Yazı | Kaleminle | ıp rahatça a g liğini — yaz- yorlardı. Birdenbire | yorsun; — bu na arkalarından — biri sıl olur? Ben yirmi de - halim - seninki gibi olurdu — Demok — çek güzel, yazıy Gözleri bir çilt yıldız, Yüzü mehtap gibidir.. * Suphi gör Müş, bir şaka yap- ğ senedir. mubarrir lik ediyoraum, hâlâ j bir köşede beş pa- ram yok, güçlükle yaşıyorum Senin — gibi yazsaydım — benlin kabilinde “Nife titriyos İ Görünmez her zaman da, 'L: BB j san, korktün mu? | m; Böinmez ki ne Y“':" Ber hnık:vıııılınl | r ! Kaynoluyor bir anda; ae : | on beş g r y yor soukkanlıyım — da, babama “pa güzelin yüzünde ben, Bir küçük hap gibidir.. Hayranıyım onun ben; Bu bir azap gibidir.. * Ne cana yakın bir kız, Kalplere giren hırsız; l Çünki serap gibidir. ara sira fazla soğur, der,. diye mektop N etlirrim yazı yorum, : Fotoğrafçı Hayatı bir. bllmece, Do'andırıcı AYA Âşık oldum bilince; B PLle y hap t Tapındım bin bir gece, Bi far d eee v hiş bir dolan, bakıp tatli — tatlı Sanki mihrap gibidir.. dır. kimden ne a İ Kİ LH | s3 bir daha isda gülorler. t b ge RE — Evet hakkın ) ları tesh va endisine ge n — Kimmiş söyle bakayım.. “ Seni hanımdan -.. t; kendisine — Bence giyinmesini bilmiyen kadın yaşıyacak hiçbir yer yaktur, — Yanılıyorsun, plâjlar da mı yok 1.. daha güzel buluyorum ,, diye suna İltilat eden Hi için | beyefendi mi ? — Hayır beyetendi değit, beyefendinin şoförü! Hâkim maznuna: — Banka veznedarını taban- ca ile tehdit edip para istemiş- siniz!.. —Hayır hâkim efendi, tehdit etmedim; tabancamı satıyordum, veznedar da babamın eski bir | arkadaşıdır. Hem benim elime birkaç para geçer, hem de bir batıra olur diye, ona satmak istedim.. — Anlaşıldı, veznedar da ta- bancayı satın almayınca küçük bir hatıra olsun deye kurşunla- ryından birisini adamın karnına soktun |.. Tahdidi Teslihat Çopur Ahmetle, Cingöz Hüse- | yin konuşuyorlardı: — Ne dersin kardeşim, seninle İıviçreyu kadar gidelim mi7.. — İsviçrede ne yapacağız!.. — Tahdidi Teslihat konferansı varmış, kendimize belki ucuzca birer tabanca geçirebiliriz!.. Karanlık sokak Bekçi baba, bekçi babal.. Şu karanlık sokakta - hırsızlar - beni soydu. — O sokakta ne işin vardı, baksana ben hiç gidiyor muyuml. — Artık evlenecek çağa gel- din oğlum, Hanımefandi de beslemesi de hbekâr. Senin istikbalin için ben kendimi feda ederim, hanımetendile evlen, beslemeyi de ben alırım. Annesi oğluna darıldı: — Bu sene imtihanda yine dönmüşsün, tembelliğinin yüzün- den Üüç senedir okuyorsun ! Üçüncü sınıfta — Ne yapayım anne, kabahat benim değil!.. — Ya kimin?.. — Babamın, ne diye, kahvede iskambil oynadıkları zaman mu- allim beyi yeniyor.. Yanıma geldin biraz, Beni baştan çıkardın !.. Bu halinle yaramaz, No demik is tiyorsun, blr fincan kahvenin yirmi de gil, kırk yıl hakkı var detler.. Üyle amma, Naki Beylin evinde verdikle ti kahve, Hheantn yar rısına kadar döl- durülmüştü. Kırmızı Yumurta Kiçük Halük tavukların su içecekleri kaba kırmızı mürekkep koymuştu.. Annesi görünce da- rıldı — Bu mürekkebi tavukların kabına kim koydu. Halük sevine sevine koştu: — Ben koydum anneciğim, bizim tavuklar da bundan sonra bakkaldakiler gibi - kırmızı yu- murta yumurtlasınlar. | i — On nla evlenmiye karar vıra.ı'ı' mi 'l.&.'“ — Hayır düşünü e ömründe hiç Iııvg.ıu -Ğn":"m'î'. bir adam evlendikten sonra da huyunu — değiştirmezse — nasıl karı koca gibi yaşıyabiliriz.. BENİ BAŞTAN ÇIKARDIN ——— AOH Süzüldün bir su gibi; Kurduğun, pusu gibi.. Gönül kumrusu gibi; Beni baştan çıkardın |.. «" ? — Bu kadımın da nesini güzel buluyor »a? — Kocasını ! Otelde — Garson, bu otelde tahta- kuruları beni yiyip bitirdiler!.. — Ne Burası otel, insanı tahtakuruları yer. - Afrika arslanlar yesin.. Lokantada — Garson senin egzeman mı yapalım Beyefendi? ormanları değil ki var?.. — Bilmem efendim, bir defa mutfağa bakayım!.. L aTŞ Saçlar siyah ondüle, Sarkıyor lüle lüle; Sen kızım güle güle Ben! baştan çıkardın |.. LH Eğlence Bey hanıma da- rıldı! — Bu kadar eli sakar ne diye evde tu- tarsın bilmem, her bizmetçiyi gün en aşağı on tane tabak kırıyor, Daha söyledin o tü- bak kırdıkça oğlu- muzuün hoşuna gi- Sen de nasıl iyi babasın çocuğunun bilmem, eğlen- cesini hiç düşün müyor Ucuz Karı koca arsında: — Bu sene, sayfiyeye gider- sek dört kat kostüm, üç şapka, iki çift iskarpin isterim.. — Lüzumu yok — karıcığım; ben düşündüm, bir çare buldum, Almanyada çıplaklar diyarı var- mış; biz oraya gidelim, daha ucuza mal olacak!... Kabahatim yok — Doktor; demin ameliyat yaptığınız hasta öldü.. — Benim kabahatim yok; elimden gelen şeyi yaptım. İ Mehmet Bey sağırdı. Dün gece karşı karşıya otururken uykum gel- di, esnedim.. Mehmet Bey kızdı: — Yüzüme karşı ağzımı faraş kadar açıp ne bağırıyorsun, dedi. Benim kulağım okadar sağır de- ğgil, biraz yavaş söylesen de yine duyarım. Salamon 4 Salamon Florya plâjındaiki gözü iki çeşme ağlıyordu.. Haline acıdım. — Ne ağlıyorsun Salamon, nen var?.. — Ah, efendi, benim ilk ka- rim burada denize girmiş te bo- gulmuştu... — Ağlama Salamon, bir şeydir olmuş, şimdi başkasile evlenmişsin, yeni karın daha iyi, daha güzel. — Öyle amma efendi, ne ya- payım ki buraya gelip denize girmek istemiyor. Taklit. — Azizim tahammül edilir şey değil; birisi karıma bir pır- lanta yüzük göndermiş.. — Kim gönderdi acaba, hiç tanımadığın bir kimse mi?.. —Tanımadığım yal Tanımış ol saydım ben ona yapacağımı bilirdim. — Canım belki adamın fena bir maksadı yoktu.. — Ben bi iyisini — fenasını mem.. Bundan daha büyük ke- pazelik olmaz. Yolladığı yüzük hakiki pırlanta değil, taklitti! — Nişanlından niçin kaçıp buraya geldin ?.. — Ne yapayım anne, konu- şurken kızdı, başıma vurdu, zavallı kızım vah. — Vah Adam değll, odun yarıcısı... Ne olacak l.. | İ