TİMU RLE Muharriri : Xf Tevekkül Sahipkıranîa Karşılaştığını Bilmiyordu Güzellikte eşsiz. olan Tevekkül Hanımı, yalvararak ve sürülerle koyun, yılkılarla at vererek ala- cak bey mi yoktu ? v — Moğol ağlanı, kopmak tehli- kesine — namzetlenen — kafasını göğsüne doğru iğip işlediği ha- | içiyordu şey tanın — istirabini ve iyi kötü hiçbir yordu. Timur, kısa bir teemmülü mü- teakıp emir verdi: — Git, kızı getir. Fakat #rkütme, telâşa düşürme, mal için konuşacakmışız — gibi — durarak, bir şey sezdirme! Hızır Hoca, kendi ölümünü çağırmıya gidiyormuş gibi sen- deliye sendeliye çıktı, harem tarafına girdi. Yol boyuna nefsi- ni tahmik ediyor, teşni ediyor, tel'in ediyordu. Haremde kızile karşılaşınca soğuk kanlılığını mu- hafazaya çalıştı, zorla gülümsedi. — Yavrum, dedi, kambur bezirgân beğendiğin eşyanın pa- zarlığım yapmıya gelmiş. Sen de yanımda bulun, şu işi bitirelim. Tevekkül Hamm, gündürki sinir bozukluğunu hâlâ gidereme- mişti. Kaşları çatıktı, gözleri bu- lanıktı. Babasının kendisini selâm- lğa davet etmesi Üzerine yeni baştan alevlendi, tiz. bir sesle baykırdı: — Yine mi o adam? Ben onun yüzünü görmek istemiyorum. El- ması başında parçalansın, kumaşı kamburuna kefen olsun! Hızır Hocanın dudakları hemen hemen çatlıyordu. Oda duvarla- rının herbirinde Timurun kulak- larmı görüyor gibiydi. Bu teveh- hümle içine titremeler doluyordu. Yüreğine hafakanlar yayılıyordu. Kızına “ sus! ,, diyemiyordu. Lâ- kin susmasını istiyordu. Birkaç saniye bu mustarip va- ziyette kaldı, sonra şuursuz bir bamle ile Tevekkülün yumşak kollarını yakaladı : — Sen dedi, aklını yele mi ver- din, bu yaptığın nedir? Karşında duran at uşağı değil babandır. Alimallah seni şu uzun saçların- dan katır kuyruğuna bağlatırım, boz kırlara sürüp parçalatırım. Edebini takın da ardıma düş! Tevekkül Hanım, bütün öm- ründe böyle bir muamele görme- SON POSTA MART LO GU SNEZ CÜN AD N Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Telefoni İti Posta kutusu: İstanbul - Telgrafı İstanbul SONPOSTA ABONE FİATİ ECNEBİ 1400 Kr. 1 Sene 2700Kr. 750 , 6 Ay 1400 ,, 400 , 3 , 800 ,, 150 , V1 » 300 » Gelen evrak verilmez Ufnlardan — mes'uliyet cevap için mekta dül İlâvösi Tazındır. | Adres değiştirilmesi (20) kuruştür. alınmaz Gazetemizde çıkan resim ve yazıların biütün hakları mahfut ve gazelemize ahttir. söylemi- | lara (6) kuruşluk- | mişti. Sevilmiye, okşanmıya naz- landırılmıya alışmıştı. Ne yüzüne baykırılmıştı, ne bileğine böyle hiddetten kelepçe vurulmuştu. Bu sebeple ilkin şaşırdı, sonra korktu, ağlamağa başladı. Bir taraftan yaş döküyor, bir taraftan tezal- lüm ediyordu. — Ben ne yaptım? Harama mı el uzatlım, günah işe mi yel- tendim, elmas istemem kıyamet mi koptu? Hızır Hoca ne gözyaşı göre- cek, ne feryat dinliyecek vaziyette idi. Hep dışarda bekliyen adamı düşünüyordu. Bu sebeple mer- hamet — göstermedi, tehevvürde ısrar etti, güzel kızın kollarını var kuvvetile sarstı: — Sus, baykuş! - dedi - kötü kötü ötme, dişlerini sökerim. Ve kızı dışarı sürüklerken son ihtarı yaptı: —İslak yüzle konuk yanına çıkılmaz, eteğinle gözlerini sil. | Çapkınlığı, azgınlığı da | Dışarda uslu — olmazsan, — tatlı konuşmazsan, bu evde yerin kal- maz! Güzel Moğol kızının beyninde dedimse yavaş yavaş yakazalar açılıyordu. | Babasının gösterdiği telâş, takın- diği tavir, ona bir şeyler ihsas ediyordu. Bu tedrici tehassüslerin başında yine evlenme hikâyesi vardı. Kız, bir iki saat evvel | o habere karşı kayıtsız. görün- | miye savaşan babasının şimdi kambur tacire kıymet verişini ve kendisini zorla onun yanına gö- türüşünü manalı buluyordu. Aca- ba kambur, getirdiği haberi ba- basıma daha etraflı surette anla- | tarak onu ümide mi düşürmüştü? Güzel Tevekkül, cebren sürük- lendiği yolda bu cibeti - düşünür- ken iradesi şahlanıyor, -kızlık gururu ayaklanıyor ve sinirlerine garip bir gerginlik geliyordu. Gözyaşları kendiliğinden kuru- | muştu, çehresine hüşunet gelmişti, arlık — korkmuyordu, — kavgaya hazırlanıyordu. Timurun — bulunduğu odaya girdikleri vakit, ferasetle sezinse- diği vaziyeti bütün çıplaklığile kavramakta gecikmedi. Çünkü tacir denilen kambu- rün oturuşu hiç te bezirgân otu- rüşuna benzemiyordu. Babasının tavrı da, muhitinde hâkim bir adam tavrını andırmıyordu. Küv- vet ve kudret bezirgânda, itaat ve meskenet babasında tecessüm ediyordu. Gerçi kambur - tacir, kendilerinin odaya girmesile be- raber ayağa kalkmıştı ve Hınr | hocaya hürmet göstermeye yel- | tenmişti. Fakat onun gh(erdigi | bhürmette bariz bir sahtelik vardı ve babası, muhterem — tutulmak- tan çekiniyormuş gibi mütema- diyen küçülüyordu. Tevekkel Hanım bu manzara- nin sırrını tamamile ihata etmiş değildi, Sahipkıran Hazretlerile karşılaştığını bilmiyordu. Yalnız kambur tacirin, öyle göründüğü gibi, sade bir bezirgân olmadı- ğını ve hiç olmazsa — babasını çekingen bırakacak bir adam ol- duğunu anlıyabilmişti. Maamafih salâbetli görünmekten geri kal- sert sert yürüdü, kam- burun istihzalı bir — işaret yapar — gibi, — iğilişine — ehem- miyet vermedi, bir köşeye çekil- di, durdu. madı, (Arkası var ) bırak. | | kabahati, | diğer Amerikan şeh SON “POSTA —amamr <evn Sayfa” 9 - Yeni Şikağ Belediye Reisi Çok Kurnazdır Şehrin Çektiği Para Sıkıntısını Ma- hirane Bir Manevra İle Hallediverdi Halk, Şimdi, Para Vermek İçin Yarış Yapıyor A merikanın Şüüın şehri, ötedenberi fena bir şöhret sahi- biydi. Derler ki: En gözü pek haydutlar orada bulunur, en müt- hiş — cinayetler orada işlenir. Şi- kagonun bu fena şöhreti — doğru mudur, değil mi dir? — Burasını kat'iyetle — ispat edecek elde bir vesika yoktur. Fa- kat Şikago şeh- rinin, para işleri itibarile berbat bir vaziyette bulunduğu muhak- kaktır. Esasen, son buhran mü- nasebetile birçok Amerikan - şe- bir belediyeleri, hep - sıkıntılı bir vaziyete düşmüşlerdir. Meselâ Nevyork, Filadelfiya gibi büyük merkezler bile çok darlık — çekmektedirler. — Fakat bunların hepsinden fena bir va- ziyette olan Şikagodur. Bunun sebebi şudur: Bundan evvel Şikagonun Tomson isimli bir belediye reisi vardı. Bu adam namuslu ve zengindi. Fakat etrafında bulu fazla itimat etmesi idi. Şikagonun ri gibi iki varidat membaı vardı: 1 — Arsa vergileri 2 — Gayrimenkul giler. Mevkul eşyadaun da vergi alını- yor idi ise, gayrimenkullere nis- bina ver- | betle menkul eşyadan alınan ver- gi lâşey mesahesinde idi. Ayni zamanda arsa ve binalara konan sabit vergi, son bulhran üzerine bunların - kiymetini son - derece düşürmüştü. Kira fiatleri inmişti. Fakat belediye idaresi, eski esas üzerinden vergileri istiyordu. Bu işin böyle olmasında Belediye Reisi Tomsonun etrafını alanların büyük mes'uliyeti yardı. Bunun neticesi olarak - şöyle bir vaziyet hâdis oldu: . Şikago Belediye Relsi Mister Çermak Zengin, fakir herkes vergi vermemiye karar verdi. Bir nevi vergi grevi ilân olundu. Bunun üzerine belediyeye — bağlı olan muallimler para alamadılar, itfa- iyenin — aylığı verilemedi, polis parasız kaldı. O süretle ki ge- çen bir sene zarfında, bu memur- lara verilen para miktarı on iki aya nisbetle ancak iki aylığa tekabül edebildi, Bizzarur — belediye reisi de- ğişti, yerine Sermak isimli bir zat geldi. Bu adamcağız, kendi- sinden evvelki belediye reisinin hatasını derhal gördü. Kıymetleri düşen bina ve arsaların kapıları- na göre vergi nisbetlerinin de indirileceğini va- detti, yeni vergi komisyonları vü- cada getirdi. Ali> nin külâhını Ve- liye, Velinin kü- lâhını Aliye koy- du, nihayet gün- lük işleri yürü- tebildi. Eski Fena ida- renin kabahati olarak hâsıl olan 140 milyon do- lar açık için de hükümetten yar- dim vaidi aldı, fakat bütün bu | işlere rağmen vaziyeti bir türlü düzeltmek mümkün olmuyordu. Çünkü vergi vermemiye alışan halk, bâlâ borcunu ödiyemiyordu. Bundan da aylık alamıyan mu- allim, memur, polis ve sair bele- diye eline bakan müstahdemler müteessir oluyordu. Şikago be- lediye reisi M. Sermak derhal bir tedbir düşündü. Şehrin, belediyeden para alan seknesini şehrin büyük bir mey- danlığına — topladı ve halka şu nutku irat etti: — “ Bugün çektiğiniz. para sıkıntısı, birtakım — mükelleflerin vergi borçlarını vermemelerinden ileri geliyor. Bundan — böyle, Belediye birtakım hususi levhas lar yaptırmıştır. Bu levhalar, ver« gi borçlarını ödeyen kimselere dağıtılacak, onlar da bu levha- lari dükkânlarına, evlerine ve apartımanlarına asacaklardır. Eğer menfaatinizi -bilen in- sanlarsanız, Belediyenin levhala- rımı taşımıyan dükkânlarla alış, veriş etmez, ev ve aparlımanları tutmazsınız. Haydi bakalım! Hak- kınızı müdafaa edin!,, Belediye Reisinin nutku bir bıçak gibi tesir etti, borçlular derhal borçlarını getirdiler ve Şikago şehri de çektiği sıkıntı- dan kurtuldu. Karasinek Meğer Ne Mü- kemmel Bir Mahlükmuş! Amerika Tıp Eıiğhîiğleri, Bu Sinekler- den Ameliyatlarda İstifade Ediyorlar Biz bepimiz sineklerin pis bir mahlük, hatta hastalık nakletti- ğini bilirdik. Meğer hakikat öyle değilmiş. Bilâkis, bazı hususlarda sineğin şifa verici rol oynadığı da Bu iddiayı ortaya atan Ame- rikalı Doktor Baerdir. Bu zat, noktai nazarını ispat etmek Üzere umumi harpteki bazı müşahede- lerini ileri sörüyor. Doktor Baer umumi barpte birçok yaralı te- davi etmiş. Bunlardan yaralarında bizim kutlu sineğin tohumlarını taşıyanların vaziyeti daha iyi ve daha çabuk - iyi oluyorl:ınm'. Bu tohum ve kurtlar şimdiye kadar kiçbir. kimyevi muzaddı taaffün madtiknin göremediği vazifeyi ifa ederek bozulmuş höcreleri temiz- liyor, sağlam höcrelere ilişmiyor- Tarmış. Doktor Baerin bu tavsiyesi, birçok doktorların tecrübe yap- malarına sebep olmuş ve rivayet- lere göre hepsi de gayet iyi neti- celer almışlardır. O derecede ki, birçok talepler karşınında Ame- rika“Entomologie,, müessesesi, bu kurtlu sinekleri fenni bir surette yetiştirmiye ve talep eden opera- törlere vermiye başlamıştır. Bu yazımızı belki şaka zan- nedecekler bulunabilir. Kendile- rine The Yüne Scientific Montbiy gazelesine — müracaatı — tavsiye ederiz. Nakliye Tari;eled Pahalılık Şikâyetleri Üze- rine Tetkikat Yapılıyor İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası, memleketteki nakliye ta- rifeleri üzerinde, hariç memle- ketlerdeki tarife ücretlerile m- kayeseli bir şekilde — tetkikat yapmaktadır. Alâkadar - tacirlerin — cevap- larına nazaran ihracat mallarımız arasında yumurta müstesna olmak Üzere, diğer mailarımız eskisine nisbetle daha ucuz — nakledil- mektedir, Tacirler, — İstanbul - Trabzon hattında çalışan tarifelerin yük- sekliğinden şikâyetçidirler. Bunların — ifadesine — göre bir. ton — findık — İstanbuldan Hamburga 3 liraya mnak ledik mektedir. Halbuki ayni ton fındık 'Trabzondan İstanbula 3,5 4 li- raya nakledilebilmektedir. Ham- burg yolu, Trabzon yolunun yedi sekiz misli olduğuna göre fiat- lerin tabii olmadığı - anlaşılmak- tadır.