18 ' Günün Meselelerinden ) Ağustos Abdülhamit Tahir Paşa Jurnala İnanmağı_ Ve Ve Kilerci Müuharrirl »4 Her Hakkı Mahfuzdur —100— Şapkalı, her taraflan bir ateş çemberi — içine alındı. — Bir- kaç sal zarfında kurşunlar ve kamalarla parçalandı. Bu adam bir İtalyan anarşisti - idi. Yaptığı iş ise tabil mecnunane bir hareketti. Tahir Paşa, namlusunun ucun- dan duman tüten büyük Karadağ tabancasını — sallıya - sallıya adamın — parçalanmış - cesedinin yanına geldi. Dudaklarında mem- nun bir tebessümle mırıldanarak: İşte bugün yediği- miz ekmeği hakkettik. Dedi. Tahir Paşanın muavini, (Kü- çük Tahir Paşa) denilen yine bir Arnavuttu. Genç, güzel, ya- kışıklı bir adam olan Küçük Ta- | hir Paşa, çok cesurdu. Bu da Abdülhamidin pek büyük emni- yet ve teveccühünü kazanmıştı. Buna binacn Abdülbamit (Çeş- mi dilber) ismindeki kıymetli bir kalfasını Tahir Paşaya nikâh- la vermişti. Hünkârın bu kadar muhabbetine nail olmakla bera- ber Tahir paşa kat'iyen şımar mamıştı. Herkese karşı büyük bir nezaket ve hürmetle muamele eder, birçoklarının zorla sevgisini celbeylerdi. Bu da, büyük Tahir Paşa gibi mütevazı ve göze balt- mıyan bir hayat yaşar, jurnalcı- lardan daima uzaklara kaçardı. Abdülhamit —cuma günleri ( Hamidiye ) camisinde namaz kılarken, Tahir Paşa, aşağı kata inilecek —merdivenin — üstkattaki basamaklarında — oturur; namaz bitinciye kadar hem sigara içer, hem de efendisini beklerdi... 1313 senesi ( Muharrem ) ayının on ikinci günü Abdülha- mide bir jurnal vermişler, (Mer- divenköyün) deki bektaşi dergâ- bında (ayinicem) vesilesile mühim bir içtima aktolunduğunu ve bu içüimada ( küçük Tahir paşa ) nın da bulunduğunu ihbar etmiş- lerdi. Abdülhamit bu jurnalı oku- duktan sonra, takdime tavassut eden Hacı Mahmut Efendiye dönmüş: — Al Hacı.. bir şey beklemem. Sonra da bek- taşiler bir araya toplandıkları zaman bol bol rakı içerler. Kim- senin etlisine, sütlüsüne karış- mazlar, Tahkik etmeye bile de- ğeri olmayan bu jurnalı, ver de hıfzetsinler... Demişti. Diğer bazı tüfekçilerin yap- tıkları — şimarıklığın — mes'uliyeti bunların âmirleri olan bu iki şahsiyete — yükletilmezse, — Ab- dülhamit — sarayının — bu - iki rükaü de, o mülevves girdaptan yakalarını temiz olarak kurtarmış addolunabilir. Diğer Bendegân İdare işlerine tesirleri -olma- bu | Bu jurnalın aslı | yokçur.. Evvelâ, Tahirden böyle Esvapçıbaşılar bazı idare | murlarına ( Velinimet ) lik etmiş olan bazı simalar daha vardı. Bunlardan - ( Kilercibaşı, Osman Bey ) in odası sarayın oldukça işlek bir makamı idi, Bey, pek okadar okuyup yaz- ması olmıyanj bir. adam ol- makla beraber, kendini gösler- meyi bilirdi. Sofrasmda daima mütenevvi ve leziz yemekler bu- lunduğu için oldukça zevattan mürekkep eksik | makla beraber olan mi- safirleri hiç di. Bayram ve kandil behemehal Osman Bey ziyaret | edilir; bu vesile ile de Abdülha- mide bazı ( istirhamname ) ler takdim edilirdi. Abdülhamit sarayının en na- zik simalarından biri de ( İkinci esvapçı İlyas Bey)di. Bu zat, asli vazifesinden başka hiçbir şeye karışmaz ve bilhassa jurnalcıla- rin yanına kat'iyyen yanaşmazdı. Başlıca — vazifesi Hünkârın — el- bise ve çamaşırlarını tedarik et- | mek ve bir de (Yıldız tiyatrosu) Ü nu İdare eylemekti. Sarayın mülevves cereyanla- rından uzak yaşıyan ve kendisini tanıyanlar arasında pek temiz bir hatıra bırakanlardan biri de eski ( Kahvecibaşı, Halil Bey ) di. (Bo)ıbı() m saf Türk- Fransanın Brötanya kısmın- daki muhtariyet hareketlerinden levvelki gün bahsetmiştik. Son gelen | Fransız gazetelerine göre bu ha- reketin ön safında bulunanların, bilhassa bomba atmak suretile Fransa - Brötanya ittihadını tem- sil eden âbideyi berhava eden- tesbit — edi- miştir. Bunların hepsi de henüz otuz yaşını doldurmamış birtakım lerin — hüviyetleri genç kimselerdir. Reislerinin is- mi Leru'dur. Zabıtanın ifadesine göre, bunlar âbideyi kendilerinin dinamitle yıktıklarını itiraf otmiş- lerdir. Bu işi yapmak için de sabah erkenden — lâmbaların söndüğü ı.lıu Iuruılığı beklemişlerdir. Osman | mühim | değil- | günleri | me- | Hakkındaki İade Etti Kimlerdi ? lerinden olan bu zat ta Ab- dülhamidin şehzadelik danberi yanında bulunan hususi bendegândandı. Ne kimsenin ca- nni yakmış kimseden on para rüşvet almıştı. Efendisine riyasız bir muhabbet ve merbuti- yeti vardı. Son zamanlarında bir kahve takdim ederken eli Bunu hisseden Abdük- zamanın- ne de gün titremişti. hamidin: — Artık ihtiyarladın — Halil ağa... Emniyet ettiğin birini ye- liştir de, sen biraz rahat et... Demesi üzerine, pek çok mü- teessir olmuş.. Yerine biraderi ( Ali Bey )i yetiştirmekle beraber yine hayatının son günlerine ka- dar efendisinin hizmetinde bulun- muştu. Vefatından sonra yerine geçen Ali Bey de mesleği takip etmiş.. Efendisine karşı müfrit sadakat merbutiyet hisleri beslemekle beraber riya- kârlıktan ve jurnalcılara âlet ol- maktan fevkalâde içtinap etmiştir. Ali manasile saf ayni ve Bey gençliğine ve tam bir köylü olmasına rağmen iffet ve istikameli saye- sinde Abdülhamidin çok büyük emniyet ve itimadını kazanmıştı... Abdülhamidin —hususi hayatına | karışanların içinde Ali B. wu- tulmaz bir simadır. (Arlıııı var ) Fransayı Parçalamak İsz tiyenler Meydana Çıktı Yukardaki resimlerden üstteki âbidenin yıkılmış ve parçalanmış vaziyetini, alttaki de Fransız Baş- vekili M. Heryoyu Fransa - Brö- tanya ittihadının 400 üncü yıldö- nümü münasebetile nutuk söyler- ken gösteriyor. | hareket Sanayı Mı, Şu Halde, Buyuk Teşvik Etmek (Baş tarafı | inci sayfada ) tekim Amerikada devrine geçmeden evvel yapmıştı. Şu halde bir ziraat memleketi için prensip olarak kabul edile- cek şey büyük ziraat teşkilâtını teşvik etmektir: Bu, köylünün zararına değil- dir. O zaman tarlasının bedeli köylü için bir sermaye teşkil | edecektir; az çok faiz ve temet- tü — getirecektir, ve — büyük ziraat teşkilâtında ücret olarak alacağı para tarlasının bıraktığı safi hasılattan fazla — olacaktır. O zaman köylü daha medeni şerait içinde yaşıyacaktır. İstik- balini daha emin — görecektir. Birçek yerlerde bu büyük ziraat şirketleri yerli — sermayelerden, istihsal kooperatifleri şeklinde de sanayi | böyle vücuda gelebilir. O zaman köylü sermayeye dahil, işin esasında hissedardır. Bolluk ve ucuzluk buhranları bu kooperatiflerin ve büyük çiftçiliğin derhal teessüsüne en müsait devirlerdir. Ziraat mem- leketi olmak istiyen bir memlekette köylüye yardım böyle prensip dahilinde olmak lâzimgelir. Aksi sun'idir ve hiçbir netice vermez. ziraatin etmek bir nevi bBimaye düşkünlüğünden | resmen — fazla ted- ucuzluk Herhangi müstahsillerini ve — piyasanm kurtarmak — için fiat koymak semereli bir değildir.. Çünkü ya ihtiyaç olmamaktan, yahut istihsalin fazlalığından gelir. Her iki halde dahi nekadar yüksek fiat konursa konsun, elinde stok malı olanlar sermayelerini bir an evvel kurtarmak için hususi pazarlık- lara girişirler. Ekmek fiati tabil haddinden fazla olduğu zamanlar narhtan eksiğine fiat ilân eden fırıncılar daima görülebilir. Böyle olmasa bile un Fiatile ekmek Fiati ara- sındaki nispetsizlik birçok yer- lerde halkı un alıp kendi ekme- ğgini kendi yapmıya bir sevkeder. | Zıraat Mi? Zıraat Teşkılatını Lâzım Geliyor işleri yapan ailelerin ekseriyet teşkil ettiği mahallerde bu ted- birler esaslı bir fayda vermez. Anadolunun — fırınları - ancak evlerde — yapılan — ekmeklerden daha ucuz, yahut hiç olmazsa başabaş, fakat daha has mek — çikarmak — şartile yebilirler. Bir iki şehir — istisna edilirse yerde böyledir. Demek ki fazla- lık buhranlarına karşı sun'1 olarak fiatları yükselime —amelt — hiç- bir — faydası olmıyan — ted- birlerdir. Köylü için yapılacak şeyler esaslı ve imtidatlı olmalı- dır. Köy iktısadiyatı ayrı bir meseledir; şehir ve kasabaların iktısat hayatile mukayese oluna- maz. Köylerde ihtiyaçlar başkadır, bu ihtiyaçların başkadır, Ziraat ne ek- işli- büyük her tatmin — çareleri mübadele — başkadır. vakit — sanayileşirse o vakit şehir ve kasaba ile köy, fabrika ile çiftlik, ayni iktısat şeraitine malik olacaktır. Bir Fransız Gemisi Battı Mı? Moskova, 17 — Cenubi Ame- rika postasını yapmakta olan bir Fransız Avizosundan cumartesin- denberi hiçbir haber alınamamış- tır. 300 mil mesafeye kadar ta- harriyat — yapılmıştır. Avizonun şiddetli bir fırtınaya yakalanarak | mahvolmasından korkulmaktadır. | 20 kadar tahmin edilen zabitan ve mürettebatın akıbetleri huldür. meç- Ümit Keslidi Paris, 16 — Avizonun ansı- zın batmış olması muhakkak gi- bidir, çünkü gemi ile muhabere eden sahil telsizi 15 dakika son- ra bütün gayretlerine rağmen gemiden bir cevap ılımımışlır — Bitlis'te Yılmaz kitap evi Bahusus bizim — memleketim gibi hemen her yerinde bu gibi : srşarar ea ae ae sA AAA AAAT AAA rAmA LAT AAA AAA AAA RADYO Ü b ve pazarı Sürat, Inlizam, ehveniyet M SA erlersereAA A TARAAALALARAALAK YAREAALALARAAAAASAALALARA SADA p * 18 Ağustos Perşembe Istanbül — ( 1900 metre ) 18 Cra- mofon, 19,ö birin Cennet v 20,5 gram saz Vildan Nifâzt Beyin ve Fikriye orkestra. Roma — ( 4il metra ) 22 naklen Massenet'in (Manon Prağ — (488 motre) 90 askorl ban- do, 21 piyano konseri, Viyana — ( D17 matre) 21 ( Va ner )in ( Pariste bir son ) sorlevhalı | hikâyesi, 22,45 akşıum konaeri . Peşte — ( 550 metro ) 21 altın mark 2,16 Çigan orkestrası. (IMLL metro ) 21 bafif | musiki, 23 dana havaları. Berlin — ( 1683 metre ) 20 Memlokot haberleri, 90,90 yen göce, 22410 Vag- ner'in bir hikâyosi. | Macar lehç 19 Ağustos Cuma ; İstanbul — (1200 metre ) 18 gra- , 10,5 birinci kısım alaturku saz ve Cennet Hanımlar tara- amofon, 21 1kinci kısım ve Belkis Hanv'nlar 22 tango orkestrası. ( 304 metra ) 9 keman konlerans, — 20,45 5 dan piyano havaları, Belgrat — 21,90 koman ko Prag — (429 metre ) 21 cazbant, (488 metre ) 90 tıraları, 20,20 şarkı könseri, 20,45 Viyana — ( B17 metra ) iki, 20,25 şarkı, 21 şen Peşte motre ) 21 şazkı, 22,15 80 Cigan orkestrası. Varşova — (1411 metre) 21 senfoni, $2,56 Vagnor konseri. Berlin — (1685 metre) 20 don itiba- ren memleket baberleri, konlerana, siyaset ilemi, orkestra, Sonra dana havaları ssedilük, aa a adkib ı U n ada