5 Ağustos 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

5 Ağustos 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÇUT TT CAY LA 10 Sayfa İngiltere Hükümoti tarafından Gazi Hiz. ne hediye edilan esarin tercilmesi CANAKKALE — ği —- Saat Tam Dörtte Yazan: Cenerat Oglander Mukabil Taarruz Hareketi İnkişafa Başlamıştı YN Mehmetçiklerimiz cepheye giderken Binaenaleyh o gün bütün gün | biri “ takviye kıtaatı yetişirse, “Anzak,, ihraç mıntakasının mu- kadderatı 700 rakımlı Bebek te- pesi etrafında cereyan etti ve nihayet arazisinin manialı olma- sından dolayı bir şey de yapıla- madı. Bereket versin Türkler o | gün sol cenahtaki mevzilerinden çıkmadılar. Fakat mütemadiyen arkadan yetişen takviye kıtaatı da ©o kadar perişan bir halde geliyorlardı ki, bunlarla Türkleri mevzilerinden çıkarmıya teşebbüs etmek te mümkün olmadı. Saat üçte sahada Yeni Zelânt ve Avus- tralya kıtaatı, darmadağınık vo karmakarışık bir balde, yedi taburdan müteşekkildi ve hepsi maruz — kaldıkları —müşkülât ve ateşten yorulmuşlardı. Bu harp sahasının başında bir kumandan yoktu. Şuraya buraya dağılan bölükler” ne yapacaklarını bilmi- yorlardı. Mesaiyi bu noktaya tevcih mümkün olmuyordu. Sa- atlerce harp cephesi 700 rakımlı Bebek sırtlarında ileri geri gidip geldi. Her yeni takviye kıtaatı geldikçe bir iki adım ileri gidi- yordu. Fakat Türkler ateş açınca tekrar geri çekiliyorlardı. Sabahtan beri Türk ateşi gittikçe kuvvetleni- yordu. Zabitler arasındaki zayiat mühimdi. Cunk bayırı tarafından şarapnel yağıyordu. Bu şarapnel yağmuru altında çalılıklar içinde biribirinden ayrı, vaziyetten bi- haber kendi toplarının himaye- sinden mahrum bir halde açıkta | yatmak, efrat için tahammül edilmez bir şeydir. , Ateşe atılan yeni efradın ilk gün geçirdikleri bu acı tecrübe, hiç onları teşçi edecek mahiyette değildi. İşte saat dörde doğru 700 rakımli Bebek sırtlarının her iki tarafından birden mukabil taarruz inkişafa başladığı zaman variyat bu idi. Mukabil taarruz başla- dıklan sonra tepe Türklerin eline geçmişti. Yorgun ve bitap Aavus- tralya kıtaatı ricate başlamıştı. Kimi sahile, kimi civardaki te- pelere ricat ediyorlardı. Bir iki ufak ve ehemmiyetsiz müfrezenin işgal ettiği bir iki mevki müstes- na, Anzak mevkiünin ta kalbine kadar bütün yol Türklere açılmış bulunuyordu. Fakat bereket ver- sin Türk kıtaatı darmadağındı ve bu sebeple birkaç saat ileri ha- reketi yapmıya muvaffak olama- m şlardı. Vaziyeti ıslah için henüz geç değildi. Bölük kumandanlarından | diğer ilerliyebilirim , diyordu. Fakat Jeneral Bridg — bütün kuvvetlerini sağ cenaha gönder- miş, yeni Zelânt alayının müte- baki efradı ile dördüncü Avus- tralya alayı ise henüz karaya çıkmamıştı. Bu efrat karaya çı- kıncaya kadar elde kullanılabile- cek başka kuvvet kalmamıştı. 700 rakımlı tepede başlıyan mukabil taarruzla birlikte, küçük bir Türk kuvveti Wolker sırtları denilen istikametten sahile uzandı. Bu noktada bir muvaffakiyet feci netice verebilirdi. Fakat bura- da bulunan bölük kumandanı elinde bulunan muhtelif taburlara mensup 33 neferle — burasmı müdaffa — etti.. Kumandan, bu mevkiin — askeri — ehemmiyetini takdir ederek efrada ölünciye kadar burasını müdafaa lüzumunu anlatmış ve takviye kuvvetleri gelinciye kadar yerlerinden kı- mıldamamışlardı. Saat altıda boyun tarafında vaziyet karanlıktı. İkinci sırtla Valker sırtlarında bulunan İngiliz kıtaatı. arasında bir ayrılık ve boşluk hâsıl olmuştu. Kolonel Malagan hâlâ Türklerin herhangi | bir anda arkadan çıkıverecekle- rinden korktuğu için, 4 Üüncü Avustralya — alayının süratle bu boşluğu doldurmasını emretti. Tam bu sırada karaya çıkıyordu. Tabur kuman- danı Pop'a derbal Monaş istika- metinde ilerlemesi emredildi. Pop | derhal kendi taburundan iki bö- lük ve 15 inci taburdan bir bö- lük alarak ilerledi ve sonra ken- | di ismile amlan tepeyi işgal etti, Fakat Monoş'a kadar müfrezeler ilerleyen gibi, bu- nun da kuyruğu başından ayrı kalmıştı. K Akşam karanlık Iızıfıjgı za- man iki sırttaki kıtaat arasında mevcut boşluk olduğu gibi de- vam ediyordu. Türkler bu fırsattan istifade edemiyecek, hattâ onu göreme- yecek derecede yorgundular, Fil- hakika bir Türk müfrezesi Russel tepesine kadar ilerledi. çok zarar vermedi ve kolaylıkla geri itildi Maamafih o gece bu tepe etrafında bulunanlar için uyku ve rahat yoktu, müsademe gürültüsü devam ediyor, gerek müstevliler, gerek müdafiler mü- temadiyen ateş ediyorlardı. ( Arkası var ) takviye | 16 incı tabür. | | mak duüğunu pek - iyi Fakat | SON POsSrA Ağustos $ 933 Dünya Güzelinin İstan bulda Seçilmesi Teklif Edildi Keriman H. ın Babası Neler Söylüyor? ( Baş tarafı | inci sayfada ) macı ile binlerce halk ta buraya geldi. Buraya gelen bütün dünya gazetelerinde,! Keriman — Halis Hanımın dünya güzelliğine hak kazandıran çok temiz ve klâsik güzelliği methedilmektedir. Dünya güzeline gelen davet ve teklif — telgraflarının arkası hâlâ kesilmiş değildir. Keriman H. Fransız şehirleri- | nin çok ısrarla vaki olan davet- Ülerini kabul etmek mecburiyetin- de kalmıştır. Yarın ( bugün ) sabah dünya güzeli ile diğer kıraliçalar Fran- sanın Dovil şehrine bareket ede- ceklerdir. - Keriman Hanıma Fransız hu- dudunda, yol üzerindeki kasaba ve köylerde, nihayet Dovil ve Pariste emsalsiz istikbal hazırlığı yapılmıştır. Dünya güzelinin, bazı resmi şa- hısların ziyaret veya — kabulü ihtimali — kuvvetlidir. - Dovilden sonra birçok davetçi Fransız şe- hirleri gezilecek ve bu seyahat on beş gün kadar sürecektir. Keriman H. bu seyuhati mütea- kıp Türkiyeye dönecektir. Dünya güzeli yarınm burayı ve Belçikayı terkedeceği için bu gece Konsal'de muazzam bir mü- samere verilecek, Kariman Halis Hanımın muvaffakıyeti tes'it olu- nacaktır. 931 Kraliçası .ğ Ne Diyorr? » Keriman Hanımın kazandığı büyük muvaffakıyet Üzerine, 931 Türkiye kıraliçası Naşide Saffet Hanım ihtisaslarını şu cümlelerle ifade etmektedir. » — Keriman Hanım Dünya Güzellik Kuıraliçalığına intihabı münasebetile ne düşündüğümü so- ruyorsunuz. Her Tük gibi nihayet- siz ve derin bir sevinç! Nasıl sevinmiyeyim! Bir Türk kızı bü- tün dünya — kızlarından daha güzel — çıkıyor ve bunu bütün dünya kabul ediyor. Bu, tahmin edilebildiğinden çok daha büyük bir zaferdir. Avrupalılarda öyle garip telâk- kiler var ki. Ben geçen sene Türk | güzeli olarak gittiğim zaman hiç kimse benim Türk olduğuma inan- istemiyardu. — Hangisi ol- batırlıyamıyo- rüm - kıralıçalardan — birisile otu- rüyorduk, yeni tanışmıştık. Mevzu milletlere intikal etti. Nihayet benim bangi milletten olduğumu sordu. Tahmin ediniz bakalım! Dedim, Baştanbaşa süzdükten sonra *“İtalyan, dedi ve daha diğer milletleri saydı. Ben mütemadi- yen “hayır,, diyordum. Nihayet “Türk, — olduğumu — söyledim. Fakat kızcağızı inandırmak müm- kün olamadı. Kısa keseyim: Keriman Ha- nım bütün menfi düşünceleri kö- künden söküp atmıya muvaf- Kolambiya güzeli Orara güllerra Villa fak oldu ve Türk — kadınlı- ğını bütün dünyaya tanıttırarak emsalsiz bir zafer karandı. İşto ben de bir Türk kadını sıfatile buna pek çok sevindim. Bu, milli bir muzafferiyettir. Keriman Hanımın - vücudile, yoksa çehresile mi kazandığı fazla bir sualdir. Kıraliçada her iki güzel- — Filimler Murakabe Komisyonu Faaliyete Başladı Sinemalarda gösterilecek fi- limleri gösterilmeden evvel mura- kabeye memur edilen komis- yon iki gündenberi faaliyete baş- lamıştır. Yapılan tetkika göre sonbahara kadar kış mevsiminde gösterilmek — üzere gümrüklere yüz kadar filim gelmiştir. Bunlar teker teker muayene - edilecek, muvafık görülenler ithal oluna- caklır. Buğdtay Ve Afyon Dün İstanbula — Anadoludan yirmi altı vagon buğday ve yedi vagon arpa gelmiş ve iyi buğ- daylar yedi buçuk ve yedi otuz paradan satılmıştır. Piyasamıza yeni gelen afyonun miktarı on dokuz sandık, tiftiğin de otuz balyadır. Karahisar malı tiftik S0 Tekirdağ yapağısı elli üç kuruşa - satılmıştır. Sünger — İhracatı Harici Ticaret Ofisi sünger ihracatının arttırılması için ted- birler almıştır. Bu maksalla .hı— zırlanan sünger nümüneleri ya-« kında Avrupadaki Ticaret mü- messilliklerimize — gönderilecek, mümessillerimiz — süngerlerimize müşteri bulacaklardır. liğin birden mevcut olduğuni kaniim. Böyle olmasaydı dünyi gözeli olarak — seçilmesine im kân var mıydı? 28 — millet içinde —her halde — vücut çehre itibarile başka güzeller d mevcuttu. Keriman Hanım hep sinden daha güzel çıktı. Kondi sini tebrik ederim. ,, '"|Güzeller Ve Türk Baba Brüksel, 2 (Hususf) — Gaze- teler güzellik müsabakasina işti- rak eden genç kızların refakatinde bulunanlardan bahsederlerken bu sahada en ziyade Keriman Ha- nimin babası ile İspanyol güze- linin babasının nazarı dikkate çarptığını yazıyorlar ve bunlara: — Türk baba. — İspanyol baba, isminin ta- kıldığını haber — veriyorlar. Bu gazetelerden birisi diyor ki: “Keriman Hanımın babası önü dengidiyordu. Seslendim, döne- rak baktı. mütebessimdi ve her vkitkt gibi — sigara — tabakası, hakiki Türk sigaraları ile dolu olarak elindey di. Uzattı. Türk baba — Kendisine bu ismi vermek suretile gösterdiği- miz senli benlilikten dolayı bizi mar zur görsün.Bu, hakkında hissetti- ğimiz hürmetin bir delilidir. Evet, Türk hakikt bir centilmendir. — Belçikayı tanıyor musunuz? diye sorduk. — Hayır! cevabını verdi. Ne Belçikayı, ne de Fransayı tanı- mıyorum. Şimdiye kadar hayatı- mın bütün faaliyet — merkerini Vasatl Avrupa teşkil ederdi. — Bu müsabakayı nasıl bul- dunuz ! — Çok güzel... Fakat işte şurada bir “Mis,, var ki, beni biraz - sinirlendiriyor. — İşte karşınızda.. — Görüyor musunuz — nekadar boyalı? — Fakat bu — gösterdiğiniz genç kadın bir “ Mis ,, değildir, Kursalın san'atkârlarından biridirl — Ah.. O halde diyecek yok. Tovekkeli değil, bana da biraz garip geliyordu! Ve müsterih ilâve etti: — O halde herşey yolunda demektir. İspanyol babaya| gelince; o da bir centilmendir, fakat geçmesi imkânsız bir hastalığa müptelâ olmamış olaaydı!. Zira bu zat buluttan nem kapmakta, her yerde skandal görmektedir. Otel koridorunda (Mis) lerden birinin — çantasından — odasının anahtarını çıkardığını görmüştü. Feryadı bastı: — Fakat bu, bir skandaldir, diyordu. İspanyada bir. genç kı- zın çanlasından anahtar çıkarma- sı ng demektir, biliyor musunuz? Anladım, fakat ayni zamanda anlattık ki, burası İspanya değil- — dir, Belçikadır ve burada da cepten — anahtar çıkarmanın hiçbir mânası eyoktur, olsa olsa genç kızın oda kapısını açarak içeri girmek arzusunda bulunduğuna delâlet eder. — #&

Bu sayıdan diğer sayfalar: