müstahdemin idareha- nelerinin birinde istediği gibi bir hizmetçi buldu. Yemek pişir- mek biliyordu, evin her hizmetini yapacaktı. Naciye H. sevindi : — Peki kızım sen nasıl oldu da çalıştığın yerden çıktın?. Diye sordu. — Beni kovdular.. — Bir kabahat mi yaptı?.. — Evet bir tabak kırmıştım.. — Hiç bir tek tabak için insan evden kovulur mu? — Fakat ben tabağı hanımın başına vurup kırmıştıml. Tiyatroda İki güzel Hanım konuşuyor- lardı: — Dün gece tiyatroda, hiçbir şey göremedik, Yerimiz çok fena idi. — Biz de gittik, bizim de ye- — Siz de göremediniz mi? — Hayır biz gördük amma, ze bir tek söz ıöylıyebılmek için senelerdir peşinizde dolaşıyorum.. p qoyı.y... bakalım.. — Ne söyliyeceğimi ea —Arala;ı;!aki Fark Bir küçük — kiz çocuğuna: Bebeğini ne- yo aleşe attım, di- ye sordum . Bana dedi kiz Bebeğime be- ni — seviyormusun, dedim. Cevap ver- medi, ben de kızdım mtey9 Altım. Bir çocuğunu: — Küçük küpe- öldür Bi Ben de kızıliin, &0- pa ile vurup- öb dürdiüm OKUYAN. ŞAŞMASAYDI Bu kadar sevemerdim, Gelip oynaşmasaydı.. Ben onu İstemezdim; Kendi uğraşmasaydı i.. * Her şeyden bikar. miydi, Canını sıkar miydi, Hiç baştan çıkar mıydi; Hem şakalaşmasaydı l.. * Bana bakın, demezdim; Sokul yakın, demezdim; Haydi çapkın demezdim ; Eğer sataşmasaydı |.. * Vallahi coşamazdım, Peşinden koşamazdım; Tutunca okşamazdım, Haddini aşmasaydıl.. * Sevinir birdenbire, Söyledim bin bir kere; Yazardım ben her yere, Okuyan şaşmaszaydı. ** kabahat benim değil, daha bıınlyoru'n. Biraz düşüneyim del. | girdi. — Garson bu kadar çok içkileri demindenberi kime götürüyorsun. — İçerde bir efendi var, içki aleyhinde konferans vermeğe gide- cekmiş te biraz açılmak için içiyor. Dokuz—[:anlı Memur âmirinden izin istedi. — Müsaade ederseniz bugün ben gideceğim. Kayınvaldem an- sızın vefat etti, cenazesi var. Âmir kudı: — Bu bahane ile birkaç defa | izin almıştınız zannediyorum, Memur boynunu büktü: — Ne yapayım Beyefendi, Kaynanam dokuz canlı dedikleri - cinsten bir. kadın. ” İkiz Suphi Beyin ka- rısı gebe idiş nur- topu gibi biri erkek, biri kız iki çocuğu oldu.. Suphi Bey odasında merakla havadis beklerken ebe — kucağındaği çocuklarla — oduya girdi. Suphi Bey iki çocuğu birden görünce şaşırdı.. — İki tane mi getirdiniz. Ebe ha- nım, dedi, den birlmi için mi? İçiyor Küçük Necmi gevreğini süte batrıp yiyordu. Birdenbire ğırıp ağlamıya başladı. Annesi komşup geldi.. — Necmi ne oldu, yine ağ- hyorsun.. bas Necmi ağlıya ağlıya verdiz — Anne, baksana gevrek bana: verdiğin bütün sütü içiyor. Aşı Bir doktor arkadaşım anlattı Harbı umumi zamanında, tifo salgın bir şekilde idi.. Mahalleleri geziyor, her evde ne kadar insan varsa hepsini aşılıyorduk. Edirnekapıda bir evin kapısını çaldık. İriyarı bir kadın kapıyı açtı. — Hanım, dedik, sizi aşılaya« yacağız!.. Kadıncağız kolunu sıvadı, şi- rıngayı hazırladım.. Fakat iğne derinin kalınlığından bir türlü ete nüfuz edemiyordu. Yanımda genç bir sıhhiye memuru vardı, kulağıma iğildi.. Vazgeç, doktor Bey, dedi, Aşılamasan da olur. İğne girme- yen deriden mikrop girecek de- ğil yal.. Kavga Tramvayda gidiyordııi. ya- numda ayakta duran iki kişi yük- sek sesle konuşuyorlardı: — Yüzüme niye bakıyorsun?. Öteki kızdı: — Ben senin yüzüne bakmı- yorum. Sen benim yüzüme ba- kıyorsun!.. — Sen benim yüzüme bak- mıyorsan benim — seninkine bak- tığımı nereden anladın!.. Şeker Doktor hastaya döndü: — Hammefendi — idrarınızda mühim miktarda şeker var.. — Toz mu, kesmemi?.. Komisyoncu Kazmi Bey yer ade — meş zahan İçeriye, koraman guldü kohmrda çanta bulunan biri endi ben eri ko misyoncusuyum, si- z0 mensup — öldü- g’m fabrikanın nüt- münelerini göster miye geldim Nazmi Bey alâ kadar olmadı: Lüzumu yok istemel, Bir delfa gö yoak dedikyaa Bir dela gör rün efendim ne çı kar, eğer siz. bak- mazsanız da — ben görmüş olurum üç çantamı