Siyaset Âlemi —— Konferanstan Konferansa Geçilirken.. İhtiyar Avrupanın tam ense- kökünde müzmin ve tedavisi çok müşkül bir kan çıbanı gibi duran harp borçları ve tamirat yarası- na Lozanda tecrübeli diplomatlar bir neşter daha vurdular. Yarayı deştiler, temizlediler ve iltihabın şimdilik önünü aldılar. Artık çe ban ufünet yapmıyacak bir va- ziyettedir. Ameliyatı — elbirliğile yapan diplomatlar, neliceden ayni dere- cede memnundurlar. Fakat şunu da söyliyelim ki çıban kökünden kesilip atılmış - değildir. Belki iyiliğe yüz tutmuştur. Fakat yakın veya uzak bir istikbalde bu müz- min çıbanın tekrar iltihap yap- ması çok muhtemeldir. Lozanda - bitirilen bu işten sonra diplomatlar yüzlerini Ce- nevreye çevirdiler. Orada günün en mühim meselesi, günlırdenbe— ri görüşülüyor. Fakat henüz hiçbir karar verilmiş değildir. Silâhlar nasıl tahdit edilmeli? Bu sualin ceva- bıni arıyan Cenevredeki — diplo- matlar henüz “işte, şöyle olsun!,, diyemediler. Fakat şu günlerde Cenevre Konferansı tekrar hara- retlenecek. Buna dair şimdiden bazı kızıllıklar var. Meselâ Sovyet Rusya lfcndi talebinin mutlaka kabul edilme- sini istiyor. Doğrusunu 5öyl_eş'-ık lâzımgelirse neticede bir itilâfa varılsa bile bunun ameli fıydî derecesini şimdiden tayin :t:ı:k imkânsızdır. Fakat biz yine hüsnüniyetimizi — muhafaza edelim. Ottava Konferansı: İngiliz Dominyonlarının murıhhıılar: şu günlerde Kanadadaki Ottava — şehrinde inplınıcık: lar, hem kendi aralarındaki hem de mü- müşterek meseleleri, “him dünya işlerini görüşecekler. Bu konferansı da, Lozan ve Le- nevre konferansları gibi eheııı:ul- yetle telâkki etmek lâzımdır. Ç_""' ki konferansta İngiltere kırallığını temsil edecek heyetin reisi olan | M. Baldvin diyor ki: « Ottavada mühim dünya me- selelerini görüşeceğiz ve bilbassa iktısadi buhran için — çareler araşlıracağız. » Bu vaziyet karşısında bizim için temenniden başka y.ıpacık bir şey yoktur. Şu çareleri çabu- cak bulsalar da dünyayı kurtar- Tahdidi Teslihat Müzakeresi Cenevre, 15 (A.».) — Terki Teslihat Konferansı nezdindeki Sovyet heyeti murahhasası İngiliz Hariciye Nazırı Sir Con Simonla M. Benes'e asgari metalibi muh- tevi bir vesika tevdi etmiş ve bu talepler kabul edilmedikçe Hçlıiı.' sureti halli tasvip edemiyeceğini bildirmiştir. Mezkür heyeti — murahhasa, konferans riyaset divanından her iki içtima devresi arasında -ul,- telif sınıflara mensup harp gemi- leri teslihatından cem'an yüzde 33 1/3 nisbetinde tenzilât icrasını istihdaf eden ameli teklifler tan- zim ve serdelmesini talep eyle- mektedir. İngiliz Nazırları Paris (A.A.) — Sir Con Si- mon, Sir Herbert Samuel ve Marki de Londondörri, dün ak- salar!... — Rüt ! şam saat Z0 de Parise — vâsıl olmuşlardır. K Bugün. Cenevreye gidecekler- İ'_ı';'ansa Ve Silâhlar Meselesi Paris, 15 (A. A.) — M. Her- yo ve Milli Müdafaa Nazırları Yüksek Harp Meclisi İlçinci Reisi ve Ordu Erkânı Harbiyet Umu- miye Reisi ile Terki Teslihat | Konferansı Umum! Komisyonunun gelecek hafta — tetkik karar projesi bakkında görüş- müşlerdir. M. Heryo ile M. Bonkur, pazar günü akşamı Cenevreye hareket edecekler ve pazartesi sabahı oradaki İngiliz heyeti mu- rahhasası ile görüşeceklerdir. -— TAKVİM —— CUMARTESİ gı Güe- 16 TENMUZ » 932 hine 72 Rum! Temmuz-seas- 148 Vakit JEzan! ivasatl | Vaktt (Fzanl 'vasatt : 4 — |19, 40 Öğle |H A0İZ DA | Yatar V1 58 zi 38 bent İa 29 |ti 40 İnsak İn.nîııı TEFRIİKA NUMARASI:7 ÇOCUKLUĞUM Meşhur Etrafımızda — tayfalar, ııka_llı birçok insanlar memnun yüzlerile onu dinliyorlar, alkışlıyorlar ve rica ediyorlar: “Nene bir şey daha anlat!., Ve sonra davet ediyorlar: “Bu akşam, yemeği, gelin be- raber yiyelim.. ,, Ş Akşam — yemeğinde nineme şarap, bana kavgya ikram edi- syorlar. Fakat sonuncusu gizli luyordu. Çünki vapurda meyva ;:::;iumeg'eden ve bulduğunu Rus Edibi Maksim Gorkinin hayı at romanı Türkçeye Çeviren: Muvaffak lıp denize atan bir 'd'_'“ 'l.ır_dı. O tıpkı bir polis gibi giyin- mişti ve daima sarhoştu. Herkes ondan uzaklaşıyardu. ) e Annem güvertede nadiren gö- daima bizden uzakta Levent endamını, kes- yüzünü, bir çelenk ibi a parlıyan örgülü saç- l'ı'?ılııı?.:;:dıiıp veyyı îefhf b..— bulut arkasından — görüyor gılııı idim. Onda herşey ınıvıketil ;e keskin idi. Dosdoğru bakan göz- rünüyor Ve duruyordu. kin, demir edeceği | kaydetmiş olduğu veçbile Cema- | sinin meclis | sebep olmuş ve Frontiste meb'us- Berlinde — Ko. münistlerle — Hit- lerciler daima bir mücadele halinde- dirler. En küçük fırsatlardan — isti- fade ederek her — ikl taraf ta nüma- yişler tertip et- etmekte ve birl- birlerile kanlı mu> saraalar yapmak- tadırlar. Bu yüz. den şimdiye kadar :"" ve yaralanan- ların adedi lere, belki binlere baliğ olmuştur. mimizde bi arbede ve nüma mı müteakıp ya- 'anan komünist- lerin polim nezareti altında adliyeye götürüldükleri görünmektedir. İng_iîlere | Fransa Anlaşması | | | | | Cenevre, 15 (A. A.) — Sir Con Simon, beynelmilel matbuat | mümessilleri muvacehesinde Fran- sız - Büyük Britanya — emniyet | itilâfinm hariçte, hususile Vaşing- tondaki tarzı tefsirine ait karı- şıklığı izaleye gayret etmiştir Bu itilâf Sir Con Simonun da hiri Müttehideye olan borçlar meselesile hiçbir. suretle alâka- ü Almüşkinl ü SA vrupanın içinde bulunduğu müşkülâtın hal ve tanzimi için yapılmış, bilhassa Avrupai bir itilâf mabiyetini haiz | bulunmaktadır. Dostane ililâf kısmma gelin- | ce, bu vesika diğerinden tama- men ayrı ve Sir Jon Simonun beyanatında da anlaşılacağı üzere Almanyanın başlıca — alacaklıları arasındaki rabıtayı tanzime matuf ve binaenaleyh hiç kimseye karşı tevcih edilmiş bulunmaktadır. Belçika Meclisinde Brüksel, 15 (A. A.) — Fron- tiste bir. meb'usun kanunu esa- tarafından — tekrar tetkiki hakkında yapmış olduğu talep tarifi nakabil gürültülere lardan —Debackesin — meclisten | | Cemahiri tart ve ihracını intaç etmişti: leri büyük annemin gözleri gibi büyüktü. Bu gözler insana ta uzaktan görüyormuş gibi durgun bakıyordu. Bir kere nineme: * Anne, herkes sizinle eğle- niyorl, ,, dedi. Ninem: “ Allah bilir,. Varsın eğlen- sinler , diye. kaygusuz muka- bele etti. Nijani Novgorola yaklaştığımız yakit onun çocukça sevincini hâ- lâ hatırlarım. Beni çekiyor, — va- purun kenarına sürüklüyor ve yüksek sesle bağırıyordu: * Bak, bakl! Allahaşkına! Ne güzel! İşte, işte ey ahali, benim güzel Nijni Novgorotum. Allahın şehri, ba- kınız ne muhteşem. Kiliseler san- ki göğe çıkıyorlar. ,, Göryaşları —altında — annemi akalıyor ve ona rica ediyor. 4 AÂmerika Kabul Etmiyor Vaşington, 15 — (A. A.)— M. Hoover — âyan azasından M. Borah'a gönderdiği bir mektupta Avrupada — aktolunan son itilâfı kabul etmiyeceğini, çünkü bunun Müttehideye — borçlu olanların müşterek bir hareket- lerinden ibaret bulunduğunu söy- lemiş ve böyle olduğu takdirde hangi — bir — hattı hareketin tayini için Amerikan milleti üze- rinde bir tazyik icrasına müsaade elmek niyetinde olmadığını ilâve eylemiştir. M. Hoover, Cemahiri Mütte- hidenin Lozan itilâfları için müra- caat edilmemiş olduğunu ve bu itibarla bu itilâflardan dolayı hiçbir. taabhüt altına girilmemiş bulunduğunu beyan ederek mek- tubuna nihayet vermiştir, Rusya Letonya Moskova, 14 (A. A.) — Sov- yet Rusya Merkez İcra Komitesi divanı 5 şubat 1932de imza edilen Rusya - Letonya itilâfna- mesile 18 haziran 1932 de imza edilen uzlaşma mukavelesini tas- dik etmiştir. Harict Haberler Burada bilmedi lâtfen 9 uncu sayfada okuyunuz “ Varoşka bak bir kerre! Gel gör canım. Nijniyi- büsbütün mü unuttun? Öz Vatahıl, sevincime iştirak et! , Annemin çatkın yüzünde kısa bir tebesslim uçtu. Vapur, nehrin orlasında, gü- zel şehrin karşısında durdu, Su, bir sürü sandallar, kayıklar ve gemilerle örtülü idi. Yüzlerce sivri direk, büyük bir kirpinin dikenleri gibi yük- seliyordu. İnsan dolu bir sandal vapura yaklaştı. Kanca ile va- pura doğru çektiler. İçindekiler biribiri arkasınca güverteye atla- dılar. En önde, siyah paltolu, kı- zal, altın sakallı, kuru, küçük bir ihtiyar — geliyordu. Onun yeşil gözleri, keskin kartal bir burnu vardı. Annem: i . ğHesaplı Ruslar Kend Talelerinin Kabulü İçin Sevda Şiddetle İsrar Ediyorlar Olamaz S. S. remzile mektup yazan | bir genç diyor ki: “ Sevmek isti- | yorum. Bazı arkadaşlarımın ev- lenmeyi akıllarna — getirmeden seviştiklerini görüyorum. Benim vaziyetim evlenmiye mâni, Gen- cim. Orta tahsilim, biraz da içti- malf mevkiim var. Lâalettayin bir: kızla sevişmek istiyorum. Onunla gezeyim, konuşayım. “Sonra, çıldırasıya — sevgiye imanım yok. Rastgeldiğim biraz tahsilli, sade bir kıza hemen maksadımı ifade etmek istiyorum. Muvafakat ederse, etvar ve ha- rekâtı hoşuma giderse sevişirim, gitmezse vazgeçerim,, diyor. Bu gencin eğlenmek istediği malüm., Fakat sevgi ile, eğlence- yi biribirine karıştırıyor. Sevgide hesap kitap yoktur. Böyle mima- rın santimetresini ele alarak, he- saplar yaptıktan sonra aşk kapı- sından geçilmez. Oraya insan nasıl gelir, oradan nasıl geçer, o belli olmaz. Çıldırasıya — sevgiye — imanı olmiyan gencin, bir gün aşkı kendine bir din ve sevgilisini mabut yapıp taptığını da göre- biliriz. Bu şekilde hesaplı ve ök çülü aşkını — rastgeldiği — kıza hemen söylemesi, muvafakatini aldıktan — sonra bu — muvakkat maceraya başlaması da ne kadar hesapl. Yalmız Üüç ay, beş ay diye müddet tayinini unutmuş. Hoşuma giderse severim diyor. Ya bu sevgi başladıktan sonra, hakiki bir aşka inkılâp ederse, imkânı olmıyan bu gencin vazi- yeti ne olacak?.. ' Ya kalbini koparmak, yahut ta evlenmiye mâni olan engelleri çiğnemek icap edecek... O zaman ne hesap, ne de kitap kalır. Yavrum, böyle hesaplı bir aşka hiçbir. genç kız yanaşmaz. Bilhassa ciddi ve vakarlı bir kız. Eğlence kadını başka, aşk kadı nı başkadır. Seninle eğlenmiye razı ola- cak bayağı kadına hissini itiraf için külfete lüzum yok... Aşktan | vazgeçersen, bunu her zaman bulabilirsin. Yalnız ayağını denk al, eğleneyim derken, seninle | eğlenirler ha... | HANIMTEYZE <— —e z * Babal ,, diye bağırdı ve ona doğru koştu. O kırımzı kü- çük elleri ile annemin başını tut- tu. Yanaklarını okşarken - cırlak bir sada ile — bağırıyordu: * E. Benim budala kazcığım! Yine buradasın hal! Görüyorsun yal ,, . Topaç gibi bir sağa, bir sola dönen ninem herkesi Aayni za- manda kucaklıyor, öpüyordu. Ni- nem beni bütün bu insanların arasından çekti: “ Haydi, çabuk gell. ,. Acele takdim etti: “ Bu işte Mihael amca, bu da Yakof amca, bu Natalya teyze, bunlar da amcazadelerin. İsimleri Saşa ve Katerinadır. Görüyor musun? İşte bunlar hep bizim akrabala- rımız. , (Arkası var)